Başbakanlık: Ağzunikliler tenkil edildi, köy yakıldı
.
Nevzat Onaran
Haydar Kang’ın çığlığı duyulmadı ve adalet talebi yok sayıldı. 9 Haziran 1938’de iki kararnameyle dâhili harp kararlaştırıldı ve planlaması 8 Ağustos’ta yapıldı. Üç kolordunun görevlendirildiği harekâtla, Dersim’in 1 no’lu, 2 no’lu ve 3 no’lu yasak bölgesinin dağı ve taşı arandı/tarandı, on binlerce Dersimli öldürüldü ve sürüldü.
Ağzunikli Haydar Kang, 1949-1950’de TBMM Başkanlığı’na ve Adalet Bakanlığı’na dört dilekçe yazdı, ama cevap alamadı. ’38 Ağustos harekâtında Hozat-Ağzunik’te, 70’i çocuk 170 Ağzunikli öldürülmüştü. Haydar Kang’ın ailesinden öldürülen 12 kişiydi. Öldürülen anası 70 ve yedi yeğeninden en küçüğü Şükriye iki yaşındaydı. Dilekçelere cevaben hazırlanan evraklarda Genelkurmay, “Harp hükümlerinin cari” olduğunu ve Başbakanlık, Ağzuniklilerin tenkil edildiğini, yakalananların batıya sürüldüğünü, birçok köyün yakıldığını yazdı.
Haydar Kang dilekçelerinde, dönemin Başbakanı Celâl Bayar, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Kâzım Orbay ile 4. Umumi Müfettişi ve Tunçeli Vali, Komutanı Korgeneral Abdullah Alpdoğan’ın suçlu olduğunu belirterek, bunların yargılanmasını talep etti. Haydar Kang feryadını ne Başbakan’a ne Millî Savunma Bakanı’na ne de Genelkurmay Başkanı’na duyurabildi.
Dosyasının gizliliğinin kaldırılmasıyla Haydar Kang’a cevaben hazırlanan evrakları okuma imkânımız oldu. Başbakanlık, Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı Haydar Kang’a cevabında, “Yazdıkların yalan” diyemedi. Harekâtta Ağzunikliler öldürülmüş ve köy yakılmıştı. Sadece Ağzunik değil, ’38 Dersim harekâtında onlarca köy haritadan silinmiş, taş taş üstünde bırakılmamıştı.
TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı evrakı, Başbakanlık’a gönderdi, evrak oradan da Millî Savunma Bakanlığı’na gönderildi. Yazı iki paragraf olup, birincisinde Haydar Kang’ın dilekçesi özetlendi ve ikinci paragrafta, “Dilekçe Komisyonu Başkanlığı’na gereken cevabın verilebilmesi için hadisenin incelenerek mahiyet ve düşüncelerinin bildirilmesini ve dilekçenin geri gönderilmesini rica ederim” denildi. Her dilekçeyle ilgili kurumlar arasında yazışma oldu ve Genelkurmay, dosyanın kapatılmasını istedi.[1]
BAŞBAKANLIK: KÖYLER YAKILDI
Başbakanlık, Haydar Kang’ın dilekçesiyle ilgili Millî Savunma Bakanlığı’nın 21.12.1949 tarihli raporunu değerlendirdiği yazısında, yapılanları beş maddede aktardı. 4.1.1950 tarihli yazıda ifade edilen özetle şuydu:
1- Bakanlar Kurulu’nun 9.6.1938 tarih ve 2/8978 [2/8973] sayılı kararına göre, Tunçeli’de yapılacak askerî harekât “muharebe ve müsademeyi” gerektirecek mahiyetteydi.
2- Tunçeli’de sükûn ve asayişin istikrarını temin maksadıyla Bakanlar Kurulu’nun 6.8.1938 tarih ve 2/9409 sayılı [gizli] kararnamesiyle, 3 numaralı yasak bölge ilan edildi ve halktan 5-7 bin kişinin batı illerine iskân edileceği kararlaştırıldı.
