Arap Baharı ve Avrupayı zorlayan sığınmacı akımı

Arap Baharı ve Avrupayı zorlayan sığınmacı akımı

Hüseyin Şahin

A+A-

Değerli Okurlar,

Bu yazıyı bundan 1 yıl evvel Kurd info sitesine yolladım. Yolladığım dönemde site kimi güçlerce  engellenerek yayını durduruldu. Dolayısı ile kimi aktuel konular güncelliğini yitirdiler. Örneğin geçen yıl kimi eyaletlerde yapılan seçimlerden dolayı Almanya için Alternatif (AfD) aşırı sağcı partisinin kimi köklü partileri zorlayacağı ile ilgili tespitlerimdi ve bundanda yanılmadım. 

Beş yıl evvel dalga, dalga yayılan ve bir birlerini tetikleyen Arap baharından bahsedilmişti. Kürdlerde ister istemez bu havaya girmiş ve Kürd baharından bahseder olmuştular. Güney Afrika’da ağırlığını müslümanların  oluşturduğu devletlerde bir dizi çatırdamalar başlamış ve dalga, dalga yayılarak Orta Doğuyu’da etkisine almaya başlamıştı. Şimdilerde Suriye çıkmazından dolayı ise, kimsecikler anlı ve şanlı Arap Baharı’ndan bahsetmez oldular. Önceleri diktatörleri hedef alan çıkışların yerini artık, mezheplerin dişlerini birbirlerine karşı biledikleri bir döneme doğru yönelmiştir. Bu kamplaşmanların başını ise şu sıralar İran ve Suudi Arabistan eksenli devletler çekmektedirler. Bahsedilen devletlerin,  hangi süper güçlere dayandıkları  ise herkesin malumu. Bunun açık örneklerini ise Kürdistan’ın güney ve batısında yaşananlarda görmek mümkündür. Bir yandan İran ve Türkiye destekli  kimi güney ve batı Kürd güçleri, diğer yandan ise İŞİD denilen uluslararası  karma devşirmeler. Güney Kürdistan’ın bağımsızlık şiarlarının yüksek sesle  dillendirildiği dönemlerde başta İran ve Türkiye olmak üzere hep hop oturup, hop kalkmışlardır. Bunun için ise bu güçler kendi jokerlerini çekmede geçikmemişlerdir. 2014 te İŞİD denilen sürüleri Şengal üzerine TC yönlendirmiş, bugün ise Goran ve İslami Parti İran desteğiyle dolayısı ile PKK TC, Suriye, Irak rejimi, Kürdistan’ın bağımsızlığına köstek olmaktadırlar. Bu oyunları boşa çıkaracak yegane formül Kürd güçlerinin dört parçadaki yakıcı itifak´ında geçmektedir. Bu İtifaka batılı güçler, en baştada NATO ve Rusya karşı çıkmazlar. Yeterki Kürd ulusal güçleri birbirleriyle helallaşıp, yönlerini birbirlerine dönebilsinler.

Gelelim sığınmacı denilen yakıcı soruna ve bunun Avrupa’da ve özelliklede Almanya’daki yansımalarına. 2015’te sığınmacılara analık yapıp kucak açan Almanya başbakanı sayın Merkel, son bir yılda  yelkenleri iyice indirdi.  Bu durum öyle bir hal aldıki, neredeyse hükümete ortaklık eden Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi, CSU ile ilişkileri kopma derecesine geldi. Bunun tek nedeni ise Sığınmacılar konusuna Hükümet ortaklarının  farklı bakış açılarıdır.  Bu köşede (Kurd İnfo) bundan 1 yıl evvel belirttiğim gibi “Merkel hükümeti sığınmacılar konusunda büyük yanılgı içerisindedir.  1,5 milyon müslüman sığınmacının 10 yıl içerisinde 10 milyon olacağı ve bunun hafife alınmayacak kadar ciddi ve birçok olumsuz potansiyeli içerisinde taşıyacağı ” idi.

Resmi makamlarca Almanyada sığınmacı sayısı şu an 1,2 milyon gibi görünse bile, bunun ancak 500 bini işleme tabi tutulmuş. 10 bin kadar çocuk yaşta sayılabilecek sığınmacı kitlesi  Avrupa ve özelliklede Almanya’da kayıp ve kimi şebekelerin aracılığıyla, sex fuhuşuna kaymış durumdadırlar. Kimileri kriminel işlere yönlendirilmişler, kimileri ise uyuşturucu işlerin pazarlanmasında yem olarak seçilmişlerdir.

