Ankara’dan üç Kürt Cemali geçti! -1-
.
I
ANKARA’DAN ÜÇ KÜRT CEMALİ
GEÇTİ!..
-CEMAL GÜRSEL- KÜRT CEMALİ- CEMAL SÜREYA-
CEMAL GÜRSEL (KÜRT CEMAL)
I.
Türkiye’nin başkenti Ankara’da binlerce Kürt Cemal’in içinde üç „Cemal“ var ki onlar da „Kürt Cemali“ olarak anılırlar. Adı geçen üç „Cemali“ de Doğu Anadolu’dan Ankara’ya gelip ömürlerini orada geçirmişlerdi! Doğu Anadolu dedimse tarihte buraya „Yukarı Mezopotamya“ yakın tarihte ise bazılarınca halen yasaklı adıyla dünya halkları tarafından „Kürdistan“ diye tanınan memleketin adı!..
Cemalilerin en büyüğünün adı „Cemal Gürsel“di. Bu Kürt „Kürt Cemali“ adının farkına bile varmadan askerlikte orgenaralliğe kadar yükselmiş, sonra 1960 Askeri Darbe’den sonra askeri cuntanın başına geçerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin dördüncü reisicumhuru olarak görev yapmıştı.
Cemal Gürsel, 10 Haziran 1895 tarihinde Erzurum'un Hınıs ilçesinde doğdu. Babası Abidin Bey, Alevi bir Hınıslı Kürt olarak Osmanlı ordusunda subay olarak görev yaptı. Bu nedenle kendisi asker subay olarak Ordu ilinde görev yaparken, oğlu Cemal da ilk öğrenimine Ordu ilinde başladı. Sonra Erzincan‘da olan askeri okulda öğrenimini sürdürdü. Kuleli askeri Lisesi'nde son sınıf öğrencisiyken Birinci Dünya Savaşı başlar. Okuluna ara vererek 4. Kolordu'da subay olarak görev alır. Çeşitli başarılardan sonra 1 Eylül 1929 tarihinde kurmay subay olarak Harp Akademisi'nden mezun olur. Askerlik hayatı boyunca Çanakkale, Suriye, Filistin, Anadolu Kurtuluş Savaşı gibi pek çok savaşta önemli görevler üstlenir. Orduda görev yaptığı yıllarda subaylar arasında adı „Cemal Ağa” ve askerler arasında ise kendisine „Kürt Cemal Baba“ diye hitap edildiği söylenir! Fakat kendisi ise tüm hayatı boyunca bir yeniçeri askeri gibi bir türlü „Alevi Kürt“ olduğuna inanmadan bu dünyadan göçüp gitti!..
1960 askeri ihtilalin lideri olarak tüm askeri cunta kadrosunun Kürt sorununa bakışı Cumhuriyet’in ilk resmi ideolojisiyle tamamen aynıydı. İhtilalin cumhurbaşkanı Hınıslı Cemal Gürsel, Diyarbakır’da yaptığı bir konuşmasında resmi ideolojinin görüşlerini çok net bir şeklide aynen şöyle ifade etmişti:“Bu memlekette Kürt yoktur, Kürdüm diyenin yüzüne tükürürüm!..” diyordu!.. Bu ifade ile Türkiye Cumhuriyeti‘nin kurucu kadrosu içinde yer alan ve aslen dedesi Kürt olan ilk Adalet Bakanı Mahmut Esat, Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu sözlerle Kürtlere ve diğer azınlıklara verilen hakları 1921 Anayasası'nın kabul edilmesinden kısa bir süre sonra şöyle açıklamada bulunur:"Türk, bu milletin yegâne efendisi ve sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; Türklere hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı! Dost ve düşman hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler!" der. Mahmut Esat, soyadı kanunu çıktığında Atatürk kendisine bizzat „Bozkurt“ soyadını uygun görür. Avrupa’da yaptığı doktora tezi ile de adı „Dr. Mahmut Bozkurt“ olur. Mahmut Esat’ın dedesi Hacı Mahmutzade, Hacı Mahmutzade’nin babası ise Derviş Mehmet Paşa, Osmanlı Devleti’nde sadrazamlık yapmıştı. Mahmut Esat’ın dayısı ise Mehmet Ubeydullah Efendi (1858 -1937) Kürtlüğüyle çevresinde tanınırdı. Mahmut Esat’ın yaşamında, hukuk eğitiminde bu adı geçen dayısı Ubeydullah Efendi’nin büyük etkisi olmuş. Ubeydullah Efendi de o dönemin Jöntürkleri arasında yer alıyordu. Tıpkı Malatya’nın Arapkir ilçesinde dünyaya gelen Atmalı Dr. Abdullah Cevdet gibi Ubeydullah Efendi de 1908 Devrimi’nin olduğu dönemde Dr. Mahmut Esat Bozkurt’un İttihatçı olmasında büyük etkisi olmuştu. Dr. Mahmut Esat Bozkurt gibi bir Kürtten ancak Kürtlere bu kadar düşmanlık yapan Atatürk’ün yakın mesai arkadaşı olabirdi!..
