Av. Ahmet Zeki Okçuoğlu'na açık cevap!
A+A-
„Alçalmak" ile „çukurlaşmak" iki ayri katagoridir. Alçalmanın bir seviyesi var..Çünkü belli bir yüksekliğe göre, alçaklık bir öngörüdür. Ama çukurlaşmak, öyle değil. Çukurlaşmanın seviyesi yok. O düşüş seviyenin sınırsız alt kategorisini ifade eder. Dibe vurumdur.
Kurdistan'da bazı kişilerde, -sözüm ona „hukukçu, aydın ve siyasetçi"- kategorisinde ciddi bir düşüş var. Bir çukura yuvarlanma düşüşü..
Av. Ahmet Zeki Okçuoğlu; Türk mekteplerinde yetişmiş ve türk sömürgeci sistemin kendisine verdiği diplomaya dayanarak, bazı „hukuksal" belirlemelerde bulunuyor. Bu belirleme „ulus"den konuşurken, yasalar, uluslararası güçlerin koyduğu sınırlar ile, bir ulusun hak-hukuku arasında „nasıl vicdani bir sınırın olduğu"ndan bihaberdir ya da işine gelmiyor.
Kurdistan yüzyıldır; uluslararası hukuk ve „Self Determinasyon" hakkına rağmen, hakları ayaklar altına alınan ve hiç bir kurumaya tabi tutulmayan bir toprak parçası. Kurd ulusu da bu haktan hiç yararlanmayan, bilinçli bir gözardı-tecrit politikasına tabi tutulan bir ulus.
Kurdler hak taleplerini bu yasalara göre mi, kendi yaşama hak ve hukuklarına göre mi talep etmeli?
Ahmet Zeki Okçuoğluna bakılırsa;
„Milletler arası hukukun temel bir prensibi olan "self-determinasyon"un tanıdığı bir "hak" olan bağımsızlık referandumu, "doğrudan demokrasi"ye ait bir yasama faaliyetidir." Ve bu yasama faaliyetine göre „kurdler referandum hakkını kullanmalı"(!) diyor.
Bir yasanın varlığı eğer; bir ulusun hak ve hukukunu gözardı eden, yok sayan bir yüzyıllık tarihin bir parçası olarak işliyorsa, bu yasa o „ulusu koruma ve savunma" zeminini yitirmiş demektir. Av. Ahmet Zeki Okçuoğlu'nun bahsettiği „self determinasyon hakkı" Kurd ulusunu savunmamiş ve korumamiş bir uluslararası yasadır. Ve bu yasa yüzyıldır Kurdistan'da, „insanın yaşama hakkına saygı yasası" yerine; devletlerin çıkar ilişkilerine ve Pazar taleplerine, ikiyüzlü siyasi entrikalarına göre işlev görmüş. O halde neden Kurd ulusu bu yasaya itibar etsin?
Bu yüzyıllık süreçte kurd ulusu, sadece kendi dinamiklerine ve mücadele azmine dayanarak, bağımsızlığa olan sevdasını bugünlere taşıdı. Eğer bugün kısmi olarak Kurd ulusu bir koruma ile yüzleşme sürecine girmişse, Ahmet Zeki Okçuoğlu'nun dediği:
„self determinasyon hakkına dayanarak bağımsızlık sürecini işletirken, bu konuda milletler arası hukuku ve federal devletin anayasasını göz önünde bulundurması" gerekliliğinden değil; tam tersı, bu devletlerle Kurd Usu'nun çıkarlarının üstüste gelmesindendir. Hiç bir devlet sözü edilen yasalara göre işlev görmez ve yine hiç bir devlet başka bir mazlum halkın karakaş gözü için kendi çıkarlarını tehlikeye sokmaz..bu ilişkide esas olan yasalar değil, „kar ve zarar" ilişkisidir. Devletleri ve çikar ilişkilerini yanyana getiren gerçek bu.
Toplumsal örgütlemede, en üst organ ulusun iradesidir. Ulusun talebini kayit altına alan bu irade, sağlıklı bir gözetleme ile „referandûm" denilen bir metodla kayitaltına alınır. Oysa Av. Ahmet Zeki Okçuoğlu bu iradenin belirleme alanını; „Yasama faaliyeti olarak bağımsızlık referandumunun görüşülüp karara bağlanacağı merci, yasama organıdır."(!) diyerek, kendince bir hukuksal yoruma gidiyor.
