Doktor Şükrü Mehmed Sekban’ın Kürd Cemiyetleri (Örgütleri) İçerisindeki Faaliyetleri - 2
.
Dr. Şükrü Mehmet (Sekban), Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında ilan edilen İkinci Meşrutiyet’ten itibaren Cumhuriyetin ilanına kadar olan süreçte kurulan Kürd cemiyetlerinin hemen hemen tümünde yer almış “müfrit Kürdçülerden”[1] biridir. Bu cemiyetlerden: Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti, Kürd Neşr-i Maarif Cemiyeti ve Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti I. Dünya Savaşı’ndan önce kurulmuş; Kürdistan Teali Cemiyeti, Kürd Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti ve Kürdistan İstiklal Komitesi gibi örgütler ise 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra kurulmuştu. Kuruluş kongresine başkanlık yaptığı Xoybûn (Hoybun) ise, 5 Ekim 1927’de Lübnan’ın Bhamdun şehrinde kurulmuştu.
İkinci Merutiyet’in ilanından hemen sonra Seyyid Abdülkadir Nehrî başkanlığında 1908’de kurulan Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti (KTTC) kurucular ve yönetim kurulu üyeleri arasında yer alanlardan biriydi.[2] Kendi deyimiyle, Meşrutiyet’ten sonra Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti’nin kuruluşu için, bazı Kürd ileri gelenlerinin katılımıyla yapılan toplantıların en mühim hatiplerinden olduğunu ve idare heyetinin seçiminde Naim B. Baban’dan sonra en çok rey kendisinin aldığını aktarır.[3] KTTC, kuruluştan kısa bir müddet sonra Kürt Teavün ve Terakki Gazetesi’ni (KTTG) yayınlamaya başlar. Yaklaşık bir yıl sonra hem cemiyet hem de yayın organı olan KTTG dönemin siyasi iktidarı tarafından kapatılır. Aynı dönemde kurulan Kürd Neşr-i Maarif Cemiyeti de ağırlıklı olarak Kürdçe eğitim ve yayın faaliyetlerini yürütmekteydi.
Bu iki cemiyetin kapatılmasından yaklaşık iki yıl sonra kısa adıyla Hêvî Cemiyeti olan Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti 27.07.1912’de kurulur, cemiyet başta Rojî Kurd ve o kapatıldıktan sonra da Birinci Dünya Savaşı başlayana kadar Hetawî Kurd olmak üzere iki dergi yayınlar. Kendisi de bahsedilen cemiyetin kurucularından bir olan ve o dönem İstanbul’da öğrenci olan Kadri Cemil Paşa, cemiyetin kuruluşunda Dr. Şükrü Mehmed Bey’in rolünü şöyle aktarmaktadır: “Biz Kürd gençleriyle daima görüşmekte olan Madenli Doktor Şükrü Sekban Bey, milli duygularımızı canlandıran ateşli fikirleriyle bizi dolduruyordu. Adı geçenin maddi yardımıyla Sirkeci’de Yeni Postane karşısında Erzurum Apartmanı’nda (Hanında) bir yer kiralayarak Hêvî Cemiyeti merkezi olduğunu gazetelerde ilan ettik. Kuruluştan kısa bir süre sonra Hêvî üyeleri sayısı oldukça yükselmişti ve bu üyeler arasında: Kemal Fevzi, Ziya Vehbi, Kerküklü Necmeddin Hüseynî, Babanzade Aziz, Arvasili Mehmed Şevik, Müküslü Hamza, Harputlu Tayyip Ali, Süleymaniyeli Abdülkerim, Diyarbekirli Salih, Diyarbekirli Abdülkadir, Asaf Bedirhan, Diyarbekirli Mustafa Reşat, Mahabatlı Doktor Mustafa Şevki, Sineli Mehmed Mihri, Doktor Fuad ve Hakkarili şair Abdürrahim Rahmi’nin adların zikredebiliriz.[4]
Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte bütün Kürd cemiyetleri dönemin iktidarı ve muktediri olan İttihat ve Terakki tarafından kapatılır, yayınları durdurulur, kurucuları ve üyeleri de seferberlik ilanı çerçevesinde savaş cephelerine gönderilir. Yaklaşık dört yıl süren Birinci Dünya Savaşı, müttefik güçlerin galibiyetiyle sonuçlandı, yaklaşık son 80 yılında can çekişen Osmanlı İmparatorluğu da, bu savaşı bitiren 30 Ekim 1918’de tarihli Mondros Antlaşması’yla birlikte tarih sayfalarına karıştı. “1918 sonlarında müsalaha-yı umumiyeye (genel barışa) esas teşkil etmek üzere siyasi büyük adamlarından Amerika Cumhurbaşkanı Mister Wilson tarafından ilan edilen on dört nokta malum olduktan sonra, milliyet mefhumu daha cazip, adeta kurtulan bir renk ve şekil olarak garptan şarka doğru daha büyük süratle yayıldı.”[5] Yeni bir siyasal ve toplumsal süreç başladı. Böylece o tarihe kadar Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde bulunan farklı unsurlar (milletler) da kendi kaderini tayin etme arayışına girdiler. Bu unsurlardan biri olan Kürdler, bu süreçte Wilson Prensiplerinin Kürdlere de uygulanması talebiyle yeni örgütler kurar. Bu dönemde kurulan başlıca Kürd örgütleri ve cemiyetleri: Radikal Avam Fırkası, Kürdistan Teali Cemiyeti, Kürd Millet Fırkası, Kürd Demokrat Fırkası ve Kürd Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti’dir.
Bu dönemde İstanbul’da bulunan Kürd aydınları, milliyetçileri, uleması ve önde gelenlerin önemli bir kesiminin katılımıyla kurulan en geniş kapsamlı şemsiye örgüt, 17 Kanunn-ı evvel 1334 (1918) kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti’dir. Yapılan ilk yönetim kurulu seçiminde aşağıda adı geçen şahıslar seçilmişti.
“Birinci Başkan: Seyit Abdülkadir Efendi,
Birinci Başkan Vekili: Bedirhani Emin Âli Bey,
İkinci Başkan Vekili: Süleymaniyeli Said Paşa’nın oğlu Fuad Paşa,
Genel Sekreter: Kurmay subaylıktan emekli Hamdi Paşa,
Muhasip: Seyit Abdülkadir oğlu Seyit Abdullah.
Yönetim Kurulu Üyeleri: Miralay Halil Bey, Bedirhani M. Ali Bey, M. Emin Bey, Hoca Ali Efendi, Arvasili Şefik Efendi, Babanzade Şükrü Bey, Babanzade Fuat Bey, Fettullah Efendi, Doktor Şükrü Mehmet Sekban Bey.”[6] Tarık Zafer Tunaya’nın aktarımına göre ise, cemiyetin “Kurucu ve yöneticileri: Seyit Abdülkadir Efendi (Reis), Hüseyin Şükrü (Baban) Bey (Kâtib-i Umumî), Dr. Şükrü Mehmet (Sekban) Bey, Muhittin Nâmi Bey, Babanzade Hikmet Bey ve Aziz Bey.”[7] Adı geçen araştırmacı yazarın bizzat kendisinin 1976’da Prof. Şükrü Baban’la yaptığı görüşmede, Kürdistan Teali Cemiyeti’nin yönetici ve üyelerine dair: Seyyid Abdülkadir Efendi (başkan), Hüseyin Şükrü Baban (Katin-i Umumi), Dr. Şükrü Mehmet (Sekban) Bey, Muhittin Naim Bey, Babanzade Hikmet Bey ve Azizi Bey’lerin yanı sıra Kamuran Âli Bedirhan, Necmettin Hüseyni, Kürt amele reisi Reşit Ağa, Kadizade M. Şevki, Kurdistan dergisi sermuharriri Arvasizade Mehmet Şefik ve mesul müdürü Mehmed Mihrî, Jîn dergisi mesul müdürü Hamza, Emin Feyzi, Vanlı M. Selim Begî, Berzencizade Abdülvahit, Dr. Hamit Şakir, Law Reşit, Dr. F. Berho, Hakkarili Abdürrahim Rahmi, Yamulkizade Aziz, Hizanizade Kemal Fevzi gibi şahsiyetler KTC’nin kurucu ve yöneticileri olarak belirtilmektedir. [8]
