Abdurrezzak Bedirxan
Ahmet Kardam’ın Abdurrezzak Bedirxan incelemesi yayımlandı. Kitabın tam adı şöyle:
Kürd Tarihinin Unutturulmuş Bir Sayfası
ABDURREZZAK BEDİRXAN, Dipnot Yayınları, Ankara, 2025 261 s.
Kitapta, Osman Aydın’ın Önsözü var. (s. 12-15)
Bu Önsöz’de Osman Aydın, o güne kadar Kürd araştırmacılar arasında tekrar edilen bir görüşü Ahmet Kardam’ın eleştirdiğini, kendi düşüncesini sağlam kanıtlarla ortaya koyduğunu söylemektedir. Bu Kürd milliyetçiliği ile ilgili bir görüştür. O güne kadar, Kürd araştırmacılar Kürd milliyetçiğinin Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarından itibaren başladığını ifade ediyorlardı. Ahmed Kardam ise, örneğin 1880 Ubeydullah Nehri hareketinin milliyetçi bir hareket olduğunu vurgulamaktadır. Abdurrezzak Bedirxan’ın 1894’den itibaren milliyetçi bir hareketi yürüttüğünü kanıtlarıyla ileri sürmektedir.
Osman Aydın, Bedirxaniler hakkında da açıklama yapmaktadır. Bedirxaniler denince, bütün Bedirxanileri aynı kefeye koymamak gerekir, diyerek Bedirxanileri üç grupta toplamaktadır. 1. Kültürel milliyetçiler 2. Siyasi milliyetçiler 3. Suya sabuna dokunmayan milliyetçiler. Bu son grup gerek Osmanlı döneminde gerek Cumhuriyet döneminde devlete hizmet etmeyi benimsemiş Bedirxanilerdir.
***
Ahmet Kardam Kürd hareketlerini, İstanbul Merkezli Kürd Hareketi (1908-1914), Kürdistan Merkezli Kürd Hareketi olarak iki grupta incelemektedir.
Osmanlı Devleti’nin, 1847’de, Bedirxaniler hakkındaki düşüncesi şuydu: Bedirxanilerden hiç kimse bir daha Botan’a dönemeyeceklerdi. 26 Temmuz 1847 tarihli Meclis-i Has toplantısında alınıp onay için Sultan Abdülmecid’e sunulan karar şuydu:
‘’Bedirxan Bey’in cüret ettiği isyan ve yaptığı kötülükler bakımından, bundan böyle gerek kendisinin, gerek emsal ve avenelerinin, gerekse ailelerinin … o bölgede bırakılmaları asla ve kat’a caiz değildir. Bunların tümünü oralardaki köklerinin kazınması neredeyse bir farzdır.’’ (s. 26)
Bab-ı Ali, Saray, Bedirxaniler’e İstanbul’da İzmir civarında Balkanlar’da devlet bürokrasisinde memuriyetler vererek, Kürdistan’a dönüşlerine engel olunmaktadır. Bedirxan Paşa’nın kendisi de 1847’de sürgün edildiği Girit adasının Kandiyekentinde mahsur bırakılmıştır. Kalabalık bir ailesiyle Girit Adasına sürgün edilen Bedirxan Paşa kendi çocuklarına, iş bulması için Saray’a sık sık yazılar yazmaktadır. Girit’den İstanbul’a geldiğinde de bu tür isteklerinde ısrarlı olmuştur.