3- Muharebe ve müsademe sırasında, “asilere ait köyler yakıldı ve kendileri de tenkil [imha] edildi” ve asilerle ilgisi olmayan ve silahla karşı gelmeyenler hükümet şefkatiyle garp vilayetlerine nakil ve iskân [sürgün] edildi.
4- Dilekçede belirtilen Ağzonik [Ağzunik] ve Sekedek ile diğer birkaç köy 17.8.1938’de yakıldı[2] ve bu köy halkından askeri birliklere ateşle karşı koymakla ilgisi görülmeyen erkek, kadın ve çocuk olmak üzere 281 kişi garba nakledildi.
5- Tarama sahasının herhangi bir yerinde ateş açmayan halk iddia edildiği şekilde öldürülmedi. Tarama harekâtını müteakip 4. Umumi Müfettişlik’ten, Genelkurmay Başkanlığı’na gönderilen cetvelde Hozat’a bağlı Ağzunik köyünde Kango Zade Mehmet Ali’nin ailesinin müsademe neticesinde ölmüş olduklarına dair bir izahata rastlanmadı. Askeri birliklere fiilen karşı koymaları nedeniyle Ağzunik köylüleriyle vukua gelen müsademe ve muharebede iki tarafça da ölü ve yaralı verildi. Bugüne kadar şekavet ve tenkil hadiseleri nedeniyle hiçbir şikâyet olmadı. İlgili tezkere ve ekler birlikte gönderildi.[3]
Başbakanlık evrakında, 9 Haziran 1938’de kararnameyle dâhili harbin kararlaştırıldığı (madde1), 6 Ağustos’taki kararnameyle harp planının belirlendiği (madde 2), harekâtta köylerin yakıldığı ve ölmeyenlerin garba sürüldüğü (madde 3), Ağzunik dâhil köylerin yakıldığı ve ahalisinden 281 kişinin sürüldüğü (madde 4) ve ateş açmayanın öldürülmediği (madde 5) ifade edildi.
Köylerin yakıldığını belirten Başbakanlık, yapılanların kanuni olduğunu ve askerin 17.8.1938’de Ağzunik’te tarama yaptığını yazdı. 5’inci maddeki “Kango Zade Mehmet Ali’nin ailesinin müsademe neticesinde ölmüş olduklarına dair bir izahata rastlanmadığı” beyanı doğru değildir. Genelkurmay’ın (Başbakanlık’tan üç yıl sonra) 27.3.1953 tarihli yazısında ölen birkaç isim sayılır; bunlar Kango Zade Mehmet Ali ile iki oğludur. İsimler, Hasan Saltık Arşivi’ndeki 3 no’lu Yasak Bölgesinden Sürgün Listesi’ne (s. 2) de ölenler olarak kaydedilmiştir.[4]
Hiçbir silahlı teşkilattan bahsedilememiş ve müsademe olan köylerde insanların öldüğü, yakalananların sürüldüğü ve köylerin yakıldığı ifade edilmiştir. Sonunda dosya kapatılmış; çünkü Genelkurmay Başkanlığı, “tahkikata gerek yok” demiştir.
Nisan 1940 itibariyle Ağzunik gibi 72 köyün yok edildiği resmen kabul edildi.[5] Ağzunik, aslında 1933’ten beri yakından takib edilen köydü. 4. Umumi Müfettişlik kurulmadan önce 1. Umumî Müfettişlik’in 6.9.1933 tarihli şifresinde, Hozat’ta köylerde Ermenilerin arandığı ve Zımbık’ta bulunan Ermenilerin Elâziz’e nakledileceği belirtilmişti. Şifreye göre Erikan, Ağzunik ve Ancikfel gibi köylerde Ermeni aranmış ise de bulunamamıştı.[6] Bu da Ağzunik’in siciline yazılmış olmalı ki 17 Ağustos 1938’deki harekâtla köy insanıyla, eviyle-barkıyla yok edilmiştir.
