100. yılında Lozan Antlaşması: Kürt aktivist BM Merkezine yürüyor

100. yılında Lozan Antlaşması: Kürt aktivist BM Merkezine yürüyor

.

A+A-

Kürt aktivist Kani Xulam öncülüğünde bir grup Kürt ve dostları, Lozan Antlaşmasının yüzüncü yılında Kürtlerin bir statü sahibi olmasını engelleyen antlaşmayı protesto etmek amacıyla Washington’dan New York’a bir yürüyüş düzenliyor.

ABD’de yaşayan Amerikan-Kürt Bilgi Ağı'nın (American Kurdish Information Network)  Sözcüsü, siyasi aktivist ve yazar Kani Xulam, bugün Lozan Antlaşmasının 100’üncü yılı vesilesiyle Washington’dan New York’a Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'ne “Özgürlük ve Zafer Yürüyüşü”adı verdiği yürüyüşüne başladı. Yürüyüşe yaklaşık 20 kişi belirli aralıklarla eşlik edecek. 

 

Amerikan-Kürt Bilgi Ağı  tarafından organize edilen eylemde Xulam, bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasını engelleyen Lozan Antlaşmasının yüzüncü yılını protesto etmek ve ABD’nin Bağımsızlık Günü olan 4 Temmuz’da Kürtlerin haklarının elde etmesine BM ile ABD yönetiminin dikkatini çekmek amacıyla düzenlediğini söylüyor.

Bugün start alan Kani Xulam’inin 530 km uzunluğundaki yürüyüşü, 24 günde Lozan Antlaşmasının imzalandığı 24 Temmuz’da tamamlanması planlanıyor.  Xulam’inin eylemine çok sayıda Amerikalı aktivist, Kürt dostu ve diasporada yaşayan Kürtler de destek veriyor.

 

Washington’dan New York’a tek başına yürüyecek olan Xulam’a belli sürelerde ABD’li ve Filistinli dostları eşlik edecek.  Kürt aktivist Kani Xulam yürüyüşüne başlamadan önce çok sayıda Kürt dostu kendisine destek amacıyla yürüyüşün başladığı yere gelerek, yolda ihtiyacı olacak çanta, şemsiye, su v b. malzemeler ile gıdalar verdi.

Yürüyüşüne başlamadan önce Rûdaw TV Washington Ofisi Sorumlusu Diyar Kurdaya konuşan Kani Xulam eyleminin amacına ilişkin şunları söyledi:

“Yüz yıl önce, Lozan Antlaşması’nda Kürt milleti ve Kürdistan’a büyük bir haksızlık yapıldı ve Kürtler büyük bir felaket yaşadı. Bugün bu antlaşmanın üzerinden yüz yıl geçmiş bulunuyor. Bugün yürüyüşüme başlıyorum. 24 gün yolda olacağım. 24 Temmuz 2023 Lozan Antlaşmasının yüzüncü yıl dönümü. Ben bu antlaşmaya karşıyım ve yanlış görüyorum. Bu antlaşmayı protesto etmek için yola çıkıyorum. Kürt ve Kürdistan meselesi gündeme gelsin istiyorum. Amerikalılar Kürtleri ve yaşadığı sorunları tanısın, Kürtlere destek olsun diye bu eylemi yapıyorum.”

BM Genel Merkezi’ne ulaştığında sesini yetkililere nasıl ulaştıracağına ilişkin gelen soruya ise Xulam şu şekilde yanıt verdi:

“Daha çok halkın ve dostlarımızın desteğini almayı amaçlıyoruz. Kürtlerin dostlarını arttırmayı hedefliyoruz.  Örneğin 8 gün sonra Lancaster kentine ulaşacağım. Dün Lancaster Gazetesi’nde bir köşe yazarı çok güzel bir yazı yazmıştı. Bu tür eylemler çok önemlidir. 24 gün uzun bir süre. Kürt ve Kürt dostları bu eylemi desteklerlerse, yankısı büyük olur.  O vakit, BM’ye üye devlet temsilcilerini de ziyaret edebiliriz. Kürtleri, Kürt dostlarının ve ABD’nin desteği bizim için çok önemli.”