Örneğin 1906’da, Bedirxanilerden, Mehmet Emin Ali, Bahri Paşa, Bedri Paşa, Osman Paşa, Hüseyin Kenan Paşa, Ali Şamil Paşa, Abdurrezzak, Bedirxan, Said, Yusuf Kamil, Hasan Fevzi, Muhammed Ali, Tahir Muhlis, Zübeyir Avam, Mikdat Midhat, devlet bürokrasinin çeşitli kademelerinde görevli olmuşlardı. Kimisi mutasarrıf, kimisi vali, kimisi kaymakam, kimisi orduda komutan, kimisi posta müdürü vs. Görev yerleri şüphesiz, Balkanlar, İstanbul çevresi, İzmir çevresi … (s. 62)
***
Osmanlı’nın Kürdlere karşı uyguladığı sürgün politikasını da incelemek gerekir. Osmanlı, o güne kadar maddi ve manevi zenginliklere sahip Kürd ailelerini kendi topraklarından, Kürdistan’dan sürgün etmeyi vazgeçilmez bir politika olarak uygulamıştır. Bu feodal aileler sürgün edilmeyip kendi topraklarında kalabilselerdi, Kürdistan’ın kendi iç dinamikleriyle gelişmesi sağlanabilirdi. Kapitalistleşmenin, devletleşmenin lokomotif gücü onlar olacaktı. Mirlik düzenlerinin yok edilmesi, Kürdistan’ın Osmanlı tarafından bir defa daha fethedilmesi bu imkanı ortadan kaldırdı.
İstanbul Merkezli Kürd Hareketi çerçevesine hep Bedirxanileri görüyoruz. 1908-1918 yılları arasını kapsayan bu süreçte Bedirxaniler hep kültürel milliyetçilik faaliyeti içinde olmuşlardır. Ama siyasi milliyetçilikten de hep uzak durmuşlardır Hatta siyasal milliyetçilik, bağımsız bir Kürdistan için çalışma akıllarından geçmemiştir.
1898’ de Midhat Mikdat Bedirxan ve Abdurrahman Bedirxan tarafında Kürdistan Gazetesi yayımlanır. Kürdistan Gazetesi Kahire’de yayımlanır. Yine aynı dönemde Kürd Neşr-i Maarif Cemiyeti kurulur. Kürd Neşr-i Maarif Cemiyeti, Kürd çocukları için, İstanbul’da Çemberlitaş’ta Mekteb-i Meşutiyet’i açar. Kürd Neşr-i Maarif Cemiyeti, hükümetin uyguladığı baskılar sonucu yayın hayatına son vermek durumunda kalır. Roji Kürd, Hetavî Kurd dergileri yayımlanır. 1912 yılı ortalarında çoğunluğu İstanbul’da Ziraat Mektebi talebeleri tarafından Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti faaliyete geçer. 16 kasım 1908’den itibaren Mevlanzade Rifat Serbesti Gazetesi’ni yayımlamaya başlar.
23 Temmuz 1908’de Sultan İkinci Abdülhamit, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin mücadelesi sonunda 20 yıl önce rafa kaldırdığı 1876 tarihli anayasayı tekrar yürürlüğe koymuştur. Meşrutiyet rejimi yürürlüğe girmiştir. İkinci Meşrutiyet. … İkinci Meşrutiyet’in altıncı gününde yani 29 Temmuz 1908’de genel af ilan edilmiştir. 2 Ekim 1908’de Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti (KTTC) (Kürd Yardımlaşma ve İlerleme Derneği) kurulmuştur. Kurucuları arasında Emin Ali Bedirxan, Zihni Baban Paşa (Babanzade) vardır. 1900 yılı başlarında Azm-i Kavi Cemiyeti kurulur. Kurucuları arasında Kürdizade Ahmed Ramiz de vardır. Ahmed Ramiz’i Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti kurucuları arasında da görüyoruz. 5 Aralık 1908’de Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti Gazetesi yayına başlar. Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti Gazetesi haftalık bir gazetedir. Gazete Kürd bölgelerine girmeyi başarır. Bu dönemde Osmanlı halkları birbirleriyle kaynaşmaya başlar. Ama Arnavudlar ve Kürdler arasında bir çelişki yaşandığını da belirtmek gerekir. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde Türkçülük programı henüz yoktur. Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti, Bitlis, Muş, Diyarbakır, Musul, Erzurum, Hınıs, Bağdat gibi şehirlerde şubeler açar. Bunlardan en büyüğü Bitlis şubesidir. Bitlis’te Ermeni Kulübü’nün 50, İttihatçılar Kulübü’nün 90 üyesine karşılık, Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti’nin 680 üyesi vardır. Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti yarı askeri bir örgüte de sahip olup askeri eğitim çalışmaları yapmaktadır.
