Hüsamettin Turan

Hüsamettin Turan

Yazarın Tüm Yazıları >

ABD ve İsrail'in Rojava ve Suriye Politikaları: Rubio'nun Açıklamalarının Analizi

A+A-

Hüsamettin TURAN

ABD Senatörü Marco Rubio'nun Rojava ve ABD'nin bölgedeki stratejisiyle ilgili açıklaması, farklı açılardan ele alınması gereken bir dizi mesaj içermektedir. Bu açıklama, Washington'un bölgedeki çıkarlarını koruma kaygısını yansıtmakta ve Türkiye'nin olası hamleleri karşısında dikkatle değerlendirilmesi gereken bir çerçeve sunmaktadır.

Rubio’nun ifadeleri, ilk bakışta olumlu bir perspektif sunuyor gibi görünse de, ABD’nin genel Ortadoğu politikası göz önüne alındığında daha temkinli bir yorum gerektirir. Trump döneminde yürütülen öngörülemez ve agresif dış politika, ABD’nin müttefikleri ve bölgesel aktörler açısından yeni belirsizlikler yaratmıştır. Özellikle Rojava bağlamında, ABD’nin sahadan tamamen çekilmesi ya da bölgenin kontrolünü Türkiye ve Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) gibi gruplara bırakması olasılığı, jeopolitik dengeleri ciddi şekilde sarsabilecek bir senaryo olarak değerlendirilmelidir.

ABD'nin bölgedeki varlığını sürdürme nedenleri arasında, sadece Kürtlerin korunması değil, aynı zamanda kendi ulusal güvenlik çıkarları ve bölgesel güç dengesi bulunmaktadır. Bu noktada, ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile kurduğu ilişkinin, taktiksel olduğu kadar stratejik bir çerçeveye de oturduğu unutulmamalıdır. Ancak bu ilişkinin geleceği, Washington’un bölgesel öncelikleri ve Türkiye ile olan diplomatik ilişkilerinin seyrine bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.

İsrail açısından bakıldığında, Rojava ve genel olarak Suriye politikası büyük bir jeopolitik öneme sahiptir. İsrail, İran’ın Suriye’de artan etkisini dengelemek amacıyla ABD’nin bölgedeki varlığını desteklemekte ve SDG gibi yerel aktörlerle dolaylı temaslar kurmaktadır. Tel Aviv yönetimi için Suriye, İran’ın bölgesel yayılmacılığının en kritik unsurlarından biri olarak değerlendirilmekte ve bu nedenle ABD'nin bölgedeki politikaları İsrail'in ulusal güvenlik stratejisi ile doğrudan ilişkilendirilmektedir. Özellikle İsrail’in Suriye’de İran destekli milis gruplara yönelik hava operasyonları ve ABD ile yürüttüğü istihbarat işbirliği, Rojava’daki güç dengelerinin şekillenmesinde etkili olmaktadır.

Öte yandan, asıl kritik mesele Türkiye’nin ABD’ye sunabileceği olası tekliflerin niteliğidir. Türkiye’nin, ABD’yi Rojava’dan tamamen çekilmeye ikna edebilecek ekonomik, askeri veya diplomatik hamlelerde bulunması mümkündür. Bu bağlamda, Kürt aktörlerin, kendi çıkarlarını açık ve net bir şekilde ABD’ye iletmesi ve uzun vadeli bir strateji ile hareket etmesi hayati önemdedir. Bölgedeki Kürt siyasi temsilcileri, ABD ile olan ilişkilerini sadece taktiksel değil, aynı zamanda diplomatik bir vizyon çerçevesinde ele almalıdır. Eğer bu hedefler ABD yönetimine net bir biçimde aktarılabilir ve Trump gibi karar alıcılar bu vizyona ikna edilebilirse, Rojava Kürdistanı’nın özerkliği yolunda önemli bir adım atılması mümkün hale gelebilir.

