Devlete bağlılık yemini ederken Neçirvan Barzani'ye saldırmak
Vahit Aba
Güney Kürdistan Başbakanı Sayın Nêçirvan Barzani’nin PKK’nin Güney Kürdistan’daki varlığına yönelik yaptığı bazı açıklamalar, Kuzey Kürdistan’da yeniden kimi tartışmalara yol açtı.
PKK’nin Güney Kürdistan’daki varlığı ve yol açtığı sorunlar bugün ortaya çıkmış sorunlar değildir.
PKK en son Şengal’de de Güney Kürdistan Hükümeti’nin varlığını tanımayan bir tutum sergilemişti.
PKK, Qandil ve çevresinde Güney Kürdistan Hükümeti’nin varlığını zaten tanımıyor. 400’e yakın Güney Kürdistan köyü PKK kampları nedeniyle, PKK’ye terk edilmiş durumda.
Güney Kürdistan Hükümeti bugüne kadar, bir çatışma ortamı oluşmasın diye, PKK’nin bu alanlardaki varlığına göz yumdu.
Şimdi Türkiye Devleti PKK kamplarının bulunduğu yerleri, PKK’yi bahane ederek işgal ediyor. Bu işgal uzun vadede Güney Kürdistan üzerinde sallandırılacak Demokles’in Kılıcı rolünü de görecektir.
Güney Kürdistan Hükümeti’nin içinde bulunduğu koşullar, Türkiye Devleti’nin bu işgaline karşı bir askeri karşı koyuşa elvermiyor.
Başbakan Nêçirvan Barzani, aslında PKK’ye yurtsever ve insani bir yakınmada bulunuyor: ‘’Güney Kürdistan topraklarını savaş alanına çevirme, yanlış siyasetin sonucu bu toprakları Türkiye Devleti’nin işgaline maruz bırakma, biz size karışmıyoruz, ama siz de bizi zora sokmayın’’ diyor.
Bu açıklama aynı zamanda diplomatik bir açıklamadır da. Elbette ki hiçbir gerekçe Türkiye Devleti’nin Güney Kürdistan’ı işgaline sessiz kalmayı getiremez.
Nêçirvan Barzani’nin açıklamalarından sonra, PKK ve HDP çevrelerinden değişik dozajlarda açıklamalar geldi.
PKK yöneticileri PDK’yi Türkiye Devleti ile işbirliği yapmakla ya da göz yummakla, HDP’li kimi parlamenter ve yöneticiler ise, Nêçirvan Barzani’yi Erdoğan’a bel bağlamakla vb. suçladılar.
Büyük bir tesadüftür ki, bugün HDP’li milletvekilleri Parlamentoda ‘’Milletvekilliği Yeminini’’ okuyorlar.
Ne diyor Milletvekilliği Yemini?
Milletvekilliği Yemini şöyle diyor: ‘’ Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim’’.
Şimdi bu yemini okuyan, Türk Devleti’ne bağlı kalacağına dair namusu ve şerefi üzerine ant içen, ‘’Türkiye ortak vatanımızdır, demokratik bir ulus yaratacağız’’ diyen HDP’li bir Milletvekilinin, Nêçirvan Barzani’yi, PDK Yöneticilerini, ‘’Türk Devleti ile işbirliği yapmakla’’, ‘’Erdoğan’a bel bağlamakla’’ vb. suçlaması nasıl izah edilebilir? Bütün bunları kendisine ‘’hak’’ gören, ‘’taktik’’tir diyen HDP’liler; kurulu bir Devletin Başbakanı’nın diplomatik açıklamalarını ise neredeyse ‘’vatan hainliği’’ ile nitelendirmeleri nasıl izah edilebilir?
HDP’yi 24 Haziran seçimlerinde CHP ile işbirliği yapmaya, Türk Devlet sisteminin bir parçası olmaya yönlendiren; bu milletvekilliği yeminini okumaya onay veren; Kürdistani Seçim İttifakı ile seçim işbirliğine karşı çıkan; ‘’ulus devlet dönemi kapanmıştır’’ diyen PKK yöneticilerinin Nêçrivan Barzani ve PDK yöneticilerini Erdoğan ve Türk Devleti ile işbirliği yapmakla suçlamasını nasıl değerlendirmek lazım?
Hani ‘dinime küfür eden Müslüman olsa’ derler ya... o misal…
Gerek PKK ve gerekse HDP’nin yapması gereken, Güney Kürdistan Federe Yönetiminin maruz kaldığı çok yönlü saldırı ve ablukayı göz önünde bulundurarak, Güney Kürdistan’daki kazanımları korumaya, zarar vermemeye ve işgalcilerin saldırılarına uygun zeminler yaratmamaya yönelik bir tutum içinde olmalıdırlar. Bunun dışındaki her tutum, söylem, siyaset mevcut statükonun devamına ve Kürdistan’ı egemenlik altında tutan devletlerin çıkarına hizmet etmekten öte bir rol oynamayacaktır.
Yeri gelmişken, HDP’nin ikide bir ‘’ulusal birlik’’ten bahs etmesinin artık gına getirdiğini de belirtmek istiyorum. Her seferinde kendisini ‘’Türkiye Partisi’’ olarak ifade eden HDP’nin işine geldiğinde Kürtlerin ‘’ulusal birliği’’nde kendisini bir taraf, hatta ana unsur olarak görmesi de açıkçası Kürtlere hakarettir. HDP bu konuda haddini bilmelidir. Türkiyeli bir partinin Kürt ulusal birliğinde kendisini ana unsur ya da taraf olarak görmesi abesle iştigaldi; kim kendisini Kürt milletinin ve Kürdistan halkının partisi olarak tarif ediyorsa, onlardır Kürt ulusal birliğinin muhatapları.
HDP gerçekten de Kürtlerin dostu bir ‘’Türkiye Partisi’’ olmak istiyorsa, Kürtlerin iç işlerine karışmaktan vazgeçmeli, Kürtlerin millet, Kürdistan’ın ülke olarak varlığını kabul etmeli ve Kürdistan’a siyasi statü hakkını programına almalıdır.
HDP gerçekten iki halkın yararına iyi bir iş yapmak istiyorsa, Güney yönetimini sorumsuzca eleştirmeyi bir yana bırakarak, her hal ve şartta kılına zarar gelmesin diye yemin ettiği T.C karşısında, Kürt halkının meşru taleplerini savunarak işe başlamalıdır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.