13 Nisan 1909’da İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne karşı ‘31 Mart Vakası’ yaşanmıştır. ’31 Mart Vakası’ Selanik’ten gelen Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Hareket Ordusu tarafından bastırılmıştır. Sultan İkinci Abdülhamid tahtından indirilmiştir. Sıkıyönetim ilan edilmiştir. Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti ve bağlı kuruluşlar yasaklanır. Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti Gazetesi dahil Kürd basını yasaklanır. Bu İttihat ve Terakki yeniden iktidara geldiği bir dönemdir. Türkçülük programı yürürlüğe konulmuştur. Kürdlere bakış konusunda Padişah İkinci Abdülhamid ile İttihat ve Terakki arasında ciddi bir fark yoktur. İttihat ve Terakki’nin amacı, Bedirxan ailesinin tüm fertlerinin teker teker öldürmek, ortadan kaldırmaktı (s. 215)
1912’de seçimler yapılmıştır. İttihat ve Terakki’nin şiddete dayalı propagandalarından dolayı bu seçimler ‘sopalı seçimler’ olarak anılmaktadır. 23 Ocak 1913’de Bab-Ali Baskını gerçekleştirilmiştir. Bu baskında Enver Paşa’nın, Talat Paşa’nın, Yakup Cemil ve arkadaşlarının rol aldığı görülmektedir. Yeni bir hükümet kurulmuş Mahmud Şevket Paşa sadrazamlığa getirilmiştir. 11 Haziran 1913’ de gerçekleşen bir suikast sonucu Mahmud Şevket Paşa katledilmiştir. Bundan sonra, İttihat ve Terakki’nin şiddete dayalı politikasını daha da sıkılaştırdığı görülmektedir.
***
Kürdlere karşı uygulanan İstanbul kuşatmasını yarma girişimleri de olmuştur. 1878-1879 Botan Ayaklanması bu çerçevede değerlendirilebilir. Bu ayaklanmayı başlatanlar, iki kardeş Bedirxanilerdir. Bunlar, 30 yaşlarında Osman Nuri ve 20 yaşlarında kardeşi Hüseyin Kenan’dır. (s. 35)
Yarma hareketini gerçekleştiren ikinci kişi de Abdürrezzak Bedirxan’dır. 1864 doğumlu Abdurrezzak Bedirxan, Bedirxan Paşa’nın en büyük ikinci oğlu Necip Bey’in beşi erkek, üçü kız çocuklarının en büyüğüdür. Doğumundan 16 yaşına kadar, babası, çeşitli yerlerin mutasvıflıklarında çalışırken o annesiyle birlikte hep İstanbul’da kalmıştır. Galatasaray Sultanisi’nde ve Mektebi-i Mülkiye’de çok iyi bir eğitim görmüştür. Doğu dillerini ve Avrupa dillerini öğrenmiştir. Kürd milliyetçi şairi ve eğitimcisi Hecî Qadirê Koyi’den ders almıştır. 12 Haziran 1885’de Abdürrezzak’a Hariciye Mektubî Kelemi’nde bir memuriyet verilir. Orada dört yıl kadar çalıştıktan sonra, 28 Ekim 1889’da, 25 yaşındayken, Osmanlı’nın Petersburg Sefareti üçüncü katipliğine tayin edilir. Rusça öğrenir Rus politik yaşamı hakkında önemli bilgilere sahip olur. Henüz 26 yaşındayken, Kürdistan’ın Osmanlıdan ayrılıp bağımsız bir devlet olması kanaatına varır. Kendi hazırladığı biyografide, ‘Osmanlı-Türk boyunduruğunu üzerimizden atmak için çabalamak lazım gelir’ diye yazar. Ve bu yolda ilerler. Abdürrezzak Bedirxan bu konuda yoğun çalışmalar yapar. Bu çalışmalar sonunda proje yapar. Bağımsız Kürdistan Projesi hazırlar. Bundan sonra Rusya ile ilişkilerini daha da sıkılaştırmaya başlar. Bağımsız Kürdistan’ı gerçekleştirmek için Rusya’nın yardımını almaya çalışır. 1894 yılında bağımsız Kürdistan projesini yaşama geçirmek için çalışmalar başlatır. Bu çalışmalar Osmanlı’yı çok rahatsız eder. Osmanlı Abdürrezzak Bedirhan’ı İstanbul’a döndürmek için çok çaba harcar. Sultan İkinci Abdülhamid, oğlunu İstanbul’a getirmesi için babası Necip Bey’e baskı yapar. Necip Bey de İstanbul’a dönmesi için oğluna baskı yapar. Abdürrezzak Bedirxan Ocak 1895’de İngiltere’ye gider. Orada bir hafta kadar kalır. Babası Necip Bey’in ısrarlarına dayanamayarak aynı Ocak ayının ortalarında İstanbul’a döner. İstanbul’da Ermenilerle işbirliği yapmakla suçlanır. Ama daha başka bir yaptırımla karşılaşmaz. Teşrifat-ı Hariciye Muaavinliği görevine getiriler. Rütbesi yükseltilir. Bir yıl sonra 1896’da, Sultan Abdülhamid’in özel kaleminde protokol işleriyle görevlendirilir. Ardından 1897’de, üçüncü rütbeden Nişan-ı Osmanî verilir. Fakat aynı zamanda sıkı polis takibatı altındadır. Bu işte sayısız bela ile karşılaşır. Bir defasında Rusya Konsolosluğu’ndan yardım istemek durumunda kalır. (s. 42-48)
***
Abdurrezzak Bedirxan, 1911 başlarında Rusya’ya iltica eder. Bu tarihten 1 Mart 1918’de Musul’da zehirlenerek öldürülmesine kadar, hazırladığı proje çerçevesinde, Özgür Kürdistan mücadelesini sürdürür. Rusya- Maku-Kotur- Hoy (İran), Tiflis (Rusya) arasında mekik dokur. Rusya ile ilişkilerini sıkılaştırmaya gayret eder. Sık sık İran’da Şikak Aşireti reisi Simko ile, Seyid Taha ile buluşur. Abdurrezzak Bedirxan’ın Ruslarla ilişkisi 1915 Ağustos’un kadar devam eder.
Mayıs 1912’de Abdurrezzak Bedirxan’ın yol göstermesiyle İrşad örgütü kurulur. Bu Kürdistan merkezli Kürd hareketinin yaygınlaştığı, derinleşmeye başladığı anlamına gelir. Kamil Bedirxan’ın, 1914 sonundan itibaren, Kör Hüseyin Paşa, Cemile Çeto, Sasonlu Aliyê Yunus gibi aşiret reislerine mektuplar yazdığı görülmektedir. Ama, bir süre sonra Abdurrezzak Bedirxan İrşad örgütünden dışlanır. Bu hareketin önemli liderlerinden Hüseyin Kenan Bedirxan’ın ölümü hazırlana ayaklanmanın gerçekleşmesini engeller.
Bütün bu gelişmeler, İstanbul’da Bab-Ali’yi endişeye sevkeder. Saray Abdurrezzak Bedirxan’ın yakalanıp İstanbul’a getirilmesi için çeşitli planlar yapmaya başlar.
İrşad örgütünden dışlanan Abdurrezzak Bedirxan, Temmuz 1913’de Quomîta Kurdan’ı kurar. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, 30 Aralık 1918’de Kürdistan Teali Cemiyeti kurulur. Kürdistan Teali Cemiyeti kültürel milliyetçi bir programa sahiptir. 1920 yılının Haziran ayında, bağımsız Kürdistan hedefiyle mücadele etmek için, Emin Ali Bedirxan dahil, oniki Kürd milliyetçisi Kürdistan Teali Cemiyeti’nden ayrılarak, Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti’ni kurarlar.
