Ceylanpınar’dan sonra Kars, AKP-MHP sınırı 'düşman'dan temizliyor… Kürtler ne yapmalı?
Ergun Babahan yazdı: Ceylanpınar’dan sonra Kars, AKP-MHP sınırı 'düşman'dan temizliyor… Kürtler ne yapmalı?
AKP-MHP Rejimi savaş politikası izleyeceği bölgede HDP’nin elinde belediye bırakmama kararlılığı gösteriyor. Suriye sınırında yaptığı hamleyi şimdi Ermenistan sınırında yapıyor. Ceylanpınar seçimlerini hileyle çalan rejim, şimdi Kars Belediyesi’ne her zamanki uydurma suçlamalarla kayyım atamaya hazırlanıyor. AKP-MHP’nin bu hamlesi, Ermenistan ile gerilimin olası bir ateşkesten sonra da devam edeceğine işaret ediyor.
Önce 2014’te ne olmuştuyu hatırlayalım Evrensel gazetesinin haberinden:
“Ceylanpınar’ın önceki dönem belediye başkanı ve bu seçimde de eş başkan adayı olan İsmail Arslan, gazetemize çarpıcı açıklamalar yaptı. Arslan, ‘Ceylanpınar’da ortaya çıkan durum AKP Hükümetinin Suriye’ye yönelik hesaplarıyla yakından ilgili. AKP’li Aday Menderes Atilla halkın değil, devletin tercihi’ dedi. Hükümetin Ceylanpınar’ı alarak Suriye hattındaki bölgelerde hâkim olmak istediğini söyleyen Arslan, daha önce el Nusra militanlarıyla fotoğrafları ortaya çıkan AKP’li Menderes Atilla’nın belediye başkanı olmasıyla ilçede karanlık bir dönem başlayacağını dile getirdi.
BDP’nin oyların yeniden sayılması talebinin İlçe Seçim Kurulu tarafından reddedilmesinin ardından İl Seçim Kurulu'na itiraz için Urfa’ya gittiği sırada telefonla konuştuğumuz İsmail Arslan, Ceylanpınar’da oynanan oyunun sonuçlarının tehlikeli olacağına dikkat çekti. Hükümetin Suriye savaşının ardından, cihatçı çetelere her türlü desteği verdiğini ve Suriye’ye ilişkin özel planlar yaptığını hatırlatarak, ‘Hükümetin bu politikası sürüyor’ dedi. BDP’li belediyenin o dönem, hükümetin Ceylanpınar üzerinden el Kaidecilerle kurduğu bağlara ve yapmak istediklerine muhalefet ettiğini ve zorluk çıkardığını söyleyen Arslan, ‘Bu nedenle de hükümet burada kendisine tamamen bağlı bir yönetim kurmak istiyor’ dedi.
Şimdi benzer hamleyi Kars’ta görüyoruz. Üzerinden altı yıl geçmiş Kobane olayları bahane edilerek Ayhan Bilgen gözaltına alınıyor; Bilgen’in “İstifa edeceğim” açıklamasının mürekkebi kurumadan yeni bir baskın düzenlenerek Eş Belediye Başkanı ve belediye meclis üyeleri önce gözaltına alınıyor ardından da görevden alınıyor.
“Kars’ta gözaltına alınan HDP Kars Belediye Eşbaşkanı Şevin Alaca ve diğer altı Belediye Meclis üyesi, 'örgüt üyesi' oldukları iddiasıyla görevden uzaklaştırıldı. Kars'ta yürütülen KCK soruşturması kapsamında gözaltına alınana Kars Belediyesi Eşbaşkanı Şevin Alaca, Muzzez Çağrıtekinci, Kaya Naki, Fahrettin Kaya, Ömer Albayrak, Kars İl Genel Meclis Üyesi Suat Bayhan, Kağızman İl Genel Meclis Üyesi Halil Kan, İçişleri Bakanlığı tarafından tedbiren geçici olarak görevlerinden uzaklaştırıldı.”
Kürde, oyuna, seçim hakkına, kendi beldesini kendi yönetme tercihine saygı duymayan ve milli güvenlik gerekçesiyle Kürt siyasi hareketini iğdiş etmeyi amaçlayan bu operasyonlara Türk muhalefeti de sessiz kalarak, sadece geçmiş olsun telefonu açarak destek veriyor. Demokrasi ittifakı savaş çığlıkları arasında yıkılıyor.
Kürtlere, muhaliflere, medya mensuplarına yönelik baskı ve yıldırma politikaları, yargının AKP-MHP rejimin operasyonel aracı haline gelmiş olması başta Avrupa Birliği olmak üzere Türkiye’nin demokratik ortaklarını rahatsız etmiyor. Bu tablo, baskı ve yıldırma politikasının pervasızca devam edeceğini, Türkiye’den yeni mülteciler gitmedikçe Batı’nın umurunda olmayacağını gösteriyor.
Türkiye muhalefeti, HDP’ye yapılanlara sessiz kalarak destek verirken kendi seçim haklarının da ellerinden alındığını görmezden geliyor. Türkiye, Belarus, Azerbaycan, Kırgızistan gibi diktatoryal ülkeler de olduğu gibi, seçim sonucu önceden ayarlanmış bir döneme giriyor ve muhalefet bugün “milli dava” adına sessiz kalarak bu sürece destek oluyor. Ortada görünen gerçek içeride ve dışarıdaki dosyaları her geçen gün kabaran Erdoğan’ın koltuğu seçimle asla bırakmayacağını gösteriyor. Şovenist söylemle bu dönemin altyapısını güçlendiriyor.
Ancak HDP’ye yönelik operasyonun gösterdiği bir başka gerçek daha var: Türkiye’nin savaş politikasından vazgeçmeyeceği, sadece Yukarı Karabağ’ı değil, doğrudan Ermenistan’ı hedef alan girişimlerde bulunabileceği. Ege’de geçici bir geri adım atan rejim, gerilim tırmandırmak için fırsat kollayacak ve Avrupa Birliği ile ucu açık bir çatışmaya girme riskini göze alabilecektir.
Amerika Birleşik Devletleri Ankara’da bu eğilimin farkında. Onun için Dışişleri Bakanı Pompeo, Yunanistan’ı ikinci kez ziyaret etti, Yunan Başbakanı’nın Girit’teki evinde ağırlandı. ABD Dışişleri Bakanı Girit’teki Suda ABD Deniz Üssü’nü de ziyaret etti. Bu arada, ABD’nin fiilen bir liman işlevi de gören, 230 metre uzunluktaki çok amaçlı dev yurtdışı sefer gemisi ‘USS Hershel Woody Williams’ın artık kalıcı olarak Girit’te demirleyeceğini açıkladı.
Amerika, Ankara’nın yok saydığı Girit ve Yunanistan ana karasında askerî varlığını artırarak önümüzdeki dönemde tırmanması beklenen Türkiye saldırganlığına karşı önlem alıyor. Diğer yandan başını Mısır’ın çektiği Doğu Akdeniz Gaz Forumu ise kurumsallaşarak askerî ortaklık dahil kalıcı bir yapı halini alıyor.
Türkiye, Enver Paşa zihniyetinin hâkim olduğu, içi boş bir İslamcı, milliyetçi bir söylemle Osmanlı’nın çöküş döneminde tanıklık ettiğimiz bir döneme girmiş bulunuyor. Ekonomisi iflas etmiş rejimin savaşa gitmekten başka çaresi yok...
Ergun Babahan/Ahval
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.