Bahçeli Apoculaştı mı?
Öcalan Şubat 99 da yakalanmış ve anlaşmalı olarak Türk makamlarına teslim edilmişti. Daha bu yakalanma senaryosu tam olarak bilinmiyorken, bir grup PKK'li, Almanya'da İsrail konsolosluğuna bir saldırı düzenlemişti. Orada açılan ateş sonucu üç veya dört Kürt ölmüş onlarcası da yaralanmıştı. İsrail devleti bu yakalanma girişiminde bir paylarının olmadığını ilan etmişti. Ancak yoğun bir PKK propagandası ile İsrail ve ABD gizli servisleri suçlanmıştı. Halen bu gün bile açığa çıkmayan karanlıkta kalan bu yakalanma senaryosunun çokça bilinmeyen yanları bulunmaktadır. O dönem örgütün Filistin ve Suriye'deki yerleşiminden dolayı Arap Yönetimi, Molla Rejimi ve Baas Partisi seviciliği oldukça yüksekti. Bugün de anti ABD, anti İsrail tavırları biraz kırılmasına rağmen halen sürdürülmektedir. Yakın zamanda iktidarını bırakıp kaçan Esad başta olmak üzere sömürgeci Türk ve İran devletlerinin anti-emperyalist söylemlerinden etkilenen ciddi bir işbirlikçi Kürt azınlığı bulunmaktadır.
İmralı görüşmelerine katılan DEM Parti heyetinin açıklamasında, barış, birlikte ortak yaşam gibi söylemlere vurgu yapıldı ve Öcalan’ın iki ayrı çözüm önerisini dile getirildi. Biri “benim çözümüm” dedigi “yerli malı” öteki “ABD'nin sunduğu, yani hegemonyacı ve emperyal çözüm” diye nitelendirdiğiydi.
Öcalan kendi önerisinin benimsenmesi ve önemsenmesi için “milli ve yerli”bir ruh vermeye çalışmıştır. Bu ruh Lozan antlaşması yapılırken meclise Kürt ulusal giysileri ile çağrılan; “Bu meclis Kürt ve Türk halkının ortak meclisidir.” diyen Hasan Hayri ile aynı ruh halidir. Kendisi devlet tarafından teşvik edilerek Türkler ile beraber ortak yaşam azmini dile getirmiş ve neticede Kürt halkını kandırmıştır. Yeni Cumhuriyete ve emperyal hegemonyacı güçlere Kürdistan’ı sunan Hasan Hayri, bugünün Abdullah Öcalan’ıdır.. Daha sonraları idam edilen bu zat ihaneti için: mezarımı herkesin görebileceği bir yere kazın ki gelen geçen Kürtler bana tükürsünler” demiştir.
Bugün aynı tarihsel durum ile karşı karşıyayız. Öcalan'ın benim önerim dediği somut bir talebin olmadığı, Kürtlükten uzak, islamcı, solcu ve işbirlikçi kültürün etkisinde olan unsurların desteklediği bir öneridir .Bazı kürt yazarlar halen Öcalan'ın Kürt halkına kazık atmayacağını veya beleşe satmayacağını ileri sürmektedirler. Bunlar halen Öcalan'ın birinci çözüm dediğini daha milli görmektedirler.
Oysa bu arkadaşlar, cumhuriyet tarihi boyunca tc devletinin her türlü değerimizi yok ettiklerine karşı bir amalık yaşamaktadırlar. Biz hiç bir zaman birlikte yaşama karşı çıkmadık. Ancak bir kazanda beraber, fakat ulusal farklılıklarımızı yaşatarak. Bunu görmeden, döne döne “birlikte yaşam” ve barış söylemleri oldukça ahmakçadır.
Hukuksal zeminden uzak, birlik, kardeşlik gibi çekici güzel söylemler sadece Kürdü kandırmaktan başka birşey değildir. Adına yeni “paradigma” dedikleri bu süreç DEM Parti, KCK ve Kandil şahsında kürtlere dayatılmakta.. Kemalistler ve islamcı geçinen aydınlar, İsrail ve ABD karşıtlığı konusunda birliktedirler.Tek endişeleri Kürdün anasını görme olasılığını yok etmek ve engelleme paradigmasıdır. Yani Kürdün Rojava’da STATÜ sahibi olmasını engellemektir. Bu süreci yürüten iki gücün kırmızı çizgisi ve paradigması ortaktır.
