Başkanlik sisteminin düşündürdükleri
30'un üzerinde bağımsız devletin bir araya gelerek başkanlık sistemi ile yönetimi seçmiş BİRLEŞİK ülkenin ismi ABD.
Bu ülke birleşmiş devletlerden oluştuğundan güçlü bir ÇEVRE'YE sahip. İşte bu güçlü çevreyi dengelemek ve birlikteliği korumak için başkanlık sistemine ihtiyaç duyulmuş.
Birleşik devletlerin ayrı ayrı parlemontalarına ek olarak, başkanın keyfi tasarruflarını engellemek için bir dizi mekanizmaya işlerlik kazandırılmış. Bunlardan biri bağımsız YARGI, diğeri temsilciler meclisi ise ötekisi hür basındır.
Bütün bunlara rağmen TRUMP gibi bir lider yönetime gelince bu sistemin bazı zayıflıklara sahip olduğu ve bu nedenle kullanıma açık olduğu görüldü.
Şimdi Türkiye'ye gelelim. Türkiye hangi birleşik veya federatif devletten oluşuyorda 'bölünmeyi önleme' saiki ile başkanlık sistemine geçilmek isteniyor? Bölünme için bir risk düşünülüyorsa, o da başta KÜRTLER olmak üzere diğer milli ve dini azınlıkların varlığıdır. Bugün HDP'ye yönelik baskı ve yıldırmalar esasen bu nedenledir. İçinda Kürtlük hissi olan herkes mutlaka bu durumdan acı duyuyordur. Sadece Kürtler'in ağırlıkta olduğu partilerin mi, yoksa bütün olarak çok partili sistemin mi birliğin önünde bir zaafiyet unsuru olarak görüldüğünü bilmiyoruz. Mutlaka Türkeş gibi düşünenler şimdi de vardır. Bahçeli onu çok aşmış olabilirimi? Aynı şekilde Hz. Muhamed'in yolunda yürüdüğüne inanıp tek doğruyu temsil ettiğine inanan anlayaşın çoğulculuğu ne kadar sindirdiği tahmin edilebilir.
Bazıları ulusalcıların yaptığı propağandalara ve kendi ülüzyonlarına kanarak arkadan federasyon'un geleceğine ciddi ciddi inanıyor. Arabaları atın önüne koşmak diye buna denir. MHP'mi bu yeni sisteme yeşil ışık yakacak?
Kaldıki bu devletin mirasçısı olduğu Osmanlı devleti zamanında Bedirhan Bey'in ayaklanmasını bastırdığında KÜRDİSTAN EYALETİNİ de kurmuş ve bu durum "Kürdistan'ın yeniden fethi olarak" resmî belgelere geçmiştir. Yani devlet, kurnazlık yaptığını sanan insanları susuz getirip götürme gelenek ve potansiyeline sahiptir.
Eskiden beri söyledik: Kürt meselesinin çözümü ya ayrılık, ya da eşit hak ve statü temelinde birlik içerisinde çözümlenir. İlkinde gücün varsa ya da partnerin çok anlayışlı ise kopar gidersin. İkincisinde çözümün olmazsa olmaz koşulu demokrasidir.
Doyumsuzluk ve Kişisel bir çok zaaf ile malul Ortadoğu'nun çoğu liderini kırk katır ile zapt etmek mümkün değilken, bütün atları bir kişinin hizmetine koşmak olsa olsa fazlaca saflık olur.
Çoğu insan sorunu sadece Erdoğan olarak görüyor. Halbuki değil.! Yarın o gider bir başkası gelir. Önemli olan sistemdir. Kaldıki azınlıkların kaderini çoğunluğun iradesine teslim etmek de ciddi sakıncalar içeriyor. Demokrasilerde Azınlıkları koruyan mekanizmalar gereklidir.
Başkanlık ancak federal ve demokratik bir sistemde tercih edilebilir. Öteki durumlarda bu çok ciddi riskler içeriyor. Şu an basının ve adaletin durumu ortada. Bunlarlamı balans sağlanacak? Haklı olarak Öcalan'ın aşırı otoriter başkanlık sistemini eleştirenlerin başka bir durumda tutumlarından çark etmesi bir ilkesizlik örneğidir.
Şimdi başkanlığı değil, hak ve özgürlükleri genişletmeyi, federal bir sistemi tartışmak gerekiyor. Başkanlık gündemi bloke etmeyi amaçlayan bir manevra olduğundan dolayı "HAYIR'I" hak ediyor.
"Evet" demek, niyet ayrı olsa bile, hukuki olarak hak talebinde feragat etmek anlamına geliyor.
Sadece bir referandumu boykot etmeyi ben boykottan saymıyorum. Ona kalırsa hiç bir seçimde oy kullanmamış ben bilmeden boykot rekoru kırmışım! Yine büyük bir ihtimal ile oy kullanmayacağım, ama OHAL'a, keyfiliğe, adaletsizliğe, karşı darbeye hayır diyeceğim.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.