Dr. Şükrü Mehmed Sekban, bu dönemde kurulan Kürd örgütlerinin kurucu ve aktif üyelerinden biri olup, Kürdleri temsilen bu örgütler adına farklı zamanlarda oluşturulan heyetler içerisinde yabancı misyonların elçilikleriyle yapılan görüşmelere katılmış, dönemin önemli Kürt milliyetçilerinden biriydi. 4 Ağustos 1919 Pazartesi günü, Amerika Heyet-i Tahkikiye’si başkanı Doktor Krain ile yapılan görüşmede, Kürdistan Teali Cemiyeti Murahhasları (delegeleri) içerisinde eski polis müdürü Dersimli Miralay Halil Bey, Doktor Şükrü Mehmet ve Babanzade Şükrü Bey yer almış. Saat 10’da Amerikan Sefarethanesinde başlayan görüşme, cemiyete bağlı bir yayın olan Kurdistan mecmuasında, “Kürdistan mecmuasının hususi istihbaratı” başlığıyla yayınlanmış ve görüşme akışı aşağıdaki gibi aktarılmıştır.
“Dört kişiden oluşan murahhas (delege) heyetimiz kabullerinde tercümana ihtiyaç olup olmadığı sorulmuş ve cevaben Fransızca konuşma mümkün ise ihtiyaç olmadığı söylenmesi üzerine tercümansız olarak kırk dakika devam eden muhavere (karşılıklı konuşma) başlamıştır.
Cereyan eden görüşmenin başlıca noktaları bütün ırkdaşlarımız, kulüplerimiz tarafından anlaşılmak üzere aynen süratle dercolunur (yazılır).
“Milli talepleriniz nedir?” Sorusuna; 25 Mart 1919 tarihiyle murahhas heyetimizin reisi muhterem Şerif Paşa Hz.leri vasıtasıyla Paris Sulh Konferansı’na ve burada bulunan İtilaf devletleri komiserlerine verilmiş olan muhtıralarımızdaki esaslar dairesinde, yani Wilson Prensipleri dairesinde Kürd necip milletinin de milli mukadderatına bizzat hakem olmak ve veraset kalan vatan Kürdistan bölgesinde hiçbir şekilde baskıya maruz kalmamak amacında olduğu cevabı verildi.
“O halde Şerif Paşa’nın müdafaa ettiği milli talepleri müdafaa ediyor musunuz?” Sorusuna: Evet! Fakat Paşa’nın muhtırası ile bizim muhtıramız esas itibarıyla bir ise de, Paşa’nın muhtırasındaki metin ile haritası arasındaki farkı nazar-ı dikkatinize arzederiz. Filvaki (gerçekten) metin itibarıyla Kürdistan’ın şimal (kuzey) hududu milli emellerimizi tatmin edecek derecede ise de haritadaki tadilatın muhtıramızdaki şark hududu dairesinde tashihini (düzeltilmesini) rica etmiştik. “Bu esnada Tahkikat heyeti, kuzey hududunun arzumuz dahilinde düzeltilmesini kaydetti.” Diğer hudutlarda müttefikiz denildi.
Karadeniz’de ticari münasebetleriniz olmayacağı cihetle Irak bölgesiyle münasebetlerde bulunacak mısınız? Sorusuna; her ne kadar Dicle ve Fırat nehirleri vasıtasıyla Irak ve Hint deniziyle münasebette bulunmak mümkün ise de bu ihtiyacımıza kifayet etmeyeceği gibi, Avrupa ile münasebetimiz ve iktisadi gücümüzün inkişafi (gelişimi) için behemhal Akdeniz’de bir liman sahibi olmaklığımızı Konferanstan talep etmiştik denildi.
