Beklenen Gün Geldi
2003 yılınım 20 Mart’ı 21 Mart’a bağlayan gece ve 21 Mart günü Kürtlerin Bayramı olan Newroz günü, Kızıl Deniz’deki ABD’nin savaş gemilerinden fırlatılan füzelerle Irak’ın başkenti olan Bağdat vuruldu. Irak için resmen savaş başlamıştı. Savaş gemilerinden ve savaş uçaklarından atılan füzelerle Irak ordusu, karşısındaki ABD ordusunun teknolojisi güçlü olan silahlara karşı savaşamayacağını anlamıştı.
ABD öncülüğünde başlayan savaşla bir ay içinde Irak ordusu diye bir kuvvet kalmamıştı. Zulumkâr ve katil Baas rejimi yıkıldı. Bir zamanlar yüzbinlerce Kürdü katil eden canavar ruhlu diktatör Saddam Hüseyin adi bir suçlu gibi değişik kıyafetlerle durmadan yer değiştirirken 13 Aralık 2003 yılında alınan bir istihbarat üzerine ABD askerleri tarafında çok kütü bir şekilde yakalandı. Saddam’ın yakalanmasını dünya televizyonları günlerce ekranlarında gösterdiler insanlar da izlediler.
Bazı dış devletlerin ajanları tarafından zavallı Irak halkının milliyetçilik ve dini duygularını kabartarak dünyanın süper gücüne sahip olan ABD ve Tarih boyunca Kürt milletine ihanet eden İngiliz ordularına karşı, Irak gençlerini kurbanlık koyun gibi ölüme gönderiyorlardı. Irak içindeki gençlik yetmediği gibi bazı komşu ülkelerin gençliğini de aldatarak bazı intihar saldırılarına yönelttiler. Beyinlerini o kadar yıkamışlardı ki teröristler canlı olarak yakaladıkları insanları silah tehdidi altında sorguladıktan sonra, kamera karşısında bıçakla boğalarını kesiyorlardı. Bu vahşi görüntüleri El Cezire ve Al Arabiya televizyonları araççılığıyla dünya kamu oyuna bu vahşeti izletiyorlardı.
Bazıları, Irak’ta yaşamakta olan halkların huzurunu bozmak amacıyla terör olaylarını seri bir şekilde yaygınlaştırıyorlardı. Olaylarsa ulus ve din kavramlarını kullanarak huzursuzluğu büyük boyutlara taşıdılar. Tek taraflı başlayan savaş ve tek taraflı biten savın biçimini ilan eden ABD oldu. Savaş döneminde başlayan olaylar, savaşın bitiminden sonra başlayan olaylar daha fazla hızlı bir şekilde hız kazandı. Terör olayları, Irak’ta yaşayan halklara daha çok pahalıya mal oldu.
Ortalığı karıştırmak için bu rolü üstlenen bazı ajan provokatörlere gizliden destek veren bazı komşu devletlerin bu işte büyük roller oynadılar. Zaman zaman ABD ve Irak güvenlik güçleri tarafından yakalanan teröristler sorgulandığında hangi örgütlerden nasıl destek aldıklarını itiraf ediyorlardı
Hazırlanan bu senaryoda, Ortadoğu’da mevcut olan birçok örgütün değişik isimlerde yer aldıklarını görüyoruz. Suriye, Lübnan, İran, Filistin, Ürdün ve saire devletlerin daha doğrusu İslam olan ülkelerin tümü, ABD’nin Saddam Hüseyin’e karşı başlattığı savaşa karşı olduklarını herkes tarafından biliniyordu.
Bu korkunç olaylar Kürtler hariç, Irak’ta yaşayan Araplara büyük acılar çektirdi. ABD ve İngiliz devletlerine hiç te zarar vermedi. Art niyetli düşünceler ve planlar bir yerde ABD’nin ekmeğine yağ sürüyordu. Dünyada süper güce sahip olan devletler ABD’ye karşı koymaya cesaret edemezken ajan provokatörlerin kirli oyunlarına gelen Arap gençleri kendilerine ve Ortadoğu’da yaşayan milletlerin zarar vermekten başka bir şey getirmediği apaçık ortadaydı.
