Doğu Kurdistan ve PKK!
Bildiğimiz gibi; Doğu Kurdistan'da Kurdistan Demokrat Partisi-İran önderliğinde silahlı mücadele hazırlık evresinde: PKK gerillaları, bölgede KDP-î peşmergelerinin yolunu kesmiş, pusuya düşürürmüş ve kann dökülmesine neden olmuştu. Hatta yaptığı açıklamalarla da „biz bunların bu bölgeye yerleşerek, silahlı mücadele yürütmelerine karşiyiz, vuracağız!" gibi belirlemeler de gelmişti PKK'den o dönemde.
Fakat Kurdistan Demokrat Parrtisi-İ sorumlularının „PKK'nin bizim mücadelemize karışma hakkı yok. Biz kendi topraklarımızda, Kurd düşmanlarına karşı mücadele ediyoruz. PKK kendi sorunlariyla uğraşsın. İran'ın isteği doğrultusunda hareket etmekten vazgeçsin! Biz asla geri adım atmayacağız!" şeklindeki açıklamaları ve direnişi karşısında PKK geri adım atmişti.
Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan'ın, iki gün önce Newroz televizyonunda yaptığı açıklama tam mide bulandırı bir açıklama:
"İran ile silahlı mücadele Türkiye'ye ve Suudi Arabistan'a hizmettir."(!)
Uzun süredir İran İslam devleti; işlediği insanlık suçlariyla; İnsan hakları kurumları, örgütler, devletler tarafından endişe ile izlenmektedir. Günde 10 kişiyi geçen idam kararları ve uygulamalariyla wahşetin kalesi durumunda. Kurd ulusuna karşı yürüttüğü sindirme, imha ve asimilasyon politikalariyla Türkiye'yi aratmayacak bir sömürgeci diktatör. Tehlikeli girişimleriyle diğer Kurdistan parçalarına da el uzatan, sürekli kurdleri tehdit eden bir konumda ve asla Kurd dostu olmayacak devletlerden biri. İran gibi bir devlet düşman başına diyelim.
Bir gerçek daha varki: yıllardır PKK İran gibi bir diktatörün „el bebek gül bebeği" olarak Qandilde karargah kurmuş durumda. Özellikle Doğu Kurdistan'ın İran diktatörlerine karşı direncini kırmak için, Kurdistan'ın bu parçasındaki Kurd enerjisini kurduğu PEJAK diye bir örgütle; bu enerjiyi Kuzey Kurdistan'daki PKK mücadelesine kanalize etmeye çalıştı. Yürüttüğü kitlesel gösteriler ve Pasdarlarla omuz omuza „bijî serok Apo mitingleri" ile bunu bir süre yürüttü.
Fakat bölgedeki bazı denge değişiklikleri sonucu İran Devleti PKK"yi PEJAK konusunda sıkıştırmaya ve bu örgütü geri çekerek fesetmeye zorladı. Çünkü alanda hatırı sayılır bir muhalefet kıpırdanması vardı ve İran diktatorleri bu muhalefetin, PEJAK tabaniyle diyaloğa geçmesinden korkuyordu.
PKK ve İran devleti arasında yapılan görüşmeler sonunda PKK, PEJAK örgütünü geri çekti. Silanhsızlandırdı ve yaptığı açıklama ile „bizim İran'la bir sorunumuz yok. Alanda İran'a karşı hiç bir silahlı harekete izin vermeyiz!"(!) diyerek İran'la yaptıkları anlaşmaya sadık kalacaklarını teyit ettiler.
Doğu Kurdistan'da irili ufaklı :
1-Hizba Demokrata Kurdistana Îranê (HDKA),
2-Hizba Demokrata Kurdistana Îranê (baskê din),
3-Hizba Demokrata Kurdistan,
4-Komeleya Şoreşgerî Zehmetkêşên Kurdistana Îranê,
5-Komeleya Zehmetkêşên Kurdistanê,
6-Rêxistina Kurdistana Hizba Komînîst û Sazmana Xebat diye bilinen örgütler vardı.
DAİŞ Güney Kurdistan'a karşı saldırıya geçtiği zaman, bu örgütlerden silahlı gücü olanlar, bir açıklama ile Güney Kurdistan'daki İS. saldırılarına karış cephede yerlerini aldılar. Güney Kurdistan pêşmergeleri komutası altında savaşa girdiler. Ta ki Güney kurdistan'da İS. denilen cani bir örgütün beli kırılana kadar. Tekrar, geri kendi cephelerine ve mücadele alanlarına dönen Doğu Kurdistan Pêşmergeleri İran Devlti'nden önce PKK engeline takıldılar ve kurulan pusu ve çıkan çatışmalarda Pêşmerge kanı döküldü. Ama geri adım atmadılar ve kendi parçaları ile ilgili „kararı biz veririz" diyerek; „herkes kendi işine baksın. Hiç bir parçanın diğerine karışma ve kaderini tayin etmeye kalkmasın!" diye nokta koydular.
