Baba Tahir Uryan’ın ‘Kelimât’ül Qîsâr’ının Türkçe çevirisi çıktı!

Baba Tahir Uryan’ın ‘Kelimât’ül Qîsâr’ının Türkçe çevirisi çıktı!

Yazar Gürgün Karaman ile Beşar El-Ceryan’ın birlikte hazırladığı büyük Kürt tasavvuf velisi, şair Baba Tahir Uryan’ın “Kelimât’ül Qîsâr” adlı eserinin Türkçe çeviri, felsefi ve tasavvufi açıklaması Bir Kitap Yayınevi tarafından yayınlandı.

A+A-

Kürtçe’nin Lori lehçesiyle ilk defa eser yazan ünlü düşünür, şair ve tesavvufçu Baba Tahir Uryan’ın  “Kelimât’ül Qîsâr” adlı eserinin Türkçe çeviri, felsefi ve tasavvufi açıklaması okurlarıyla buluştu.

Kitabı çeviren yazar Gürgün Karaman, geçmiş çalışmaları ve “Kelimât’ül Qîsâr”ın hazırlanma aşamalarını Rûdaw’a anlattı.

“İslam Düşünce Geleneğinde iki temel düşünsel akım vardır, biri de Sühreverdi’dir”

Uzun zamandan beridir felsefe, tasavvuf ve diğer düşünce gelenekleri üzerine çalışmalar yaptığını anlatan Karaman, “Batı/Yunan felsefesi ve tarihi üzerine okumalar yaptığımda felsefenin ilk kaynaklarının biz Kürtlerin de kadim coğrafyası olan Mezopotamya karşıma çıktığında haliyle çok heyecanlanmış ve Mezopotamya kültürü üzerine büyük bir şevkle çalışmaya başlamıştım” dedi.

Karaman, “Yirmi yıllık okumalarımın hasılası olarak edindiğim bu bilgilere buradan çok girmeden belirtmeliyim ki İslam Düşünce Geleneğinde iki temel düşünsel/felsefi akım vardır: Birincisi İbni Rüşd’ün inşa ettiği ve Aristo felsefesine dayanan Meşşailik; ikincisi ise büyük Kürt filozof Şeyh’ül İşrak Şihabeddin Sühreverdi’nin inşa ettiği İşrakilik. İşrakilik üzerine yaptığım çalışmayı ‘Bir Kürt Felsefesi İşrakilik’ olarak yayınladım. Çok kısa bir sürede eserin baskısı tükendi. Bazı nedenlerden dolayı eseri bir daha basmadım. Kısa bir zaman içinde bu eseri daha derli toplu ve genişletilmiş haliyle yayınlayacağımı belirtmek isterim” diye konuştu.

İşrakiliğin izini sürdükçe, bu felsefi sistemin izleğinde büyük ve derin yapılarla karşılaştığını ifade eden yazar Gürgün Karaman, “Örneğin, İşrakiliğin en büyük şarihi Şemseddin eş-Şehrezori de büyük bir Kürt filozoftur. Bu yolda yürüdükçe İslam’dan önceki felsefi temellere de inmeye çalıştım. Bu iniş devam ettikçe çok büyük simalarla karşılaştım. Baba Tâhir de bunların en başında gelenlerdendi” ifadesini kullandı.

“Baba Tâhir Kürtçe’nin Lori lehçesiyle ilk defa eser yazan kişidir”

Baba Tahir Uryan hakkında da ayrıntılı birlgi paylaşan Karaman, şunları söyledi:

“Baba Tâhir, yaptığım çalışmalarda Kürtçe’nin Lori lehçesiyle kendi dilinde ilk defa eser yazan kişidir. Doğum ve vefat tarihleri üzerindeki genel kabul edilen görüş, onun 971 yılında Hemedan’da doğduğu ve yine 1055 yılında burada 84 yaşındayken vefat ettiği yönündedir. Baba Tâhîr’in hayatıyla ilgili kaynaklarda birçok anlatım vardır. Onun, sokaklarda ‘uryan’ halde gezdiği ve bu nedenle kendisine ‘uryan’ lakabının verildiği, ‘meczup’ denildiği belirtilmektedir. ‘Baba, uryan, meczup’ kavramlarının hepsi onun metafizik dünya görüşü, irfanı ve felsefesiyle alakalıdır. Bu tanımlamaların hepsinin nihayeti ‘dünyayla, mal, mülk, makam’ vb. masiva olan şeylerle arasına mesafe koymasıyla ilgilidir.