MİLLÎ SAVUNMA: HAREKÂTI 3. ORDU YAPTI
Millî Savunma Bakanlığı’nın Başbakanlık’a gönderdiği yazının ekinde, dilekçeyle ilgili yapılan işlem aktarıldı. İki sayfalık ek, Genelkurmay Başkanlığı Harekât Başkanlığı’nın hazırladığı 20.12.1949 tarihli rapordur. Genelkurmayın hazırladığı Millî Savunma Bakanlığı’nın imzasıyla gönderilen evraktaki üç maddeyi özetliyorum:
1- Bakanlar Kurulu’nun 2/9409 sayılı kararına uyularak Tunçeli’de istikrar sağlamak için 1938 Ağustos’ta 3. Ordu Müfettişliği’nce tarama harekâtı yapıldı. Bakanlar Kurulu’nun 2/8973 sayılı kararında da belirtildiği gibi, “muharebe ve müsademe” edilen asilere ait bazı köyler yakıldı ve kendileri de tenkil edildi. Şakilerle ilgisi olmayan ve ateşle karşılık vermeyenler, hükümetin sağladığı emniyet altında garp vilayetlerine nakil ve buralarda iskân edildi. 3. Ordu Müfettişliği’nin raporuna göre, bazı köyler yakıldı ve yakalananlar da garba nakledilmek üzere Elazığ’a sevk edildi. Resmî harekât raporlarına göre ateşle mukabele etmeyen halk, dilekçede iddia olunduğu şekilde öldürülmedi.
2- 4. Umumi Müfettiş’in Genelkurmay’a gönderdiği (21.10.1938 ve 4330/2098 sayılı) yazının ilişik cetvelde Hozat’a ait Ağzunik köyünden Kango Zade Mehmet Ali Ağa ile Pertek’in bir köyünden Süleyman ve oğulları ve ailelerinin müsademe neticesi öldüklerine dair bir izahata rastlanmadı. Bu ailelerle şikâyetçi olan kişinin ismi arasında bir benzerlik görülmekle beraber bunun yakınlığı anlaşılamadı. Müsademeler neticesinde her iki tarafta ölü ve yaralı verildi.
3- Böyle [Haydar Kang’ınki gibi] bir şikâyet başvurusu hiç yapılmadı.[7]
GENELKURMAY: HARP HÜKÜMLERİ CARİYDİ
Haydar Kang’la ilgili Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde bulunan en son evrak Genelkurmay raporudur. Millî Savunma Bakanlığı, Genelkurmay’ın yazısını 27.3.1953’te Başbakanlık’a gönderdi. Erkânı Harbiyei Umumiye Reisi [Genelkurmay Başkanı] Orgeneral Nuri Yamut’un imzaladığı, Genelkurmay Adli Müşavirliği’nin 20.3.1953 tarihli kararı, tahkikata lüzum olmadığı hakkındaydı. Genelkurmay, önceki (20.12.1949 tarihli) raporunda ifade ettiğini tekrarladı ve kapsamlı değerlendirmede bulundu. Genelkurmay raporunu özetle, eklediğim köşeli parantez içinde başlıklarla aktarıyorum:
[Teslim olanlar sürülecek:] Bakanlar Kurulu’nun ilgili (2/8973 ve 2/9409 sayılı) kararnameler gereğince Tunçeli’de sükûn ve asayişin istikrarın temini için anılan bölgede [1 ve 2 no’luya ek] 3 no’lu yasak bölge ilan edildi. Hava ve jandarma kıtaatı tarafından taranmasına başlandı. 4. Umumi Müfettişlik, tayyarelerle beyannameler attırdı ve gelip teslim olanların tedip mıntıkası haricine nakil ve iskân edileceği [sürüleceği] bildirildi. Hatta 4. Umumi Müfettişlik bütün kaymakamlıklara gönderdiği (19.6.1938 ve 898/2262 sayılı) tamimde, hükümete sığınanların tedip bölgesi dışındaki köylere mal ve hayvanlarıyla götürüleceğini duyurdu.