Yine aynı şekilde, CHP tarafından kendisine "Millî Şef" unvanı verilen Siirt kökenli Kürt bir aileden gelen ve Malatyalı olarak bilinen İsmet İnönü ise Türkler dışındaki halkların haklarını o dönemde şöyle dile getirir:"Vazifemiz Türk vatanı içerisinde bulunanları behemehâl Türk yapmaktır. Türklere ve Türkçülüğe muhalefet edecek anasırı kesip atacağız! Vatana hizmet edeceklerde arayacağımız nitelik her şeyden evvel o adamın Türk ve Türkçü olmasıdır." der. Yukardaki İsmat İnönü’nün konuşması devletin ırkçı görüşlerini bir Kürt kökenli politikacı olarak dile getirmesi oldukça ilginçtir!...
Kürt Cemali Ağa’ya biraz daha değinirsek, O’nun siyasi görüşü Türkiye’nin dördüncü Reisicumhuru olarak aynen Dr. Mahmut Esat Bozkurt’un düşünceleriyle aynidir. Buna uygun düşen bir Kürt atasözünde denilir ki :“Kurmê darê ne ji darê be, dar narize! Ağacın kurdu ağaçtan olmazsa, ağaca zeval olmaz (ağaç çürümez)!“ 1961 Anayasası'nın hazırlanmasında önemli bir rol üstlenen Orgeneral Cemal Gürsel, halk deyimiyle „Kürt Cemali“ ilk iş olarak yine Kürdistan’da işe başlar. Doğu ve Güneydoğu illeri olarak adlandırdıkları bölgede ilk yaptığı işler arasında 485 Kürt ağa, şeyh ve aydınını Sivas’ta bir kampta göz altına almak olur. Bu gözaltına alınanlar arasında Demokrat Partili olan Kürtler de vardı. Yine 49 Davası, Kürtçe şiir yayımlanması üzerine açılan bir „Kürtçülük“ davasıdır. Elli yurtsever Kürt aydını göz altına alınır. Biri ölünce, tarihte bu davaya 49’lar davası diye bahsedilir. O dönemdeki söylentilere göre 1000 kadar tanınmış Kürdü tutuklayıp yok ederlerse, cuntacılar Kürt meselesine de böylece son vereceklerine inanmaktaydılar!..