“Büyük Selçuklu Devleti’nin Sultanı Tuğrul Bey karşısındaki tavrı…”

Büyük Selçuklu Devleti’nin Sultanı Tuğrul Bey karşısındaki tavrı da onun hak, hakikat ve adalete ne kadar düşkün olduğunun bir delili olsa gerektir. Şöyle ki, Tuğrul Bey Hemedan’da Hızır denilen dağda bu pirleri (Baba Tâhir, Baba Cafer ve Baba Hamşâd) görünce atından inerek kudretli veziri Ebu Nasır el-Kunduri ile birlikte onların huzuruna vardı. Sultan onları görünce atından inerek Vezir Ebû Nasr el-Kundûrî ile onların yanına gelerek ellerini öptü. Baba Tâhir gönlü yanık biriydi. Ona, ‘Allah’ın kullarına nasıl muamele edeceksin Ey Türk?’ diye sordu. Sultan, ‘Sen nasıl emredersen?’ diye cevapladı. Baba Tâhir ona ‘Allah, adalet ve iyiliği emreder’ ayetini okudu. Bunun üzerine Sultan ağladı ve ‘Öyle muamele ederim’ dedi. Baba, yıllarca abdest aldığı kırık ibriğini elinde tutuyordu. İbriğin kulpundan yaptığı yüzüğünü kendi elinden çıkarıp Sultanın parmaklarına geçirdi ve ‘Dünya memleketini böylece senin eline geçirdim. Adaletli ol!’ dedi. Sultan, sonraları bir dilek veya muharebe anında onu parmaklarında tutardı.”

“Kürt bir aileye mensup olduğu açıkça yazılır”

Baba Tâhir’in dobeytilerinin Türkiye’de ilk defa Rüşdü Şardağ tarafından Türkçe olarak yayınlandığını hatırlatan Güngün Karaman, “Rüşdü Şardağ’ı (Dt. 1916, Halep - Öl. 1994, İzmir) burada rahmetle anmak gerekir. Rahmetli Şükrü Şardağ, Baba Tahir’in İran’lı bir Kürt aileye mensup olduğunu açıkça yazar. Fakat Baba Tâhir üzerine yapılan onlarca akademik tezi karşılaştırmalı olarak didik didik ettim; bu tezlerin hiçbirisinde onun Kürt oluşuna dair tek bir kullanım yoktu” dedi.

Karaman, “Ancak bu durum benim için normal bir şeydi. Baba Tâhir’in tüm dobeytileri, çarinleri Türkçe’ye çevrilmişti. Baba Tâhir hakkındaki, Sayın Kadri Yıldırım hocanın çalışmasında da Kelimât’ül Qisar’dan yirmi beş adet çeviri yapılmıştı. Kadri Hoca, 2013’te yayınlanan eserinde Kelimât’ül Qisar’ın çeviri ve şerhini ilerde yapmak istediğini belirtmiş fakat üzerinden yedi yıl geçmesine rağmen hala bunu gerçekleştirmemiş” diye belirtti.

“Baba Tâhir'in bu eseri, kavramsal zenginliği çok yüksek olan bir eserdir”

Karaman, “Kelimât’ül Qîsâr” hakkında şu bilgileri paylaştı:

“Eserin orijinal dili Arapça’dır. Çeviriyi yapacak olan Beşar Ceryan Bey ile birlikte önce eseri bir şekilde temin ettik. Kelimât’ül Qisar’ın farklı el yazmaları var olmasına rağmen biz tüm sözlerini içeren sistematik bir şerhin peşine düştük ve nihayetinde böyle bir şerhe ulaştık. Eserin çevirisini Keşmir Üniversitesindeki orijinal el yazmaları, tercüme ve şerhiyle birlikte, Allama Iqbal Kütüphanesi’ndeki 09/06/1983 Tarih, Class No: 891-51, Book No: 21914, S. No:5026, Accession No: 129300 kayıtlı bulunan, kaynağı kullandık. Kaynak eser, Muhammed bin İbrahim'in Kelimât’ül Qîsâr şerhidir. Dr. Cevad Maksut tarafından tahkik edilmiş ve onun editörlüğünde yayınlanmıştır. Bu kaynakta toplam 421 “Kelimât’ül Qîsâr” bulunmaktadır. Biz de bu neşri esas alarak çeviriyi yaptık.

Çeviriyi yaparken, anlamsal derinliği nedeniyle kapalı görünen sözlerde hem çeviride hem de şerhte oluşabilecek hataları minimize etmek için neşrin şerhinden de faydalandık. ‘Kelimât’ül Qîsâr’, özlü sözler olduğu için birebir sözcük çevirilerinin yanında kavramların ve düşüncelerin de doğru ve aslına uygun anlamsal bütünlüğü vermesi için sözlerdeki anlamı da dikkate aldık. Baba Tâhir'in bu eseri, kavramsal zenginliği çok yüksek olan bir eserdir. Hem tasavvufun hem de felsefenin en temel kavramları bu eserde kullanılmıştır. O, adeta sonsuz olan düşünceyi süzerek bu kavramları derin bir örgü içinde ele almıştır. Felsefe ve özellikle tasavvuf açısından tam bir orijinal kavram hazinesidir.

