Dengbêj aşığı Fransız sanatçı: Eleonore Fourniau
Sosyal medyada yayımladığı Kürtçe klipleriyle tanınan Fransız müzisyen Eleonore Fourniau, dengbêjlerden çok etkilendiğini söyleyerek, “Genel olarak Serhatlı sesler beni çok etkiliyor, özellikle Alevi-Kürt deyişlerini çok beğeniyorum” ifadelerini kullandı.
Fransız müzisyen Eleonore Fourniau, tarih öğretmenliği eğitiminin ardından Türkiye’ye giderek eğitimini burada sürdürdü.
İstanbul’da Kürt öğrencileriyle tanışıklığının ardından Kürtçe müziğe ilgi duymaya başlayan Fourniau; Şakiro ve Mihemed Arif Cizrewi gibi dengbêjlerin kendisini çok etkilediğini belirtiyor.
Ayrıca, Maraş yöresine ait Alevi-Kurmanci deyişlerini seslendirmeyi sevdiğini de sözlerine ekleyen Fourniau, Kürt müziğiyle tanışıklığını, İstanbul’da yaşadıklarını ve Hakkâri’de tanık olduğu bir diyaloğu K24’e anlattı.
K24’ün soruları ve Eleonore Fourniau’nun yanıtları…
Kürt müziğine ilginiz nasıl başladı?
Bu soruya cevap vermek zor. İlk önce Türk müziğini ve sazı öğrenmek istiyordum ve bunun için 2010’da İstanbul’a gitmeye karar verdim. İstanbul’da özel dersler aldım, konservatuara misafir öğrenci olarak katıldım. Son 2 yıl Erdal Erzincan’ın saz okuluna gittim.
Konservatuarda edindiğim arkadaşların çoğu Kürt’tü ve onlardan Çağrı Koç ve Mehmet Salih İnan’la Esman grubunu kurduk. Böylece Kürt müziğiyle ilgilenmeye başladım.
Sizi çok etkileyen bir müzisyen veya Kürtçe eser var mı?
Dengbêjler beni çok etkiliyor, özellikle dengbêj Şakiro ve Mihemed Arif Cizrewi. Genel olarak Serhatlı seslerden de çok etkileniyorum; yöre olarak da Maraş ve Koçgiri yöresine ait Alevi-Kurmanci deyişlerini seslendirmeyi seviyorum.
Kürtçenin ağır eserlerini seslendiriyorsunuz. Bu, ilk başlarda sizin için zor oldu mu?
Tabii ki çok zor oldu. Hâlâ da öyle.
Ayrıca Türk Halk Müziği gibi eserlerin sözlerini yakalamak kolay değil. Bir eseri öğrenmek istediğimde, sözleri yazmak ya da hâkim birisine yazdırmak çok zahmetli. Şu an Fransa’dayım ve çoğu zaman yeni eserleri tek başıma öğrenmeye çalışıyorum. Tabii bu, beni biraz sınırlandırıyor.
Kürtçe ve Kürt müziği üzerinde yıllardan beridir bir baskı söz konusu. Kürtçe şarkı söylemek sizi hiç tedirgin etmedi mi?
2010’da Türkiye’ye gelmiştim. O dönem “Çözüm Süreci” idi ve yasaklar kalkmıştı. Kürtçe kurslar açılıyordu, müzik dinleniyordu. O yüzden, bahsettiğiniz baskıyı bizzat yaşamadım. Arkadaşlarımdan, Alevi ve Kürtler’in yakın zamana kadar baskı altında olduklarını dinliyordum.
Kısacası, Türkiye’de önyargılara rağmen hiç tedirgin olmadım. Ama çok ilginç ki yurt dışında baskı yaşadım. Mesela Fransa’da ve Fas’ta bana, “Yaşanan gelişmelerden dolayı Kürtçe şarkı söylemezseniz iyi olur” denildi. Fransız bir sanatçı olarak Kürtçe diline uygulanan baskıyı hissettim ve çok bozuldum. İnatla, Kürtçe söylemeye devam ettim; bunu bir daha yaşamamak için hangi dilde şarkı söyleyeceğime karar veren TV ve radyo programlarına gitmemeye çalışıyorum.
Söylediğiniz şarkılar ve klipleriniz birçok kişi tarafından izleniliyor ve sosyal medyada paylaşılıyor. Hurdy-gurdy ile Kürt müziğini harmanladığınız klipler çok beğenilen videolar arasında. Bu ilgi karşısında ne hissediyorsunuz?
Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Xezal Xezal şarkısını öğrenmeye başladım. Bir gün canım çok sıkkındı ve kendi kendime “artık bir video yap” dedim Xezal Xezal’ı söyledim.
Videoyu sosyal medyada yayımladıktan sonra İstanbul’a gitmiştim, bu sürede tepkileri takip edememiştim. Arkadaşlarımın bana gönderdiği paylaşımlar sayesinde gelen tepkilerden haberdar olmuştum. Hepsi çok güzel mesajlardı. Bu duruma hem çok sevinmiş, hem de çok şaşırmıştım. Yıllarca verdiğim emeğimin karşısını aldığımı hissettim.
Tanık olduğunuz bir tepki var mıydı?
Van’da, arkadaşımla birlikte bizi üniversiteye götüren bir kişi, arabada Kürtçe bir şarkı açtı ve sonra dedi ki “Siz dengbêj söyleyen Fransız kızı tanıyor musunuz?” Biz de kendisine “O kız şu an bu arabada” dedik. Arabayı kullanan kişi bana, “Şu anda Yüksekova’da herkes seni dinliyor” deyince çok sevinmiştim. Müziğim ta bu topraklara kadar gelmişti…
Anadolu müziği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Anadolu’nun kültürü ve tarihi çok zengin. Anadolu müziği de doğal olarak bu zenginliği yansıtıyor. Farklı halkların birarada yaşaması ve farklı yörelere ait seslerin olması her zaman ilgimi çekiyor. O yüzden sadece Kurmanci değil, Zazaki, Lazca, Ermenice şarkıları da öğrenmeye çalışıyorum.
Ama bu zenginliğe karşı tek tipleşme mantığı uygulanıyor, dolayısıyla bu durum müziğe de yansıyor. İnsanlar yavaş yavaş atalarının dilleriyle beraber kültürlerini de unutuyor.
Türk halk müziği resmi olarak ne yazık ki bu dilleri kenarda bırakarak inşa edildi. Hatta birçok halk eseri, Türkçeye çevrilip böyle piyasaya çıktı. Eğer kimse müziğine sahip çıkmazsa, bu diller ve bu müzik yakın zamanda kaybolacak.
Aileniz ve Fransa’daki arkadaşlarınızdan nasıl tepkiler aldınız?
Ailemde Doğu ülkelerine ve Türkiye’ye karşı ilgi var. Annem ve babam Orta Asya üzerinde araştırma görevlileri. Ailemle birlikte 11-14 yaşları arasında Özbekistan’da yaşamıştım. Fakat orada Özbekçe değil, Rusçayı öğrenmiştim. Annemle babam 80’lerde ve teyzem 2000’lerde birkaç yıl Türkiye’de yaşamıştı. Teyzem Alevi Kürtler’i hakkında doktora yapıyordu, o yüzden bu konu bana yabancı değildi.
Bir de benim babamın ataların dili Fransızca değil, Oksitan dilini konuşuyordu (güney Fransa’da konuşulan dil) ve o yüzden azınlıklar ve baskı altında olan diller doğal olarak ilgimi çekiyordu.
Dolayısıyla arkadaşlarım ve ailem benimle gurur duyuyor. Aslında çok fazla değişen bir şey olmadı. Mesela erkek kardeşim Newroz’da bana gitarla eşlik etti ve o günkü kalabalık ve coşkuya çok sevinmişti.
ELEONORE FOURNIAU / PORTRE
Eleonore Fourniau 1987'de Paris’te doğdu. 3 yıl Özbekistan’da yaşadı. Piyano eğitimi aldı ve tarih okudu. 2010’da, tarih öğretmenliğinden mezun olduktan sonra İstanbul’a yerleşti ve orada 6 yıl yaşadı.
Anadolu müziği üzerine yoğunlaştı, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde 2,5 yıl misafir öğrenci olarak eğitimini sürdürdü. Erdal Erzincan’ın saz kursunda eğitim gördü ve hurdy-gurdy adlı enstrümanıyla birtakım projelere katıldı.
2016’da Muğla’da Uluslararası zurna festivaline konuk oldu. Kürt müziği ve kültürüne merakından dolayı ders aldı (Dengbêj Xalide ve Gülseven Medar’dan) ve Kurmanci kursuna gitti.
2016’da Fransa’ya döndü ve hem solo olarak, hem çeşitli müzisyenler ile (Mikail Aslan, Birol Topaloğlu, Sylvain Barou, Efrén Lopez ve s.) sahne alıyor.
Samaïa, Telli Turnalar gibi kendi projelerini de yürütüyor.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.