Davutoğlu'ndan Sedat Peker sorusu: Koruma veren siz değil miydiniz?
.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Sedat Peker'in AKP ile olan geçmişteki ilişkisine dikkat çekti.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu gündeme ilişkin kendisine yönlendirilen soruları yanıtladı. Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in açıklamalarını ve devamında AKP içerisinden verilen yanıtları değerlendiren Davutoğlu gelişmeleri ‘iktidar içi çatışma’ olarak değerlendirerek Peker’in AKP’ye destek için düzenlediği mitingleri ve koruma verildiğini hatırlattı.
‘DEVLET YENİ Mİ ÖĞRENDİ SUÇ ÖRGÜTÜ LİDERİ OLDUĞUNU?’
T24 yazarı Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtlayan ve Peker'in iktidarı hedef alan açıklamalarını değerlendiren Davutoğlu, daha önce de suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı'nın siyasilere yönelik tehditlerini hatırlatarak,, “Elit içi çatışmanın, iktidar içi çatışmanın çok vahim bir düze çıktığını gösteriyor. Daha önce Sedat Peker ile ilgili yere göğe sığmayan ifadeler kullanıp tweetler atanlar, Sedat Peker'in açık destek verdiği sayın Cumhurbaşkanı ve iktidar aktörleri, şimdi aralarında bir kavga başlamış, bu görülüyor. Gerçekten hukuki bir durum mu var? Eğer gerçekten bu bir suç örgütüyse niye daha önce herhangi bir işlem yapılmadı? Devlet yeni mi öğrendi suç örgütü lideri olduğunu? Eğer suç örgütü lideri değilse, daha önce referanduma destek için, Cumhurbaşkanlığına destek için neredeyse mitingler yaptı , Anadolu'da Ak Partililer tarafından karşılandı, iktidar tarafından karşılandı. Devlet koruma verdi. Bugün İçişleri Bakanı, suç örgütü tanımlamasıyla açıklama yapıyor. Peki daha önce devlet adına koruma veren siz değil miydiniz? Aynı bakan değil miydi?” diye sordu. Zamanlamaya dikkat çeken Davutoğlu, “Bu çeteler ne zaman çıkar, böyle yapılar ne zaman çıkar? Genellikle bir iktidar döneminin bittiğine ve bir rant paylaşımının sonuna gelindiği anlarda çıkar.
Eğer bu iddialar doğruysa mutlaka bir tahkikat ve araştırma yapılmalı. Eğer doğru değilse çıkıp söylenmeli bunlar. O zaman niye suç örgütü? Kırmızı bültenle aranıyor şu anda. Daha önce neredeyse kırmızı halılarla karşılanan insanlar, Anadolu'da gittikleri yerde siyasi lider gibi karşılanan ve iktidar tarafından koruma altında olanlar” şeklinde konuştu.
'PELİKANCILAR KÖTÜLÜK OBJESİNE DÖNÜŞTÜ'
Yine Peker’in açıklamalarıyla tekrardan gündeme gelen ‘Pelikancılar grubu’na değinen Davutoğlu; “Bir anlamda bir kötülük objesi haline dönüştü. Neden dönüştü? Çünkü meşru bir seçimden, meşru halk desteğiyle iş başına gelmiş ve ülkeyi de son derece iyi yöneten bir kadro bir başbakan. İyi yönetenin ölçüsü nedir ? Ben bıraktığımda üretici enflasyonu yüzde 2.85'ti yıllık. Şu anda yıllık yüzde 30-35 geldi. Dolar 2.80'di. Şimdi 9'a 10'a dayanıyor. Faiz yüzde 7'ydi. Şimdi yüzde 20'lerde zor tutuluyor. Tüketici enflasyonu yüzde 5.5-6'lardaydı şimdi yüzde 20'lerde tutulamıyor. Üretici enflasyonu zaten aldı başını gidiyor. Ülkede her şey normalken ve millet geleceğe ümitle bakarken eğer bir çete organize edilmiş ve meşru Başbakan'a karşı, yine iktidarın bir kanadı tarafından desteklenmiş ve şimdi kaçıp giden bakan da içinde olduğu bir yapıyla desteklenmiş ve öne çıkartılmışsa, o zaman arkasını durdurmak mümkün olmaz. İşte geldiği yer burası. O yapılanma bir gün devletin bütün unsurlarına, şeylerine çöreklenmeye kalkar. Bu FETÖ yöntemidir. FETÖ de bunu yaptı. Şimdi bu yapılar arasındaki çıkar çatışması, ittifakları da çatışmaları da koalisyonları da açık gizli çıkar ortaklıklarını da ortaya çıkarıyor” şeklinde konuştu.