Güney Kürdistan'ın (Irak Kürdistanı) Rojava’ya bakışı da bu bağlamda büyük önem taşımaktadır. Güney Kürdistan yönetimi, Rojava’daki gelişmeleri yakından takip etmekte ve bölgenin özerklik mücadelesine stratejik bir ilgi duymaktadır. Tarihsel olarak Kürtler arasında birlik sağlanması konusunda farklı politik yaklaşımlar olsa da, Rojava’nın özgürleşmesi, Kürtlerin dört parçada da (Türkiye, İran, Irak ve Suriye) ulusal haklarını kazanması açısından kritik bir eşik olarak değerlendirilmektedir. Rojava’nın başarısı, sadece Suriye Kürtleri için değil, genel Kürt ulusal mücadelesi için de sembolik ve stratejik bir kazanım anlamına gelecektir.

Bu çerçevede, Kürt halkı için Rojava’nın özgürleşmesi, diğer Kürt bölgelerinin de kendi kaderini tayin etme sürecinde bir domino etkisi yaratabilir. Bu nedenle, Rojava’daki mücadelenin yalnızca yerel bir süreç olarak değil, Kürtlerin bölgesel ve küresel düzeydeki hak mücadelesinin bir parçası olarak ele alınması gerekmektedir. Kürtler, diplomasi, askeri dayanışma ve siyasi birliktelik noktasında ortak stratejiler geliştirerek Rojava’nın kazanımlarını koruma ve genişletme çabası içinde olmalıdır.

Rojava’nın askeri ve siyasi liderliği açısından, YPG ve SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi'nin tutumu belirleyici bir unsurdur. Abdi, Rojava’nın özerkliğini koruma hedefini vurgularken, aynı zamanda bölgesel ve uluslararası aktörlerle dengeli ilişkiler kurma stratejisini benimsemektedir. ABD ile ittifakın Rojava için zorunlu bir gerçeklik olduğunu ifade eden Mazlum Abdi, Türkiye’nin saldırılarına karşı uluslararası desteği artırma çabasındadır. Ancak, Abdi ve YPG’nin nihai hedefi yalnızca savunma değil, Rojava’daki demokratik özerklik projesini kalıcı hale getirmektir.

Mazlum Abdi ve YPG’nin stratejik vizyonu, yalnızca askeri başarılarla sınırlı değildir. Bölgedeki Kürt halkının siyasi ve ekonomik olarak kendi kendini yönetebilmesini sağlamak için demokratik yönetim modellerini geliştirmeye odaklanmaktadırlar. Rojava’daki yerel yönetim sistemi, kadın hakları, etnik ve dini grupların eşit temsili gibi unsurlar üzerine inşa edilmiştir. Bununla birlikte, uzun vadeli hedefler arasında, bölgesel ve uluslararası alanda daha fazla meşruiyet kazanmak, diplomatik ilişkileri derinleştirmek ve ekonomik bağımsızlığı sağlamlaştırmak yer almaktadır.

Sonuç olarak, Rubio’nun açıklamalarının yalnızca yüzeysel bir iyimserlikle değil, olası riskler ve fırsatlar açısından da değerlendirilmesi gerekmektedir. ABD ve İsrail’in bölgedeki çıkarlarını koruma politikaları, Türkiye’nin önerileri ve Kürtlerin diplomatik hamleleriyle şekillenecektir. Bu nedenle, Rojava’daki aktörlerin, ABD’nin değişen politik dinamiklerini iyi analiz ederek hedeflerini stratejik bir çerçevede belirlemesi kritik önem taşımaktadır. Aynı zamanda Güney Kürdistan ile Rojava arasındaki iş birliğinin güçlendirilmesi, Kürtlerin bölgesel hak mücadelesinde daha geniş kazanımlar elde etmesine olanak sağlayabilir. YPG ve Mazlum Abdi’nin liderliğinde, Rojava’nın geleceği yalnızca askeri başarılarla değil, diplomasi, uluslararası tanınırlık ve sürdürülebilir bir özerk yönetim modeliyle şekillenecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar