Aday Tanıtım Toplantısı Konuşma Metni
Aşağıdaki metin, 10 Şubat 2019’da Demir Oteli’nde yapılan aday tanıtım toplantısında Kırmanci (Zazaki) olarak okunmak üzere hazırlanan konuşma metnidir. Ancak zaman darlığı nedeniyle toplantıda, tarafımdan Kırmanci /Zazaki) olarak özetlenerek sunulmuştur.
Değerli Arkadaşlar,
Yurtsever Demokrat İttifak’ın toplantısına, diğer bir ifade ile toplantınıza hoş geldiniz. “Toplantınıza” kavramını bilinçli kullandım ve konuşmamda bunun nedenleri üzerinde duracağım.
Eğer Kuzey Kürdistan’da milletleşme ve dolayısıyla devletleşme için mücadele ediyorsak; bunun en meşru ve verimli yolu, toplumuzla doğrudan kuracağımız ilişkilerle ekonomik, sosyal, dil, kültür, kadın, çocuk, gençlik, ekoloji, sanat ve siyaset gibi hayatın her alanında gerekli kurumları adım adım oluşturarak, zamanla belli bir pratik ve tecrübe içinde, kendi kendimizi yönetmeyi öğrenmektir.
Böylesi meşru bir mücadele yönteminin en belirgin, önemli ve verimli alanları/kurumları, “Yerel Yönetimler” yani belediyelerdir.
Bu önemli saptamaya rağmen konuşmam, yerel yönetimler ve belediyecilikle ilgili plan ve projeleri anlatan bir konuşma olmayacaktır. Zira Kuzey Kürdistan’ın mevcut siyasi koşulları içinde, Kürd ulusal perspektifiyle siyaset yapan bizler için, bu
seçimde, belediye başkanlıklarını kazanmaktan çok, Kürd ulusal davasının başarısı için, toplumumuzun tüm dinamiklerini harekete geçirebilecek çok sesli, çok renkli çoğulcu siyasal geleceğine hizmet etmek, bu yolda mevziler kazanmak daha gerçekçi ve öncelikli bir hedeftir. Bu nedenle daha çok bu konuyu anlatmaya çalışacağım.
Zira biliniyor ki, Kuzey Kürdistan’da, en maksimalist ulusal talepleri siyasal şiddet eşliğinde savunup Kürd ulusal dinamizminin desteğini kazandıktan sonra, totaliter, tekçi yöntemlerle toplumumuz üzerinde hegemonya kurarak kendi dışlarındaki Kürd hareketini marjinalleştirmeyi başaran PKK ve çevre örgütleri, daha sonraki süreçte ve halen de tüm ulusal talep ve sembollerden vazgeçerek entegrasyonist bir politikayı strateji olarak benimsemiş bulunuyorlar. Oysa açıktır ki, yüz yıllık inkar ve imha uygulamalarının başarısızlığa uğramasından sonra bu politika, asıl Türk devleti ve O2nun resmi ideolojisini benimsemiş olan partilerinin mevcut koşullardaki politikasıdır ve fakat anılan yol ve yöntemle Kürdlerin desteğini alan PKK tarafından uygulanmaktadır.
Yaklaşık 25-30 yıldır yaşanmakta olan böylesi bir süreç, Kürt ulusal hareketinin ve davasının geleceği için yaşanabilecek en büyük felakettir.
Kısa ve özcesi, PKK ve çevre örgütleri dışındaki Kürd hareketi olarak temel sorunumuz ve mevcut halimiz aynı olduğu için, tümünüzü de katarak “Bizler” ve “Toplantınız” kavramlarını bu nedenle altını çizerek kullandım, kullanıyorum. Zira bu
toplantı, siyasal olarak aşağı yukarı belirtilen anlamda aynı durumlarla, problemlerle karşı karşıya olanların toplantısıdır.
Toplantıya katılanların yaş profilini görüyorum: Büyük çoğunluğumuz, Kürd ulusal hareketinin 20. Asrın ilk yarısındaki trajik yenilgilerinden sonra oluşturulan “Ölüm Sessizliği” dönemi olarak nitelendirilebilecek dönemden sonra, 1960-70’li yıllarda Kürd ulusal hareketini adeta yeniden var eden kuşaktan geliyoruz.
Kürd ulusal hareketi olarak anlatageldiğim bu etkisiz ve acıklı halden nasıl çıkacağımız, 1970’li yılların bazı özelliklerinde saklı. Bu nedenle sizleri o yıllara ve o yıllardaki ulusal hareketin pozitif özgün bazı niteliklerine götürmek istiyorum.
O günlerde, her şeyden önce, her türlü solcusu ve milliyetçisi ile uluslaşma ve devletleşme amaçlı bir siyasal perspektif, bilinç ve söyleme sahip çok sesli, çok renkli ve dolayısıyla çoğulcu olan görece demokratik bir siyasal yelpazemiz/ yapımız vardı.
Bu çok önemli hususun ayrıntılarına girmeden, sizlere o günlerde Diyarbekir’de “TKSP/Özgürlük Yolu”nun Mehdi Zana ile yine Agiri’de Urfan Alpaslan ile Belediye başkanlıklarını kazandığı yerel seçimleri, özellikle Diyarbekir yerel seçiminin bazı özelliklerini hatırlatmak istiyorum.
