10 Ekim Katliamı’nın üzerinden 5 yıl geçti: O gün ne oldu, davada neler yaşandı?
10 Ekim Katliamı’nın üzerinden 5 yıl geçti: O gün ne oldu, davada neler yaşandı?
Türkiye, 10 Ekim 2015'te cumhuriyet tarihinin en kanlı terör saldırısı yaşandı. Ankara Garı önünde yaşanan katliamda 103 can hayatını kaybetti, 500’ün üzerinde vatandaş yaralandı. Bu kanlı saldırının üzerinden 5 yıl geçti ancak acılar halen taze.
5 yıl önce Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) çağrısıyla 10 Ekim 2015 Cumartesi günü Ankara'da Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi'nin düzenlenmesi planlandı.
Bu miting için başka sivil toplum kuruluşları da katılım çağrısı yaparken, aralarında Tarık Akan, Rutkay Aziz ve Bilgesu Erenus'un da bulunduğu sanatçılar da destek verdiklerini açıkladı.
Mitinge ayrıca Emekçi Hareket Partisi (EHP), Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), Emek Partisi (EMEP), Alevi Bektaşi Federasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Hacı Bektaş Kültür Vakfı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsan Hakları Derneği (İHD), Halkevleri ve Haziran Hareketi de katılacağını açıkladı.
Mitingden kısa bir süre önce düzenlenen basın toplantısında DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, "13 yıllık AKP politikalarından mağdur olan herkes o gün Ankara'da olacak" dedi. Miting için gelen katılımcıların sabah saat 10:00'da Ankara Tren Garı önünde buluşması ve buradan Sıhhiye Meydanı'na yürümesi planlanıyordu.
Kortejin önünde mitingi düzenleyen DİSK, KESK, TMMOB ve TTB ortak imzalı üzerinde "Savaşa inat, barış hemen şimdi. Emek, barış ve demokrasi" yazılı bir pankart yer alıyordu.
Ancak saatler 10.04'ü gösterdiğinde üç saniye arayla iki patlama meydana geldi. 2 canlı bombanın üzerlerindeki bombayı infilak ettirmesi sonucu barış mitingi kana bulandı.
Başkentin göbeğinde barış için toplanan ve en küçüğü henüz 8 yaşında olan 103 can bu terör saldırısında yaşamını yitirdi, 500’ün üzerinde kişi yaralandı. Yaşamını yitirenler için 3 gün ulusal yas ilan edilirken, mitingi düzenleyen sendika ve meslek odaları da grev kararı aldı.
Güvenlik zafiyetleri eleştirildi, polis müdürleri görevden alındı
Saldırıyı IŞİD üyesi Yunus Emre Alagöz ile Suriye uyruklu bir teröristin gerçekleştirdiği tespit edildi. Önce Diyarbakır, ardından Suruç ve sonrasında 10 Ekim’de Gar binası önünde yapılan IŞİD saldırılarına ilişkin güvenlik zafiyetleri eleştirildi. Patlamadan yaklaşık 5 saat sonra kameraların karşısına geçen dönemin üç bakanı, güvenlik zafiyetinin olmadığını açıkladı. Saldırıdan 4 gün sonra ise Ankara Emniyet Müdürü, İstihbarat Şube Müdürü ve Güvenlik Şube Müdürü görevden alındı.
IŞİD saldırılarının tamamının ortak noktası, saldırıyı gerçekleştiren isimlerin birbirleriyle olan bağlantısı, bu isimlerin birçoğunun istihbarat takibinde olduğunun kayıtlara geçecek kadar net olduğu ve saldırıların hepsinin açık açık geldiğiydi.
Ankara bombacısı, Suruç bombacısının ağabeyi
Suruç’ta 34 genci öldüren canlı bomba Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün abisi Yunus Emre Alagöz, elini kolunu sallayarak geldiği Ankara’da Suriye uyruklu bir diğer canlı bombayla birlikte 103 kişinin ölümüne yüzlerce kişinin yaralanmasına neden oldu. MİT’in 10 Ekim’den hemen önce saldırı olacağına dair hazırladığı bilgi ve istihbarat notları, Emniyet’e gelen istihbaratlar ve süreç içinde ortaya çıkan onlarca diğer belge. Ancak aradan geçen onca zamana karşın tıpkı diğer katliam davalarında olduğu gibi bu davada da sorumluların yargılanması konusunda tek bir ciddi adım atılmış değil.
Dava ne zaman başladı ve yargılamada neler yaşandı?
Saldırıyla ilgili 20'si tutuklu 36 kişi hakkında dava açıldı. Bu dava, Ankara Dördüncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde Kasım 2016'da görülmeye başlandı. Davanın savcısı Adnan Gümüş, 12 Haziran 2018'deki duruşmada 55 sayfalık esas hakkındaki görüşünü açıkladı.
Gümüş, görüşünde "acımasız" ve "vahşi" olarak nitelendirdiği bu saldırının Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adına gerçekleştirildiğini belirtti.
Sanıklardan Abdülmubtalip Demir, Talha Güneş, Metin Akaltın, Yakub Şahin, Hakan Şahin, Halil İbrahim Alçay, Resul Demir, Hacı Ali Durmaz ve Hüseyin Tunç hakkında "100 kişiyi kasten öldürme" suçlamasından 100'er kez; "anayasal düzeni ihlal" suçundan ise 1'er kez olmak üzere toplamda 101'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
Aynı sanıklar için ayrıca 20'si çocuk 391 kişiyi öldürmeye teşebbüs suçundan da ayrı ayrı 11 bin 730'ar yıl hapis cezası talep edildi.