Birinci Dünya Savaşı’nda Kürdler, Osmanlıdan yana savaşa katılır. Örneğin Celadet Ali Bedirxan, Irak, Güney Kürdistan, Kafkas cephelerinde savaşmıştır. Memduh Selim, Erzincan ve Şarkikarahisar’da, Kadri Cemil Paşa Erzincan’da, Filistin de, Ekrem Cemil Paşa, Çanakkale’de, Erzurum’da, Genç vilayetinde savaşmıştır. Nuri Dersimi Erzincan’da, İhsan Nuri Ege’de Yunanlılara karşı savaşmıştır. ( s. 224)
***
Bitlis İsyanının hazırlayıcıları arasında İrşad Örgütü de vardır. 31 Mart 1914-4 Nisan 1914 arasında gerçekleşen bu isyan, tespit edilen esas zamanından bir ay önce başlatılmıştır. İsyanı haber alan devlet güçleri isyanı bir ay önce başlatarak Kürdleri hazırlıksız yakalamıştır. Bu, bundan önce ve bundan sonraki bütün Kürd isyanlarında yaşanan bir durumdur.
İsyanın yöneticileri, Mele Selim, Seyid Ali, Şeyh Şehabeddin’dir. Bitlis valisi Mazhar Müfid Kansu ile çok yakın arkadaş olan Seyid Ali’nin İki taraflı oynadığı söylenmektedir. (s. 199)
***
Kürdistan’da Abdurrezzak Bedirxan’ın yükselişi, Ermenileri çok rahatsız eder. Ermeniler, Rusya nezdinde Kürdleri, Abdurrezzak Bedirxan’ı küçük düşürmek, itibarların sarsmak için, birçok plan, entrika geliştirilir. Abdurrezzak Bedixan’ın, general Nikolayev, Belyayev nezdindeki itibarını, sarsmak önemli bir amaç olmuştur. Bitlis Konsolos yardımcısı Şirkov, Van Konsolos yardımcısı Olferyev, Rus Büyükelçilik yetkilisi G. Yakuneviç, Şahovsky gibi kişiler için de böyle. … Ahmet Kardam’ın, Abdurrezzak Bedirxan incelemesinde, Kürd-Ermeni-Rus ilişkilerini değerlendiren etraflı anlatımlar vardır. Bu çerçevede, kitapta, Kürdistan’ın Kuzeyi’nde, özellikle Van’da, ve Rojhilat’da, Kürd-Ermeni çatışmalarını dile getiren anlatımlar da vardır.
Asılan Kürd, İhbar Eden Kürd, Asan Kürd
Kürdistan’ın Güneyi’nde, Hewler’den Duhok’a giderken, yol Hewler ovasını aşıp dağlık bölgeye giriyor. Yolun iki tarafındaki dağlara Brifkani Dağları deniyor. Bu dağlardaki köylerde, Brifkani Aşireti mensupları oturuyor. Bu köylerde oturan Şeyh Muhammed Brifkani yurtsever bir unsur. Kendilerini, Şeyh Hüseyînî Axlati’nin 30 küsur kuşak sonraki torunu sayıyorlar.
1907’de, burada, birçok aşiretin katılımıyla bir toplantı yapıldı. 1868 doğumlu Şeyh Abdüsselam Barzani de bu toplantıya katıldı. Şeyh Nur Muhammedî Brifkanî’nin ev sahipliği yaptığı bu toplantıda Bab-ı Ali’ye bir dilekçe ile iletilmek üzere şu talepler kabul edildi:
- Kürd bölgelerinde Kürdçe’nin resmi dil olarak kabulü
- Eğitimin Kürdçe yapılması
- Yerel yöneticilerin ve memurları Kürdçe’yi iyi derecede bilmeleri
- Kürd bölgelerinden alınan vergilerin, Kürd bölgesinde kolların onarımı, okullar açılması için kullanılması
Abdüsselam Barzani Şeyh Muhammed’in oğludur. Mele Mustafa Barzani’nin, Şeyh Ahmed’den sonraki ağabeyidir.
‘’O’nun döneminde Barzan Aşireti önemli bir konuma gelir. Aşiretin bütün kolları O’na bağlılıkları ilan ederler. Abdüsselam’ın toplumsal birliği oluşturma çabaları sadece bununla sınırlı kalmaz. Diğer aşiretleri de kapsayarak sürekli genişleyen bir birlik haline gelir. Şeyh Abdüsselam bu birlikteliği pekiştirmek ve Kürd toplumunun, bütün kesimlerinin desteğini alabilmek için, önemli bir toplumsal-ulusal reforma girişir.
