Devlet ve Kürtler
Osmanlı Devletinin nasıl kurulduğunu daha önce yazmıştım. Bu kişiler İznik gölünün kenarında çadırlarda yaşıyorlardı. Çadır Başkanı Ertuğrul’dur. Ertuğrul öldüğü zaman yaşlılar, Ertuğrul’un kardeşi Dündar’ı çadır Başkanlığına getirmek istiyorlar. Ertuğrul’un oğlu Osman amcasının akınlarına karşı koyamayacağını anlıyor. Amcasına pusu kurar ok atarak öldürür. Kendisi çadır Başkanı oluyor. 1299’da Osmanlı devletinin kuruluşu kabul ediliyor.
Bazı Türk tarihçileri açık olarak yazıyorlar. Bizler Anadolu’ya geldiğimiz zaman Kürtler vardı.
XVI. yüz yılın başlarına kadar Kürtler tek bir yönetim ile yönetilmiyordu. Doksana yakın büyük ve küçük bağımsız yönetim ve egemenlikleri vardı. Türk tarih tezi savunucularının aksine, "Çaldıran Savaşı’ndan sonra Doğu Anadolu da ki Kürtler, Osmanlılara katılmamışlar. Yaşadıkları coğrafyada egemen olan Kürt beyliklerini kurmuşlar.
Amasya Antlaşması,1514'te Osmanlı Padişahı Yavuz Sultam Selim ile sayıları yirmiyi geçen Kürt emirlerine öncülük eden İdris-i Bitlis-i arasında yapılmıştır. Yapılan anlaşmaya göre belli alanlarda birkaç beylik bir Beyler Beyine bağlanış. Beyler Beyi alanında yaşayan Kürtler, Osmanlıya askerlik yapmıyordu, vergi vermiyordu. Bu antlaşma, Osmanlı İmparatorluğu ile bağımsız yaşayan Kürdistan Emirlikleri arasında yapılmış gönüllü bir ittifak sözleşmesidir. Kürtler anlaşmaya sadık kaldıkları halde, Osmanlı devleti belli bir süre sonra anlaşmaya uymadılar.
Osmanlı-İran Savaşı'nın başında 1624 yılında İran Şahlığının eline geçen Bağdat'ın geri alınması amacıyla padişah IV. Murat'ın 1638-39 yıllarında Bağdat üzerine sefer düzenledi. Kasrı Şirin Anlaşması; İran'ın Kirmanşah eyaletinde imzalanmış olan bir barış antlaşmasıdır. Bu antlaşma ile birlikte devam eden Osmanlı devleti ve İran Devleti savaşı sona ermiştir. Aynı zamanda Bağdat'ta Osmanlı imparatorluğu topraklarına katılmıştır. Bu anlaşma ile Osmanlı İmparatorluğu ve İran Şahlığı, Kürdistan’ı ikiye böldüler.
IV. Murat Bağdat seferinden dönerken, Diyarbakır da bugünkü Dicle Üniversitesi’nin olduğu alanda askerleri dinleniyorlar. Aslen Urmiyeli Mahmut Aziz oğulları, Diyarbakır da ikamet ediyor. Kırk binin üzerinde müritleri vardı. Osmanlı Padişahı IV. Murat Bağdat seferinden dönen askerlerine elden ele sıcak yemek gönderiyor. Osmanlı Padişahı IV. Murat diyor kim bu sıcak yemeği askerlerime yedirdi.
Yemek verenlerden birileri diyorlar Mahmut Aziz oğulları yemeği gönderdi. Padişah, Mahmut Aziz oğullarına haber gönderiyor seni görmek istiyorum der. Mahmut Aziz oğulları, Padişahın yanına gidiyor. Sohbet ederken Osmanlı Padişahı diyor başka bir devletle savaşa girsek bize kaç asker verebilirsin. Mahmut Aziz oğulları diyor size on bin asker verebilirim. Gece evine döner ve uyur. Kısa bir süre sonra cellatlar Mahmut Aziz’in evine gelirler ve boğarak öldürürler.
