Dersimli Ozan Delil Hıdır: Katliamdan önce köyde mutluluk vardı, şimdi ise sadece keder
.
Küçükken Hızır orucunda evlerine gelen ozanın tenbur çalmasından çok etkilendiğini ve ondan sonra tenburu gizli gizli çaldığını söyleyen Dersimli ozan Delil Hıdır, “Tenbur cemlerimizde, cemaatlerimizde, zikirlerimizde çok önemli bir yer tutar. Gözümüzde kadir ve kıymeti çok yüksektir” dedi. Munzur suyunun kutsal olduğunu vurgulayan Hıdır, Dersim Katliamı’nın büyük acılar bıraktığını dile getirdi.
1955 yılında Dersim’in Hozat ilçesinin Mezra Sure (Kızıl Mezra) köyünde doğdu. 1980 yılındaki askeri darbeden sonra 1982 yılında Türkiye’deki siyasi baskı ortamından dolayı Dersim’den Avusturya’ya göç etti.
Delil Hıdır, Avusturya’ya gittikten sonra da ana dil ve kültür çalışmalarında çalışmalarına devam etti. Avusturya’da ‘Kengere Werê Wayê, Çemo Gaxand’, ‘Mekan Û Tılsım’ müzik albümleri ve ‘Kendi Diline Sığmayan Tarih’ adlı bir otobiyografik kitabı yayımlandı.
Dersimli ozan Delil Hıdır ile Munzur’un kendisi için anlamı, 1938 Dersim Katliamı’nda yaşadıklarını ve tenburun önemine dair sohbet ettik.
“SUYUN BEREKETİNE DUA EDERİZ”
Munzur Nehri’nde geçmişte büyüklerinin ikrarlaştığını belirten Delil Hıdır, “Ancak günümüzde ne ikrar kaldı ne de yemin kaldı. Bizim meselemiz oldukça büyük bir mesele. Ya Xızır, kötülüğü çocuklarımızdan, yurdumuzdan uzak tut. Denizin üzerindeki Xızır, bize sağlık getir diye dua ederiz. Ben Munzur’da elimi ve yüzümü yıkadım ama suyun içine tükürmedim. Bizim itikatimizde suya tükürmek caiz değildir. Munzur suyu üzerinde dua edip çıra yakıyoruz. İnsanlarımız da kutsal gördüğümüz suya tükürmemelidir. Hangi nehir olursa olsun tükürmemeliyiz. Zira bize can veren ve bizi sağlıklı kılan sudur. Buğday tohumu su sayesinde filizlenir sonra yeşillenir ve büyür. Buğdaydan un yapılır, undan hamur yoğrulur ve ekmek yapılır. Ekmek gelir bizim soframıza ve bizi doyurur. Ekmeği yediğimizde dua ederiz ama aslında suyun bereketine dua ederiz” diye belirtti.
“TENBUR BİZDE ÇOK ÖNEMLİDİR”
Tenbur ile tanışma hikâyesini anlatan Delil Hıdır şunları dile getirdi:
“Bazıları ben tenburu 10 yaşındayken tanıdım diye söylerler, benim de buna benzer bir hikayem var. Benim babam da ozandı, adı Mursayê Milî’ydi. Biz Bahtiyaran aşiretindeniz. Hem Kurmanci hem Kırmancki lehçelerinde konuşurduk. Babam şair ve ozan olduğu için üzerimde etkisi büyüktür. Ben 10-11 yaşlarındayken evimize başka bir ozan gelirdi. Tabi evimizi çok sayıda ozan ziyaret ederdi ama içlerinden birinin yeri ayrıydı. Ovacık’tan gelirdi adı Hesê Qajî’ydi. Xızır orucunda bizim eve gelmişti babamla birlikte bir divan kurmuşlardı tenbur çalıyorlardı. Bu olay beni çok etkilemişti. Orada tenburu daha iyi tanımıştım. Eskiden biz büyüklerimizin yanında tenbur çalamazdık. Temburu gizli gizli çalardım. Bir gün babam beni gördü ve neyse ki bana destur verdi. Destur almadan bir büyüğün yanında tenbur çalmak mümkün değildi. Tenbur cemlerimizde, cemaatlerimizde, zikirlerimizde çok önemli bir yer tutar. Gözümüzde kadir ve kıymeti çok yüksektir. Kürt destanları da bizde önemliydi. Mesela Memê Alan veya Mem û Zîn gibi. Babam Mem û Zîn’i tenbur eşliğinde Kurmanci söylerdi. Yine Siyabend û Xecê de büyük önem taşırdı, babam onu da söylerdi. Bir de Cembeli Bey vardı, işte biz böyle büyüdük.”
“1938 YILINDA DERSİM’İN HER YERİNDE KATLİAM YAŞANDI”
1938 yılında Dersim’in her yerinde olduğu gibi kendi köylerinde de katliamın yaşandığını ifade eden Delil Hıdır, “Çocuklarımıza yaşanan acıları pek anlatmazdık. Eskiden dedelerim köyde bizim evimizin alt katında kalıyorlarmış, o evin tavanındaki direkler siyahtı. Babam ara ara eve gider, ağıtlar yakardı. Bizi gördüğünde hemen kendini toplar, “ne oldu, niye geldiniz” derdi. Duygularını saklardı. Biz sonradan anladık, 1938’de bizim köyden 165 kişiyi toplayıp Sırtikan diyarına götürmüş ve orada katletmişlerdir. Tabi içinde çocuk ve kadınlar da var. Babam o katliamdan yaralı olarak kurtuluyor. Akrabalarımdan çok kişi katledildi. İşte biz bu süreçten geliyoruz. Kökenimizde böyle acılar var. Bu yüzden güldüğümüzde hem tebessüm hem de keder birlikte yansıyor. Dersim Katliamı’ndan önce köyde aşk, keyif, sağlık, mutluluk, hikâyeler ve masallar vardı. Katliamdan sonra artık o coğrafyaya keder işledi. Bu acılı dünyaya nasıl gelmişiz bilmiyorum. Hala da böyle bir dünya söz konusu” diye konuştu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.