Onbinlerce gencimizin bedeni bu vatan parçasını korumak için toprağa düşmüş. Onların ölümsüz bedenleri yerin altında bir nişane beklemektedir. Özgür bir vatan sahibi olmak ölülerimizin ruhsal iniltilerine eksik de olsa bir gıdım mehlem olacaktır. Tarih yeniden yaratmak ve ihaneti yenmek kürdün vazgeçemeyeceğimiz bir kutsal davadır. Bu topraklarda Türk devletinin özgürlüğümüzü yok etmek için ne denli küçüldüğünü herkes görmektedir.
Çeyrek asırdır tutsak aldığınız ve hergün “terrorist” dediğiniz Öcalan’ın yardımına esir düşmüş olmanız size çare olmayacaktır.
Birinci önerinin tersini yapmak daha Kürdi ve millidir. Yüzyıldan beridir cumhuriyet hükümetleri ve muhatap olduğumuz devlet, Kürt halkına zulmeden ve her türden haklı talebini kan ile bastırandır. Sömürgecilere inanmayın onların kötü niyeti ve samimiyetsiz oldukları ortadadır. MHP’nin deri değişmesi bir yılanın deri değişmesinden farksızdır. Onun zehir gücünde bir değişiklik yoktur. ABD güçlerinin Rojavadan çekilmesi halinde Kürt çocuklarını yani bizim çocuklarımızı sarı ölüm torbalarına koymak için fırsat bekleyen katiller olduğunuzu biliyoruz. Elinizdeki askeri gücün kuvvetine güveniyorsunuz. Unutmayın Kürt halkı siz köksüzlerden daha büyük ve daha yiğittir. Desteklediğiniz İŞİD yenildiği için bize hırslısınız. Türk faşistlerini diğer ülkelerin ırkçılarından ayıran özellik, bunların öldürmeye odaklanmış olmalarıdır.. Avrupa'da böyleleri akıl hastanesine yatırılır. Bu faşist ırkçı güruhu rehabilite edebilecek kapasitede bir hastane de yoktur.
Aynı bu zihniyetle giden Saddam ve Esad rejimleri yıkıldı ve halkı sürünmektedir. İran ve Türk devletleri yeni tedbirler almaya mecbur kalmıştır. Yoksa biz onları mecbur ettik diye caka satanlar, Kürt halkının kandırmakta ve alçakça yalan söylemektedirler. Ansızın ”kardeşliklerini” hatırlamaları kendi devletlerinin bekasını korumak amaçlı olup, Kürt halkına karşı hazırlanan ortak bir tuzaktır. Dıştan gelen üst aklın kendilerine servis ettiği bir son dakika oyunudur.
Kürt parti ve güçlerini barış, kardeşlik gibi okşayıcı, flaş söylemler ile kandırmak ulusal taleplerimizi engellemek amaçlıdır. Biz bu filmi biliyoruz, silahlı mücadeleyi yürüten güçlerin bugün geldikleri yeri de görüyoruz.
Devletin dayattığı her türden entrikaya karşı, tarihi doğru okumak ve ihaneti yenmek zorundayız. Kürtleri kandırmak için hazırlıklar gelebilecek dip dalgayı engellemeye çalışan şatafatlı sözlerdir. Buna kendileri gibi ayni mecliste bulunan DEM partili vekiller kanmamalıdır.
Cumhuriyet boyunca Kürt halkından alınmayan taviz, Türk devleti tarafından yok etmedik değerimiz kalmamıştır. Bu devlet, hukuk ve sulh içinde Kürdün taleplerini çözmek taraftarı değildir. Bizi kendi tekçi ulus devletine ortak etmeyeceklerini, mal- mülk sahibi olmuş unsurlar, işbirlikçiler, ajan akademisyenler,korucular ve aptallar dışında herkes bilir..
