Dr. Adnan Güllüoğlu: Kim kimi nereden kovuyor?
.
Dr. Adnan Güllüoğlu
Çok uzağa gitmeye gerek yok, 12 Eylülde yapılan baskılar, 5 Nolu Cezaevinde bir nesli yok etmek için yapılan işkenceler, 90'lı yıllarda JİTEM ve Kürd aydınlarını kaçırıp işkence ederek öldüren Beyaz Toroslar ve faili belli cinayetler. Köylülere kızı, torunu önünde çırılçıplak işkence yapmak, pislik yedirmek. Köylerini baskınlar yaparak yıldıramaz zorla "Nereye gidersen git" diyerek boşalttırmak... Kirli Hendek Savaşı bahanesi aylarca ilçelerde taş üstünde taş bırakmayıp yapılan sivil katliamlar sonrası yaşanan zorunlu göçe tabi tutulan on binlerce aile… Roboski'de kaçakçı olduklarını bilebile insanları savaş uçakları ile bombalayarak öldürmek...
Devletin verdiği yetkileri kullananların, devlet adına işlediği suçlar saymakla bitmez.
Bu suçların işleyenlerin hiç biri, 12 Eylül darbecileri dâhil yargılansa da ölene kadar cezalandırılmadılar.
Bu elim olayları yaşayanlar ve yaşamasına şahit olanlar, toprağını terk ederek göç etmek zorunda kalan, gittiği yerlerde geçinmek için çöpten kağıt toplamak zorunda kalan Kürdler bile asla Türk halkını suçlamadıysa…
Türkiye'de saldırıların artmasının önemli bir nedeni düşman yaratmadan siyaset üretemeyen partiler yarattıkları paranoyalardır. Bu paranoyaların etkisi ve sayesinde saldırıların sıradan insanlara, sokaklara kadar taşınmasını sağladılar. Ürettikleri "Bekâ, bölünme" gibi senaryolar ile sivil halkın gözünde Kürdleri düşmanlaştırdılar. Her konuda uzman konuşmacıların sürekli işkal ettikleri yandaş TV kanallarında her gün yaptıkları ötekileştirme çabaları yapılan saldırıları arttırdı.
Anadilinde müzik dinleyenlere, mevsimlik iş bulmak umudu ile batı illerine çalışmaya giden Kürd işçilere kadın, çocuk demeden kendilerine Milliyetçi-Ülkücü diyenler saldırdılar. Bursa'da oğlu ile Kürdçe konuştuğu için babayı kurşunlayarak öldüren caninin öne sürdüğü gerekçesi ibret vericidir. Bütün bu yaşanan olaylarda bedel ödeyen Kürdler olmasına rağmen Türk halkına düşmanlık beslenmedi.
Tek taraflı yapılan bu saldırılara yetkililer söz birliği ederek karşılıklı çatışma varmış gibi "Çıkan olaylar" dediler. Her saldırının ardından önlem almak yerine "Bin yıllık kardeşiz" demeyi de hiç unutmadan tekrarladılar.
En son Konya'daki saldırıda "Burayı terk edeceksiniz" diyerek defalarca toplanıp saldırma cesaretini nereden aldılar?
Evini terk etmediği için 7 kişilik aileyi katledip yakarken kimlere güvenildi? Diyelim ki paranoya yaratanlar gibi iki halkı karşı karşıya getirmek amacı ile ormanları Kürdler yaktı. Orman yakmanın insanlık suçu olduğunu bilmiyorlar mı? Haklı olan anadilde eğitim gibi ulusal taleplerinde ormanları yakarak neden haksız duruma kendilerini düşürsünler? Kürdler orman yakarak dünyanın nefretinden başka ne kazanacak? Yakılan yerlere konarak otel mi yapacaklar?
Bunların hesabını yapmaktan yoksun, kendilerine Ateşin Çocukları denen bir avuç genç yapsa bile aklı başında hangi Kürd destek verir?
Kürdlerin yoğun yaşadığı illerde yerleşik olan hangi Türk aileye göç et diye baskı yapıldı? Hangi aileye göç etmedi diye saldırıldı?
Kürdler böylesi insanlık dışı saldırıları yapmadı.Yapmak isteyenler olursa izin vermezler.Yaratılan paranoyalara karşı çözümden yana kendini sorumlu hisseden her kes dikkat etmeli. Dışlamak, ötekileştirmek ve şiddet kullanmak yerine karşılıklı empati kurarak sorunları çözmek her zaman mümkündür.
Bilinmesi gereken en önemli husus Kürdlerin ulusal talepleri var. Bu talepleri esirgeyen Türk halkı değil, Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.