24 Haziran seçimlerinde oyum kimedir?
Ruşen Arslan
Seçimler, siyasi tartışmaların en yoğun olduğu dönemlerdir. Her seçim öncesi olduğu gibi 24 Haziran 2018 Seçimleri arifesinde de Kürtler arasında yoğun tartışmalar yaşanıyor. Literatür içinde kalmak koşuluyla ve önyargılar olmaksızın yapılan tartışma her zaman iyidir. İnsana bir şeyler katar ve önyargısız tartışmaya katılanın, yanlışı varsa yanlışından dönmesini de sağlayabilir. Keşke Kürtler arasındaki tartışma bu ölçüler içinde yapılabilse.. Bu girişten sonra, seçimle ilgili bazı konulara başlıklar halinde değinelim.
“KÜRDİSTANİ” DEYİMİ YERİNDE KULLANILIYOR MU?
Çetin Çeko, Kürdistani deyiminin ne anlamda kullanıldığını, Kürdistan’ın güneyinde kavrama yüklenen anlamla kuzeyindeki anlamın tamamen farklı olduğunu makale konusu yapmıştı.[1] Sözü edilen makalesinde Kürdistani kavramını, “Kuzey Kürdistan’da ‘Kürdistani’ kavramı, PKK dışındaki muhafazakâr ve İslami çevrelerden sosyalistlere detayda farklı anlamlar yüklense de ana meali; Kürtlerin ulusal demokratik haklarının elde edilmesi ve Kürdistan’ın diğer parçalarındaki kazanımların korunup ilerletilmesinde ulus ve ülke perspektifinden Kürdistan sorununa yaklaşım biçiminde ifade edebiliriz” diye tarif ediyor. Bu tarif bana da doğru gelen bir tariftir.
Bu tariften hareket edildiğinde, Kürdistan’a ait olan ve Kürdistan içindeki her şey Kürdistanidir. Buna Çetin Çoko’nun dediği gibi, Kürdistan’da yaşayan Türkler, Araplar, Asuriler, Ermeniler ve diğer halklar da dâhildir. Bu açıdan Kürdistanilik, kimseye tekel imkânı vermez. Örneğin Kürdistani Partiler kavramı yanlıştır. Çünkü legal siyasi partiler, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına, özellikle Anayasasına ve Siyasi Partiler Kanununa göre kurulan partilerdir. Bu yanıyla düzenin birer parçası olmaktan kurtulamazlar. Ama Kürt ve Kürdistan sorununa verdikleri önemle de düzen partilerinden ayrılır ve siyaseten muhalif kategori içinde değerlendirilir. Bu tür partiler, Kürt ve Kürdistan meselesine verdikleri önemden ötürü, Kürt seçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde daha rahat örgütlenebiliyor, daha fazla oy alıyor ve daha fazla başarı gösteriyor.
Konuyu bir örnekle açarsak; Kürtçenin eğitim dili olmasını savunmak bile, başlı başına Kürdistani olmadır. Bu açıdan Kürdistani – Kürdistani olmayan partiler ve hareketler gibi ayrımlar gerçekle örtüşmez. Örneğin bir önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürt Demokratlar Platformu (KDP), diğer “Kürdistani” partiler ve grupların aksine, AKP’nin adayı Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklemişti. Recep Tayip Erdoğan’ı destekleyen KDP’yi Kürdistani Blok içinde görmek, Kürt seçmenden büyük destek gören HDP’yi Kürdistani görmemek; bana çelişki olarak geliyor.
HDP’NİN TÜRKİYE PARTİSİ OLMASI
HDP, kendisini başından beri Türkiye Partisi olarak gösteriyor. Türkiye’nin tüm illerinde örgütlenmiş ve seçime katılıyor. Seçimle iktidara gelip, amacını gerçekleştirmeye çalışan bir partinin önünde başka seçenek yoktur. Önemli olan hangi meselelerin çözümüne öncelik verdiği ve oy tabanının çoğunluğunun kimlerden oluştuğudur. HDP’ye bu yanıyla bakıldığında, onu Kürdistani bir parti olarak görmek gerekir. Seçim beyannamesinde Kürtçe eğitime yar vermesi bile, böyle bir nitelemeyi haklı kılar. Kürdistani kavramını, Kürtlerin devletleşmesini istemenin karşılığı olarak almak, kavramı daraltmak olur.
