'Devlet inkar ve asimlasiyon politikasi ile 1990’ların gerisine gittmiştir'
21 Şubat Dünya Anadili Günü nedeni ile Diyarbekir de 5 sivil örgüt ortak bildiri yayınladı
BASINA VE KAMUOYUNA
21 Şubat Dünya Anadili Günü’ne Dair Ortak Basın Metni
1996 yılında kabul edilen Dil Hakları Evrensel Bildirgesi, insan haklarına dair en temel metin olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne atıfta bulunarak, “bütün halkların eşit dil haklarına sahip olduğunu”, “herkesin kamusal alan içindeki tüm faaliyetlerini kendi anadilinde yürütme hakkına sahip olduğunu” ve “tüm halkların üzerinde yaşadıkları toprak parçası içerisinde kendi anadillerini resmi olarak kullanma hakkına sahip olduğunu” belirtir. Ancak gerek ülkelerin yasalarında gerekse de uygulamalarında dil haklarına riayet edilmediği ve birçok dilin bilinçli bir şekilde yok edildiği veya unutulmaya terk edildiği bilinmektedir. UNESCO, tüm dünyada dilsel farkındalığı arttırmak, hükümetlerin dil haklarına saygılı olmalarını teşvik etmek ve dilsel çeşitliliği korumak amacıya 21 Şubat gününü 1999 yılından beri, Dünya Anadil Günü olarak ilan etmiştir. Bilindiği gibi, 1952 yılının 21 Şubat gününde, o zaman Pakistan işgalinde olan Bengal topraklarında Bengal dilinin yasaklanmış olmasını protesto eden üniversite öğrencilerine Pakistan polisi tarafından ateş edilmiş ve bu olayda birçok öğrenci hayatını kaybetmişti. Sonraki günlerde devam eden olaylar, yaşam hakkı başta olmak üzere birçok temel insan hakkı ihlali meydana gelmişti.
UNESCO, bu olaylarda hayatını kaybeden insanların anısına ve hiçbir ülkede bu tür olayların olmaması için söz konusu tarihi evrenselleştirmiştir.
1950’lerden beri tüm dünyada ciddi bir dil hakları mücadelesi yürütülmüş ve eskisine oranla birçok dil resmi olarak tanınmış ve daha iyi duruma gelebilmiştir.
Türkiye'de anadilde eğitim hakkı ve Kürtçenin kamu hizmetlerinde kullanımı konusunda verilen siyasi ve hukuki mücadeleler sonucunda Kürtçe bir dil olarak kabul görmüş ancak Kürtçenin resmi olarak kabul edilmesi, kamu hizmetlerinde kullanılması bakımından toplumsal talepler göz ardı edilmiş, Kürtçenin kamusal alanda kullanımı, önceki hükümetler ve 15 yıllık Ak Parti hükümeti döneminde gerekli anayasal ve yasal güvencelere kavuşturulmamıştır. Geride bıraktığımız 2016 yılı, bu konuda özellikle kara bir yıl olarak tarihe geçmiştir. Çalışmak için başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin büyük metropollerine giden birçok emekçi, Kürtçe konuştukları gerekçesiyle linç edilmişlerdir.
Daha dün Aydın'da 5 lise öğrencisi Kürtçe şarkı söylediği gerekçesiyle gözaltına alınmış ve ifadeleri alındıktan sonra sevk edildikleri Sulh Ceza Mahkemesince Adli Kontrol Kararı ile serbest bırakılmışlardır. Kürtçe eğitim veren özgür okullar mühürlenmiş, 250’den fazla öğrencisi olan Diyarbakır’daki Ferzad Kemanger Okulu kapatılarak öğrenciler anadilinde eğitim hakkından mahrum bırakılmışlardır. Kayyum atanan belediyelere bağlı kreş ve gündüz bakımevlerinin çoğu kapatılmıştır. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bünyesinde hizmet veren Zarokistan ve Kayapınar Belediyesi’ne bağlı Xalxalok kreş ve gündüz bakımevlerinde çalışan eğitmen ve idarecilerin sözleşmeleri feshedilerek işten çıkarılmışlardır. Bu kreşlerde uygulanan anadil temelli çok dilli evrensel bir eğitim modelinin yerine Türkçe tek dilli bir müfredat dayatılmıştır. Yine belediyelere bağlı kültür merkezleri kapatılmış ve çalışanlarının işine son verilmiştir.
Kürtçe tiyatro yapan Diyarbakır Şehir Tiyatrosu’nun çalışanları işten çıkarılmıştır.
KHKlar ile diğer birçok basın kuruluşunun yanında, Kürtçe yayın yapan radyo, televizyon, gazete, dergi ve haber ajanslarının tamamı kapatılmıştır. Özellikle Zarok TV’nin kapatılmasından sonra oluşturulan uluslararası kamuoyu sayesinde, bu televizyon kanalı tekrar açılabilse de diğer medya organlarının hiçbirinin açılmasına izin verilmemiştir. Yine Kürt kentlerinin hemen hepsinde ve bazı batı illerinde şubeleri olan, Kürtçe dilinin öğretilmesi ve bu dille ilgili araştırmalar yapılmasını hedefleyen Kurdi-Der, İstanbul Kürt Enstitüsü ve Kurd-Der mühürlenmiştir.
Çözüm sürecinin bitmesiyle birlikte onlarca Kürtçe basın çalışanı gözaltına alınmış ve bir kısmı hala tutuklu bulunmaktadır. Yine KHKlar kapsamında birçok Kürt yazar, çalıştıkları kamu kurumlarından Kürtçe yazdıkları için ihraç edilmiş, birçoğu gözaltına alınmış veya tutuklanmıştır.
Tüm bu gelişmeler, maalesef devletin 1990’ların bile gerisine gittiğini, yüzyıllık inkar ve asimilasyon politikalarının şiddetlenerek devam ettiğinin göstergesidir. Hukuk ve insan hakları örgütleri olarak hükümeti, 21 Şubat Dünya Anadil Günü ruhuna uygun davranmaya ve Dil Hakları Evrensel Bildirgesi’ni resmen tanıyarak gereğini yerine getirmesini talep etmekteyiz. Bir sonraki 21 Şubat Dünya Anadil Günü kutlanırken dillerimiz ile ilgili daha demokratik ve eşitlikçi bir coğrafyada yaşıyor olmayı umut ediyor, bu vesile ile başta Türkiye’deki tüm diller olmak üzere, ötekileştirilen ve dil hakları gasp edilmiş tüm dünya halklarının 21 Şubat Dünya Anadili Gününü kutluyoruz.
Diyarbakır Barosu
Diyarbakır Tabip Odası
İHD - Diyarbakır Şubesi
TİVH - Diyarbakır Temsilciliği
MAZLUM- DER Diyarbakır Şubesi
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.