Bu yılın Kürdoloji Biliminin Türkiye’de bilimsel olarak Üniversitelerde özgürce uygulanma yılı olması dileğiyle !..
.
ABUZER BALÎ HAN
-Araştırmacı Yazar-
(-KÜRDOLOG-TÜRKOLOG)
Değerli dilciler! Bilim herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Genel Dil Bilimi ise dünya üniversitelerinde yıllardan beri okunan bir bilim dalı. 1960’lı yıllarda Ankara’da Türkoloji okurken Prof. Dr. Doğan Akasan’dan „Genel Dilbilimi“ derslerini de okuyorduk. Doğan Akasan Türkiye'de dilbilimin kurucusudur. Aksan, akademik kariyeri dışında ayrıca Türk Dil Kurumu'nda Dilbilim ve Dilbilgisi Kolu Başkanlığı gibi görevlerde de bulundu. O yıllar Kürt Dili ve Kürdoloji üzerinde baskıların olduğu yıllardı. Askeri Junta dönemlerinde çarşıda, pazarda Kürt köylülerin her konuştukları Kürtçe kalimenin başına 5 TL’nin ceza alındığı yıllar bile gerilerde bırakıldı…
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi -Türkoloji Bölümü
Türkoloji Bölümleri çok zor olan eğitim bölümleridir. Hele Kürt öğrenciler için ise daha da zordur. Bir kez ortaokulda başlanan yabancı dilin (İngilizce, Fransızca) yanı sıra Arapça, Farsça dillerine yazı ve alfabeleriyle sınav dersleri olarak öğrenmek lazım. Ben Türk Dili ve Edebiyatı Tarihi’ni okuduğum için Prof. Dr. Ahmet Temir’den Moğol alfabesi ile Moğolca’yı da sınav dili olarak okuyorduk. Oldukça yazması ve okuması zor olan bir dildi. Ahmet Temir, Türk dili ve Moğolca üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan bir Türkologdu. Orta Asya kökenli olan Ahmet Temir, Türk edebiyatı tarihçiliğinin bilimsel (ilmî) kurucusu ve Türkoloji sahasında yeni açtığı çalışmalarıyla tanır.
Kısacası Türkoloji Bölüm’ü saha çalışmalarını kapsayan yönüyle bir araştırmalar bölümü ve uzmanlık gerektiren bir bilim dalıdır!.. Türkçe’nin „Etimolojik Sözlüğü’nü 40 yıla yakın üzerinde çalışarak ancak tüm devlet imkanlarıyla 1999 yılında yayımlayan Prof. Dr. Hasan Eren ise 12 dili bilmekle tanınan bir dilciydi!.. Sözlüğünde „Kürd ve Kürdistan“ kelimelerinin etimolojik anlamlarını bulmak mümkün değildi. Halbuki derslerinde bu konuda kendisine sorular yöneten biriydim…
Türkiye’de Cumhuriyetten bu yana Kürdoloji üzerindeki ağır baskılar günümüzün hükümetleri tarafından nisbeten de olsa eskisi kadar katı değiller! Fakat anadilde eğitim Kürtler için halen uygulamaya geçmiş değil! Geçmiş dönemde dört yeni seçmeli dersten yeni derslerin verilmesi esasa bağlandığı halde, Kürtçe’nin de içinde olduğu bu seçmeli ders uygulamasında ne yazık ki Kürtçe yine uygulanmayarak sembolik halde kaldı!