“İbareler hâsıl olduğunda işaretler yok olur”

Tasavvufun kurumsallaşmasıyla birlikte ortaya çıkan kavramsal sapmalara bakıldığında Baba Tâhir’in bu eserinin önemi modern dönem açısından bir kat daha artmaktadır. Bunu, eserde yer yer vurguladık. Örneğin ‘cem, himmet, ilham, vera, nefs, kalp, zühd, tevekkül vb.’ kurumsal tasavvufun kendisini yeniden inşa etmesi noktasında da Baba Tâhir bir imkân olarak önümüzde durmaktadır. Felsefe açısından ise fenomenoloji/görüngübilim/göstergebilim, bundan bin yıl önce Baba Tâhir tarafından çok özlü bir şekilde dile getirilmiştir. Örneğin ‘İbareler hâsıl olduğunda işaretler yok olur’ sözü, fenomenolojik yaklaşımın temelidir aslında. ‘İlmin sonu cehalet, aklın sonu hayret, marifetin sonu teslimiyettir’ dediğinde, burada epistemolojinin basamaklarını, yapısını ve sınırlarını belirlemektedir. Tabi biz, ortalama olarak herkesin bu eserden faydalanmasını ümit ettiğimiz için felsefi derinliğe çok inmedik. Bu anlamda özetle, modern dünyada fenomenoloji (gösterge/işaret bilimi), dekonstrüksiyon (yapı söküm), diyalektik, rizomatik (kök sap) düşünüş, yersizyurtsuzlaşma vb. daha birçok yaklaşımın Baba Tahir tarafından büyük bir ustalıkla kullanıldığını görmekteyiz.”

“Tüm çabamız, kadim mirasın müktesebatıyla kendimize bir ayna tutmaktan ibarettir”

“Baba Tâhir Uryan, bir Yarêsan (Ehl-i Haq) şairidir” diyen Güngün Karaman, “O, sadece bir şair değil, büyük bir arif; deyim yerindeyse, modern tabirle büyük bir sufi yapı sökümcüdür. Bazı şiirleri Yarêsanların kutsal kitapları olan ‘Serencam’da da yer almıştır” dedi.

“Baba Tâhir üzerine yaptığımız bu çalışma kadim medeniyetimize dair çalışmalarımızın ikinci eseri olarak Bir Kitap Yayınevinden yayınlandı” diyen Karaman, çalışmaları ve amacını şu sözlerle dile getirdi:

“Bundan önce yayınladığımız ‘Bir Kürt Felsefesi: İşrakilik’ adlı eserimiz, bu çalışmanın ilk kitabıydı. Yakın bir zamanda yayınlayacağımız ‘Kürtlerde Felsefe Geleneği’ ve yine Baba Tahir ile Aynu’l Kudat Hemedani üzerine ‘Bir Şahit, Bir Şehid-Baba Tahir Uryan ve Aynu’l Kudat Hemedani’ adlı çalışmalarımız da yakında yayınlanacaktır. Tüm çabamız, kadim mirasın müktesebatıyla kendimize bir ayna tutmaktan ibarettir. Bugün için bu coğrafyanın yeniden ayağa kalkabilmesi, barış ve özgürlük içinde karşılıklı hak hukuk çerçevesinde kendisini yeniden inşa edebilmesi, var olan şiddet sarmalından çıkabilmesi noktasında üretimler yapmak elzemdir. Bunun en önemli yöntemi de bu mirasın –arızi değil- asli bilgisidir. Bilgiye sırtını çeviren toplumların ve medeniyetlerin ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Tarih, bilgiye sırt çeviren toplumların ve medeniyetlerin mezarlığıdır bir açıdan. Birtakım karşıtlıklar üzerinden hakikatler inşa edilemez. ‘Hira’nın çocukları, Olimpos’un çocuklarına’ bir karşıtlık üzerinden bakamaz ve bu tür tezlerin, hakikatin geleceği açısından 21. yüzyılda hiçbir geçerliliği yoktur. Bu tarz yaklaşımlar ise sadece ütopyaların trajedileri olarak devam etmektedir.”

Karaman, “Baba Tâhir, kendimizle yeniden buluşmanın imkânı olacak olan ender simalardan biridir. Bir Kitap Yayınevinden çıkan bu çalışmamızın tarihsel hafızalarımızın, metafizik dün görüşlerimizin inşasına vesile olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.

Karaman, çalışmada kendilerine her tülü maddi ve manevi destek sunan  Mehmet Ender Çelik’e ve çeviriyi birlikte yaptığı Beşar Ceryan’a da teşekkür etti.

Gürgün Karaman kimdir?

Gürgün Karaman 1976 yılında Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinin Subeşiği köyünde doğdu.

İlk, orta ve lise öğrenimini Ağrı’nın Diyadin ilçesinde tamamladı.

Atatürk Üniversitesinden mezun oldu. Evli ve dört çocuk babasıdır.

Rudaw

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.