Aydın belgelerle çalınan kültürü yazdı
Tarihçi yazar Osman Aydın sosyal hesabında yayınladığı bir belge ile asimilasyon politikasının dinamitlerinden olan kültürün nasıl çalındığını gösterdi.
Tarihçi yazar Osman Aydın sosyal hesabında yayınladığı bir belge ile asimilasyon politikasının dinamitlerinden olan kültürün nasıl çalındığını gösterdi.
Aydın’ın paylaşımı şu şekilde:
Ulusun oluşmasında dil, kültür ve folklorik değerler en belirleyici yapı taşlardır. Bunun önemini ve değerini bilen devlet, Kürt dilinin, kültürünün ve folklorunun yasaklanması, yozlaştırılması, değiştirilmesi ve çalınması konusunda her zaman yoğun bir mesai harcamıştır.
1925 Şark Islahat Planı ile başlayan bu uygulamalar zaman zaman yeni yasa, yönetmelik ve kararnamelerle hep devam ettirilmiştir.
Kültürel hırsızlığın ve kültürün deforme edilişinin teşvik edilmesi hatta ödüllendirilmesi devlet açısından asli görev olmuştur.
Kürt müziğinin makamları çalınarak, Türkçe sözlerle “Türk Sanat Müziği” ve “Türk Halk Müziği” adı altında icra edilirken, müzik alanındaki kültür hırsızlığı için devlet büyük bütçeler ayırmaktadır.
Bu hırsızlık, Osmanlılar döneminde Kürt müziğinin büyük ustalarının yarattıkları makamlarla icra edilen saray müziğinde de yapılmıştır.
Kürt Müziğini Türk kültürüne mal etmek için büyük uğraş veren, Nurettin Sarısözen, Münir Nurettin Selçuk, Celal Güzelses, Nuri Sesigüzel, Mehmet Özbek, İbrahim Tatlıses ve daha niceleri hep devlet tarafından ödüllendirilmiş ve hatta onlara “Devlet Sanatçısı” payesi verilmiştir.
"İskâna Tabi Tutulanların Türkleştirilmesi" uygulamasına ilişkin olarak 1930 yılında yayınlanın 1/28 numaralı GİZLİ kaydını taşıyan genelge devletin bu tür tasarruflarından sadece bir tanesidir.
Bu genelgeye göre:
1-Yabancı lehçelerle konuşan köy ve nüfuslarının belirlenmesi.
2-Bu tür köylerin küçük olanlarını civardaki Türk köylerine dağıtmak.
3-Yabancı lehçeli olanların köy ve mahalle kurmalarını engellemek.
4-Yabancı lehçelilerin bulundukları yerlerdeki memurları, mutlaka o yabancı lehçeyi konuşmayan Türklerden seçmek.
5-Türkçe konuşmanın ve ''som Türklüğe '' mensup olmanın sadece şerefli değil aynı zamanda karlı bir iş olduğunu göstermek.
6-Türk kızlarını Türkçe konuşmayanlarla evlendirmeye özendirmek.
7-Yabancı lehçeyle konuşanların kıyafetlerini, şarkılarını, oyunlarını, düğün ve diğer geleneklerini kötü göstermek, bu kişilerin ve ailelerinin isim ve lakaplarını Türkçeleştirmek, onları hiçbir zaman, Boşnak, Tatar, Çerkez, Laz, Kürt, Abaza, Gürcü, Pomak vs. diye adlandırmamak, köylerin o lehçedeki isimlerini değiştirmek ve evlerinde ve aralarında Türkçe konuşmaya zorlayarak onlara yürekten "Türküm" dedirtmek. Özetle dillerini, adetlerini dileklerini Türk yapmak, Türkün tarihine ve bahtına bağlamak her Türk'e teveccüh eden milli ve mühim bir vazifedir.
Genelgede halkların anadilleri de küçümsenerek “lehçe” olarak nitelenmektedir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.