Padişah, Mahmut Aziz’in aile bireylerinin günlünü almak için çocuklarını çağırıyor. Onlarda en küçük oğlunu gönderiyorlar. “Çocuğa diyorlar, Padişah sana diyecek ne istiyorsun. Sen diyeceksin Kabeyi de verseniz kabul etmiyorum.” Çocuk gider tercüman diyor ne istiyorsun. Çocuk diyor Kabeyi de verseniz kabul etmiyorum. Tercüman olayın farkındadır. Çocuğun söylediği cümleyi Padişaha söylese, Padişah çocuğu da öldürtür. Tercüman diyor Kabi’yi istiyor. Padişah emir ediyor tapu dairesindeki görevliler geliyorlar Padişahın huzurunda Kabi köyünü Mahmut Aziz’in çocuklarının adına tapu ediyorlar. Yakın tarihe kadar Kabi köyü Mahmut Aziz’in çocukları adına tapuluydu.
Diyarbakır da ki Kültür Sarayı ile Esma Ocak parkı arasındaki caddenin ismi Mahmut Aziz oğulları caddesidir.
Zaman kimseyi dinlemiyor, su gibi akıp gidiyor. II. Abdülhamit döneminde iki binin üzerinde Bedirxan ailesinin bireyleri İstanbul da yaşıyorlar. Birileri Abdürrezak Bedirxan’in oğlunu öldürüyorlar. Abdürrezak Bedirxan oğlunun intikamını almak amacıyla birilerini buluyor. Bunlar İstanbul Göztepe de Şehr-ı Emin’i vurarak öldürüyorlar.
Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit özel Doktoru Reşit Paşaya diyor bugün Şehr-ı Emin’i öldürenler yarın silahlarını bana doğrultacaklar. Emir veriyor, Bedirxan ailesinin bütün bireylerini gemilere doldurarak, Afrika çöllerine dağıtacaksınız. Verilen emir özerine bir gece de Bedirxan ailesinin bütün fertlerini evlerinden alınarak, gemilere bindirilip ucu bucağı olmayan Afrika çöllerine dağıtıyorlar.
Anne ayrı, baba ayrı, çocuklar ayrı ve gençler ayrı yaşamak zorunda bıraktılar. Ancak bazı gençler kaçarak Avrupa ülkelerine gidebildiler. Avrupa ya giden gençler belli bir süre loş odlarda yaşamak zorunda kaldılar. Afrika çöllerinde kalanlar ömürlerin sonlarına kadar vatan hasretini çekerek kimsesiz yaşamak zorunda kaldılar. Ölüm döşeğinde bile kimse onlar bir tas su vermedi. Vatan hasretiyle son nefesini vererek öbür dünyaya göçtüler.
II. Abdülhamit, Kürtlerle uğraşırken, özel doktoru Reşit Paşanın oğlu Hüseyin Avni, İttihat ve Terakki Partisine katıldı. İttihatçılar, II. Abdülhamit’i tahttan indirerek bireyleriyle beraber Selanik’te hapiste tuttular. Üç yıl sonra II. Abdülhamit’i Selanik’ten İstanbul’a getirip ölümüne kadar Beylerbeyi Sarayına hapis ettiler. 1918 de öldü.
İttihat Terakki ve Kürtler:
Avrupa da ki yenilikleri Osmanlı ülkesine getirmek için, İstanbul Tıp Fakültesinde okuyan Arnavutlu İbrahim Temo, Diyarbakırlı Kürt İshak Sukuti, Malatya Arapkirli Kürt Abdullah Cevdet ve Çerkes Mehmet Reşat 1889 yılında İttihat ve Terakki Partisini kurdular.
