“Aslını inkar edenler, haramzadedir” Karakeçi Aşireti ve kökenleri

“Aslını inkar edenler, haramzadedir” Karakeçi Aşireti ve kökenleri

.

A+A-

Şeref Yalçın

  Aşiretler, modern  devletler öncesi, toplumların idare şekilleriydi. Aşiretler aynı milletten ve kökenden de olmayabilirler. Mesela Rutan Aşireti: Mardin bölgesinde Kürdtürler, Suriye de Araptırlar, Piran (Dicle’de de bir grup zazaca konuşan Rutanlar vardır.)

   Aşiretlerin başında Aşiret Reisi ya da Ağa olurdu. Bu aşiret Reisleri, kurdukları bir meclis(Ya da yardımcıları) ile birlikte aşireti yönetmekte görevliymişler. Çevreye karşı aşiretlerini korumakla görevliydiler. Aynı zamanda silahlı bir güce de sahiptiler. Aşiret mensupları da maddi olarak bir destek verirlerdi. Aşiret dış güçlere karşı aşiretlerini korudukları gibi, kendi içinde de disiplin oluşturarak aşiretin uyum içinde yaşamalarını sağlarlardı. Bırakılan kural ve kaidelere göre herkes yaşar ve uymak zorundaydılar. Her türlü usulsüzlük ve haksızlığı barışçıl bir şekilde çözerlermiş. Herkes sevgi ve saygı temelinde birbirine bağlıymış. Geçmişten beri atalarının bıraktığı gelenek, görenek ve adetlere de bağlı kalınırdı. Bu anlayış onları birbirine bağlayan en güçlü kültür birliğiymiş.

Karakeçi Aşiretine gelince

   Karakeçi Aşiretinin aslını ve geçmişini inkar edip, silmeye çalışan bir takım girişimler yapılmıştır. Sırf Türkiye’de tek millet vardır, başka farklılıklar yoktur ve etkisizdir politikasıyla hareket edilmiştir. Örneğin; geçmiş yıllarda  emeli bir subay Ergani'ye gelip bu aşiretin bir koluyla ilişkiye girip, Karakeçi derneğini kurup, köklerinin ne olduğunu ortaya çıkarmış! Buna bir takım Ülkü Ocakları mensubu ve bazı solcular da takılmış. ”Bizim Aslımız Türktür” dedirtmişler! Bazı solcular da “Dünyada sınırlar kaldırılmış, biz daha neyin peşine takılacağız !”demişler.”Kürd ve Kürdistan ilkelciliktir, gericiliktir “demişler.

   Tâbiki kör ve köleci bir kısım insanlar da buna inanmışlardır. Bunlar yakın zamanlardaki Kosova’yı ,Kıbrıs’ı ,70 bin nüfuslu Oseta’yı ,Balkanlar’da yeni kurulan 6-7 devleti, Çekoslovakya'nın Çek ve Slovenya olarak 2 devlete dönüşmesini, İspanya’nın özerk bölgelerin oluşumunu görmek istemiyorlar! Belçika ve bazı ülkelerin çok uluslu olmalarından dolayı Federasyonla idare edildiklerini, her bölgenin kendi kendini özgürce yönettiğini, göremiyorlar! Irakta Kürdler ve Araplar federasyon idaresiyle kendi aralarındaki kanlı savaşa son verip kardeşçe yaşadıklarını göremiyorlar (Yeni oldukları için de bir yığın sorunlar yaşamalarına rağmen) Türkiye gibi illa tek ülke, tek millet ve tek bayrağa sığdırmıyorlar.

   Avrupa’da da hiç bir devlet sınırlarını kaldırıp, devlet yapısını da lağvetmemiştir. Güven temelinde de sınırlarına mayın ve asker yerleştirmemişler. Gezi ve dolaşma yasağı da yoktur!

Bizimkiler, ”Tas yok ,hamam yok” yaraşa misali hemen tüm milli değerlerinden vazgeçip, entegre yolunu seçiyorlar.! 70 binler devlet olurken, 50-60 milyon Kürdü inkar edip, kendini topraklarında yönetmesine, özgürleşmesine, eşit koşullarda yaşanmasına neden karşı çıkıyorlar?