Savaşın sona ermesinden sonra ABD Başkanı Bush’un emriyle Genel Vali olarak Paul Bremer Irak’a gönderildi. Paul Bremer zaman kayıp etmeden yaptığı kısa bir çalışmadan sonra Irak’ta geçici bir yönetim kurdu. Irak Geçici Yönetim Konseyinde millet ve mezheplere göre yapılan dağılımla Şii Araplardan 13 Sünni Araplardan 5 Kürtlerden 5 Türkmenlerden 1 Asurilerden 1 kişiye görev verildi. 30 Haziran 2004 günü yeni kurulacak geçici hükümete görevi devir ettiler.
Kurulan Geçici Yönetim Konseyi Irak geçici anayasasını hazırladı. 8 Mart 2004 günü resmi bir törenle Geçici Yönetim Konseyi üyeleri tarafından imzalandı. Kürdistan televizyonları tarafından olayı canlı olarak yayınladılar.
Geçici yönetim konseyi güvenlik ve asayişi koruma konuların dışında bütün yetkilere sahipti. Göreve başladığı günden 28 Haziran 2004 tarihine kadar bir devlet yapısını yeniden oluşturdular.
Irak genelinde gelişmeler ve çalışmalar devam ederken Kürtler de boş durmuyorlardı. Kürtlerin Yöneticileri “Irak Federal Cumhuriyeti anayasası” ve Federal Kürdistan anayasa adı altında iki anayasa taslaklarını hazırlayıp Irak Geçici Yönetimine Konseyine ve ABD’ye sunması kendilerine göre tam yerinde ve zamanında yapılan bir çalışmaydı. Federal Kürdistan’ın kurulması Kürtlerin en tabii hakkıydı.
Taşların tam olarak yerine oturması için, Irak’ta kurulacak etnik yapılı federasyon olur. Bunun dışında başka alternatif aramak yanlıştır. Kürtler dışında dünyadaki bütün milletler kendi devletlerini kurmuşlar. Kendi kendilerini yönetiyorlar.
30 Ocak 2005 tarihinde Irak’ta milletvekili genel seçimleri yapıldı. 275 parlamenterden 75 tanesini Kürtler kazandı. Sünni Araplar seçimi boykot ettiler. Aynı gün Kürtler kendi bölgelerinde federe milletvekili seçimi ile beraber bir kuruluş tarafından yapılan referandum sonucunda Kürtlerin % 99.5 ile bağımsız Kürt devletinin kurulması için oy kullandı.
Belli aralıklarla değişik konularla ilgili dünyanın birçok ülkelerinde referandumlar yapılmış. Hiç bir referandumda ve dünyanın hiçbir ülkesinde halkın % 99.5 evet veya hayır oyunu kullanmamış. İşte o zaman Birleşmiş Milletlerde görevli olan yetkililer önceden kendilerine gönderilmiş olan imzaların gerçek olduğunu anladılar.
İnsanın nasıl havaya, suya, güneşe ve ekmeğe ihtiyaçları varsa, Kürtlerin de aynı şekilde bağımsızlığa ihtiyacı vardır. Bütün dünya devletleri bu olayı çok iyi biliyorlar.
İkinci Körfez Savaşının başından itibaren, Türk Hükümeti ısrarla diyordu her türlü federasyona karşıyız. Zaman ilerledi, dine dayalı ve etnik kökene dayalı federasyona karşı olduklarını devam ettiler.
Bir ay süre ile Geçici Yönetim Konseyi Başkanlığını yapan Merhum Celal Talabani ( Mam Celal) Başkanlığı döneminde, Irak Genel Valisi Paul Bremer arasında imzalanan antlaşmaya göre Irak için 18 vilayete göre bir federal sistem getirildi. Bunu gören Mesrur Barzani, kesinlikle bu anlaşmayı kabul etmedi. Paul Bremer ve Celal Talabani aralarında imzalanan anlaşma metni iptal edildi. Mesrur Barzani’nin ağırlığını koyması üzerine hazırlanan geçici anayasa da bölgelere göre federal sisteme yer verildi. Mesut Barzani gerçek bir Kürt lideridir. Kürdistan’ın kurulması için her türlü fedakârlığa hazırdır. Mesut Barzani’nin bu görüşü ve düşüncesi, bütün Kürtler arasında beğeniliyor.
Şaban Aslan