Çağlayan'dan habersiz hiçbir şey yapmadık!
Başta ABD, Türkiye, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere tüm dünya tarafından dikkatle takip edilen Reza Zarrab davası duruşmaların 2, 3 veya 4 hafta seri olarak devam etmesi bekleniyor.
Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın "ABD'yi dolandırmak için kumpas kurmak", "Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası'nı delmek için kumpas kurmak", "Bankacılık sisteminde sahtekarlık yapmak", "Bankacılık sisteminde sahtekarlık yapmak için kumpas kurmak", "Kara para aklamak" ve "Kara para aklamak için kumpas kurmak" gerekçeleriyle 50 yıla kadar hapis ve 2 milyon dolar para cezasıyla yargılandığı davada jürili duruşma ikinci kez görüldü.
Zarrab itiraflarında Aktifbank ve Halkbank ile bu hususta nasıl ortak çalıştıklarını, Mehmet Hakan Atilla'nın yaptırımlar konusundaki bilgisini, Egemen Bağış'ın kendisine yardımını ve Zafer Çağlayan'a verdiği yüzlerce milyon liralık rüşveti itiraf etmişti.
Reza Zarrab: Zafer Çağlayan'a 50 milyon avro rüşvet verdim
İlk günkü duruşmaya mahkum üniformasıyla gelen Reza Zarrab,ikinci duruşmaya, koyu bir ceket ve açık renk gömlekle geldi. Reza Zarrab, "Neden farklı kıyafet giyiyorsun?" sorusuna "Avukatlarım dün, sayın hakimin müsaadesiyle, farklı kıyafet giyebileceğimi söyledi. Ben de onların bana getirdiği kıyafetleri giydim." yanıtı verdi. Manhattan’da gözaltındayken tehdit edildiğini söyleyen Zarrab, bu sebeple FBI gözetimine alındığın söyledi.
Zarrab, sadece Türkiye üzeri değil, başka ülkeler aracılığıyla da ticaret yapılarak İran ambargosunu deldiğini itiraf etti. Bu ülkelerden biririn Hindistan olduğunu ekledi. Zarrab, İran Ulusal Petrol Şirketi (NIOC) ve Naftiran şirketi yetkilileriyle ve Bijan Alipour, Recai adlı İranlı şahıslarla yaptığı bir toplantıyı anlattı. Zarrab "Toplantıya Hindistan'dan işadamlarının da katıldı, Hindistan'da toplanan paraların Türkiye'ye nasıl aktarılacağının konuşulacağı konuşuldu." dedi. Zarrab bu bağlantıyı da dünküne benzer bir şema ile çizerek anlatmaya başladı.
O kadar çok rüşvet veriyordum ki bazen yanlış kişilere yanlış meblalar ödüyordum!
Ekonomi Eski Bakanı Zafer Çağlayan’a 45-50 milyon dolar civarında ödeme yaptığını daha kaydeden Zarrab, başka meblalarda ve başka para birimleriyle de kendisine yaptığı ödemeler dışında, Çağlayan’ın yapılan ticarete kendisini %50 kar ortağı yapmasını talep ettiğini söyledi. Zarrab, Çağlayan'a yaptığı ödemelerden birinin "kol saati" olarak sunulduğunu anlattı.
Savcının, "Halkbank'ta başkalarına Levent Balkan ya da Atilla gibi birine rüşvet verdin mi?" sorusuna Reza Zarrab, "Hayır, kesinlikle değil" yanıtı verdi.
Savcının "Neden?" sorusuna ise "Zaten ekonomideki bakana rüşvet vermeye başlamıştım." yanıtını verdi. Zarrab Atilla'nın rüşvet istemediğini de ekledi. Açıklanan kayıtlarda başka bir ödemede, 2 milyon Euro'luk tutarın karşısında "nakit" ifadesi ve Süleyman Aslan'ın isminin baş harflerinin olduğu ifade edildi. Reza Zarrab, çok fazla rüşvet ödediğini, kimi zaman ödemeyi yanlış kişilere veya yanlış tutarlarda yaptıklarını söyledi.