   Oysaki bu abes  ile iştigalden başka bir şey değildir. Bir Kesim Kürdler neden bu kadar köleliğe aşıktırlar? Bu çıkar meselesi mi, yoksa ulusal ruhlarının bitmesi midir? Dünya da tüm milletler kendi ülkelerinde kendi milletini yönetirken, bir Kürdlere mi bu kabahat oluyor!?

    Karakeçi Aşiretinin yaşayışı

     Karakeçililer, önceleri Metina bölgesinde yaşarlarmış.(Metina Mitani Devletinden kalma bir isim) Mitaniler Diyarbakır'dan Suriye çöllerine kadar uzanan bir alan. Uzun yıllar bu bölgede egemenliklerini sürdürmüşler.

Bunlar kışın bu bölgede, yazın da hayvanlarını Serhat bölgesine taşımışlar. Bunlar genellikle siyah dişi keçi beslerlermiş. Bundan dolayı da Osmanlılar bunlara Karakeçi Aşireti ismini takmışlar. Zaten Qer-siyah,keç- dişi demektir. Türkçe'de qer yok siyah var, keç te dişidir Kürdçe'de. Böylece aslında Kürdçe'de olan bu isim kalıyor. Daha sonraki yıllarda ,Osmanlı yetkililerince, Çölne Reşe(Siverek'ten Hilvana kadar uzanan bölge ismi) ve Siverek'in, Mızara  Tümeti de mecburi yerleşime tabi tutuyorlar.

  O zaman aşiretin başında Bektaş Ağa varmış. Ondan sonra da Dırêhê. ve Dırêhênın oğlu Abdulkadir(Evdılkadır) ve sırasıyla yine oğulları Hadi ve Hesen başa geçiyor.

    Tek millet felsefesiyle hareket eden devlet, Ziya Gökalp'ı görevlendirip Karakeçi Aşiretinin yetkilisi olan Abdulkadir Beye gönderiliyor. Z. Gökalp Abdulkadir Beye gelip "Türk olduğunuzu kabul edip beyan ediniz, sizleri böylece kayıtlara geçeceğiz"der! Abdulkdadir Bey de ,tercümanlar vasıtasıyla, Gökalp'a “Bakınız isimlerimize, Bektaş, Dêrêh, Abdulkadir, Nuro, Xalıt, Sıtê, Zeyno dur. Köpeklerimiz şêro, kafreş, kotandır. Keçilerimiz bızına kol, bızına belektir. Etrafınıza bakınız tüm isimler Kürdçedir, tek Türkçe kelime bulamazsınız. Bakınız sizin bile tercüman vasıtasıyla konuşurum. Bizim aslımız Kürdtür, Osmanlı’nın bize taktığı isim ve nitelendirmelerle bizi tanıtasınız. Bizim ecdatlarımız bu topraklarda yaşamışlar. Bakınız biz de, çocuklarımız da Türkçe bilmiyorlar.!

  Ziya Gökalp'ın bu ısrarcı tavırları üzerine, dövüp kafasını da kırıp, bir daha buralara gelme deyip kovuyorlar.

   Karakeçililer 6 boydan oluşurlarmış. Adeta Federasyon tipi gibi: Amini(Bıni sokya) Husıka, Musıka, Mireka, Ömer Aliya ve Şeyxiya olmak üzere 6 boydular. Ek olarak da bir grup Türkmen Musul civarından göçüp, kışın başlamasıyla Karakeçi Aşiretinin bir boyuna sığınıp, bahara kadar kalmayı rica ediyorlar. Aşiret de bunu kabul edip barınmalarına müsaade ediyor. Aşiret bu misafirlerine çok iyi davranıp her türlü desteği verip kışın sorunsuz kalıyorlar ve çok memnun kaldıkları için baharın gitmeyip, aşirete intikal etmek istemişler. Yetkililer de bunu uygun görüyorlar. Çok güzel anlaşıp kalıyorlar. Ancak birkaç yıl sonra kendi isteklerince göçüp Ankara ve  Bursa yörelerine gidip yerleşiyorlar.