Ruhsar Pekcan'ın Ticaret Bakanlığı döneminde kendi bakanlığına dezenfektan sattığının ortaya çıkmasına ilişkin ise Davutoğlu, “Bu bir siyasi etik ihlalidir, çok açık ve net. Eğer bu siyasi etik ihlali değilse, siyasi etik ihlalini birisi tanımlasın. İki açık bir şekilde soruşturulmalıdır. Hukuki bir mesele bu. Ticaret yapacaksa bu bakan, ticaret alanına kalmalı. Bakanlığı reddetmeliydi. Bakan olmuşsa bütün ticari irtibatları kopmalıydı. Bizim için burada hem siyasi etik ihlali var. Hem de mutlaka soruşturulması lazım. Araştırma Komisyonu değil, Meclis'te Soruşturma Komisyonu açılmalı. Yüce Divan dahil her türlü soruşturma kapısının açık olması lazım” ifadesini kullandı.
‘SEÇİM BİR ZARURET HALİNİ ALMIŞTIR’
Erken seçimin zorunluluk haline geldiğini söyleyen Davutoğlu, AKP ve MHP seçmenin de düşüncesinin bu yönde olduğunu öne sürerek, “Bir ülkenin üzerinde, ekonomisini hukukun üzerinde kara bulutlar dolaşmasını, çözümü seçimdir. Ve çözüm bu anlamda hem çözümdür hem rahmettir. Rahatlatır. O kara bulutlar kasvet haline gelirse ve seçim olmazsa yıldırım düşer yani ülkede gerilim olur. Seçim rahatlatır ülkeyi. Eğer iktidardakilerin hala meşru desteği varsa hodri meydan, çıkarlar ve rahatlarlar. Ve dönerler derler ki bize, ‘Bakın 128 milyarı sordunuz. Bakın ekonomiyi niye bu hale getirdin dediniz. Bakın hukuksuzluk... Ama halk bundan memnun. Dolayısıyla bana tekrar verdi mührü.’ O zaman bizde 'tamam' deriz. Hak bundan memnun. Saygı duyarız. Yok halk memnun değilse ve ülke gerçekten büyük bir krizdeyse, ki öyle, meşru bir şeyle bunun değiştirilmesi ve yenilenmesi iktidar için de bir şey oluşturur, yani bütün partiler için yeni hava oluşturur. Bu halk artık oksijeni daralmış bir odadaki canlı gibi hissediyor kendisini. Burada artık seçim bir zaruret halini almıştır. Herkesin rahatsız olduğu bir yerde şifa ilaç çözüm seçimdir” şeklinde konuştu.
‘KANAL İSTANBUL BİR CİNAYETTİR’
Kanal İstanbul projesini ise “cinayet” olarak nitelendiren Davutoğlu, “Kanal İstanbul, İstanbul'a karşı işlenen bir cinayettir. İstanbul'un ekolojisine karşı işlenen bir cinayettir. Marmara Denizi'ne karşı işlenen bir cinayettir” dedi. Kanal İstanbul'un aynı zamanda İstanbul'un stratejik güvenliğini de tehdit ettiğini vurgulayan Davutoğlu, başbakanlığı döneminde projenin risklerini Cumhurbaşkanı Erdoğan'a anlattığını ve projeye karşı çıktığını söyledi. Davutoğlu, “Bu bir cinayettir ve sonuna kadar buna direneceğiz. Bunun olmaması için her şeyi yapacağız” ifadesini kullandı.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.