Buldan, Tan, Dicle , Kandil görüşmeleriyle ilgili konuşuyorlar....
.
Rûpela Nû / Son günlerde “Çözüm Süreci” döneminde PKK ile görüşmeye Kandil’e kimler gitti? Fotoğraf karelerinde kimler yer aldı? kimler tarafından gönderildiler? ve çözüm süreci neden bitti? gibi sorular gündeme geldi. Konunun muhatabları ise bu soruları yanıt verip muhataplarını suçladı.
Dönemin HDP milletvekillerinden ve heyette yer alan Altan Tan, HDP Eş Genel Başkanı Buldan ve eski DTK Eş Genel Başkanı Hatip Dicle Değerlendirmelerde bulundular.
ALTAN TAN: DEVLETE AİT BİR KOSTERLE İMRALI'YA GİTTİK
Dönemin HDP milletvekillerinden ve heyette yer alan Altan Tan konuya ilişkin “Görüşmeleri MİT gözetiminde yaptık gündemdeki "Kandil fotoğraflarına" ilişkin açıklamalarda bulundu. Altan Tan, Abdullah Öcalan ile görüşmelerin MİT gözetiminde olduğunu belirterek, "Murat Karayılan, bu fotoğrafların onların arşivinde kalacağı söylendi. Biz daha Türkiye’ye giriş yapmadan fotoğrafların Türkiye ve Avrupa basınında yer alması bir skandaldır" dedi.
Tan, Abdullah Öcalan'ın Kandil' götürülmesi hakkında, şunları söyledi:
"O zaman iki önemli kuruluş vardı. Biri Milli İstihbarat Teşkilatı, öbürü de Kamu Güvenlik Müsteşarlığı. Bu yetkililerin gözetimi ve denetimi altında devlete ait bir kosterle İmralı'ya gittik. Ve yine devlet yetkililerinin izniyle ve görüşme esnasında Milli İstihbarat görevlisinin gözetiminde Abdullah Öcalan ile görüştük.
PERVİN BULDAN: HÜKÜMETİN ONAYIYLA KANDİL'E GİDİYORDUK
"Çözüm süreci başarıya ulaşırsa nelerin yapılacağına dair bizlere vaat edilenleri açıklamazsak namerdiz" ifadelerini kullanan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, İçişleri Bakanı Soylu'nun gösterdiği fotoğrafların hikayesini anlatarak "Erdoğan o süreçte ne olduğunu bildiği için keşke önce ona gösterseydin. Kendisi o süreci gayet iyi bilir" dedi.
Buldan, tüm görüşmeleri hükümetin bilgisi dahilinde gerçekleştirdiklerini ifade ederek şunları söyledi: “Biz, çözüm sürecini üç ayak üzerinden yürüttük. Birinci ayak İmralı’ydı, ikinci ayak Kandil’di üçüncü ayak Hükümet-Devlet kanadıydı. O süreçte İmralı’da Öcalan’la yaptığımız her görüşme, devletin ve hükümetin bilgisi ve onayı dâhilinde yapılmıştır. İmralı ziyaretinden sonra yine devlet ve hükümetin onayıyla bizler Kandil’e gidiyorduk. Kandil’de yapılan görüşmelerin sonuçlarını devlet ve hükümet heyetine döndüğümüzde aktarıyorduk. Devlet heyeti ise, bu bilgileri biz İmralı’ya gitmeden kendisi gidiyor, kendisi bu bilgileri götürüyor, Öcalan’la paylaşıyordu.”
Fotoğrafların kendileri tarafından çekilmediğini ileri süren Buldan “ O fotoğrafları Kandil’dekiler çekti. Bize diyorlar gidip boy boy fotoğraflar çektirmişler. Oraya gidince de İmralı’ya gidince de telefonlarımız yok. Fotoğraf çekebileceğimiz bir makine yok. Çekilen hiçbir fotoğrafı bizler çekmedik. Kandil'deki fotoğraflar bizler geldikten sonra basına yansıdı.” dedi
Buldan, Dolmabahçe Sarayında kimlerin nerde oturacağına Erdoğan’ın karar verdiğini hatırlatarak şöyle dedi: “ 'Başka bir fotoğraf var. İmralı’daki bu fotoğrafı kim çekti? Kim getirip bu fotoğrafı bize verdi? Soylu bunu açıklasın. Bir başka fotoğraf. Hükümet ve devlet yetkileriyle 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatının fotoğrafı. Bunu da biz çekmedik, yetkililer ve temsilen gelen insanlar çekti. Her 3 fotoğraf üzerinden bu çağrıyı İçişleri Bakanı’na sesleniyoruz. Bu 3 fotoğrafın amacı aynıydı kimler tarafından çekildiği belliydi. Dolmabahçe Mutabakatının yapıldığı gün ince bir detay var. O salonda kimin nerede oturacağını belirleyen bizzat Erdoğan’dır.”
HATİP DİCLE: OSLO’DA KARŞILIKLI İMZALAR ATILDI
Eski DTK Eş Genel Başkanı Hatip Dicle ise, 2008 yılından 2011 yılına kadar süren Oslo görüşmelerinin bitme sebeplerini açıkladı.
Dicle 9 Haziran 2011 tarihinde Erdoğan'ın "Eğer ben Öcalan'ın Türkiye'ye getirildiği tarihte başbakan olsaydım idam ederdim" sözlerinin bardağı taşıran son damla olduğunu belirtti.
Dicle görüşmelere ilişkin şöyle dedi:
"2008-2011 yılları arasında yeni bir Oslo süreci yaşandı. Bunlar gizli görüşmelerdi. Daha önce Filistin ve İsrail arasında gerçekleşmişti. İsviçre merkezli bir aracı kurum bunu koordine ediyordu. Bu koordineyi yapan aracı kurum Birleşmiş Milletler, İngiltere, Norveç ve İsviçre gibi devletlerin de desteğine sahipti.”
Dicle, Çözüm Süreci’nin nasıl başladığı ve bittiğine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Oslo'da gizli görüşmeler 3-4 Eylül 2008 yılında başladı. O dönem cezaevindeydim ama biliyordum dönemin MİT müsteşarı Emre Taner idi. Daha doğrusu Hakan Fidan görevlendirmişti. Ve Emre Taner kendisi de MİT'e bağlı görevinden Sayın Öcalan ile görüşmeye giderlerdi. Öcalan'dan da görüşlerini alıp, mektup alıp İmralı'dan Oslo'daki PKK heyetine getirirdi.
Dolayısıyla bu görüşmeler belirli aralıklarla üç yıl sürdü. Toplam 11 toplantı yapıldı. Bunların hepsi aracı devlet ve kurum tarafından teşvik edildi ve karşılıklı imzalatıldı. Her ikisinin de mutabakat metni vardı.
Bu görüşmeler tamamen gizliydi ama şimdi her şey açık tabi. O görüşmeler süreci 5 Temmuz 2011'e kadar devam etti. O dönemde 12 Haziran 2011 genel seçimlerinden 3-4 gün önce 9 Haziran 2011 tarihinde Erdoğan şunu dedi 'Eğer ben Öcalan'ın Türkiye'ye getirildiği tarihte başbakan olsaydım idam ederdim'. Bu bardağı taşıran son damla oldu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.