Kürtler arasındaki tartışmada HDP Kürt partisi olmamakla eleştirilse ve kendine ne kadar “Türkiye partisiyim” dese de, kamuoyu ve Devlet nezdinde Kürt partisidir. HDP’liler, partinin bu özelliğinden dolayı soruşturmalara uğruyor ve yargılanıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalırsa, Kürt oylarının nereye gideceğinin hesabı şimdiden yapılıyor. Yazarlar ve siyasetçiler durmaksızın bunu değerlendiriyor. Kürt seçmenlerin oylarından somutta anlaşılan ve tartışılan ise HDP’ye verilen oylardır.
KÜRTLERİN SEÇİM İTTİFAKI ZORUNLUYDU
Kürtler son yıllarda tarihlerin en zor zamanlarını yaşadılar. Bunda AKP iktidarının çözüm sürecini baltalaması, Kobani ve Kürdistan’ın güneyindeki bağımsızlık referandumuna karşı geliştirdiği düşmanca siyaset, Suriye’yi Lebensraum (yaşam alanı) gören ve bunun sonucu yapılan Elbab ve Afrin işgalleri ve Kürtlerin yönetimindeki belediyelere kayyum atanmasının etkisi büyüktür. Kuruluşunda özgürlükleri referans alan AKP, küçük bazı olumlu şeyler yapmadı değil. Bu küçük iyileştirmeleri, sonradan Kürtlerin başına kakınçlık yaptı. PKK’nin yanlış silahlı özerklik girişiminin cezası tüm Kürtlere çektirildi. Üstelik 15 Temmuz 2016’daki darbe teşebbüsünün sorumlusu Kürtlermiş gibi, Kürtler işinden edildi, binlerce insan soruşturmaya uğradı ve yargılanıp cezalandırıldı. AKP iktidarı, 15 Temmuz darbe teşebbüsünü Kürtleri ezmek için fırsata dönüştürdü.
Kürtlerin bu politikanın mimarı olan Recep Tayyip Erdoğan’ı cumhurbaşkanı seçtirmemek ve AKP’yi iktidardan düşürmek, onlara özenenlere oylarıyla bir ders vermesi gerekiyor. Bu, Kürtlerin gelecekteki varlık sorunun da bir gereğidir. Bu açıdan Kürtler arasındaki seçim ittifakı önemliydi. İttifakın gerçekleşmemiş olması, Kürtler yönünden bir eksikliktir. Kürt oylarının hem kilit hem de anahtar olduğu bu seçimde, AKP ve MHP’nin cumhurbaşkanı adayı Recep Tayip Erdoğan’ı seçtirmemek ve AKP’yi iktidardan düşürmek bir görevdir. Sırf bu görev bile seçim ittifakı için yeterliydi. Kaldı ki ittifak görüşmelerinde bunun ötesinde anadilde eğitim gibi bir ilke de kabul edilmişti. Sırf seçim için yapılacak ittifakı, genişletmeye ve dallandırıp budaklandırmaya gerek yoktu.
Dini siyasette referans alan Kürtlerin, Kuşak itibariyle şimdiki Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın başkanı olduğu Milli Türk Talebe Birliği (MTTB)de örgütlenmesinden çok çekmiş biri olarak, HÜDA-PAR’ın da ittifak içinde olmasını isterdim. Anlaşılan HÜDA-PAR, Kürdistani Seçim İttifakı ile ittifak müzakerelerine girmemiş ve HDP ile ittifak aramıştır. PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik’in açıklamasına bakılırsa HDP, HÜDA-PAR ile görüşmelere hazır olmadığını bildirmiştir.[2] HÜDA-PAR ise televizyon haberlerine yansıdığı kadarıyla Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleme kararı almıştır. Kanımca HÜDA-PAR’ın ittifak görüşmelerinin dışında tutulması taktik hataydı. HDP içindeki Kürtlerle ittifakı küçümseyen ve istemeyen damarın halen etkin olduğu görülüyor. PKK yöneticilerinin, Kürtlerin HDP ile ittifakına karşı çıkan anlayışındaki çarpıklığı da eleştiriye muhtaçtır. PKK’ye düşen tavır, seçim ittifaklarına karşı çıkan bu açıklamalardan kaçınmak olmalıydı.