Zarrab, Zafer Çağlayan'a İran ticareti konusunda yüzde 50 ödeme yaptığını söyledi. Zarrab, "Bu kazançların toplamı hesaplanacaktı" ifadesini kullandı.
Aynı ticareti Çin üzerinden de yapmaya giriştiklerini fakat Çinlilerin para ticaretinin İran’la yapıldığını fark eder etmez ticareti durdurduklarını söyleyen Zarrab, savcının yönelttiği sorulara İran’la iş yaptığı için Çin’de sorun yaşadığını ve dönemin İçişleri bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler'den yardım istediğini söyledi. Barış Güler bu sırada Zarrab’a danışmanlık yapıyordu.
Zarrab, Barış Güler ile birebir görüşmeler yaptığını, telefonda konuştuğunu ve WhatsApp üzerinden mesajlaştığını aktardı.
Davayı yakından takip eden Reuters’ın haberine göre Zarrab, Muammer Güler’in Çin bankalarına referans mektubu yazması için oğlu Barış Güler’e 100 bin dolar verdiğini söyledi.
Başbakan Talimat verdi!
Zarrab, Ziraat Bankası ve Vakıfbank'ın da bu işlere dahil olmak istediğini iddia etti.
Reza Zarrab "Sayın Başbakan bu ticaretin başlatılması için onay ve talimat verdi. Demek istediğim, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Babacan bu ticareti yapmaya karar vermişti." dedi.
Zarrab, savcının "O zamanlar Başbakan kimdi?" sorusuna, yüksek bir sesle "Recep Tayyip Erdoğan" yanıtını verdi. (Savcının, siyasi arka plan hakkında jüriyi bilgilendirmek için bu soruyu sorduğu tahmin ediliyor.)
Davayı takip eden ABD'li gazeteci Pete Brush, Zarrab'ın Erdoğan'ın adını birkaç kez andığını ve sistemi onayladığını ima ettiğini aktardı. Sarraf, şemada gösterdiği Sermayeh Bank gibi birçok İran bankasının da Halkbank'ta hesapları olduğunu iddia etti.
‘Beni egale edeceklerinden korkuyordum’
Zarrab, Süleyman Aslan ve Halkbank ile olan ilişkilerinden ve İran'ın doğrudan ödeme yapma talebinden bahsetti. "İranlıların, bazı bankaları, ödemeleri doğrudan yapma konusunda ikna ederek beni aradan çıkarmasından endişeleniyordum" diyen Zarrab, böyle bir şeyin olmaması için de Süleyman Aslan ile birlikte çalıştıklarını belirtti.
‘Çağlayan’ın bilgisi dışında hiçbir şey yapmadık’
Zarrab "Süleyman Aslan, para istiyordu, Aslan'a rüşvet verebilmek için Zafer Çağlayan'dan onay almam gerekiyordu" dedi.
"Aslan'a sürekli uyarı geliyordu. Amerika'dan, ABD'nin İran'la ilgili işlemlerden duyduğu kaygılarla ilgili uyarılardı. Aslan'ın 'içim rahat değil' demesini 'para istiyor' şeklinde yorumladım ve bankadan çıkıp Abdullah Happani'yi aradım. 'Tıpkı Zafer Çağlayan gibi bu da para istiyor' dedim."
Zarrab daha sorna sağ kolu Abdullah Happani ile ilişkili olan Zafer Çağlayan'ın Süleyman Aslan'a para ödenmesi konusunda endişeli olduğunu iddia etti.
Zarrab, Çağlayan'ın zaman zaman, şirketine ait hesap ekstrelerini bizzat kontrol ettiğini iddia etti: "Çağlayan'ın bilgisi olmadan hiçbir şey yapmayacaktım. Zaten biz de Çağlayan'dan hiçbir şeyi gizlemedik. Onun bilgisi dışında hiçbir şey yapmadık"
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.