[Köyler yakıldı ve ölüm listesi:] Haydar Kang dilekçesinde ailesinden 12 kişinin öldürüldüğünü ve yakıldığını bildirdi. Dosyada böyle bir hadisenin vukua geldiğine dair herhangi bir kayıt ve bilgi bulunamadı. Hozat Kaymakamlığı’nın (14.10.1938 ve 2201 sayılı) yazısında ve ekli ölenler listesinde bu şahısların isimlerine rastlanmadı. Bu köyün adı yakılan köyler arasında yoktu [oysa Ağzunik yakılmıştı].[8] Ayrıca 4. Umumi Müfettişlik’in İçişleri ve Millî Savunma bakanlıklarına gönderdiği (21.10.938 ve 2098/2330 sayılı) yazısında ve ilişiği listede, çarpışmada ölen şahıslar arasında Ağzunik köyünden Kango Zade Mehmet Ali, M. Ali oğlu Yusuf, M. Ali oğlu Veyso ile eski Kaymakam Cemil ismi vardır.
[Harp raporlarında yazılı:] 3. Ordu’nun bu harekât dolayısıyla tutmuş olduğu Harp Tarihi Dairesi’nde saklanan dosyada bulunan ve incelenen harp raporlarında, harekât sırasında asi ve şakilerle yapılan çarpışmalarda gerek subaylardan gerekse erlerden birçok şehit ve yaralı verildiği gibi asilerden birçoklarının öldüğü listelerden anlaşıldı.
[14.482 silah toplandı:] Harp raporlarına göre, tedip harekâtı sırasında karşı gelen Keçel, Balaşuran, Birman, Beyyit, Lulan, Körabbas, Yukarı Arilli, Şamkoç, Yukarı Abbas, Haydaran ve Demenan aşiretleri olup, harekât sırasında 14.482 silah toplandı.
[Harp hükümleri cariydi:] Tunçeli’deki harekât, burada ikamet eden şahısların kanunlara itaat etmemesi, vergi vermemesi, askerlik yapmaması ve hükümet kuvvetlerine karşı gelmesi sebebiyle yapıldı. Devlet, halkın can, mal ve ırzından emin olmaması ve asayişin temin olunmaması yüzünden burada bazı tedbirleri almak zorunda kaldı. Ezcümle 2884 sayılı kanunla Tunçeli vilayetinin idaresi bir askeri kumandan emrine bırakıldığı gibi kumandana da geniş yetkiler verildi. Asi ve şaki bir kısım insanların muti bir hale getirilmesi için askeri bir harekât yapılması lüzumu hâsıl oldu. Taramada ölen şahıslar, iddiada belirtildiği üzere masum bigünah [günahsız] oldukları için değil, teslim olmadıkları, dağlara, ormanlara ve mağaralara sığınarak hükümet kuvvetlerine karşı koydukları için öldü. Birlikler, “harp hükümlerinin cari olduğu bu bölgede yapılan harekât sırasında ve çarpışmalarda” silahla mübadelede bulunanlarla çocuk ve ailelerini ayırması imkânsız olduğu için çarpışmalarda yaralanan ve ölenler oldu.
[Harekât emre göre yapıldı:] Soruşturmada dinlenen şahitlerin hepsi, ifadelerinde harekât sırasında “muhbirin” [dilekçe sahibi Haydar Kang’ın] iddia ettiği şekilde Ağzunik’te böyle bir hareketin asker tarafından yapılmadığını bildirdi [3. Ordu Müfettişliği: Ağzunik’te harekât yapıldı]. Harp raporlarında böyle bir hadisenin vukua geldiğini gösteren bir rapor yoktu. Harekât, “TCK’nun 49’uncu maddesinde olduğu üzere salâhiyettar bir merciden” verilen emre göre yapıldı ve bir suç unsuru yoktu. Bu nedenle As. M. U. K. nun 86/4 maddesinde tevfikan takibata lüzum olmadığına karar verildi.
