Devleti çağırmadan olmuyor mu?
.
Niye bunu yapmadan duramıyoruz? Patrik seçiminde de hatırlarsanız böyle olmuştu. Değabah (Patriklik kaymakamı) seçimi bile ancak İçişleri Bakanı Soylu’nun Patrikhane’ye ziyaret gerçekleştirmesiyle mümkün olabilmişti. Hem devleti gereğinden fazla sürece dahil etmiş, hem de sonrasında kendi iç çekişmelerimizi de devlet müdahalesi olmadan çözememiştik.
Ortaköy Vakfı seçimi ile Ermeni toplumunun sivil toplumunda ve örgütlenme hayatında yeni bir sayfa açıldı. Umalım ki gerçekten yeni bir sayfa olsun.
18 Haziran’da yayınlanan Azınlık Vakıfları Seçim Yönetmeliği, hukuki açıdan sorunlu, devleti işin içine gereğinden fazla karıştıran ve sadece Ermeni toplumunda değil, diğer azınlık toplumlarında da beklentileri karşılamayan bir yönetmelikti. Yönetmeliğe yönelik itirazlar haftalar boyunca dile getirildi. Yönetmeliğin iptali için dava açanlar da oldu. Diyalogla çözülmeye çalışılan “İl genelinde”seçim talepleri ise öyle görünüyor ki hala karşılık bulamadı.
Vakıflar bir yandan da yola devam ettiler. Ancak bilhassa Ortaköy Vakfı seçiminde süreç kolay yürümedi. Ortaköy Vakfı'nın 800 kişilik liste ile VGM’ye başvurması meselesi, Patrik Maşalyan'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdığı mektupla, ERVAB (Ermeni Vakıflar Birliği) yönetiminin İçişleri Bakanı ile yoğun temaslarıyla çözülebildi. Ortaköy'de mevcut yöneticilerin ağırlıkta olduğu Beyaz Liste'ye rakip olan Mavi Liste’nin adaylığı için de, yine devletin şu ya da bu ölçüde işe karışması gerekti.
Niye bunu yapmadan duramıyoruz? Patrik seçiminde de hatırlarsanız böyle olmuştu. Değabah seçimi bile ancak İçişleri Bakanı Soylu’nun Patrikhane’ye ziyaret gerçekleştirmesiyle mümkün olabilmişti. Hem devleti gereğinden fazla sürece dahil etmiş, hem de sonrasında kendi iç çekişmelerimizi de devlet müdahalesi olmadan çözememiştik.
Bunda elbette devletin payı var ama hem yönetmelik hazırlanması gibi süreçlerde, hem de sonrasında, arkadan dolanma gayretleriyle, işi içinden çıkılmaz hale getiren ve devleti sürece daha da dahil eden de biziz. Yani yöneticilerimiz. Öyle olduğunda da Ankara ile en iyi ilişkilere sahip olan kontrolü ele alıyor, sonunda eğrisi doğrusuna gelse bile.
Yine böyle oldu, sonuç olarak. Bütün bu olup bitenlerden bir ders çıkarabilecek miyiz? Ne yazık ki, hiç sanmıyoruz.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.