Yol boyunca bir çok dostunun aralıklarla kendisine eşlik edeceğini dile getiren Xulam, “24 gün yolda olacağım. Yaklaşık 20 kişi bu yürüşte benimle olacağını söyledi. Kimisi yolun yarısına kadar, kimisi bir günlüğüne, kimisi 5 günlüğüne seninle yürüyeceğiz dedi.  Kim bizimle yürürse başımızın üzerinde yeri var. Kürtler ve Kürdistan içindir. Kürtler için, toprakları ve hakları için bir çağrıdır. Desteklerin hepsi bizim için çok değerli” dedi.

Lozan Antlaşması

24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde imzalanan Lozan Antlaşması ile Kürdistan coğrafyası resmi olarak 4’e bölündü.

Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde Britanya İmparatorluğu, Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Türkiye, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya Krallığı ve Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı (Yugoslavya) temsilcileri tarafından, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalandı.

Lozan Antlaşması imzalanıp uygulamaya konulduğundan Kürdistan devletinin kurulmasını öngören Sevr Antlaşması geçerliliğini kaybetti.

1914-1918 I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması ardından bölgede birkaç yeni devlet kuruldu. Britanya İmparatorluğu herhangi bir çatışmaya girmeden Güney Kürdistan’a (Kürdistan Bölgesi) gelmiş ve halk tarafından karşılanmıştı. İngilizler, bölgedeki diğer milletler vaat verdikleri gibi Kürtlere de bir devlet kurma vaadinde bulundu.

“Kürdistan’ın kurulması ve sınırlarından bahsedilmiştir”

1920 yılında imzalanan Sevr Antlaşması’nın 3’üncü bölümünde “Kürdistan” başlığıyla hazırlanan “Siyasal hükümleri” kapsayan 62, 63 ve 64. maddelerinde açık bir şekilde Kürdistan’ın kurulması ve sınırlarından bahsedilmiştir.

Sevr Antlaşması’nın 62’inci maddesinde, İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak, bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecekti.

Osmanlı hükümeti Sevr Antlaşması’nın 63’üncü maddesinde Kürdistan devletinin kurulması anlamına da geldiği 62’nci maddenin yükümlülüklerini yerine getirmeyi kabul ettiği yer almaktadır.

63 ve 64’üncü maddelerde şu ifadeler yer almaktadır.

 63’üncü madde:

“Osmanlı Hükümeti, 62. Madde’de öngörülen komisyonlardan birinin ya da ötekinin kararlarını, kendisine bildirildiğinden başlayarak üç ay içinde kabul etmeği ye yürürlüğe koymadığı şimdiden yükümlenir.”

64’üncü madde:

“İşbu Antlaşmanın yürürlüğe konuşundan bir yıl sonra, 62. Madde’de belirtilen bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye'den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyi’ne başvuruda bulunmaları hâlinde ve Konsey’in de bu nüfusun bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne varır ve bu bağımsızlığı onlara tanımayı Türkiye'ye salık verirse (tavsiye ederse), bu durumda Türkiye, bu öğütlemeye [tavsiyeye] uymaya ve bu bölgeler üzerinde bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçmeyi, şimdiden yükümlenir. Söz konusu vazgeçmenin ayrıntıları Başlıca Müttefik Devletlerle Türkiye arasında yapılacak özel bir sözleşmeye konu olacaktır.

Bu vazgeçme gerçekleşirse ve gerçekleşeceği zaman, Kürdistan’ın şimdiye dek Musul ilinde [Vilâyetinde 41] kalmış kesiminde oturan Kürtlerin, bu bağımsız Kürt Devleti’ne kendi istekleriyle katılmalarına, Başlıca Müttefik Devletlerce hiçbir karşı çıkışta bulunulmayacaktır.”

Musul vilayeti denilen Güney Kürdistan 1921 yılında yeni Kurulan Irak devletinin bir parçası değildi. Dönemin Irak devleti Bağdat ve Basra vilayetlerinden oluşuyordu.

Birleşik Krallık, Mart 1921'de 1’inci Faysal'ı Irak'ta İngiliz mandası altında kurulacak yönetimin kralı olarak desteklemeye karar verdi. Birleşik Krallık bu hükûmetle, ileri bir tarihte bağımsızlık öngören bir antlaşma yapacaktı. Faysal bu planı kabul etti ve Irak mandasının kralı olarak Ağustos 1921'de tahta çıktı.