KÜRTLERİN SEÇİMDEKİ TAVRI NE OLMALIDIR?
Güç dengeleri eşit olmasa bile, Kürtlerin seçimlerdeki tavrı parçalıdır. Korku, çıkar veya başka bir etkiyle düzen partilerini destekleyen Kürtler vardır. Konumuz bunlar olmayıp, Kürt siyasi cephesindeki seçmendir.
HAK-PAR seçime bağımsız adaylarla katılıyor. Seçilme şanslarının olacağını sanmıyorum. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise, sandığa gidip boş oy kullanma kararına varmışlar. Sosyal medyada partili olmayıp da seçimi boykot etmek isteyen birçok kişinin açıklamasıyla karşılaşıyoruz. PAK, PDK-Bakûr, KSP, KDP ve Azadî Hareketinden oluşan Kürdistani Seçim ittifakının, 24 Haziran seçimlerdeki tavrının ne olacağı, bu satırları yazdığımda henüz açıklanmamıştı. Umarım ki sonuçta AKP ve Recep Tayip Erdoğan’ın işine yarayacak kararlar almazlar.
Elbette Kürtlerin tornadan çıkmış şekilde aynı şekilde siyasi tavır göstermeleri istenemez. Seçimlerde değişik düşünce ve tavırların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Ancak ilkeli davranmak adına, Kürde düşman olanların değirmenine su taşımamak gerektiğine inanıyorum. Bundan ilkeli davranmaya karşı olduğum anlamı çıkarılmamalıdır. Geçtiğimiz yüzyılın başından günümüze sarkan Kürt ve Kürdistan meselesinin, 24 Haziran seçimleriyle çözüme kavuşmayacağını, bu seçime katılan partiler ile cumhurbaşkanı adaylarının Kürt meselesinin çözümünün aktörleri olamayacağı ve bu seçimlerde reel politiğin belirleyici olduğu bilinciyle hareket etmek gerektiğine inanıyorum. Bu düşünceyle hareket ettiğimden; Kürde hiç de dost görmediğim, Kürtleri oyalayan, sözünde durmayan, sonuçta derin devlet ve Türk ırkçılarıyla özdeşleşmiş bir kişinin cumhurbaşkanı ve partisinin de iktidar olmasını istemiyorum. Yerel yönetim seçimlerini kazanarak, yerelde iktidar olan Kürtlerin iktidarına tahammül edemeyip, yerlerine kayyum atayanları oylarımızla cezalandırmak istiyorum. Demokratik legal siyasette Kürtlerin ağırlıklarını hissettirmelerini tercih ediyorum.
HDP’ye bu makalenin konusu olmayacak eleştirilerim var. Eleştirilerim onu benim öznel isteğimle Kürdistani olmaktan çıkarmıyor. Yukarıda da açıkladığım gibi, Kürtçenin eğitim dili olmasını seçim beyannamesine koyması ve Kürt meselesinin öncelikle çözümünü istemesi; HDP’yi mevcut seçime katılan partiler içinde, oyumu alabilecek tek parti konumuna getiriyor. Oyum bu nedenle Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’ın ve milletvekili seçiminde ise HDP’nin olacak.
Boykot AKP’nin ve Erdoğan’ın değirmenine su taşır. Seçimleri boykot tek başına ve özellikle bu seçimde etkin bir siyasi tavır değildir. Seçimleri boykot, diğer birçok alandaki boykotla birlikte kitlesel olarak kullanıldığında etkin olur. Yoksa bireysel boykotun yahut milletvekili seçimlerine bağımsız olarak katılıp cumhurbaşkanlığı seçimini boykot etmenin bir anlamı olamaz. Umarım bu hata, parlamento seçimlerinden daha etkili olan yerel seçimlerde tekrarlanmaz. 28/05/2018
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.