Doç. Dr. Güneş: Türkiye Kürtlerin aktör olmasına karşı

Doç. Dr. Güneş: Türkiye Kürtlerin aktör olmasına karşı

'Türkiye ve Suriye’deki Kürt sorunları birbirlerine çok bağlı ve birinin çözülmesi diğerinin de çözülmesine büyük katkı sunacak.'

A+A-

 

Türkiye ve ABD heyetleri arasında üç gün süren görüşmeler sonucunda “güvenli bölge” konusunda taraflar mutabakatın sağlandığını açıkladı. İngiltere'de bulunan Open Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Cengiz Güneş, detayları henüz netleşmeyen “güvenlik koridoru”na ilişkin yapılan görüşme trafiğini, varılan mutabakatı ve uzun bir süreden sonra Öcalan ile yapılan görüşmeleri değerlendirdi. 

 

Türkiye'nin uzun bir süredir Kuzey ve Doğu Suriye'yi tehdit ettiğini belirten Güneş, varılan mutabakatla şimdilik bunun önünün alındığını söyledi. Bu soruna barışçıl bir çözüm bulunması çabalarının Kürtler için çok önemli olduğunu ifade eden Güneş, "Mutabakatla ABD arabuluculuk rolü üstlenerek, olası operasyonun önünü kesmeye çalıştı. Bu arabuluculuk sorunu çözme yolunda önemli bir adımdır" dedi. 

 

‘ÇÖZÜM İÇİN TEMEL OLABİLİR’

Olası bir Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırının önünün kesilmesinin yanı sıra mutabakatla önemli bir gelişmenin daha yaşandığını aktaran Güneş, “Kuzey Suriye bu mutabakat ile ABD ve öncü olduğu koalisyonun desteğinin almaya devam edecek. Yine uluslararası arenada daha fazla tanınacak. Bu anlaşma, bu amaçları desteklemekle birlikte ileride Özerk Yönetimin daha fazla kabul görmesine de vesile olabilir. Zira şimdiye kadar Özerk Yönetimin daha fazla tanınmamasının önündeki en büyük engellerden biri Türkiye’nin düşmanca tavrı idi. Bu anlaşma, her iki taraf arasında güven duygusunu gelişmesine sebep olabilir ve kapsamlı bir çözüm için temel oluşturabilir” dedi.

 

AMAÇ KÜRTLERİ ENGELLEMEK

Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’yi kendisine tehlike olarak gördüğü için “güvenlik koridoru”nda ısrar ettiğinin altını çizen Güneş,  bunun amacının, Türkiye’nin “beka meselesi” olarak adlandırdığı Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin varlığını sonlandırmak ve Kürtlerin bölgede bir güç olmasını engellemek olduğunu vurguladı.

 

GÖÇMEN KARTINI KULLANIYOR

Mutabakattaki bir diğer maddenin Suriyeli mültecilerin “güvenlik koridoru”na yerleştirmek olduğuna dikkat çeken Güneş, “Türkiye hükümeti Suriye göçmenler kartını kullanarak oraya müdahalesine meşruiyet kazandırmak istiyor. Özellikle dış destek kazanmak için bunu yapıyor. Kendisine yakın askeri grupları ve kitleleri oraya gönderirse Kürtler öncülüğünde oluşan Özerk Yönetimin gelişmesi ve daha fazla kurumsallaşmasını engelleyeceğini düşünüyor. Nitekim Afrin Kantonunda yapılan budur” dedi. 

 

‘PYD’Yİ İSTEMİYOR’

Türkiye’nin kendisi için tehdit olarak gördüğü PYD’yi “güvenli bölge”de istemediğini aktaran Güneş,  “PYD’nin dahil edilmesi konusunda ABD’nin de çok ısrarlı olacağını sanmıyorum. Türkiye’nin ise PYD konusunda algısının hızlı değişmesini düşünmüyorum. Olması için Türk-Kürt ilişkilerinde kapsamlı bir dönüşümün olması, Türkiye’de Kürt sorunun barışçıl yollarla çözülmesi gerekiyor. Uluslararası arenada Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve özellikle YPG-YPJ ve SDG daha fazla tanınıyor ve Batı’nın güvenebilecek müttefiki olarak görülüyorlar. Bu çok önemli bir gelişme ve Türkiye’nin bütün çabalarına rağmen oluştu. Sebebi, DAİŞ’e karşı uluslararası savaşta oynadıkları rol ve verdikleri mücadele. Yani, PYD’nin koordineye alınmaması uluslararası camiada Özerk Yönetimin tanınmadığı anlamına gelmiyor” diye konuştu. 