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi 1935 yılında Atatürk’ün direktifleriyle kurulan Tarih Bölümü, Eskiçağ, Ortaçağ, Yeniçağ, Yakınçağ, Türkiye Cumhuriyeti ve Genel Türk Tarihi anabilim dallarından oluşmaktaydı. Zamanla bu bölümlere 19 bölüm altında 76 Anabilim, 5 Bilim Dalı ve 2 Anasanat dalının faaliyet gösterdiği ve 3'ü İngilizce olmak üzere 44 bağımsız bölümden oluşur. Eski ve konuşulmayan Sümerce, Hititçe, Latince gibi bölümlerin yanı sıra Kafkas Dilleri, eski Türkçe dil lehçelerinin yanı sıra yaşıyan dillerin çoğunun bölümleri var. Hatta Osmanlıca, Arapça ve Fars dillerine de ağırlık verilir. Atatürk bu kadar büyük bir fakültenin temellerini atarken Kürtçeyi ve Kürdolojiyi unutması mümkün değildi! Cumhuriyrtin Kurucu partisinin bilerek yaptığı bu inkarcı politikayı günümüzdeki hükümetlerin üniversitelerde açtırdığı Kürtçe Bölümlerini istenilen düzeyde olmasa da destekleyip, çoğaltmak ve istenilen hedefe ulaşmak artık kaçınılmaz hale gelmiştir…
Devletin kurnazca davranması, Kürt Dili ve Lehçelerini ayrı dillermiş gibi göstererek, Kürtlerin bu bölme oyununa gelmemeleri gerekir. Devlet bu oyuna gelen bazı adamlarını da ön plana getirerek amacına erişmek istiyor! Tüm yurtseverlerin bu konuda hassas olmaları da bir zorunluluk halini almaktadır!…
Geçmişten günümüze kadar yukarda sayılan nedenlerle bu hassas konuda Ertuğrul Günay’ın Kültür Bakanı olduğu dönemde 05.01.2009 tarihinde kendisine yazdığım bir dilekçede YÖK başkanının Kürt Dili ve Kültürü’nün korunup gelişmesi için Ankara ve İstanbul Üniversitelerinde Kürt Dili Bölümleri’nin açılacağını duyurmuştu. Bakana dilekçemde „Ankara’da Kürt Dili ve Kürdoloji Bölümü’nün temelinin atıldığı şu dönemde kurduğunuz bu yeni yapıya bir tuğla da ben koyabilirim, düşüncesiyle size bu başvuruda bulunuyorum! Uygun gördüğünüz taktirde yurtdışındaki görevimi bırakarak Ankara’da bu konunun uzmanı olarak Kürdolojinin yanı sıra büyük Kürtçe yapıtlardan oluşan modern bir de kütüphanenin oluşmasına katkı sunabilirim. Bu konuda gereğinin yapılmasını arz ederim!..“ diye özlüce bilgileri sunmuştum…
Dilekçemin bakana ulaştırıldığını sanmıyorum. Ulaştırılmış olsaydı, bakan nezaketen de olsa daha zaman müsait değildir, diye yanıt verebilirdi. Ayrıca resmi kuruluşlara yazılı baş vuruları devlet yanıt vermek zorundadır…
YÜKSEK ÖĞRENİM KURUMU (YÖK)
Daha sonraları 27.09.2011 tarihinde Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı’na (YÖK) gönderdiğim taahütlü dilekçemde „Ankara’da Kürdoloji Bölümü’nün açılması için göreve talip olduğumu birkaç kez yazdığım halde olumsuz da olsa yanıt alamadım. Devletin „Kürdoloji Bölümü“ için verdiği sözlerin arkasında durmadığına tanık oldum!