Daha sonra o dönem yapılan bir referandumda Kürdistan Irak’ın dışında tutuldu. Kürtler gönüllü olarak referanduma katılabilir ve oy kullanabilirdi. Sevr’de Kürdistan Irak’tan ayır tutuluyor dolayısıyla söz konusu bölgede yaşayanlara Irak Krallığı’nın bir parçası olarak görülmüyordu.

Iraklı Tarihçi Abdulrezak Hasani, Irak Bakanlıkları Kitabı’nın ikinci baskısının 36’ncı sayfasında Britanya temsilcisinin 8 Temmuz 1921’de Irak Bakanlar Kuruluna gönderdiği bir yazıda Britanya İmparatorluğu’nun tutumunu aktarıyor.

Kerkük ve Süleymaniye Tugayları Kral Faysal aleyhine oy kullandı ancak Erbil ve Musul Tugayları Sevr’de belirlenen haklarının korunmasını garantileme karşılığında kralın lehine oy kullandı.

Irak’taki manda yönetimi, Kürt bölgelerinde herhangi bir özerk yönetiminin kurulması önünde bir engel görmediğini açık bir şekilde ifade etti.

Irak’ın Koloni Ofisi yöneticisi Tümgeneral Sir Percy Zachariah Cox, 23 Ağustos 1922’de Kral Faysal ile Kürtler hakkında yaptığı bir görüşmenin detaylarını 25 Ekim 1922’de Koloni bakanlarına iletir.

İngilizlerin Irak’ta bir Arap imparatorluğu istemediklerini aksine bir Arap ülkesini destekleyecekleri Kral Faysal’a iletilir. Kurulacak ülkenin sınırları da Hamrin dağlarına kadar olacağının altı çizilir. Toprakların geri kalan kısmında ise Türkmenlerin de azınlık olarak yaşadığı Kürdistan topraklardır. “Kürdistan ileride Irak’ın çıkarlarına ortak ve ülkeyi Türkiye’ye karşı koruyacak kalkan görevini görecektir” ifadelerine yer verilir.

Dr. Welid Hamdi, “Britanya Belgelerinde Kürt ve Kürdistan” kitabının 138-139’uncu sayfasında İngilizlerin söz konusu belgelerini aktarmıştır.

Irak ile Türkiye arasında Musul Vilayeti tartışmaları başlayınca konu Milletler Cemiyeti’ne taşındı.  Milletler Cemiyeti, 30 Eylül 1924’te bir komite kurdu. Bu komitenin görevi, Lozan Antlaşması'nın 3. maddesinin 2. bendine göre kendilerine verilen iş ile ilgili gereken bütün bilgiyi toplamaktı.

Hazırlanan raporda, “Çok Sayıda coğrafya kitap ve seyahatname incelendi. Eski tarifi kitapların yanı sıra 16’ıcı ve 20 yüz yıla ait Arap ve Avrupa haritaları mercek altına alındığında Arapların ülkedeki sınırları Hit-Tikrit sınırlarını veya Hamrin Dağlarına kadar uzanmaktaydı. Kuzeyi Kürdistan olarak adlandırılıyordu” bilgileri yer alıyor.

Eldeki bütün belgelere rağmen Kürdistanlıların isteği olmadan İngilizlerin de desteğiyle Milletler Cemiyeti Güney Kürdistan’ı Irak’a bıraktı.

I. Dünya Savaşı sonrası oluşan statükoda İngilizler Kürtlere bağımsızlık tanıyacaklarının ve bir Kürt devleti (Dört parçayı kapsamayacaktır) kuracaklarının vaadini vermişti ancak Lozan Antlaşmasıyla bu karardan tamamen dönüldü.

Böylece Sevr Antlaşması doğmadan öldü. Öte yandan İngilizlerin çıkarlarından dolayı Kürt meselesi Musul Vilayeti meselesine evrildi. Daha sonra da Irak-Türkiye meselesine dönüştü.

Kaynak: Rûdaw

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.