Arif Qurbanî: Bu olanlar henüz başlangıç
.
Arif Qurbanî
Son yıllarda Irak parlamentosunda bir çok defa görüldü ki Sünni ve Şii Araplar aralarındaki pek çok farklılık ve soruna rağmen Kürtlerin hak ve talepleri, özellikle Kerkük meselesi veya Irak için hassas ve belirleyici meseleler söz konusu olduğunda ortak tavır aldılar. Ancak son günlerde 2023-2025 bütçe tasarısının görüşmesi esnasında parlamento oturumlarında gördüğümüz şey yeni bir olguydu ve pozisyon gerektiriyor.
Kürdistan Bölgesi ile ilgili madde ve paragraflar Kürdistan Bölgesi’ni ablukaya alacak şekilde için örümcek ağı gibi örüldüğü gibi Kürt halkına yönelik yaptırımları meşrulaştıracak tedbirler ve tuzaklarla doluydu. Bu tehlike, Kürt taraflar arasındaki iç çekişme, bazı milletvekillerinin yanlış ve yanıltıcı beyanları ile halkın dikkatini başka yöne çeken tavırlar nedeniyle henüz tam olarak anlaşılamamış olsa da, Kürdistan Bölgesi’ne karşı saatli bomba gibi patlamaya hazırdır.
Yasanın kendisi tehlikelerle dolu olsa da tehlikenin en büyüğü bu yeni nesil Araplar arasında Kürtlere karşı ne kadar kin ve düşmanlığın var olduğuna dair parlamentoda gördüğümüz tablodur. Kürtlere karşı nefret o ölçüdeydi ki satılan petrolden elde edilen artı gelirle Kürdistan’daki çalışanlarının biriken maaşlarının ödenmesini öngören maddeyi dahi engellediler. Daha önce “Basra petrolünden gelen para neden Kürdistan Bölgesi'ne verilsin” şeklinde bir bahaneye sığınmışlardı. Bütçe tasarındaki ilgili maddede, petrol fiyatlarının bütçe kanununda belirlenen fiyattan yüksek olması halinde Kürdistan petrolünden elde edilen artı gelirin bölgede çalışanların maaş borçlarını ödenmesi öngürülüyordu. Ancak Sünni ve Şii milletvekilleri bu talebe ortaklaşa karşı çıktı. Bırakalım Kürdistan’ı tek bir Kürt bireyinin bile refah içinde olmasını, cebinin dolmasını istemiyorlar.
Irak anayasasına göre Kürtçe, Arapçanın yanı sıra resmi dildir ve Kürt çocuklarına temel bir hak olarak Kürtçe eğitim verilmelidir. Yasama organı olan ve tüm kararların, yasaların anayasaya uygun şekilde işlenmesi gereken parlamentoda Kürt düşmanlığı öyle bir noktaya ulaşmış ki, konu Kerkük ve Kürt bölgelerindeki Kürt öğretmenlerin hizmetinin karşılığı olan maaşlarının Bağdat tarafından karşılanmasına geldiğinde Sünni ve Şiiler şiddetle buna karşı çıkıyor.
Bu iki örnek, Kürtleri gaflet uykusundan uyandırmalı ve kaderinin kimin eline düştüğünü bilmeli. Bir süre sonra anayasa değişikliği meselesini parlamentonun gündemine geldiğinde bunların federal sistemde Kürdistan Bölgesi'nin statüsü, Kerkük ve diğer Kürt bölgelerinin kaderi hakkındaki tutumu ne olacak bir düşünün.
Bu yasama döneminde anayasa konusu gündeme gelmese bile yakın gelecekte petrol ve doğal gaz tasarısı parlamentoya sunulacak. Kürdistan'ın enerjisinin pazarlanmasını önleyen Federal Mahkeme'nin kararı ve Paris merkezli Tahkim Mahkemesi’nin kararının ardından Kürdistan Bölgesi enerji ve ekonomi politikası stratejisini, Kürdistan'ın petrol ve doğal gaz yasasının çıkarılmasında kaynak sahibi olma umuduna bağlamış durumda ki şu anda elinden alınmak üzere.
Federal Mahkeme kararlarından, Sünni ve Şii milletvekillerinin parlamentodaki konumuna kadar Bağdat'ta yaşananlar, Kürdistan için daha zor ve tehlikeli bir sürecin başlangıcıdır. Bölgede önemli gelişmeler olmazsa ve denklemler aynı kalırsa eğer önümüzdeki yıllarda daha büyük felaketlere tanık olabiliriz.
Bir gerçek de göz ardı edilmemelidir ki Bağdat'ta artan Kürt düşmanlığıyla Kürtlere istediklerini dayatmalarını kolaylaştıran şeyler büyük oranda bizimle alakalıdır. Bir yandan parçalanmışlık ve bazı istasyonlarda satranç piyonları gibi dış güçler tarafından araçsallaştırılmak, diğer yanda da Kürdistan Bölgesi’ndeki iki ana gücün önceliklerinin birbirleriyle düşmanlığa dönüşmesi ve ağırlıklarını birbirinin ellerini kırmaya ayırmaları. Altmış milyona yakın Kürdün tek dayanağı olan bir statüyü baltalamak da dahil birbirlerine karşı her türlü tedbiri almış durumdalar.
Bütçe kanununun onaylanması ve bu saatli tuzakların Kürdistan'a karşı kurulmasının ardından önümüzdeki günlerde Federal Mahkeme'nin farklı oyunlarına da şahit olacağız. Geçmişte olanlar ve gelecekte olacaklar tesadüf değil, başkalarının aşamalı uyguladığı stratejisinin bir parçası ve başka yerlerden yönetilmesinin sonuçlarıdır.
Kürdistan’ın karşı karşıya olduğu senaryolar ve gelişmeler karşısında ayakta kalabilmesi ve direnebilmesi için kalıcı bir çözüm araması gerekiyor. Hiç şüphe yok ki bu sadece Kürtlerin yapabileceği bir şey değil, Kürdistan Bölgesi denkleme başka tarafları da katmalıdır. Çünkü temelde Kürtlere ve Kürdistan Bölgesi'ne karşı yürüttükleri bu savaş sadece “Irak’la sınırlı değil”, proje bundan daha geniştir. Diğer bölgesel ve uluslararası güçler de devreye girmiş durumda ve amaç Kürdistan ile bölgenin jeopolitiği ile ilgilidir.
Kürdistan'ın bu denklemde en çok kaybeden taraf olduğu doğrudur ancak Kürdistan Bölgesi’nin başarısızlığından zarar görecek olan sadece Kürtler değil. Kürdistan Bölgesi’ndeki politikacılar bu astları bulmalı ve denkleme dahil etmelidir.
Kaynak: Rûdaw
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.