Türk devleti kendi sınırları dışındaki diğer parçalardaki Kürdistan’a saldırmaya devam etmektedir.Özellikle Rojava'ya yönelik büyük yıkım ve terör estirmektedir. TC’nin buraya yönelik saldırıları devam ederse barışın tüm alametleri yıkılmış iki halk arasındaki zincirin son halkası da kırılmış olacaktır. Bundan böyle Allah’tan gelse bile barış mümkün olmayacaktır. Kürtler kaybeder ancak onlarda kazanmaz. Umarım TC devleti, geçmişte Ermeni’lere yaptığını Kürt’lere yapmaz. Bize hayatı cehennem yapanlar, iyi bilsinlerki kendileri cennete yaşayamayacaklar.
Bu kritik dönemde Kürtler aralarındaki her türlü ideolojik farklılığı bir kenara koyup ulusal birliklerini sağlamalılar. Sayın General Mazlum ve Barzani’nin görüşmeleri Kürdistan ulusalcı siyasetini savunanları doğrulamış ve sevindirmiştir. Birliğimizin statü sahibi olmamızdan daha önemli olduğunu bir daha hatırlamakta fayda vardır.
PKK’nin birlik karşıtı söylemleri ve yürüttüğü silahlı mücadelenin halkımıza bir faydası yoktur. Öcalan'ın ”silahı bıraksınlar” talebı gerçekse, onların da silahı bırakmaları toplumun yararınadır. Öcalan ne kadar teslimiyetçi bir çizgi izlese de, PKK ile mukayese edilemeyecek kadar akılcı ve faydacı yol izlediği bir gerçektir.
Son derece pragmatist olan Öcalan çoğu zaman koşulları ustaca kendi lehine çevirmek konusunda mahir biri olduğu unutulmamalıdır. Onun bu DEM partisi ziyaretlerdeki az ve öz açıklamaları, yavaşlatıp hızlandırma taktikleri Rojava'ya esneklik vermektedir.Fakat aynı zamanda bu durum Türk devletinin de işine gelmektedir. Çünkü sahada gerçeklik ve güç dengeleri her an değişmeye uygun bir zeminde.
Yakalandığı gün olan 15 şubatı bir “zafer” gününe dönüştürmenin çabası da ortada.
Kürt tarafı tek kale oynanan oyunun güvenliğini, yirmi beş yıldan fazla bir süredir İmralı’da hapis yatan “Kürt halk önderi reber Apo” ya havale etmiş durumdadır. Anlaşıldığı kadarıyla kendisine uygulanan tecrit de halen aşılmamış ama pazarlık masasında yerini korumaktadır. Kendi üzerinde sürdürülen tecriti bile engelleyemeyen “Reber Apo” bu süreçte Kürtlerin hakkını nasıl savunacağı sorusunu siz okuyuculara bırakıyorum. İradesini devlete teslim etmiş birinin Kürtleri temsil etme şansı var mı? Oysa hiç kimse, kadim bir halkın haklarını tek başına temsil edemez. Bu bir şahıs veya bir parti ve tek başına bir kurum olamaz. Tüm halkımızın taleplerini temsil eden, sivil inisiyatifler, Kürt partileri, insan hakları dernekleri, barolar ve diasporada yaşayan halkımızın ortak tavrı önemlidir.
Öcalan ve müzakerecileri Kürt halkını temsil edemezler. Bu devlet sorunun sahipleri ile değil de esir aldıkları biriyle Kürt sorununu çözemezler. Sadece giderek sorunu büyütürler.
Kültürümüzü, dilimizi, varlığımızı inkar eden sömürgeciler! Bu defa siz yenileceksiniz.
Kazanmamızdan korkmayın !
Biz, sizin kadar alçak olmadık, olmayacağız. Tarih sizin katliamcı devletiniz ve barbarlığınızdan hep bahsedecektir.
Unutmayın ki sizin en ırkçı tarih hocalarınız bile Selahaddin’i Kürdi’nin adaletinden bahis ederlerken ne denli eşsiz olduğunu inkar edemiyorlar.
Bu topraklarda kökü Fırat nehri kadar uzun olan kadim kürt halkının sabrı ve yiğitliği yanında siz güdük ve onursuzsunuz.
Talancılar, yalancılar, katil sürüleri! Kürde karşı desteklediğiniz ordan burdan getirdiğiniz paralı itleri de
bozguna uğratacağız..
4 Şubat 2025