Bilindiği gibi Avrupa’ya sığınmacı akımının yarısından fazlası Türkiye üzerinde organizeli bir şekilde yapılmaktaydı ve halada şu veya bu şekilde yapılmaktadır. Bunun için hem koca, koca gemiler organize edilmiş, hemde bu iş Türkiye tarafından Avrupa’ya bir şantaj olarak dayatılmıştı. Gemi, tekne ve botların batması sonucu Türkiye ve Yunanistan güzargahında  4 yıl içerisinde 7 bin dolayında kişi sulara gömülmüşlerdir.  Şantaja boyun eğen ülkelerin başında ise Almaya gelmektedir. Rojava ve Güney Kürdleri konusunda düne kadar Erdoğan rejimiyle limoni olan Merkel ilişkileri, Ekim 2015 Ankara ziyareti ile bir anda 180 derece  değişti. Merkel’in Ankara ziyareti, kimi çevrelerce Erdoğan patentli AKP rejimine bir destek olarak algılandı. Bu ziyaret sonucu Erdoğan ve şürakası sığınmacılar sorunundan dolayı, Merkel’den 3 Milyar € destek sözü aldılar. 3 Milyar destek sözü TC için az olmuş olacak ki, Merkel geçen yıllarda (40 aşkın telefon görüşmelerini saymazsak) bir daha Ankara’yı apar, topar ziyaret etmek zorunda kaldı.  Domuzda ne koparırsam, kardır misali, AKP hükümeti yeni şantajlarla kopardığı paraları Türkiye’deki sığınmacıların (Af Örgütü raporuna göre kamplarda yaşayan sığınmacıların %10 ancak gelen paralarda yararlanabilecek, gerisi ise kamp dışında sayıldıkları için yararlanamıyorlar) yanısıra, Kuzey Kurdistan’da başlatmış olduğu hendek, 17 Temmuz sözüm ona Gülen Darbe girişimi ve kirli savaşada kaydıracaktır. Bunu neticesinde yeni bir göç dalgası hızla Kuzey Kurdistan’dan ve Türkiye’den  Almanya’ya doğru olacaktır.  Sayın Merkel Mart 2016 yapılan Eyalet seçimlerinde sığınmacılara dönük yanlış politikalarından dolayı seçmen kitlesinin bir kesiminin AfD (Almanya için Alternatif) sağcı partisine kaymasına neden olmuştur.  Bu nedenlede Merkelin yapması gereken şey, AKP rejimini destekleyen politikalardan biran önce çark etmesi ve yönünü evvela Kürdlere ve Darbe sonrası kimi nedenlerle AKP’nin hışmına uğrayan kesimlere dönmesidir. Aksi takdirde göç kaçınılmazdır. Şuanki verilere göre Temuz 2016 darbesinden sonra  Almanya’ya  Kürtlerin yanısıra, kimi Solcu, Fetuhlacı, Asker, general, yüksek rütbeden bir çok asker ve Kemalistlerden oluşan 10 bin cıvarında bir sığınmacı kitlesi söz konusudur.  Merkel hükümeti bir yandan Türkiye üzerinde savaş bölgelerinden kaçarak, diğer yandan ise TC’nin Kürtler ve Gülen hareketine karşı uyguladığı çılgınca politikalarından dolayı, Almanya’yı bir üs olarak seçen sığınmacılardan dolayı sıkışmış durumdadır. Bu politika Merkel hükümetinin  koltuğunu sallamaktadır. Son verilere göre bu durum bir yandan aşırı sağcı AFD partisi, diğer yandan ise SPD (Sosyal Demokrat Parti)ne yaramaktadır. Eski Almanya Dışişleri Bakanı W. Steinmeier Mart 2017’de Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak. SPD’li Gabriel şu an Dışişleri Bakanı. Avrupa Parlementosu SPD kanat sözcüsü Schulz SPD yeni dönem ve aynı zamanda Başbakan adayı. Tüm bu bileşenleri topladığımızda ibre SPD’den yana esmektedir. Dolayısı ile eylül ayında gerşekleştirilecek olan genel seçimlerde SPD’nin süpriz yapması kaçınılmazdır. SPD tek başına salt çoğunluğu sağlamasa bile hem sol, hemde Yeşiller partisi ile koalisyon hükümeti kurması kaçınılmaz olacaktır.