“Nereyi istiyorsunuz?” Sorusuna; İskenderun Körfezi’nde Yumurtalık limanı. “Burası da ayrıca komisyon tarafından kayıt ve tespit edildi” ve denildi ki her ne kadar Birecik ile İskenderun arasında birçok Kürd köyleri mevcut ise de ekseriyet teşkil etmediğimizden Kürdistan’a ithal edilmiştir. Çünkü Kürdistan’ın hududunu Wilson Prensiplerine harfiyen riayet ederek çizdik.
“İdare merkezi için nereyi seçeceksiniz?” Sorusuna; Diyarbekir dedik.
“Diyarbekir pek kenarda kalmaz mı?” Sorusuna; Diyarbekir şehri merkez olmak için lazım gelen bilcümle vasıf ve şartlara haiz olduğundan orasını tensip (uygun) görüyoruz. Bununla birlikte gelecekte kararlaştırılacaktır denildi.
“Kürdistan’ın iktisadi durumu nedir?” Sorusuna; başlıca ziraattır. Ufak tefek sanayi erbabı da vardır. Yolları ve nakliye vasıtaları bulunmadığı için pek acınacak bir vaziyettedir denildi.
“Bu sene mahsulat (ürünler) ne haldedir?” Sorusuna; arazi mümbit (verimli) ve mahsuldar olduğu için ekilen yerlerde mahsulatın şayanı memnuniyet olacağı düşüncesi belirtildi.
“Musul’un Kürdistan’a dahil olup olmadığı?” Sorusuna; Musul şehrinin içinde Araplar da sakin ise de, etraf ve civarı büyük çoğunlukla Kürd olduğundan, Kürdistan’dan sayılması lazım gelir.
Biraz da Süleymaniye’de oluşturulan Kürd hükümetinden bahsettikten sonra, İran’daki Kürdlerden ve genel nüfusunun miktarı soruldu.
Osmanlı ülkesinde 4-5 milyon ve İran’da 3-4 milyondan ziyade Kürd olduğu söylendi.
“Ermenistan’da “Erivan” kalacak, Kürd ekalliyeti (azınlığı) ne olacak?” Sorusuna; Ermenistan’daki Kürdlerin Kürdistan’a ve Kürdistan’daki Ermenileri rızalarıyla Ermenistan’a nakli mümkün olacağı cevabı verilmiş. Ve bunu müteakip konuşmalara son verilmiştir.
Murahhas heyetimizde konuşmaya güven bahşeder bir intiba hasıl etmiştir. Hangi bir hükümetin mandası istediğimiz bizden sorulmadı.”[9]
(Devam edecek.)
[1] Bak. M. Bayrak, Ateş-Kan-Barut Günlerinde Kürt Diplomasisi, Özge Yayınalrı, Ankara, 2021, s. 401
[2] Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cild: 1, İletişim Yayınları, 4. Baskı, 2011, İstanbul, s. 430
[3] Mehmet Bayrak, Açık-Gizli / Resmi-Gayrıresmi Kürdoloji Belgeleri, Özge Yayınları, Ankara, 1994, s. 136
[4] Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopi), Doza Kurdistan: Kürd Milletinin 60 Yıllık Esaretten Kurtuluş Savaşı Hatıraları, Özge Yayınları, Ankara, 1991, s. 34
[5] Doktor Şükrü Mehmed Bey Sekban, Yeni İslam Aleminde Milliyet Cereyanları, Dîyarîyî Kurdistan, Sal: 1, 15 Şaban 1343, Jimar: 3, Duşeme 13 ê Nîsana 1341(1925), s. 22-23
[6] Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopi), Doza Kurdistan: Kürd Milletinin 60 Yıllık Esaretten Kurtuluş Savaşı Hatıraları, Özge Yayınları, Ankara, 1991, s. 56-57
[7] Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siaysal Partiler, Cilt 2 Mütareke Dönemi, İletişim Yayınları, 4. Baskı, 2010, s. 198
[8] Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cild: 2, İletişim Yayınları, 4. Baskı, 2010, İstanbul, s. 198, 199
[9] Kurdistan, Aded (Sayı): 15, Necm-i İstikbala Matbaası, 4 Sefer 1337/29 Teşrin-i Evvel 1335 (29 Ekim 1919)
RÛDAW
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.