Balkanlardaki Kürtler
.
Osman AYDIN
Epey oldu sizlerden ayrıldığım. İnanın hepinizi çok özledim. Bir yazıyla Facebook arkadaşlarıma merheba demek istiyorum.
Kürtler kendi coğrafyalarının dışına çıkmadılar. Ancak egemen devletler Kürtleri yaşam alanlarından pek çok defa sökmelerine rağmen fırsat buldukça ve olanak yarattıkça tekrar yaşam alanlarına dönme konusunda ısrarlı oldular.
Ancak 20. Yüzyılın ikinci yarısından buyana Kürtler siyasi, ekonomik ve güvenlik nedenleriyle yaşam alanlarını çoğunlukla bir daha dönmemek üzere terk ettiler.
Kürtlerin yaşam alanlarından sökülmesi çoğunlukla egemen devletlerin uyguladıkları sürgün politikalarının sonucudur.
Meriç ve Aras nehirleri arasına sıkışın Türkiye Cumhuriyeti, Kürtlerin sürgün yerlerini Samsun – Adana hattının batısında olan coğrafyayı seçmiştir.
İran’da Kürtlerin sürgünü Türkiye’nin tersine doğu yönünedir ve genellikle Horasan’dır.
Rusya ise SSCB döneminde Kürtleri Türki Cumhuriyetlere serpiştiren bir uygulamayla sürgün etmiştir.
Balkanlar coğrafyasına Osmanlı yönetimi döneminde sürgünler olmuşsa da bunlur kitlesel değildir. Daha çok isyan eden Kürt beylerini kendi coğrafyalarından ve halkından koparmak için sürgün yeri olarak Balkanlar uygun görülmüştür.
Nitekim Bedirhan Bey ve Hakkari beyi Nurullah Bey aileleri ile birlikte Girit’e, Müküs Beyi Han Mahmud ise Bulgaristan’da Silistre Eyaletine bağlı Rusçuk kentine sürgün edilmişlerdir. Hatta Han Mahmud af edilmediği için orada 22 Teşrin-i sani 1282 (04 Aralık 1866) günü hayata veda etmiştir. Ailesinden olan ondan sonraki kuşaklardan insanlar hala o bölgede yaşamaktadırlar.
Etax ve Zirkî Beyleri ise Filibe ve Edirne’de ikamete tabi tutulmuşlardır. Şirvan Bey’i Yezdan Şir’de aynı şekilde Rumeli’de ikamete tabi tutulmuştur. Edirne’de Eski Cami ve Beylerbeyi mezarlıklarında Etax ve Zıirkî Mirlerine ait mezarları görmek mümkündür.
Balkan coğrafyası Osmanlılar döneminde Kürtler için bir de görev yeri olmuştur. Nitekim Rumeli'de kadılık, nâiplik, müderrislik gibi vazifelerle yerleşmiş Kürt ulemasından kimseler vardı. Hatta bunlar meyanında bazı Nakşibendi şeyhleri de bulunmaktaydı. Mevlâna Xâlid’ın takipçisi Şeyh Mehmed Latîf Erbîlî Efendi Selânik'te yerleşmiş ve burada Vesîle adlı eserini yazmıştır.
Bunun dışında Makedonya, Tetovo/Kalkandelen'de Diyarbakır asıllı 200 kadar aile yaşamaktadır. Bunlar Kürtçe’yi bilmemelerine karşın kendilerini Kürt olarak ifade etmektedirler. Hatta mezar taşlarına Kürt olduklarını işlemişlerdir. Kosova'da Sırbistan sınırında iki Kürt köyü bulunmaktadır. Bunlar da kendilerinin Kürt olduklarını söylemektedirler . Örneğin bunlardan Musa Kurdî tanınmış bir yazardı.
Timur’un zulmünden kaçıp Rumeliye yerleşen Kürtlerin olduğu da bilinmektedir. Bununla ilgili şöyle bir anlatım bulunmaktadır: “Cümle uğrayacağı yerlerün halkı kaçup denizi geçüp Rûmili'ne döküldiler. Tâ hatta Arap'dan, Kürt'den, Türkmen'den ve Anatoli'dan adam kaçup Rûmili'ne geçdiler. Ol zamâna erişmiş âdemîler şöyle rivâyet itdiler kim: Rûmili'nde nice halk gördük kim, bizim aslumuz Arap'dur, ve kimi Türkmendür, kimi Kürt, kimi Anatoli. Kimi eydür: “Bizüm aslumuz Çağatay idi” dir. Kaçup Rûmili'ne gelmişlerdür. Ve hem Vâkı' ekser Rûmili'nin şinlik (şenlik) olmasına bu(n)lar (sebep) olmışdur.” (Anonim Tevârih-i Al-i Osman, F. Giese Neşri, Breslau, 1922; Shf. 45-46; Latin Harfleriyle Neşri, Hazırlayan: Nihat Azamat, Marmara Üniv. Ed. Fak. Yay. 1992:49; Neşrî, Mehmed Efendi, Cihannümâ, Unat-Köymen Yayını, TTK Yayınları, Ankara, 1987)
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.