Diyarbakır, Senden Özür Diliyorum
Bir süre önceydi. Sosyal medyada gezinirken paylaşılan bir resim dikkatimi çekti. Resim eski bir öğrencim olan R. Şener’e aitti. Elinde pek belli olmamakla birlikte büyük ihtimalle sert ve sivri bir cisimle Diyarbakır Surlarına bir arkadaşının ismini kazıyordu. Paylaşılan resmin altına da “Süper” diye bir ibare bırakmıştı. R. Şener’i iyi tanıyordum. Oldukça aydın, çevre duyarlılığı olan, çok sevdiğim yurtsever bir Kürt gencidir. Hemen paylaşımın altına şu yorumu yazdım:
R. Şener, ülkemizin binlerce yıllık tarihi mirası, eşsiz Diyarbekir surlarına yazı yazmak tarihi bilinc ve milli şuur eksikliği değil mi? Bunun neresi süper... Bari siz aydın, yurt sever gençler yapmayın, Allah aşkına... tarihi mirasımıza sahip çıkın. Duygularınızı, düşüncelerinizi, beyaz kağıt sayfalarına yazmanız daha anlamlı ve doğru olmaz mı?
Kısa bir süre sonra şöyle bir karşı yorum geldi, “Amed li min bibore”(Amed beni bağışla)
Remzi Amed’ten af diliyor, özür diliyordu. Doğrusu bu soylu davranış beni ziyadesiyle sevindirip, duygulandırırken, bana kısa bir geçmiş turu da yaptırdı. Daha önemlisi Amed’e benimde çok gecikmiş bir özür borcumun olduğunu da hatırlattı.
1978-79 yıllarında üniversite öğrencisiydik. Oldukça hızlı devrimcilerdik. Bir günde devrim yapıyor, ülke kurtarıyorduk(!) mitingler, seminerler yapıyor, bildiriler yazıyor, dergiler çıkartıyorduk. Ve bir şey daha yapıyorduk; elimizde yağlı boya kovaları ve fırçalarla güzelim Diyarbakır surlarına “Kahrolsun Sömürgecilik”, “Ji Kurdan re Azadî”, “Kahrolsun Emperyalizm” vb. sloganlar yazıyorduk. Kuşkusuz haklı ve yüce bir dava için mücadele ediyorduk. Ama mücadele ederken bu kısa yazının konusu olmayan birçok eksiklik ve hatamızın yanında tarihi mirasa ve çevreye zarar verdiğimizin de farkında değildik.
Bu gün tek kapıdan Sur içi semtine her yolum düştüğünde gözüm, kapı girişindeki sol duvarında artık kalın bir sis perdesinin ardına saklanmaya çalışan, zar zor okunan, yağlı boyayla yazılmış çirkin, yazılara ilişir. Bu görüntü her ne kadar beni o deli dolu gençlik yıllarıma tatlı bir gezintiye çıkartıyorsa da, acı bir hüzün ve pişmanlıkta yaratıyor. Hiç kuşkusuz bu pişmanlık, inandığımız düşünce ve iddialarımızla ilişkin değildir. O çirkin yazıların içinde benimde yazdıklarım var. İşte pişmanlığım bunun içindir. O güzelim tarihi surların kirlenmesine sebep olduğum içindir, o zamanlar tarihi varlıkları koruma bilinci ve çevre duyarlılığından yoksun oluşum içindir.
30 yıl geçmesine rağmen inadına o çirkin yazılar hala duruyor. Her oradan geçtiğimde benzer duygular yaşamama neden oluyor. Sevgili Şener’in bu özrü benimde çok gecikmişte olsa bir özür borcumun olduğunu hatırlattı;
Evet, özür diliyorum, güzelim surları kirlettiğim için, tarihi mirasa zarar verdiğim için, kültürel varlıklarımızın değerini bilmediğim için, çevreye verdiğim zarar ve rahatsızlık için öncelikle Diyarbakır’dan sonrada Kürt halkı ve bütün insanlıktan özür diliyorum.
Amed bibore, min bibexşîne.