Av.Ahmet Zeki Okçuoğlu; hangi sömürge ve ezilen halk, ulusal kurtuluş Mücadele sürecinde sizin söylediğiniz „yasama organı" tarafından, referandumla bağımsızlığını elde etti? Elbette ulusal kurtuluşa önderlik eden kurumlar tarafından kurtarılmiş alanlarda, kendilerince meşru organlarını –Parti, Cephe ve devrim Komiteleri" kanaliyle, temsil haklarını kullanmişlardır. Daha sonra „yasama faaliyetleri"ni geliştirerek, legal ve halkın onayladığı organlara ulaşmişlardır. Bu yapılırken, bağımsızlığı ilan aşamasında nihayi karar „Birleşmiş Milletler teşkilatı" değil, o ulusun karar mercileri vermiş ve bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Birleşmiş Milletler Cemiyeti de bu kararı onaylamak zorunda kalmiştir. O ulus o aşamaya gelmemiş olsa, birleşmiş milletlerin böyle bir "karar" ve "onay" verme durumu olma olasılığı sıfırdır. Oysa Av. Ahmet Zeki Okçuoğlu diyor ki:
„Self determinasyon prensibine dayalı olarak yapılan bir referandum talebinin usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı hususunda nihai karar mercii Birleşmiş Milletler Teşkilatıdır."
Ben de diyorum ki; hayir, sömürgeci mekteplerde okumuş ve avukat olmuş Ahmet Okçuoğlu! Bu tamamen ulusun yüksek iradesine ket vurma yöntemidir. Kurdler 200 yıllık bir savaşın sonunda, çıkarlarını o sözünü ettiğiniz uluslararası kurum ve devletlerle birleştirdiler. Kurdleri devlet yapan ve yapacak gerçek bu. Ne „self determinasyon hakkı" ne de Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın suyu-hürmetidir. Bizzatihi Kurd Ulusu'nun direnme iradesidir.
Ahmet Okçuoğlu, bir de „usul" ve „haktan" sözediyor.
„Unutmamak gerekir ki hukukta usul haktan önce gelir..." Biz kurdlerde Hak usulden önce geliyor Sayin Av. Ahmet Zeki Okçuoğlu. Bunu hala anlamadın mı? Biz kurdler usul musul bilmeyiz, Çünkü biz dil bilmez usul bilmez bir ulusun çocuklarıyiz. Düşmanlarımızın „usul" ve „hak" idialarına karşın, bu yolu seçtik..
Tekrar belirtiyorum Av. Ahmet Zeki Okçuoğlu: Bir ulusun en yüksek mercisi, ulusun iradesidir. Kim bu ulusu o iradeyi ortaya çıkaracak yetenek ve güce sahipse, o bizim baştacımızdır. Çünkü ulus iradesi belirleme sürecinin üstünde irade tanımiyoruz..Ne partiler, ne parlemento, nede başka bir alt birim bu iradenin üstünde değildir. Hiç kimse ulusun iradesi karşısında durma, muhalefet etme şansına sahip değil. Eden kaybeder.
Hangi „usul" ve hangi „hak" Av. Ahmet Zeki Okçuoğlu?
Yok sayma, görmezlikten gelme, asimilasyona tabi tutma, kimyasal silahlarla yok etme, enfallere tabi tutma "yasa" ve "ulusleri" mi?
Sömürgeci devletler kendi iç hukuklarını uygularken, yaptıklarını „usul"den sayarken, hangi uluslararası yasa „hak" yasalarına dayanarak kurdleri korudu?
Sadece Mesut Barzani'ye Düşmanlık yapmak için, bu kinini, Kurd ulusuna düşmanlığa dönüştürmekten başka, hangi mantık seni haklı kıliyor.
Söyledim ya, sömürgeci mekteplerde yetişmiş başlardan bize sadece bela gelir. Sömürgecilerin ağzı ile yazısını sonlamiş Av. Ahmet Zeki Okçuoğlu; Tam bir Türk sömürgeci devlet ağzı ile „sözde bağımsızlık"(!) tabirini kullanarak;
Bunun için şerefli her Kürde düşen görev, sözde bağımsızlık adına, Barzani'nin yaptığı bu hukuk dışı "referandum"a şiddetle karşı çıkmak olmalıdır."(!) diyor.
Unutma Av. Ahmet Zeki Okçuoğlu, ulusun iradesini ve ulusun talebini reddeden „şerefli"(ler) bizden değiller. Hele „sözde (Kurdistan) bağımsızlığı"(!) tabirini kullananlar hiç değil.
Bu ulusun bağımsızlık kerwanını hiç bir güc durdurma şansına sahip değil. Yukarıda saydığım nedenlerden dolayi Kurdistan, şimdilik bir parçasında bu yürüyüşünü başarı ile bitiş ipine göğsünü dayatmiş durumda..
Size önerim bu ulusun iradesine ve emeğine, hak hukukuna saygılı olmanızdır..
Aksi kazandırmaz kaybettirir..
16.06.2017
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.