YÖK olarak kısaltılan Yüksek Öğretim Kurulu, Türk üniversiteleri için merkezî devlet denetim organıdır. Yükseköğretim Kurulu'nun görevleri de 1982 tarihli Türk Anayasası’nda belirtilmiştir. Nu kurul dekanları atar, rektörleri önerir, üniversite bütçelerini kontrol eder, müfredatı belirler ve öğrencilerin kabul prosedürüne karar verir…
Bu kurum ile Türkiye’de Kürtçe anadil eğitimi 1980’li yıllardan bu yana mümkün olmadı. Bundan sonra da olacağı yok gibi. Açılan Kürdoloji Bölümleri de kandırmaktan öteye gitmiyen aldatmaca bölümlerdir. Bölümlerden mezun olan Kürtçe anadil öğretmenlerine ise kadro vermiyen bir kuruluş olan YÖK’ten anadile çözüm meklemek artık bir hayal gibi! Biz Kürt dilcileri, Kürdolog olarak Kürtçe eğitimin ilkokuldan üniversiteye kadar olması için hayal da olsa devletin tüm kurumlarına başvurular yaptık! Hiç olmamaktansa bugün Mardin Artuklu Üniversitesi, Munzur Üniversitesi Dicle Üniversitesi ve Bingöl Üniversitelerinde Kürt dili bölümlerinde yüzlerce öğrenci öğrenim görüyor. Devletin mezun olan yüzlerce kişiye sırf Kürt oldukları için kadro vermemesi, Kürtlerin memur yapılmaması çabalarından başka bir şey değildir!..
Günümüzdeki devletin uyguladığı tüm bu gizli yasaklı uygulamalara rağmen, aşağda vereceğim bazı uygulamaları yeterli olmamakla birlikte birer kazanım sayıyorum. Örneğin: Mardin Artuklu Üniversitesi’nde rahmetli Kürt Teolog ve Dilbilimci Prof. Dr. Kadri Yıldırım’ın başkanlığında 2009 yılında kurulan ve Türkiye'nin ilk „Kürdoloji Enstitüsü“nün açılmasını küçümsememek gerekir. Bu kuruluş ile Kürt Dili ve Edebiyatı üzerindeki baskılar nispeten azalmış, yasaklı sahada artık bir kapı aralanmıştı. Hocayı sağ iken makamında ziyaret etmiş, kendisi de beni öğrencileriyle tanıştırmıştı! Bu durumu gördüğümde ne kadar da sevindiğimi tarif edemem!. Beraberimde üç cilt olarak hazırladığım „Ferhenga Kurdî-Tirkî Ya Ansîklopedîk“i de basımı için götürmüştüm. Hem hoca hem de öğrencileri bu çalışmaya çok sevinmişlerdi. Artuklu Üniversitesi’nin rektörü tutucu olduğundan dolayı bu çalışmanın üniversite yayınları arasında yayınlatmasına karşı çıkmıştı. Bu üniversitede rektörlük çalışmaları bilimden çok siyasete dayalı olduğu için rektör ile yardımcısı Prof. Dr. Kadri Yıldırım daha sonra üniversiteden istifa ederek ayrılmıştı.
Daha sonraları Tünceli Üniversitesi’nin adını Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde „Munzur Üniversitesi“ olarak değiştirilmesiyle ve Kürt Dili’ne önem verileceğini duyurmasını önemsemiştim. Bu dönemde Avrupa’da çıkan bir Türk gazetesi orta tam sayfası benimle yaptığı bir uzun röportajda:“Gündüzleri işçi çocuklarının eğitimiyle uğraşan öğretmen A. Balî geceleri de boyu yüksekliğindeki 17 Kürtçe kitabı yazarak zamanın çoğunu Kürdolojiye ayırmıştır!“ diye bahsetmişti. Bu övgülü yazıdan sonra Munzur Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Durmuş Boztuğ ve beraberindeki heyetlerle Berlin’de üç görüşmemiz oldu. Konu Munzur Üniversitesi’nde Kurmanci Lehçesi ile „Kürdoloji Bölümü“nün açılması idi.
Bu konunun cidiyetini Prof. Dr. Durmuş Boztuğ, 28 Kasım 2011 tarihinde Yeni Özgür Politika’da Kürtçe olarak açıkladığı „Divê Perwerdeya Kurdî fermî bibe! Divê bi Kurdî ji dibistana seretayî ders bên dayin û ji bo gihandina mamosteyan beşên nû bên vekirin!..“ Rektörün devlet adına yaptığı bu açıklamayı cidi bulmuştum. Ayni zamanda önemli bir konuya da değiniyordu. Rektörün gücü yetseydi „Kürdoloji Bölümü“nde Kürtçe anadil derslerini verecek olan eğitimciler yetirilecekti!..