1. Mülkiyetin kaldırılması
2. Toprakların, onu işleyen çiftçilere dağıtılması
3. Başlık parası ve gönülsüzce yapılan evliliklere son verilmesi
4. Sosyal ilişkilerin adalet ve eşitlik esasına göre düzenlenmesi
5. Her köyde kurulacak mescitlerin aynı zamanda istişare yerleri ve toplumsal anlaşmazlıkların çözüm yeri olarak işlev görmesi
6. Her köyde köy meselelerinin ele alıp çözecek bir konseyin kurulması
7. Her aşiretin kendi silahlı gücünü olması
Daha sonra Şeyh Abdüsselam 1907 yılının baharında, yörenin önemli aşiret reislerinin geniş katılımıyla Duhok’ta, yukarıda sözünü ettiğimiz bir toplantı düzenler.
‘Duhok Vesikası’ olarak anılan bu talepleri bir başkaldırı ve ayrılıkçı olarak değerlendiren Osmanlı yönetimi, Abdüsselam’ın yakalanması için 1907 Sonbahar’ında, büyük bir askeri kuvvet bölgeye sevkeder. Bu saldırıya iki ay direnen Abdüsselam sonunda Asurlulara sığınmak zorunda kalır.
1908’ de Abdülhamid tahttan indirilip ikinci “meşrutiyet ilan edilince Abdüsselam Barzan’a döner. Ama bu sefer de Duhok Vesikası’nda yer alan taleplerden rahatsız olan İttihat ve Terakki’nin saldırılarına maruz kalır.’’
Çatışmalardan sonra bölgeyi Osmanlı kuvvetlerinden tümüyle temizler. Osmanlı ile bir anlaşma yapılır. Bu anlaşma sonunda, Osmanlı kuvvetleri Barzan’dan tamamen çekilir.
O yıllarda, çok sayıda aşiret reisi Rusya’dan destek istemektedir. Örneğin, Hamidiye alayları komutanı Kör Hüseyin Paşa sınırı geçip Rusya vatandaşlığı için başvurur. Daha birçok aşiret de bunu yapar.
İttihat ve Terakki Cemiyeti, 23 Ocak 2013’de Bab-ı Ali Darbesi ile iktidarı ele geçirdikten sonra, Türkçü olan Süleyman Nazif’i Musul valiliğine atar. Süleyman Nazif Diyarbakırlı bir Kürddür. (1870- 1927) Ama koyu bir Türkçülük yapmaktadır. Süleyman Nazif, Servet-i Funun Edebiyatı çevresinde yer almaktadır.
Süleyman Nazif, Şeyh Abdüsselam’ı etkisizleştirip kontrol altına almak için O’nu huzura çağırır. Abdüsselam bu davete icabet etmez. Süleyman Nazif bunu kalkışma hazırlığı sayıp karşı saldırı başlatır. Böylece çatışmalar, kısa sürede Musul ve Bağdat vilayetlerine yayılır.
Çatışmalar sürerken, Şeyh Abdüsselam İran’a geçer. Orada, Simko’yla, Seyid Taha’yla, Hoy’daki Rus Konsolosluğu ile görüşmeler yapar.
Osmanlı yönetimim Abdüsselam Barzani’nin başına ödül koymuştur. Abdüsselam, İran’dan Barzan’a dönerken, Gençetin Köyü’nde Sofi Abdullah, O’nu ısrarla evine davet eder. Sofi Abdullah, gece yarısı uykuda, Abdüsselam Barzani’yi ve korumalarının yakalatır. Vali Süleyman Nazif, 14 Kasım 1914’de, düzmece bir mahkemeden sonra
Musul Meydanı’nda idam edilmesini sağlar. Abdüsselam Barzani İdam edildiğinde 46 yaşındadır. Mele Mustafa Barzani, ağabeyinin idam edildiğinde 10-11 yaşındadır. Musul Meydanı’nda idam edime sürecini izleyenler arasındadır.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.