Biji-yaşasin sloganini hak eden önder
Kamil Sümbül
Yaşadığımız Orta-Doğu’daki toplumlarda İNANMA kültürü değil de TAPINMA kültürü egemen olduğundan; tartışılmaz önderlikler, diktatörler, Merciler, putlaştırılan kişilikler, otoriter liderlerden geçilmez.
Maalesef Orta-Doğu’da tapınma kültürü egemen olunca; biat eden, mürit, kul ve köle kişilikli vatandaşlar sorgulama, yargılama, tartışma kültüründen de yoksundurlar. Beyinler özgür olmadığından özgür düşünme de beklenemez. İnanma kültürü ise farklıdır. İnsanlar inandığı nesneyi, ideolojiyi yeri geldiğinde sorgulayabilir, tartışa bilir, mutlak doğru olamayacağından hep soru sorar.
Tapınma kültürünün egemen olduğu toplumlarda otoriter olan lider, eğer babadan oğula kalan bir liderlik değilse ya darbeyle, ya suikastle ya da entrikalarla egemen olduğundan kendinden öncekileri hain, beceriksiz, işbirlikçi falan ilan edip öncekinin bıraktığı her şeyi yakıp yıkar, tarihi kendisi ile başlatır.
Egemen olduğu yakın çevresinden ve geniş kitlelerden hep övücü sloganlar bekler. Yaşasın lider, biji serok, sana canımız kanımız feda, öl de ölelim, vur de vuralım, seslerini duyan lider de kibirlenip onlara yüksekten bakar.
45 Yıla yaklaşan politik yaşamımda hiçbir zaman BİJİ-YAŞASIN lider sloganı atmadım. Bu sloganı atmamamın önemli bir nedeni; içinden geldiğim hareket olan Rızgari/Ala Rızgari"ye öncülük eden arkadaşların biat etme kültürü ile ilgileri olmaması, ayrıca önlerine ideolojik inşa sürecini koyduklarından hiç BİJİ SEROK sloganını atmadım. Geçmişte içinde bulunduğum gruptan gurur duymamın bir nedeni de budur.
Orta-Doğu’da dinci kesime baktığımızda kendilerinin biat edeceği bir üst MERCİ kurumu olur. Bu ya bir halife, ya tarikat lideri, ya da Şeyh veya Seyit olabilir. Tartışılmaz bir liderdir verdiği her fetva ve emire itiraz edilemez. Sol örgütlere baktığımızda, genelde illegal örgütlendiğinden seçimle gelip seçimle giden liderler çok istisnadır. Birçoğu örgüt sanki babalarının malıymış gibi davranıp, üyelerin hiç bir tüzel haklarını koruyacak bir tüzük veya yönetmelik de olmadığından kendilerini; Şef, sekreter, önderlik kurumu, gibi adlandırıp kendisine biat edilmesini genelde isterler. Çoğu zaman örgüt kongrelerine bile katılmayı gereksiz bulup kongre’de alınan kararları; ben kabul etmiyorum der ve üzerini rahatça çizer, kendi kararlarını dikte ettirir. Birazcık karşı görüşte olanlar ise, başta hainlik olmak üzere her türlü suçlamayla karşı karşıya kalırlar.
Kürt örgütlenmelerinde de genelde bu böyledir. Bana göre atılması gereken birinci slogan; Biji Kurd û Kurdistan, ikinci Kürd ve Kürdistan ülkesini özgürleştirmeyi önüne koyan örgütlere Biji demek gerek. Üçüncü sırada ise bu örgütü belirli program dahilinde asgari ve azami hedefleri gerçekleştirecek önderlere biji denilmeli diye hep düşünürüm.
Kürd ulusal kurtuluş mücadelesi 150 yıldan fazladır devam etmekte ve bu mücadeleye önderlik edenler; ya vurularak ya da idam edilerek yaşamını kaybeden önderlere elbette biji diyerek anmak gerekmektedir. Yazımın konusu ise yaşayan liderlerle ilgilidir. Dört parça Kürdistan’daki mücadeleye baktığımızda, Güney Kürdistan devlet olma aşamasına gelmiş gerek kendi içinde, gerek se etrafını kuşatan ateş çemberini oluşturan dış güçlerle, uluslar arası ilişkilerdeki anti-Kürd çemberi kırmakla amansız bir mücadele içindeler.
Güney Kürdistan’da bu mücadeleyi omuzlayan Kak Mesut Barzani ve Mam Celal Talabani önderliğindeki mücadele, önlerine koydukları Kürdleri ve ülkesini bağımsızlığa götürmeleri, onları tüm Kürdler nezdinde farklı bir yere getirmiştir. Mam Celal geçenlerde vefat edince elbetteki ölümsüz Kürd liderleri arasında yerini almıştır.
Mesut Barzani ise; on dört yaşından beri Kürdistan dağlarında savaşan biridir. Kürt halkının Kurtuluşu mücadelesinde ne mülteciliği kabul etmiş ne de başka bir işgalci devlete sığınmış, yaşamı Kürdistan dağlarında geçmiştir. Sahip olduğu çizgide sonuna kadar durmuş, Kürdistan’ın kurtuluşu mücadelesinde asgari ve azami hedefleri iyi tesbit edip bugüne, bağımsız bir Kürdistan aşamasına getirmiştir.
Güney Kürdistan’da yapılan referandum ve bağımsızlık talebi, Kürdistan’ı işgal eden devletlerde panikleşmeyi getirmiş, bir an önce Güney’e geri adım attırmaları için her yolu deniyorlar. Uluslar arası ilişkileri ile de boğmak istiyorlar. Kak Mesut tüm bu olumsuz şartlara rağmen ulusu ile birlikte bu ateş çemberini kırmaya çalışıyor. Kürd tarihindeki yenilgilerin çoğu hep iç ihanetle, arkadan hançerlenmeyle olduğundan, Kak Mesut dış düşmanlarla olduğu gibi bağımsızlık önünde hala ikilem içinde olanlarla, çıkar ilişkilerini kaybetme korkusu taşıyanlarla da uğraşmaktadır.
Yaşamımda ilk kez bir Kürd liderine tüm kalbimle, beynimle söylüyorum:
BİJİ KÜRDİSTAN! BİJİ SEROK MESUT BARZANİ
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.