Herşeye rağmen göç kesinlikle kaçınılmazdır. Bunu ne SPD ne de Merkel hükümetleri engelleyebilirler. Tüm bunları bir araya getirip toparlayacak olursak, karşımıza şöyle bir durum çıkmaktadır. İster Merkel ya da yeni seçenek olarak SPD, SOL, YEŞİL’ler partilerinin TC’ye maddi destekleri,  istersede AKP hükümeti  her türlü engel, zorlama  ve şantajlarla artık hiç bir yere varamayacakları açıktır. Son verilere göre dünya genelinde 50 Milyon İnsan  (özelliklede Afrikada) kimi nedenlerden dolayı, özelliklede savaş, iklim sıcaklığı ve Fakirlikten dolayı yer ve yurtlarını terk ederek hareket halindedirler.  Bunların çoğunluğu Avrupa kapılarını zorlayacaklardır. Bunun için şimdilerden Avrupa birliği dediğimiz ülkeler arasına sığınmacılardan dolayı tel örgüler çekilmiş ve yüksek duvarlar örülmüştür. Kimi Alman aşırı sağ partileri şu aralar rant için “kaçak sığınmacıya kurşun” diye propaganda bile yapabilmektedirler. Bu işin başını ise Almanya için Alternatif (AfD) çekmektedir. AFD denen aşırı sağcı parti, yeni bir parti olmasına rağmen sırf sığınmacı ve özelliklede islam karşıtı eylem ve sözleriyle, kimi köklü partileri  gelecekte  hem Eyalet Parlementosu hemde genel seçimlerinde zorlayacağa benziyor. Bundan bırakalım Yeşiller ve Sol partiyi bir yana, Almanya’ya hükümet eden Hiristiyan Demokrat Partisi (CDU)  bile etkilenecektir. Son bir yıldır yaşanan gelişmelere bakacak olursak AFD denilen aşırı sağcı partinin, kesinlikle Almanya parlementosuna kapak atacağı doğrultusundadır.

Bataklıklara batmış bir TC rejimini uzaktan sunni yatırım ve desteklerle kurtaramazsınız, sayın Merkel. Osmanlı saltanatlığına kilitlenmiş bir rejim, size ışık sunamaz. Almanya’da kaç tane kayıtlı resmi ve gayri resmi cami vardır, sayın Merkel hiç saydınızmı, gerisini siz düşünün?. Bu en başta size, seçim yatırımlarınıza ve aynı zamanda Kürtlerede bir köstek değilmidir?.  Yılana sarılmak çözüm değildir, sayın Merkel. Tek çözüm ister Rojava, Kuzey,Güney ya da Doğu Kurdistan’da, Kürt halkının temel haklarının anayasal güvenceye alınıp, eksiksiz uygulanıp desteklenmesi ile mümkündür. Bunun içinde Kurdistan’ı işgal eden devletleri değişime zorlamak, kalıcı cözüm yollarına yöneltmek, Kürtlere yapılabilinecek, en büyük iyiliktir. Bataklıkta ısrar eden devletlere kulak asıp, yardım etmek, yeni, yeni göç dalgaları demektir. Bunda tabiki Almanya devletinin son üç yılda 8 Milyar €´lık silah ticaretinide elde ettiği gelirleride bir yabana atmamak gerek. Tüm bunları toparlarsak, göçün gelip, kapınızı zorlaması  tabiki doğaldır, sayın Merkel... 2016 yılında 50 bin sığınmacının geri iade yada sınır dışı edilmeleri cözüm değildir sayın Merkel. Afrika, Asya, Ortadoğu ülkelerinde kimi nedenlerden dolayı kopan, şu an itibari ile hareket halinde 50 milyon insanı dizginleyemezsiniz sayın Merkel. Yapacağınız en makul çözüm, sorunların kaynağına inip, yerinde çözümü zorlamak ve silah ticaretini bir an evvel sonlandırmaktır.

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.