Başbakanlık, Genelkurmay’ın bu raporunu Meclis’e gönderdi.[9]
Genelkurmay, harekâta karar verildiğini, köylerin yakıldığını, “harp hükümlerinin cari olduğu bu bölgede yapılan harekât sırasında ve çarpışmalarda” teslim olmayanların öldüğünü ve bahsedilen isimlerin ölüm listesinde olmadığını beyan etti. Genelkurmay önemli bir noktayı daha ifade etti, ‘harp raporları’ndan bahisle evrakın niteliği hakkında da bilgi vermişti. Raporda, 3. Ordu’nun yakılan köyler arasında saydığı Ağzunik’in yakılmadığını ve birliklerin Ağzunik’te harekât yapmadığını yazdı, yazılan doğru değildir. Zaten Başbakanlık’ın Meclis’e gönderdiği yazısında ve 3. Ordu Müfettişliği’nin 18 Ağustos 1938 tarihli raporunda Ağzunik’in yakıldığı ve insanların öldüğü ifade edilmiştir. 3. Ordu Müfettişliği’nin söz konusu raporuna göre 733 Dersimli öldürülmüştür.
Genelkurmay’ın dilekçeyle ilgili kararı da “tahkikata gerek yok” olmuştur! Böylece dosya kapatılmıştır.
KANG’IN ADALET ÇIĞLIĞI DUYULMADI
Haydar Kang’ın çığlığı duyulmadı ve adalet talebi yok sayıldı. 9 Haziran 1938’de iki kararnameyle dâhili harp kararlaştırıldı ve planlaması 8 Ağustos’ta yapıldı. Üç kolordunun görevlendirildiği[10] harekâtla, Dersim’in 1 no’lu, 2 no’lu ve 3 no’lu yasak bölgesinin dağı ve taşı arandı/tarandı, on binlerce Dersimli öldürüldü ve sürüldü.
Ailesinden 12 kişinin öldürüldüğü Haydar Kang’ın Ağzunik köyü de 3 no’lu yasak bölgesindeydi. Harekâtta neler yapıldığının köy köy fotoğraflarla ve ağıtlarla aktarılan TERTELE’de Vahap Kanko’nun anlatımı Haydar Kang’ın dilekçesinde yazdığını doğrulamaktadır. Ağzunik’te Cemşi, Memed Ali ve Temir ağaların yakınlarından öldürülen onlarca kişinin ismi sıralanmıştır. Feyzi Konak’ın anlatımından da öğreniyoruz ki, öldürülen Ağzunikliler ağıtı yıllardır dillerdedir.[11]
Haydar Kang dilekçesi için Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay’ın hazırladığı evrakta “karşılık vermeyenin, yakalanıp batıya sürüldüğü” beyanı sadece bir iddiadır. Çünkü İçişleri Bakanlığı’na[12] göre ’38 Dersim harekâtında 13.160 Dersimli ve 122 asker milis ölmüştür. Dersimli karşılık verdiyse bu sonuç nasıl açıklanmaktadır? Birçok kararname ve çalışmada 15-16 bin civarında açıklanan sürgün edilen Dersimliler toplamı da CHP’den Bingöl (1939-1943) ve Tunçeli (1943-1950) milletvekili olan Necmeddin Sahir Sılan’a göre 20 bindir.[13] Böylece Dersim nüfusunun üçte birinden fazlası tasfiye edilmiştir.
Haydar Kang’ın dilekçesinde yazdığı Ağzunik, Dersim’in tümünde ne yapıldığını anlaşılır kılan bir örnektir. Onun için Haydar Kang, sadece Ağzuniklilerin değil Dersimlilerin çığlığıydı. Ne Başbakanlık ne de Genelkurmay’ın “yalan” diyemediği Haydar Kang’ın dört dilekçesindeki adalet feryadı duyulmamış, “işlem yapmaya gerek yok” denmiş, dosya yargılama aşamasına gelmeden kapatılmıştır.