 

‘TÜRKİYE KÜRTLERİN AKTÖR OLMASINA KARŞI’

Güneş, “güvenlik koridoru”nun gerek Türkiye'de gerekse Suriye'de Kürt sorununun çözümü noktasında ne anlam ifade ettiğini ise şu sözlerle açıkladı: “Türkiye, Suriye’de Kürt sorununun çözülmesini Kürtleri önemli bir bölgesel aktör yapacağı için karşı çıkıyor. Türkiye ve Suriye’deki Kürt sorunları birbirlerine çok bağlı ve birinin çözülmesi diğerinin de çözülmesine büyük katkı sunacak. Sayın Hatip Dicle, geçen hafta bir röportajında Rojava’daki gelişmeler ve Türkiye’nin Suriyeli Kürtlere karşı tavrının barış sürecinin bitmesinde önemli rol oynadığını söyledi. Türkiye, Özerk Yönetim ile yapıcı ilişki geliştirebilir ise ve tehdit olarak görmekten vazgeçerse şu anki durumun değişmesi mümkün. ABD’nin arabulucu olması ve Kürt güçlerinin Suriye’de DAİŞ’e karşı kilit bir rol oynaması böyle bir olasılığı besleyen faktörler. ABD, Özerk Yönetimi, Türkiye saldırılarına karşı koruyup siyasi etkisini kullanarak Türkiye’nin yaklaşımını değiştirebilir. Bu da orta vadede Kürt sorununun mevcut devletler içerisinde Kürtlerin ulusal haklarını elde edilmesine dayalı yeni bir konsensüsün oluşmasına ön ayak olabilir.”

 

‘TÜRKİYE SİYASET DEĞİŞİKLİĞİNE GİTMELİ’

“Türkiye’nin kapsamlı bir siyaset değişikliğine gitmesi gerekiyor” diyen Güneş, şöyle devam etti: “Türkiye’nin 2015’den bu yana yürüttüğü siyaseti terk edip, Kürt kimliğini ve ulusal haklarını kabul eder bir yere gelmesi gerekir. Bu birden gelişecek bir durum değil ama Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni tanıması ve barışçıl ilişkiler geliştirmesi önemli bir adım olur. Daha sonra, Türkiye’de Kürt siyasetinde şiddetin sonlanması ve Kürt haklarının genişlemesi için kapsamlı siyasi reformların yapılması barışçıl çözüm inşa edilmesinde kilit rol oynayacaktır. Yani, bu anlaşma yeni bir başlangıca evrilecek bir potansiyel barındırıyor ama bu bahsettiğim dönüşümün olması için her şeyden önce barış taraftarı bir siyasi iradenin oluşması gerekiyor Türkiye’de.” 

 

‘ÖCALAN BARIŞA KATKI SAĞLAR’

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 7 Mayıs’ta kendisiyle görüşen avukatları aracılığıyla yaptığı “Çözüm için hazırım” açıklamasını da değerlendiren Güneş, şunları söyledi: “Sayın Öcalan uzun zamandan bu yana Kürt sorununun barışçıl çözümü için büyük bir çaba harcıyor. Barış arayışlarında her zaman kilit rol oynamıştır. Sayın Öcalan’a uygulanan tecridin bitmesi, düzenli olarak kamuoyuna seslenebilmesi, bence barış ortamının oluşmasına önemli bir katkı sunacaktır. Geliştirdiği çözüm önerisinin hayata geçmesi, Türkiye’de hakim olan siyasi dilin ve yaklaşımın değişmesini bağlı. Türkiye’de mevcut olan ulusal ve etnik kimliklerin tanınmasına ve çoğulculuğun kabul edilmesine içeriyor. Kürt sorunu demokratik çözüm önerisini Türkiye’nin sınırlarını değiştirmeden yapmak istiyor. Ama şimdiye kadar ki süreçte çözüm süreci de dahil, iktidar ve devlet, Kürt hareketinin temel siyasi taleplerini karşılama konusunda çok zayıf kaldılar. Örneğin, anadilinde eğitim hakkı veya Kürtlerin kendi özyönetimlerini oluşturup kendilerini temsil etmeleri hiçbir zaman kabul edilmedi. Bence, uzun dönemli sürdürülebilir bir çözümün gelişmesi için bu mevcut anlayışın değişmesi gerekiyor. Türkiye devleti Kürtlerin ulusal haklarını tanıması gerekiyor.”

(Mezopotamya Ajansı / İrfan Tuncçelik)

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.