Alana yerleşen Doğu Kurdistan'lı örgütler bir taraftan „kendi aralarında bir direniş cephesi oluşturmak ve Silahlı mücadelenin kitle ile diyaloğunu sağlama"ya yönelik çabalar içine girerken; diğer taraftan da baskı ve idamlara karşı aktif bir direniş örgütlemek için örgütleme çabalarına hız verdiler. Yer yer İran Pasdarları ve Doğu Kurdistan Pêşmergeleri arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. İran bu çatışmalarda onlarca pasdar kaybetti. Bu dönemde, Doğu Kurdistan'daki askeri direniş karşısında paniğe kapılan İran başka kanallarını devreye sokmaya başladı.
İran İslam Diktaorluğu Doğu Kurdistan'daki Kurdistanî örgütleri sıkıştırmak için başka bir yol izlemeye başladı. Örgütlerle başa çıkamayacağını anlayan İran Suleymaniyedeki YNK ve Tevgera Goran hareketlerini devreye sokarak Pres oluşturmaya başladı. Ayni dönemde Doğu Kurdistan'a sınır, Güney Kurdistan kırsal alanları da topa tutarak baskı oluşturdu.
Tam bu dönemde İran'ın dostu PKK devreye girdi ve Doğu Kurdistan'daki Silahlı mücadelenin „Türkiye ve Arabistan'ın, mezhep çatışmasının işine yariyacağını" açıkladı(!)
Sanki başka bir Kurdistan parçasındaki mücadelenin geleceğini tayin etme ve onların mücadelesinin biçimi, rengi onlar üzerinde vazife imiş gibi; bu duruş tam bir kabak tadı verdi. Çünkü Kuzey Kurdistan'da geliştirdiği ‚Hendek Savaşı' ve „askeri darbe girişimi sonrası" Kurdlerin kent ve kasabalarında, kurdlerin yüreğinde patlatılan bombaların yarattığı tahribatların hesabını verilmezken; başka bir Kurdistan parçasındaki silahlı mücadeleye karşı demec vermesi, İran taşaronluğu dışında başka bir anlam taşımaz.
Çünkü eğer PKK silahlı mücadeleye karşı ise; önce kendisinin silahlı mücadeleden vazgeçmesi ve silahlarını teslim etmesi gerekmez mı? Ha eğer bunun zemini yok diyorsa, herkesin alanlarda silahlı, birbirini kıyım makinası gibi kiydiği bir dönemde bizden böyle bir istek yapılmasın diyorsa -ki bunu dese hak veririm-; ama kalkıp başka bir Kurdistan parçası için silahlı mücadeleyi düşman ağziyla „Türkiye ve Arabistan'ın işine geliyor" diyerek, Doğu Kurdistan peşmergelirin şehid kanına ve direniş emeğine karşı saygısızlık etmesi, kabullenir ve hazmedilir bir durum değil. Bu tamı tamına örgütün tamamen İran devleti isteği doğrultusunda hareket ettiğini gösterir.
KCK yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan"ın, „Rohilat'ta Kürtlerin kendini savunmaya hakkının olduğunu ancak bunun, silahlı mücadeleyle değil siyasi ve örgütlenme mücadelesiyle yapılması gerektiğini" söylemesi abes bir durumdur. Sanki 30 yıldır Kuzey Kurdistan'da silahlı mücadeleyi inkar eden bir açıklama ile, İran İslam diktatörlüğünün sözcülüğüne sarılması kendileri değilmiş gibi; bakın ne diyor bu konuda, KCK yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan:
„Mevcut vaziyette İran'a karşı yürütülecek bir silahlı mücadelenin, Türkiye ile Suudi Arabistan'ın çıkarlarına hizmet edecek!(!)
Peki Kuzey Kurdistan'da yürütülen „Hendek Savaşı" sonucu yerle bir olan Kuzey Kurdistan şehirleri, evsiz barksız göç eden 1 miliyon kurd, ölen gençler, cesetleri günlerce sahipsiz kalan anneler-çocuklar, mahzenlerde çığlıklar içinde sahipsiz, yanmaya terkedilen genç insanlarımız, karanlık odalarda günlerce tecavüze uğrayan kızlarımız, halkımızın yüreğinde patlayan bombalar kime hizmet ediyor?
Sayin KCK yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan bunları hangi kazanımlar sonucu meşru gördüğünü ve savunduğunu bir zahmet kurd ulusuna açıklar mı?
Bunları açıkladığı oranda, Doğu Kurdistan Kurdleri ve partilerinin nasıl bir mücadele biçimi seçecekleri konusunda karışma hakkını kendinde bulabilir.
Kurdistan'da hiç bir parça, başka bir parçaya kurban edilemez. Hiç kimse böyle bir hakkı da savunamaz. Her parça kendi kurduğu ilişki ve kendi yağiyla kavrularak mücadelesini geliştirmeye ve örgütlemeye müktedirdir. Sömürgeci devletlerle ilişkiler, yaratılan bağımlılıklar ve oluşturulacak baskılar sonucu, hiç bir parça diğerine karşı kullanılmaya yeltenilmemelidir. Bu sonderece tehlikeli ve parçalar arası düşmanlığı geliştirmekten başka bir şeye hizmet etmez.
19.08.2016
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.