Ve inkarcılık dosyasına bir sayfa daha eklenmiştir!
NOTLAR:
[1] BCA-F: 30.10/K: 112, D: 755, S: 18, s. 7, 9 ve 19.
[2] 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Kâzım Orbay’ın (18.8.1938 ve 20 sayılı) raporu, BCA-F: 30.10/K: 111, D: 750, S: 4.
[3] Başbakanlık (4.1.1950 ve 5/10-5084/6-68 sayılı) yazısı, BCA-F: 30.10/K: 112, D: 755, S: 18, s. 13-15 ve 2/8973 sayılı kararname, BCA-F: 30.18.1.2/K: 83, D: 51, S: 13.
[4] BCA-F: 30.10/K: 112, D: 755, S: 18, s. 3-5, 13-15; Nevzat Onaran, Devletin Dâhili Harbi, Kor Kitap, İstanbul-2021, s. 589, 595, 598.
[5] 2.4.1940 tarihli kararnameyle (2.4.1940 tarihli [ve sayı yok] kararname, İdare, Nisan 1940, sayı: 145, s. 1751-1754.) askerî harekât sonucunda Hozat, Ovacık, Kalan, Pülümür, Çemişgezek ve Nazimiye ilçelerine bağlı mevcudiyeti kalmayan 72 köy haritadan silindi. Her ne kadar mevcudiyeti kalmayan köyler arasında adı yazılmasa da Ağzunik’in de topraktan silindiği anlaşılıyor. 1935 nüfus sayımında Hozat’ın Amutka nahiyesine bağlı Ağzonik olarak yazılı köyün adı, 1940 nüfus sayımında köyler arasında yer almadı. 1935 nüfus sayımında Ağzonik’in nüfusu 87’dir. (Genel Nüfus Sayımı-20.10.1935, Elâziz Vilayeti, cilt: 20, Hüsnü Tabiat Basımevi, İstanbul-1937, s. 15; Genel Nüfus Sayımı-20.10.1940, Vilayet, Kaza, Haniye, Köyler İtibariyle Nüfus, cilt: 2, Ankara Yeni Cezaevi Basımevi, Ankara-1944, s. 630.)
[6] Birinci Umumî Müfettişi Hilmi’nin (6.9.1933 ve 19/80 sayılı) şifresi, BCA-F: 30.10/K: 110, D: 741, S: 17, s. 1 ve 11.
[7] Milli Savunma Bakanı’nın (21.12.1949 ve 31934 sayılı) yazısı ve eki, BCA-F: 30.10/K: 112, D: 755, S: 18, s. 16-18.
[8] 3. Ordu Müfettişliği: Ağzunik yakıldı (BCA-F: 30.10/K: 111, D: 750, S: 4).
[9] Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut’un (20.3.1953 ve 953/9 sayılı) raporu, BCA-F: 30.10/K: 112, D: 755, S: 18, s. 1-5.
[10] Reşat Hallı, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938), Genelkurmay Basımevi, Ankara-1972, s. 365-480.
[11] Tertele, hazırlayanlar: Nilüfer Saltık-Cemal Taş, Z Kalan, İstanbul-2016, s. 381-389.
[12] Dahiliye Vekili Faik Öztrak’ın Başvekâlet’e gönderdiği (2.11.1939 ve 2470-11184 sayılı) yazısı, BCA-F: 30.10/K: 111, D: 751, S: 30, s. 2.
[13] Necmeddin Sahir Sılan’ın 30.8.1952 tarihli Tunçeli raporu, Doğu Sorunu’ Necmeddin Sahir Sılan Raporları, (1939-1953), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2010, s. 443.
Kaynak: Gazete Duvar
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.