Yapılan altı aylık ilişkide rektörün üzerimdeki devlet baskısının kaldırmaya gücü yetmemişti. Daha önceleri de Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminde de yurtdışı öğretmenlere çağrısı üzerine Türkiye’ye dönmüştüm. Dönmeden önce „Mahrumiyet bölgesindeki bir öğretmen okuluna tayinimin yapılması!“ diye Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğü’ne baş vurmuştum. Gelen yanıtta: „Yurda dönüşünüzde tayininiz uygundur!“ diye yanıt almıştım. Türkiyeye döndüğümde mahrumiyet bölgelerinde boş kadro yoktur!.. İsterseniz Eskişehir Yunus Emre veya Düziçi Öğretmen Olulu’na tayininizi yapabiliriz, denildi! Ben de Düziçi Öğretmen Okulu’nu tayinimi istemiştim. Tüm evrakları tamamlayıp verdim. „Bir ay sonra tayininiz adresinize bildirilecek“ denildi!. Bu süre zarfında tayin gelmeyince Ankara’ya geri dödüğümde yetkili müdür sizin bir başvurunuz yoktur, dedi! Sonra tanıdığım bir yetkili ile durumu konuştuk! O, arşive giderek kaldırılan dosyama elyazısı ile iliştirilen bir notta „ Öğretmen okullarına tayini sakıncalıdır!“ diye yazılmıştı! Yıllar sonrası „Kürdolojiye“ Dêrsim’de atılacak olan bir adımda rektör ve beraberindekiler bile üzerimdeki yasağı kaldıramamışlardı!…
Benim Kürdoloji tutkum daha eskiye dayanır. Hem Türkolog ve hem de Kürdolog oluşum benim için bir avantajdı. Zira her iki bilimi öğrenim olarak gören kişilerin de sayısı oldukça azdı. Kişisel olarak benim Kürdoloji Bölümü’nün açılması yönündeki Türkiye çalışmalarım ise biraz daha eskiye dayanır. Tanıdığım bir Kürt profesör bana telefon ederek Prof. Dr. Jemal Nebez’i de aramızda görmek üzere toplanalım dedi. Mamoste Nebez her denen şeye pek inanan biri değildi. Beni kırmayarak toplanacağımız yeri kendisi bildirdim. Bir araya geldiğimizde Köln’de başbakan ile görüşme ve Ankara’da Kürdoloji Bölümü’nü açma fikri Prof. Dr. Jemal Nebez’i ikna edememişti. İkinci bir buluşmayı önerdiğimde bir önceki toplantıya bizi çağıranı tanımadığını söyleyerek bu konuya ilgi duymamıştı. Mamoste Nebez, Türkleri ve Türkiye’yi birçoğumuzdan daha iyi tanıyordu!.. İşin cidiyetini bugünkü hükümetlerde beklemiyordu. Aslında ortam müsait olsaydı Türkiye’deki bir Kürdoloji kürsüsünde hem dil dersleri, hem de politik konularda seminerler verecekti! Değerli okuyucular! Belki birçoğunuz rahmetli Prof. Dr. Jemal Nebez’in adını bile işitmemişsiniz! Babası 1950’li yıllarda Süleymaniye Bölgesi Baş Müftüsü idi. Jemal Nebez çocuk yaşlarda tüm Kur’anı ezberliyecek kapasitede bir zekaya sahipmiş. Avrupa’da Revandüzlü Mir Muhammed Paşa (Paşayê Kor yê Revandûz) üzerinde doktora tezini vermişti. Tüm Kürt lehçelerini analiz edecek kadar büyük ve bence gelip geçen Kürdologların en büyüğü idi. Arapça ve Farsçayı İranistik İnstitüsü’nde Arap ve Fars lisan