Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak mı?
Corona sonrası toplumsal yapımızda eğitim, sağlık ve tarımın öncelikli sektörler içinde yeniden yapılandırılmış olması belki de en büyük insanlık kazanımı olacaktır.
Doğrusu insanlığın, gezegen çapında son yüz yıldaki tecrübeleri, bu sorunun cevabını olumlamaya cevaz vermiyor: Bu gezegen ne dünya savaşları gördü, kanlı, kıyımlı. İnsanlar birbirini patates ezmesi gibi ezip geçti ama yeni olan eskinin yerine geçmedi. Bu gezegeni ne salgınlar, ne doğal afetler ziyaret etti. Ama dünya aklını başına almaya hiç yanaşmadı. Alamazdı çünkü her daima egemen düşünceler egemen sınıfların düşüncesi oldu. Sınıflar ortadan kalktı gibi tuhaf bir iftira ile ne sizi ne de kendimi lekeleyecek değilim. Sınıflar bal gibi var ve üzülerek ifade etmeliyim ki sınıf kantarı, egemen sınıflar lehine açık ara açılmış durumda. Kötümserliğimin kaynağında bu şaşmaz ekonomik yasa var. Mülkiyet ilişkileri değişmeden yeni eskinin yerini alamaz. Çünkü eski çok güçlü, çok tecrübeli, çok yaygın ilişkilere sahip ve en önemlisi çok ciddi sermaye birikimine sahip. Anlayacağımız şu ki eskinin zırhı çok kalın.
Hani şu meşhur bardağın yarısını boş görmesi yetmiyormuş gibi, diğer yarısının tadı berbat bir şeyle dolu olduğuna inananlardanım. O nedenle umut ve iyimserlik üstüne yazmak benim kapasitemi aşar. Eğer her şey artık eskisi gibi olmayacaksa, bu ancak istisnasız herkesin değişmesiyle mümkün olabilir. Kimilerinin sabit durup diğerlerini değişmeye davet ettikleri koşullarda değişim filan olmaz. Değişimi talep edenler evvel emirde herkesten önce değişmedikleri müddetçe bu çark dönmez. Değişim istiyorsan önce sen değişeceksin.
Corona irademize rağmen bizi değiştirebilir mi? Bunun yanıtı kısmen yapacağı büyük tahribat ve ne kadar uzun süre süreceğine bağlıdır. Corona ekonomik ihtiyaçlarda telafisi mümkün olmayan tahribatlar yapabilirse, belki bu durumda bir değişim dinamiğinden söz etmek mümkün olabilecektir. Zira insanı değiştiren en belirleyici çatışma ekonomik kaynaklar ile ekonomik ihtiyaçlar arasındaki bir adımlık mesafedir. Kaynaklar ile ihtiyaçlar arasındaki ciddi çatışma belki ekonomik ilişkilerin değişimine yol açabilir. Ama ben bunu çok uzak bir ihtimal olarak değerlendiriyorum.
Haklı olarak şu soru sorulabilir: Corana hiçbir şeyi değiştirmeye aday olmayacak mı? Daha doğru bir ifadeyle kimi şeylerin değişiminde bu illet önemli bir rol almayacak mı? Bu elbette mümkün ama hayatın yenilenmesi gibi ya da artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak şairaneliğini doğrulayacak değişimler olmayacak. Küçük ve kısmi değişimler beklenebilir.
Bütün dünya -yine coronanın ne kadar uzun süreceğine bağlı olarak- sağlık sistemlerini reforma tabi tutabilir. Ama bu reform kimilerinin iddia ettiği gibi, sağlık sistemlerinin kamulaştırılması biçiminde olmayacak. Keşke olsa. Ama benim öngörüm, sağlık alt yapılarının kapasite olarak genişleyip, koruyucu sağlık yapılarıyla sınırlanacağı yönündedir.
Ama esasen yapılması lazım gelen üç önemli ihtiyaç alanının bütünüyle kamusallaştırılmasıdır. Sadece kapasite artırımı yoluyla değil, bilim ve teknoloji takviyesiyle mükemmelleştirilmesidir. Eğitim, sağlık ve tarım sektörlerinin kamusal ahlak ve vicdan ilkeleriyle yeniden yapılandırılması elzemden öte bir ihtiyaçtır.
Corona sonrası toplumsal yapımızda eğitim, sağlık ve tarımın öncelikli sektörler içinde yeniden yapılandırılmış olması belki de en büyük insanlık kazanımı olacaktır.
İnsanlığın coronayı bir vahiy gibi görüp aydınlanacağı düşüncesi, bana cazip gelmiyor. İnsanlık kendi pratiğinin eseridir. Hatta daha da ileri giderek söylemeliyim ki insanlık kendi pratiğinin esiridir de. Değişmesi istenilen canlı varlık insandır. İnsanoğlu kendince yararlı bulduğu koşul ve imkanları değiştirmeye çalışmaz. Tıpkı Wittgenstein’in dediği gibi, “Yalan söylemek insanların yararınaysa bize neden doğruyu söylesinler?”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.