İttihat ve Terakki Partisi II. Abdülhamit’i tahttan indirdikten sonra yüzünü Kürtlere çevirdi. 6 Nisan 1909 gecesi “Serbesti” gazetesi başyazarı Hasan Fehmi Galata köprüsü üzerinde vurularak öldürüldü. Osmanlı tarihinde ilk öldürülen gazetecidir. Hasan Fehmi’nin katili veya katilleri yakalanmadı. Gazetenin sahibi Mevlana zade Rıfat idi.
Meşrutiyetin ilanından sonra İttihatçıların Türkçülük olayı gün ışığına çıktı. Bunu gören Kürt aydınlar 1909 yılında “İttihad-ı Muhammedi Fıkrası”nı ( Partisini) kurdular kurucuları arasında Saidi Kürdi vardı. İttihat ve Terakkiciler, gerici 31 Mart 1909 olaylarını düzenlemekle Saidi Kürdi’yi suçladılar. Aynı yıl bir grup Kürt aydınları “Mutedil Hürriyetperveran Fıkrasını” (Partisini) kurdular. Kurucularından Dersim Milletvekili Lütfü Fikri’nin büyük etkinliği oldu.
II. Abdülhamit döneminde Kürt Sait Paşa dokuz defa Başbakanlık görevine getirildi. II. Abdülhamit’in güvendiği tek asker Arnavut Şemsi Paşa idi. Makedonya da, İttihatçı Ragıp isminden bir teğmen tarafından Arnavut Şemsi Paşa öldürüldü. II. Abdülhamit’in umudu kesildi. Kürt Sait Paşaya dedi çözüm yolunu bul. Sait Paşa dedi anayasada değişiklik yap. II. Abdülhamit anayasada değişiklik yaptı ve 13 Temmuz 1908 günü Gülhane Parkında İkinci meşrutiyet ilan edildi. “Tarih Hocamız Aydın Tekiner” diyordu Gülhaney-ı hattı hümayun. İkinci meşrutiyetin ilanı ile İttihat ve Terakkicilerin önü açıldı.
Kürt Şerif Paşa:
İlköğrenimini tamamladıktan sonra girdiği Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi’ni bitirmeden ayrıldı. Ardından Fransa’ya giderek Paris Saint-Cyr Harp Okulunda okudu ve mezun oldu.
1896’da Stockholm ortaelçiliğine tayin edildi 1898. Avrupa’daki Jön Türkler’e yardım ediyordu. II. Meşrutiyet’in ilânı üzerine 1908 İstanbul’a döndü. İttihatçılar tarafından iyi karşılandığı halde kendisine önemli bir görev verilmedi.
Kürt Teâvün ve Terakkî Cemiyeti kurucuları arasında yer aldı. Londra’ya veya Paris’e büyükelçi olma arzusu gerçekleşmeyince İttihat ve Terakki Cemiyeti’nden ayrılarak Paris’e gitti 1909.
Paris’te İttihatçılar’a karşı Yazı yazmaya başladı. Bir taraftan yurt dışına kaçan muhaliflere para vererek yardım ediyordu. Bir taraftan da İttihat ve Terakki aleyhindeki yazılan yazıları destekliyordu.
Mevlânzâde Rifat’ın çıkardığı Serbestî gazetesinde ve Paris’in ünlü dergilerinden La Revue’de yazılar yazdı. Bu arada aylık Meşrutiyet mecmuasını yayımladı. Islâhât-ı Esâsiyye-i Osmâniyye Fırkası’nı (Partisini) kurup yazılarını bu parti için yazdı.
İttihat ve Terakkiciler, Paris’te Kürt Şerif Paşa’yı öldürmek için bir kişiyi görevlendirdiler. Görevlendirilen kişi bir gün Şerif Paşa’nın evine gider. Diyor Şerif Paşa’ya bir mektup getirdim. Mektubu istiyorlar vermiyor. Kendisine vermem lazım diyor. İkinci gün yine Şerif Paşa’nın evine gider. O anda evde bulunan Şerif Paşa’nın damadı silahını çekerek o kişiyi öldürür. İttihat ve Terakkicilerin umudu kesilince gıyabında idam kararının verdiler.