öğrencilerine dersler verecek kadar bir bilgiye sahipti. Almanca, İngilizce dillerini anadili kadar iyi bilen bir dilci idi. Türkçeyi bilmediğini söylediği halde kendisiyle yaptığım bir Kürtçe röportajı Türkçeye çevirdiğimde üç kez düzeltme yapacak kadar bilgiye sahip olduğunu gördüm. Bu kadar bildiğin bir dili neden bildiğin o kadar dil içinde saymıyorsunuz? Bana vcerdiği yanıt ilginçti:“Osmanlıcayı bilirim. Türkçe kelimelerin çoğu Osmanlıcadır. Geriye kalan kelimelerin çoğu Arapça, Farsça ve Kürtçeden alınmıştır. Batı dilleri ve Latince kelimeleri de Türkçeden çıkarırsanız geriye nekar Türkçe kalacağını artık siz söyleyin bana!“ diye beni yanıtlamıştı. Dünyaca tanınmş Kürdologlar arasında Aleksandr Auguste Jaba, Bazıl Nikitin, V.F. Minorski, Prof. Orbeli, Prof. Qanatê Kurdo, Prof. Heciyê Cindî, Avrupa’da Prof. Kamuran Bedirxan, Prof. Martin van Bruinessen, Dr. Kemal Fuad gibi birçok kişinin adını saymak mümkündür. Sadece Rusya’da 150’den fazla Kürtler ve Kürdoloji üzerine yapılan bilimsel doktora tezleri ile bu konunun hiç de azınsanmıyacak kadar araştırıldığını göstermektedir.
Munzur Üniversitesi’nde Kurmanci Lehçesi ile „Kürdoloji Bölümü“nün açılmasına rektörün ısrarları üzerine ilgim de artmıştı. Beni bekliyen zorluk ve tehlikeleri göze alarak Dêrsim’e dönmeye karar vermiştim. Devletin sakıncalılar listesindeki adımı belki rektörün özel çabası ile çıkarılır diye düşünmüştüm. Bu konuda Rektör son bir kez daha yanımda bir yere telefon ederek tayinin yapılmasını önerdiyse de karşı taraftan aldığı bilgi ile devletin aldatmacı politikasının sürdürüldüğüne bizat tanık olmuştum!..
Günümüzde ise halen Kürdoloji önündeki engeller kalkmış değil! Tasvip edilmiyen ve hükümet ile çalışmaları olan bazı Kürt partileri bu konudaki engelleri kaldırmaya çalışmaktalar! Bu gerçek bir. yaklaşım ise dilci olarak bunu desteklemek lazım. Zira tüm kazanımları birden almak mümkün değildir. Her kim ki kendini yurtsever görüyorsa, elini biraz da taşın altında tutmaları gerekir!..
Son günlerde YÖK’ün Dicle Kürdolojiye kadro vermemekle eski hatasında direndiğini göstermektedir. Bu direnme şekli ile Dicle Üniversitesi’nin Kürdoloji Bölümü’nde bu yıl da Kürtçe lisans bölümünün açılamayacağını göstermektedir!.. Bu tavır bölümün geleceğini tehlikeye sokmaktadır. Ayrıca zaten bölümde sadece bölüm başkanı bir akademisyen kadrosuyla çalışmaktadır. Daha önceleri Artuklu Kürdoloji Bölümü’nde mezun olan yüzlerce Kürt dili dersleri öğretmenlerinin de atanmadığını bu aksaklıklara eklersek, yetkilileri verdikleri sözlerde tutarlı olmalarını dileriz. Kısacası eskilerin deyimiyle Kürdoloji Bölümü „Bir Mühür, bir müdür!“ ile açılıp, idare edilecek bir bölüm değildir. ..
Ocak 2024
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.