İddianamede patlayıcı yapımında kullanılan malzemeleri Ankara'ya getirmekle suçlanan bu isimlerden Demir, Akaltın, Yakıp Şahin ve Hüseyin Tunç hakkında ayrıca "örgüt faaliyeti çerçevesinde izinsiz tehlikeli madde bulundurmak, nakletmek" suçundan 24'er yıla kadar hapis cezası istendi.
Sanık Erman Ekici hakkında "IŞİD silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan istenen hapis cezası ise 22 yıl 6 ay.
Gümüş, firari sanıklar İlhami Balı, Savaş Yıldız, Edremit Türe, Deniz Büyükçelebi, Yakup Selağzı, Kasım Dere, Nusret Yılmaz, Mustafa Delibaşlar, Walentina Slobodjanjuk, Muhammet Zana Alkan, Ömer Deniz Dündar, Cebrail Kaya, Ahmet Güneş, Kenan Kutval, Bayram Yıldız ve Hasan Hüseyin Uğur hakkındaki davaların ayrılmasını ve yargılama sırasında ölen sanık Mehmet Kadir Cabael hakkında açılan davanın ise düşürülmesini talep etti.
İddianamede, saldırı talimatının IŞİD yöneticisi ve Türkiye sorumlusu olarak tanımlanan İlhami Balı tarafından verildiği belirtildi. İddianamede saldırıyla ilgili ayrıntıların ise IŞİD'in Antep Emiri Yunus Durmaz tarafından planlandığı belirtildi. Ayrıca bazı malzemelerin de Antep'ten sevk edildiği vurgulandı. Durmaz, Mayıs 2016'da Antep’te bir eve düzenlenen operasyon sırasında üzerindeki intihar yeleğini patlatarak öldü.
Sanıklar haklarında suçlamalara ne dedi?
Sanıklar, duruşmalarda yaptıkları savunmalarda haklarında iddiaları reddetti. Talha Güneş, Şubat 2017'de yaptığı savunmasında mahkemenin adaleti sağlamayacağına inandığını söyledi. Güneş, herhangi bir suça ortak olmadığını belirterek, IŞİD'le bağlantısı olduğu iddialarını da reddetti.
Güneş ile aynı evde yakalanan Abdülmubtalip Demir de IŞİD'le bağlantısı olmadığını iddia etti. Demir, "Ben onların fikirlerini benimsemiş olsaydım burada değil, Suriye'de olurdum. Başına 600 bin lira ödül konulan bir adam olarak burada kalmazdım" dedi.
Demir'in savunması sırasında sarf ettiği bazı sözler mahkeme salonunda tansiyonun yükselmesine neden oldu. Demir'in savunma hakkı sınırlarını aşarak, iddianame düzenleyen cumhuriyet savcısı, müştekiler ve müşteki avukatlarına yönelik hakaret ve tehdit içeren ifadeleri nedeniyle cumhuriyet başsavcılığına müzekkere yazılmasına karar verildi. Diğer sanıklar da savunmalarında IŞİD ile bağlantılı olmadıkları ve saldırıyla bir ilgileri bulunmadığına dair ifade verdi.
Olayla ilgili ortaya atılan ihmal iddiaları neler?
Davanın Şubat 2017'de görülen duruşmalarında söz alan müştekiler, sanıkların yanı sıra ihmali olduğu gerekçesiyle kamu çalışanlarının da cezalandırılmasını istedi. Saldırıda yaşamını yitiren Korkmaz Tedik'in babası Erdoğan Tedik, olay yerine ambulansların geç geldiğini ve gösteri alanına girişlerde güvenlik önemlerinin az olduğunu anlattı.
Tedik, "İlk kez bir eylem alanına bu kadar rahat girdik. Bir tek polis yoktu. İhmali olan Ankara valisi, Emniyet Müdürü, İçişleri Bakanı ve katillerden şikayetçiyim. Yakalanamayan 15 IŞİD'çi katilin de yakalanmasını istiyoruz" dedi.
Diğer kurban aileleri de gerekli önlemleri almayan kamu görevlilerinden şikayetçi olduklarını söyledi.
10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği de yaptığı açıklamalarda, kamusal görevlerini yerine getirmeyen kamu görevlileri de dahil olmak üzere tüm sorumluların yargılanması çağrısı yaptı. Dernek, "O gün o alanda katliamcıların binlerce kilometreden gelmesine göz yuman, katliam anında gerekli sağlık desteğini sundurmayan, ambulans göndermeyen, gelen ambulansı bekleten, bir nefesin can kurtardığı yerde biber gazı sıkıp ilk yardım ve müdahaleyi engelleyen ve diğer tüm kamusal sorumluları bu katliamdaki ihmal ve kasıtları nedeniyle hesap vermelidir" dedi.
9 sanığa 101’er kez ağırlaştırılmış müebbet
Davada karar 3 Ağustos 2018’de verildi. 21 ay boyunca devam eden davada 9 sanığa 101’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Ayrıca bu sanıklara 20'si çocuk 391 kişiyi öldürmeye teşebbüs suçundan da ayrı ayrı 10 biner yılın üzerinde hapis cezası verildi. 9 sanık ise örgüt üyeliğinden değişik yıllarda hapis cezasına çarptırıldı
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.