Cuntacılar 1937-1938 Dersim olaylarından bu yana Sivas Kampıyla 1938-1960 yılları arasında Kürtler içinde öne çıkan şahsiyetlerin yok edilerek, etkisiz kılınarak dizayn edilmesi uygulamasıydı. Bu hareket ve uygulama ile bir kez daha Kürdistan yeniden baskılar altına alınmak isteniyordu…
Cemali Ağa veya 27 Mayıs 1960 Askeri Darbe lideri Cemal Gürsel'in daha darbenin başlangıcında bir anda yıldızı söndürülmek istenmişti. Darbe döneminden hemen sonra O’nun baş gösteren rahatsızlığı ise gittikçe artmıştı. O dönemden günümüze kadar Cemal Gürsel’in bu ani hastalığı çok tartışıldı! O dönemde çok konuşulan konu, Cuntacı Albay Alparslan Türkeş’in, Cemal Gürsel’i tabancayla bacağından vurduğu iddiasıydı! Tam olarak bu vurulma olayı aydınlanamadı. Cemal Gürsel’in yürüyememesinin sebebi olarak, bacağında aldığı bu yara ile felçli duruma düşmesi ayni döneme rastlar. Felçli halinin ilerlemesi nedeniyle Cemal Gürsel 2 Şubat 1966 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri'nce gönderilen bir uçak ile tedavi için Amerika’ya götürüldü. Oradan da iyileşmeyince 26 Mart 1966 tarihinde tekrar Ankara'ya geri gönderilir. Amerika’daki tedavisinin de karanlıkta kalan yönleri olmakla beraber, bu ölüm de Kürt kökenli Reisicumhur Turgut Özal’ın ölümü gibi şaibelli kaldı. Cemal Gürsel’e doktorlar kurulunun „Sağlığının görevini sürdürmeye engel olduğuna ilişkin raporu üzerine!“ TBMM kararıyla 28 Mart 1966 tarihinde cumhurbaşkanlığı görevine son verildi. Esrarengiz bir hastalık ve esrartengiz bir ölümle Cemal Gürsel, 14 Eylül 1966 tarihinde öldü veya öldürüldü! Cenazesi 18 Eylül 1966 günü „Anıtkabir devrim şehitleri“ bölümünde toprağa verildi. Sonraları kendisine ceza olarak 30 Ağustos 1988 tarihinde mezardan çıkarılan kemikleri Anıtkabir'den alınarak Devlet Mezarlığı'nda açılan bir mezara gömüldü. Bu „Kürt Cemali“ ne kendisine, ne Türklere ve ne de geldiği bölgedeki halkına hiç yar olmadı. Yurt gezisine çıkarken Diyarbakır’da halka yaptığı konuşmasında:“Bu memlekette Kürt yoktur! Kürdüm diyenin yüzüne tükürürüm!..” diyerek geride bu unutulmayan sözleriyle hep kendini ve kökenini inkar eden bir adam olarak adı tarihe geçti!..
27 Mayıs 1960 askeri cuntadan geride kalan anti demokratik uygulamaların etkisinde kalan demokratik sol parti ve örgütlerde ise şu siyasi görüş etkili oldu: “Kürtler Türkleştirilmelidir! Kürt meselesi Türkiye’nin en mühim meselesidir. Asimilasyonun ilk şartı dil öğretmektir.” Burda dil öğretmek demek, Kürtlerin anadili olan Kürtçeyi öğretmek değil, egemen devlet dili olan Türkçeyi öğreterek anadili unutturmaktır!.. Bu gibi bilime ters düşen uygulamalarla Türkiye’nin sorunlarını çözmekten ziyade, sorunların kangırenleştirerek çoğaltmak oldu.
Ankara’da adı geçen bu birinci „Kürt Cemali“ askeri rütbede mareşallikten sonra en üst rütbe olan „Orgeneral“ ve devlet yönetiminde ise ilk sıradaki „Reisicumhur“luk ünvanıyla yükselebileceği en yüksek mertebelerde yer alan biri olarak adı tarihe geçmiş olsa da Kürt Cemali olarak içinden çıktığı halkına hakaretten başka bir şey bırakmadan ölüp gitti!..Bu bahsedilen birinci Kürt Cemali’nin Ankara’da halkına yaptığı hizmetlerde halkına yaptığı hakaretten başka hiç bir faydası dokunmamıştı…
21.03.2023
Abuzer Bali Han
-Araştırmacı-
Devamı gelecek...
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.