  Bunlardan bazıları Ankara’da, İzmir caddesinde geçen köprünün yanında Kardeşler lokantası açmışlar. Diyarbakır'dan gidenlere çok sıcak alaka gösterip, biz de Siverek'ten, Karakeçi'den buraya gelmişiz diyorlarmış.

AMİNİ BINİSOKYA BOYU

    Bunlar aynı soydan ve kan bağından gelen, yakın akraba topluluğundandırlar. Aşiretin içinde en kalabalık boyunu oluşturmaktadır. Bunlar içindeki bağlılık ve ilişkiler halen de güçlü ve canlıdır.

   BERWİLER:

    Bunlar yaklaşık 150-180 yıl önce, Siverek'teki Karakeçi Aşiretinde çıkan bir anlaşmazlıktan ötürü, oradan kopup Ergani ilçesinin Selman köyü civarına yerleşen çok yakın akraba topluluğudurlar. Bunlara Bewi diye isim takılıyor. Bu topluluğun başında Xıdır Keya varmış. Hala da Selman Köyünün yakınında bulunan bu tepe ismine Quça Xıdo deniliyor. Belli bir süre sonra biraz da çoğalan bu akrabalar, o zaman boş olan yakın köylere gelip yerleşiyorlar. Bunlardan Xıdır Keya'nın oğlu Hasan ve kardeşleri, daha önce İnko’ya (Yeniköy) yerleşen Ablaları  Zeyno'nun yanına yerleşiyorlar.(Hasan' nın mezarı hala İnko’da duruyor).Yaklaşık 120 yıl önce. Bunlar Karakeçi Aşiretinin Amini Boyundandırlar.

   Berwilerin yerleştiği köyler: Selman, Berwan, Kocali, İnko, Gülan, Qeyan, Zeydelan’in, Gıryan ve Kolbext köyleridir. Daha sonraki yıllarda da bu köylere tek yük aileler, gelip yerleşiyorlar. Bunlar evlilik, çobanlık ve yakın dostluklardan dolayı kabul ediliyorlar.

   Elbette bin yıllara dayanan tarih kitaplarında ve ansiklopedilerinde, bölge araştırmalarında, varlığı kabul edilen bir millettir Kürdler. Kendi coğrafyasında en eski kadim  bir halktır. İnkar ve sömürgeci devletlerin inkar ve söylemlerine görece tanımlanamazlar. Atatürk Nutuk adlı kitabının 2.Cilt,275 sayfasında (1.baskısında),”Erzincan'dan Hatay sınırlarına, Suriye, Irak ve İran sınırlarına kadar olan bu coğrafyanın ismi Kürdistandır" der. Bu coğrafyada çoğunlukla Kürdler yaşar..!” Der. Ama bugün Türk yazarlar, ideologlar ve siyasi iktidarlar bunu kabullenmez bu dokuyu da değiştirip Kürdleri yaşadığı topraklarda azınlık göstermeye çalışıyorlar.

  Oysaki Kürdistan coğrafyasında yaşayan herkes de Kürd değiller! Ama Kürdistanlıdırlar, burası onların da ülkesidir. Yıllarca birbirine bağlı olan bu insanların geleceği ve kaderi de biribirine bağlıdır. Bu da ülkenin özgür ve demokratik bir statüye kavuşmasıyla mümkündür. Böyle olunca da burada yaşayanlar hep beraber özgür ve mutlu olurlar. Örneğin Güney Kürdistan Federe Devleti en güzel örnektir.

Orada Kürdler, Asuriler, Keldaniler, Türkmenler, Araplar, Ermeniler ve her kesim ve dini inanç eşit ve özgürdürler, ortak olarak yaşıyorlar. 4 resmî dil de kabul edilip, okullarında ana dille eğitim görmektedirler. Ülkelerinin daha güzel ve gelişmesi için el ele verip her alanda da mücadele etmektedirler.

Diğer Araplar da Federe Bölgesiyle de ortak çalışmalarını barış içinde sürdürmektedirler.

   Şeref Yalçın

   10-09-2008 Amed

   Not: Bu yazı 28-01-2024 de  tekrar gözden geçirilmiştir. Umarım faydalı olur.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.