O dönemin Kürd ulusal hareketi içinde, sıra ile en kitleseli olan KİP/DDKD Av. Yahya Mehmetoğlu’nun, TKSP/Özgürlük Yolu ise Mehdi Zana’nın adaylığı ile yerel seçimlere girmişti. O
zamanlar, seçimlerde aday göstermemekle beraber, Kürd hareketi, anılan iki örgütün dışında, Kuzey Kürdistan çapında anlamlı miktarda siyasal ve örgütsel güçleri olan Rızgari, TKDP/KUK, Kawa’nın yanı sıra lokal ve sınırlı güçleri olan Apocular ve Tekoşin gibi çok sesli, çok renkli ve dolayısıyla çok aktörlü görece demokratik bir siyasal hareketti
Anılan yerel seçimlere, başta CHP (Recai İskenderoğlu’nun adaylığı ile) ve Adalet Partisi olmak üzere diğer Türk partileri de katılmışlardı. Seçimleri Mehdi Zana kazandı. Seçim sonuçlarının 2. sırasında Yahya Mehmetoğlu, sonrasında sırayla CHP ve AP vardı.
Bu ulusal perspektifli çoğulcu yapı, 12 Eylül 1980 Darbesi’yle ciddi yaralar aldı ve özellikle 1980’li yılların 2. yarısındaki koşullarla adım adım sonlanarak zamanla günümüzde tamamen entegrasyonist bir politika güden PKK ve çevre örgütlerinin hegemonyasına dönüşmüş bulunuyor.
Kuzey kürdistan’da, Kürd toplumunun yanılsamalı yanlış bir algıyla neredeyse stratejik roller biçtiği, bırakalım siyaseten önemsemeyi, neredeyse siyaset ile özdeşleştirdiği Türk seçimlerini, bu seçimlerdeki rantları, mevki ve makamları kullanarak tekçi hegemonyasını daha bir pekiştiren bir siyasal aktör ve dolayısıyla süreç ile karşı karşıyayız. Anılan hareket, nedense her seçim döneminde hiç de inanmadığı “Ulusal Birlik ve İttifak” sloganlarını ağzına dolayıp adeta ulufe dağıtarak, kendi dışında zaten çok sınırlı gücüyle var olan
Kürd hareketini bölüp, parçalayıp, şahsiyetsiz hale sokarak adeta dağıtmaktadır.
İşin tehlikeli ve kötü tarafı, gerek söz konusu siyasal aktörün ve gerekse de Türk Devleti ve partilerinin, özellikle iktidarda bulunan AK Parti’nin, totaliter tekçi çıkarları için karşılıklı olarak besleyip güçlendirdikleri bu süreç, halen iki toplumda da destek görmektedir. Türk toplumu nezdinde PKK ve çevre örgütlerinin şahsında adeta “şeytan” gibi gösterilen Kürdlere karşı düşmanlığı azgınlaştıran AK Parti iktidarı, “Beka” söylemiyle bu düşmanlığın dozunu arttırdıkça, Türk toplumundan daha bir destek görüyor. Buna karşılık, Kürd toplumu da devletçe özel olarak teşvik edilen belli yanılsamalı algılarla, “şeytan”laştırılan PKK üzerinden kendisine karşı düşmanlık yükseltildikçe PKK ve çevre örgütlerinin etrafında kümeleniyor; onlara olan desteğini artırıyor. Çok ince ve yaman bir toplumsal mühendislik projesiyle karşılıklı siyasal çıkara, iktidara dayalı bu dikotomik sistem, Kuzey Kürdistan’daki tekçi hegemonyayı güçlendirmekle kalmıyor entegrasyon çarkını ha bire hızlandırıyor.
Malesef, Kuzeyli Kürdlerin büyük çoğunluğu, PKK ve çevre örgütlerinin güçlenmesini “Ulusal Birlik”in güçlenmesi olarak görüyor; neredeyse ulusu ve tüm dinamiklerini PKK ve çevresiyle, onları da “Önderlik” dedikler Abdullah Öcalan ile özdeşleştiriyor. Böylece eleştirdiğimiz sömürgeci Türk egemenlik sisteminden daha totaliter ve tekçi bir sistemi yaratmış bulunuyoruz.
En temel ve meşru ulusal hak ve hukukunun mücadelesini vermekte olan ve bu yolda ulusal kimlik ile ilgili tüm parametrelerinin dinamiklerini en efektif biçimde harekete geçirmek yükümlülüğü ile karşı karşıya bulunan bir siyasal hareketin/mücadelenin, böylesine siyaseten ulusal anlamda amaçsız, tekçi ve totaliter hale gelmesi, biz Kürdler için en büyük faciadır.
Bu ölümcül faciadan çıkmanın tek yolu, PKK ve çevre örgütleri dışındaki ulusal perspektifli yurtsever ve demokrat partili veya partisiz tüm Kürdlerin, cesaret ve kararlıkla her alanda etkili, istikrarlı, işlevsel siyasal aktör veya aktörler olmaktan, bu yolla Kürd ulusal hareketini çoğulculaştırıp, demokratikleştirerek ve böylece de tüm ulusal dinamiklerimizi harekete geçirip etkili kılmaktan başka çareleri yoktur.
Seçimler, hele de yerel olanı, bu alanların sadece birisidir. Ve bizler, “Yurtsever Demokrat İttifak” olarak sizlerle de beraber bu cesaret ve kararlığı gösteriyoruz.
PAK’ın bir yöneticisi olarak, belirte geldiğim bu çerçeve ve amaçla Yurtsever Demokrat İttifak’ın, geçmişte ve gelecekte de Kürd ulusal hareketinin “Payitahtı” olan/olacak olan Diyarbekir belediye başkanı adayı olmanın kararlılık ve gurunu yaşıyorum.
Sait Aydoğmuş
10 Şubat 2019/Diyarbekir
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.