Dêsim kimin yurdu
Yazarlık zor bir iş. Daha başlarken ciddi bir denetim başlıyor. Bir zamanlar yazınızı göndermeniz yetiyordu. Kendinizin tespit ettiği bir isim yoksa, gazete veya dergi editörü dilediği bir isim belirler, yazınızı o adla yayınlardı. Yazarın kendi adını kullanması önünde bir engel olmamasına karşın, şartlar nedeniyle esas olan müstear isim kullanmaktı.
Şimdi durum tersine dönmüş: esas olan kendi adını kullanmaktır. Müstear isim kullanmak neredeyse ‘ayıp’. Bu da yetmiyor. Bir de kendi fotoğrafınızı göndermeniz gerekiyor. Eskisi de olmuyor. Acar olmasını istiyorlar. Mümkünse en son çekilen türünden!
Neyse, bu meseleyi çözdük sayılır. Uzun yıllar öncesine dayanmasına karşın son gönderdiğim fotoğraf yetkili arkadaşlar tarafından kabul edildi. Zaten daha yenisini de gönderme imkânım yok. Kabul görsün ya da görmesin, elde olan bu.
Fakat kimi meseleler var ki bu kadar kolay çözüm bulunmuyor. Dêsîm meselesi gibi. Söz etsen bir türlü etmesen bir başka türlü…
Hatırlanacağı üzere, Tunceli Belediye Meclisi aldığı bir kararla ‘Tunceli Belediyesi’ adını ‘Dersim Belediyesi’ olarak değiştirdi. ‘Dersim Belediyesi’ olarak bir de tabela yapıp asıldı. Son karar makamı Tunceli Valiliği, Erzincan İdare Mahkemesi kararına dayanarak tabelayı söktürdü. Tunceli Belediyesi tabelası eski yerini aldı.
Bütün bu süreç boyunca benim dikkatimi çeken şu oldu: Türkiye’de hemen bütün kesimler kendi görüşlerini açıkladılar. Mecliste de konu gündeme geldi. Adı lazım değil MHP Milletvekillerinden biri kürsüye çıktı, atalarını aratmayan bir konuşma yaptı. Özetle, “geçmişte yaptık yine yaparız” dedi. Bu klasik faşist kafanın yanında devreye giren yeni faşist hareket Vatan Partisi ve mensubu kimi kişiler, dolaylı yollardan aynı şeyi söylediler. “Şehir ve yer isimleri genellikle büyük altüst oluşlardan sonra değişir. Dünyaya baktığımızda bunu görürüz. Tunceli ismi de büyük bir devrimin eseridir. Siz de değiştirmek isteyebilirsiniz fakat bu bir hayli zahmetli olacak.”
Tunceli Belediye Başkana Fatih Mehmet Maçoğlu’nun mensubu olduğu TKP (Türkiye Komünist Partisi) de bir açıklama yaptı. ‘Yersiz’ olduğunu söyledi.
Kısacası, hemen herkes bir açıklama yaptı. Açıklama yapmayanlar ise kendilerine ‘Kürdistani Parti’ diyenler oldu. Gerçekten ilginç bir durum. Şu günlerde haklarında ‘temelli kapatma’ davası açılmış PAK ve PSK birçok ‘misyonu’ ziyaret ettiler. Bu konudan hiç söz etmediler. Diğerleri de aynı şekilde davrandılar. PDK-T, PDK-B, KKP, Azadi Hareketi, Hakpar vb. Bunların hiçbiri ne Tunceli Belediye Meclisi’nin aldığı karar hakkında ne de Valiliğin karşı hareketi hakkında bir açıklama yaptılar. Mecliste açıkça yeni bir Dêsîm kıyımından söz eden MHP milletvekilinin meydan okuyuşunu duymadılar bile.
Açıkçası, bu sessizliği olumlu yönde yorumladım. “Galiba birlikte, derli toplu bir açıklama yapacaklar” diye düşündüm. Ne gezer! Geçen hafta, Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) Kadıköy rıhtımda konuyla alakalı kitlesel bir açıklama yaptı. Bu açıklamayı destekleyenlere baktım. Şunlardan oluşuyordu: Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri (PSAKD), Dersim Araştırma Merkezi (DAM), Doğu-Güneydoğu Dernekler Platformu (DGD), Divriği Kültür Derneği, Karakoçan Dernekler Federasyonu, Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), Munzur Çevre Derneği, SMF, HDP, PARTİZAN, ESP, ÖDP, EMEP, TİP, SYKP…
Durum net! Bu listede sadece kendilerine ‘Kürdistanî’ diyen parti ve örgütler yoktu. Birilerinin tabiriyle bütün ‘Kemalistler’ oradaydı. Talepleri ortaktı. Dêsîm adının iadesini istiyorlardı. Tabi Dêsîm adına göre yapılması gerekenlere de işaret ediyorlardı. Bütün bunlardan habersiz olanlar ise Dêsîm’i Kürdistan’ın ayrılmaz bir parçası olarak gören ‘Kürdistanî’ teşekküllerdi. Sizce bunda bir gariplik yok mu? 04.06.2019