Cemal Süreya (Kürt Cemal) -III-
.
Abuzer Bali Han / Araştırmacı
Üçüncü Kürt Cemali, diğer iki Cemali’den biraz daha şanslıydı! O geç de olsa Kürtlüğünün farkına vararak, elin değirmenine su taşımaktan vaz geçmişti. Bu Cemali’nin de birbirinden ayrı birkaç evresi olmuştu. Cemali’nin en önemli evresi bir kez Dêrsim kırımını görüp yaşamasıydı. Sonra sürgün yıllarının verdiği eziklik ve değişkenlik buna eklendi! Kendi kökünden uzaklaşması, sonra tekrar özüne dönüşü O’nun en belirgin özellikleri arasında yer alıyordu! Bir kez O‘nun kendi varlığının farkına yeniden varması, başlı başına bir olay sayılırdı! Zira asimilasyon çarkına kapılanların bir daha özüne dönüşleri çok zordu. Bu değişim evresi ister istemez insanda özünden kaçmayı, egemen güce sırtını yaslanmayı yaratır! Bunların tümünü bu üçüncü Cemali’de bulmak mümkündü. Bu üçüncü Cemali „Cemalettin“ olarak 1931 yılında Pülümür’de doğmuştu. O dönemde Pülümür, Erzincan iline bağlı bir ilçe idi. Sonraları bir şair ve edebiyatçı olarak adı „Cemal Süreya“ olmadan önceki adı resmi kayıtlarda „Cemalettin Seber“ olarak geçer. Babasının adı Hüseyin ve annesinin adı ise Gülbeyaz’dı. Seber ailesi Zaza, Alevi ve Kürt kökenli idi. Babası hali vakti yerinde olan ve ticaret ile uğraşan biriydi. Dersim sürgünü başlayınca bu aile de sürgün olmaktan kurtulamadı. Kara vagonlara bindirilen halk ile birlikte onların şansına da Bilecik’te trenden indirilmek düşmüştü. Aile tek olarak Bilecik’te kalmak ve dışarı çıkmamak üzere kendilerine yasak getirilmişti. Trenden inen aile şaşkın bakışlarla istasyondaki Bileciklilere bakarak şaşkınlık içindeydiler.
Seber ailesi Bilecik’te yaşamaya başlar. Aile geldikleri yerin ne dilini ve ne de örf adetlerini bilmeden yaşamalarını sürdürürler. Küçük Cemalettin’in annesi Gülbeyaz Hanım gurbete bir türlü alışamaz! Bir süre sonra daha 23 yaşında iken kahrından ölür! Cemalettin öksüz kalınca, babası Cemalettin‘i İstanbul’a tanıdıklarının yanına göndermeye karar verir. O, İstanbul‘da ilkokula devam eder. Sonraları tekrar Bilecik’e dönerek ortaokulu okur. Ortaokuldan sonra Haydar Paşa Lisesi’nin yatılı sınavlarını kazanarak liseyi bitirir. Yüksek öğrenime başlamak üzere Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kayıtını yaparak maliye bölümünden mezun olur. Birçok iş değiştirerek yaşamını sürdürür.
Cemalettin Seber’i „Cemal Süreyya Seber“, sonra „Cemal Süreya“ gibi ad değişiklikler ile edebiyat dünyasında ünlenir. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okurkun yakın arkadaşı olan Diyarbakırlı şair Sezai Karakoç ile Kürtlüklerini unutma yarışındaydılar. Sezai Karakoç’un annesi de Pülümürlü oluşu nedeniyle her iki şairin bir ortak noktaları da vardı. Sonraları Cemal Süreya, kendi özüne dönüş yaparken, yakın çevresi artık kendisine „Kürt Cemali“ diye hitap ediyordu. O, bu yeni adından dolayı kendini tanıtırken de „Kürtlüğünü“ vurgulayarak kendisince bir aşama yaptığını vurgulamak istiyordu. Arkadaşı Sezai Karakoç ise bir gün bile Kürtlüğünü dile getirmeden dini tarikatlar peşinde tüm ömrünü bitirerek aramızdan ayrılmıştı!..
Cemalettin, „Kürt Cemali“ olmadan önce mahçup bir şair olarak kitleler arasında aslına sahip çıkmayan biri olarak tanındı. Kendisinin kendine olan güveni gerçek bir şair gibi değildi! O, aslına dönüş yaptığında, unuttuğu anadili olan Kürtçenin yerine Türkçe diliyle şiirlerini yazsa da O, kendini bir Kürt şairi olarak görüyordu. Bu nedenle de başı dik, alnı açık bir şair olarak hem Kürt, hem de Türk halklarını temsil eden bir şair olarak yaşadı. Askeri darbeler arasında bir Kürt şair olduğunu vurgulayarak yaşadı. Cemal Süreya’nın şiirlerinde faşizme ve askeri cuntalara karşı politik bir tavırı görmek ve bu direngen duruşunu günlük yaşantısına da yansıttığı görülür. Bu duruşunu 1980’li yıllarda cuntacı reisicumhur Kenan Evren’in sanatkarlar arasında Cemal Süreya’yı da davet ettiği halde, şair bu çağrıya uymamış, çağrıyı red etmişti. Yine Reisicumhur Turgut Özal’ı da darbe destekleyicisi olarak nitelendirmiş ve O’nunla arasına bir sınır koymuştu. Cemal Süreya (Kürt Cemali) faşizme ve gericiliğe karşı duruşunu şiirlerinin içeriğine de yansıtır.
İstanbul, Kadıköy’de oturduğu yıllarda kendini yeni birisine tanıtırken: “Kadıköy Kürdü” diye yıllarca gizlediği Kürtlüğünü haykırır gibi özgürdür. Sanki ağır bir yükten kurtulmuşcasına kendini serbest ve özgür his ediyordu!..
Cemal Süreya “Kürt Cemali” 9 Ocak 1990 tarihinde İstanbul’da geride birçok şiir ve düzyazı yapıtını geride bırakarak hayata gözlerini yumdu. Yazdığı şiir kitapları, basımını yaptığı düz yazı kitaplarıyla edebiyat dünyasında yeri az doldurulacak bir ad geride bıraktı. Bıraktığı başka bir kazanımı da „Şair Türk Cemal Süreya“ adına birde
„Şair Kürt Cemali'yi ilave ederek kendini unutulmayan şair ve edebiyatçılar arasına yazdırdı!..
Tıklayınız: Ankara’dan üç Kürt Cemali geçti! -1-
Tıklayınız: Kabadayılar Kralı Cemali Coşar (Kürt Cemali ) -2-
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.