Bir Seçimin Anatomisi!
Türk devletinin erken seçim kararı; Türk devletin bir iç ve dış siyasete çözüm aramasıydı.
"Türk bekasını koruma"(!) adı altında Bölge'de Kurd ulusu ve Kurd ulus çıkarlarını, kazanımlarını hedef alan operasyon, şiddet ve işgal sürecinde erken seçim kararı aldı. Hem Kurdlere nefes dahi aldırtmak istemeyen, baskı ve zulüm cenderesini çalıştıran ve hem de Kurdlerden bu siyaseti desteklemek üzere oy talep eden bir süreç. Bu açıdan Kurd siyasi aklın ve Türk devlet siyasetinin karşılaştırmalı bir değerlendirmeyle Kurd ulus davasının eleştirisine ihtiyaç var.
Açık ve net olarak öncelikle şunu belirtelim:
HDP'nin üstlendiği misyon; çıkarlarını "Türk sömürgecileri ile işbirlikçiliğinde"(!) gören belli Kurd kesimlerin çıkar siyasetidir. Böyle bir siyaset, Kurdleri ve Kurdistan’ı Türk sömürgeci siyasetine angaje etme, Türk devletinin iç siyasetine Kurd ulusal kurtuluş dinamiklerini peşkeş çekme ve eritme siyasetidir.
HDP'nin Türk muhalefet kesimleri ile oluşturduğu açık ve zimnî ittfak, "Türkiyelileşme" hedeflerinde ortak müşterek operasyonun adım ve programı olduğunu kabul etmemiz lazım. Türk metropollerinden topladıkları ne oldukları belli Türk "sol" devletçi artıkları, Kurd dinamikleri ve Kurd enerjisiyle Türk meclisine taşıma aklı değerlendirmeye muhtaçtır. Türkiye'de 20 oy alma gücüne sahip olmayan bu Türk adaylarını Kurdlerin kanı ile Kurdistan'dan Kurd adayları olarak Türk meclisine taşıma cüreti, değerlendirmeye muhtaçtır.
HDP, Kurd oyları ile 67 miletvekili çıkarmış. Bu milletvekillerin 41'i Türk ve 26'sı Kurd diyebileceğimiz kesimlerden oluşuyor. Bütün oyları Kurdlerden alan, Kurd kanı ve canı üzerinde siyaset yürütmenin ve Türk devletine, "Türkiyelileşmek" adına pazarlamanın açık izahı olarak önümüzde duruyor!
Bizim ulusal bir politikaya sahip olmayışımız; beraberinde, bizim canımızı, cesetlerimizi ve gençlerimizin enerjisini pazarlayan sömürgeci devletle bütünleşme anlamında "Türkiyelileşme" hesaplarının çakıştığı nokta olarak önümüze çıkmaktadır.
HDP'yi bu programla meclise taşıyan akıl, devlet aklıdır. Çünkü Türk devleti bu siyasetle ancak Kurdleri başarılı bir "entegrasyon ve asimile programı"na tabi tutmakla, Kurdlerin devletten kopuşunu önleyebilirdi. Bu noktada kayda değer bir başarı görülüyor.
Açıkça söylüyorum: Türk devletin içte Kurdlere uyguladığı pres, Güney Kurdistan'daki bağımsızlık için referanduma karşı İran'la ortak tavrı ve Güney Batı Kurdistan'a çektiği operasyona rağmen; Recep Tayip Erdoğan ve partisinin Kurdlerden aldığı oy küçümsenmeyecek düzeydedir. Kurdistan'da hem cumhurbaşkanlığı ve hemde miletvekili bazında en düşük oy aldığı il ve en fazla oy aldığı il karşılaştırmasında %23 ile %44 arasındadır. Mutlaka Kurdler açısından bunun akademik laburatuarlarda bir analizi gerekiyor.
Cumhurbaşkanı adayı olarak Salahattin Demirtaş'ın aldığı oylar HDP'nin esas oylarıdır. Bu oylar da %8.99 civarındadır. Gösteriyor ki HDP'nin bütün mağduriyet ve baskıya maruz kalmasına rağmen, yürüttüğü politika gereği, oyları barajı aşmaya yetmiyor. Burda devlet aklı CHP kanalıyla devreye giriyor ve karşılıklı bir operasyonla HDP'nin süs olarak meclise taşınmasına karar veriliyor. Görülmeyen diğer yüz ise CHP adayı Muharem ince'ye Kurdistan'da (Tunceli hariç, çünkü bu il yıllardır CHP'nin oy alanı) çıkan oyların %5-7'sinin bu zimni muhabbetin sonucu olduğu görülmektedir. Aynı şekilde CHP'nin HDP'yi meclise taşıma bazında, milletvekili ve cumhurbaşkanlığı oyları arasındaki fark, bu zimni anlaşmayı doğrulamaktadır.
CHP'nin cumhurbaşkanlığı adayı Muharem İnce %30.64 oy alıyor. Ama partisi CHP %22.64 oy alıyor. Bu da gösteriyor ki fark bahsettiğim HDP'yi meclise taşıma amaçlı devlet operasyonu ile baraj aşıldı.
HDP'nin Kurdistan'daki oylarında ciddi bir düşüş var. Bu düşüş bazı illerde %10, bazı illerde %17-20'ye kadar çıkıyor. Elbette bunun sebebleri araştırılmalı ve sonuçlar çıkarılmalıdır. Bu sebeblerin başında "hendek savaşı, Türkiyelileşme siyaseti" ve Kurd ulusal davası ile ilişkisi, sadece Kurdlerden oy alma bazına indirgenmiş hali geliyor!
HDP'nin üstlendiği bu misyon ve programa karşı Kurdlerin alternatif bir ulusal siyaseti örgütleyememeleri ve alanlarda Kurd ulus davasını kitlelere anlatamama yokluğu, ulusal potansiyelin boyutunu gizlemiştir.
"Kurdistani Seçim İttfakı" diye oluşan beşli ittifak, bu misyonu üstleme cesaret ve programdan feragat etti. Bunun nedenleri de, parti çıkar ve propagandasından uzak değerlendirilmesi gerekiyor. Muhalefet olamamanın nedenleri, alanlarda kendi ulusal program hedeflerini ve neden ayrı bir blok olduklarını Kurd kitlelerine anlatamama nedeni açıkça, sesli bir şekilde ifade edilmeli.
Kabul etmek gerekir ki Kuzey Kurdistan’da bir Kurd ulusal politikanın ortaya çıkarılması nüvelerinden uzağız. "Türkiyelileşme" bazında bir siyasetin tabanı var ve “biz Türklerle et ve kemik gibiyiz, ayrılamayız”(!) diyerek; Kurd ve Kurdistan sorununu, bir ulus ve toprak sorunu olmaktan çıkaran, Türk devleti’nin “iktidar arızaları”na bağlayan “ortaklık talebi” bir devlet stratejisi olarak yürüyor. Bir çok Kurd siyasi şahsiyetleri, yazar, akademisyen ve parti bu bu stratejinin etki alanındadır.
Bu stratejinin reddi, Türk devletini Kurdistan’daki işgalci varlığının bütün kurum ve kuruluşları ile reddi siyasetinden geçmektedir. Bu nedenle, sömürgeci siyasetin Kurdistan’daki reddi, Türk devletinin, ordusu-polisi-paramiliter güçleri-mahkemesi-parlementosu-eğitim sisteminin reddi anlamına gelir. Kurdistan Ulusal kurtuluş Mücadelesi'nin stratejik hedefi bu olmak zorunda.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.