DTSO Başkanı Kaya: Kürtler ülkenin yönetiminde olmak istiyor

DTSO Başkanı Kaya: Kürtler ülkenin yönetiminde olmak istiyor

.

A+A-

Ekonomik krizin 2022 sonunda daha çok hissedileceğini söyleyen DTSO Başkanı Kaya: "Kürtler ülke yönetimine katılmak istiyor. HDP de seçimlerde önemli bir aktör olacak.” 

Diyarbakır hareketli geçen Mart ayını geride bıraktı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve Newroz kutlamasının gerçekleştiği Diyarbakır’ın konukları da vardı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ardından, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın (DTSO) davetine icabet etti. İki belediye başkanı Diyarbakırlı iş insanlarıyla bir araya gelerek çeşitli konularda iş birliği üzerine fikir alışverişinde bulundular.

DTSO’nun bir diğer konuğu ise Erbil Valisi Omid Xoşnav’dı. Xoşnav’ın Diyarbakır ziyareti sırasında Vali Münir Karaloğlu’na “Kürdistan Albümü” hediye etmesi, kimi milliyetçi kesimleri rahatsız etti. Sosyal medyada ırkçı paylaşımlar yapıp, hediyeyi kabul ettiği için Vali Karaloğlu’nu da hedef aldılar.

Öte yandan ülkedeki ekonomik kriz, yaklaşan seçimler ve kurulan ittifaklar, elbette Diyarbakır’ın da gündeminde.

Davetiniz üzerine Diyarbakır’a gelerek 1’inci Mezopotamya Turizm ve Gastronomi Fuarı’na katılan Erbil Valisi’nin Diyarbakır Valisi’ne Kürdistan albümü hediye etmesi sosyal medyada ırkçı paylaşımlara neden oldu. Ne dersiniz?

Irkçı paylaşımlar, Kürt sorunu konusunda nerede olduğumuzun çok acıklı bir göstergesi. Bu kadar bedeller ödendi, insanlar öldü, çözüm süreçleri yaşandı. İktidar Kürt sorununda çok yol aldığını söyledi ancak dönüp baktığınız zaman Kürdistan ismine tahammül olmadığını görüyoruz. Bu ortamı yaratan da maalesef siyasettir. Bu tip tepkileri besleyen bir siyasi anlayış hakim. Bunu sadece sosyal medyadaki ırkçı paylaşımlar olarak görmemek lazım. Daha önce Kürdistan kelimesini kullanan bir akademisyen açığa alındı. Siirt’te bir yurttaş aynı gerekçeyle gözaltına alındı. Böyle bakınca demek ki Kürt sorununda hiç yol almamışız. İktidarın yarattığı siyasi atmosfer bu tür ırkçılara zemin hazırlıyor. Bunda muhalefetin de payı var. Bu ırkçı zihniyete iktidarın da muhalefet partilerinin de daha güçlü bir sesle karşı durması gerekiyor. Erbil bugün Kürdistan Bölgesi’nin başkenti. Erbil Valisi elbette Erbil albümü verecek, biz de ona Diyarbakır albümü verdik. Bundan daha normal ne olabilir? Anormal olan bu ırkçı zihniyettir. İktidar ve muhalefet şunu görmeli ki Kürtçe şarkılar, Kürtçe karşılamalar bugünün Kürt sorununa çok katkı sağlamaz. Bu tür sembolik şeyler belki 90’lı yıllarda bir anlam ifade edebilirdi. Ama bugün Kürt sorunu artık tek başına Türkiye’nin sorunu değil, bu coğrafyanın genel bir sorunu haline dönüşmüş. Buna göre politikalar üretilmeli ve çözüm için adımlar atılmalı. Hükümet ve muhalefet partileri bu konuda doğru adımlar atarsa, ırkçıların önü de alınır.

Aslında ırkçı söylemlere de tepkiler geldi. AK Parti İl Başkanı Diyarbakır Valisi’ni destekledi ve diğer partiler ırkçı paylaşımları kınadılar.

Evet. Ve bu tepkiler sadece sosyal medyada ırkçı söylemlerde bulunanlara yönelik değildi. Aynı zamanda hükümete de yönelikti. Güvenlikçi politikalara devam ederseniz, IKBY’deki bağımsızlık seçimine müdahale ederseniz, Irak ve Suriye’de Kürt karşıtı bir politika izlerseniz bu sorunu çözmezsiniz ve tepki alırsınız. Bu bir politika da olmaz. Bu tür ırkçı yaklaşımlar Kürt toplumunda her zaman tepkiyle karşılanacak.

Kürdistan Bölgesi ile ticaret konusuna gelirsek. IKBY ile Türkiye arasında siyasi gerilim yaşandığında ticaret de etkileniyor. Şimdiki durum nedir?

 Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Türkiye’nin ticari ilişkilerini bir yere getirmeye çalışıyoruz. Bizim stratejimiz komşu ülke anlayışı üzerinedir. Muhakkak bizim kardeşlerimizdirler, muhakkak önemsiyoruz Kürdistan Bölgesi’nin varlığını, ülke olma statüsünü ve bunların hepsini destekliyoruz. Komşumuz konumundaki bölgede Kürtçe konuşuluyor, kültürler aynı ve bu da daha kolay diyalog kurmamızı sağlıyor. Öte yandan çok önemli ticari partnerimizdir. Türkiye’nin lehine başka bir ülke ile bu kadar önemli bir ticari hacmimiz yoktur.

Ticaret hacmini sadece Diyarbakır için söylemiyorsunuz, değil mi?

Hayır, Türkiye için söylüyorum. Türkiye ile Irak ticaretinde Diyarbakır bir damla su bile değildir, yıllık rakamlara baktığımız zaman. 2021’de 11 milyar dolara varan bir ticaret hacminden bahsediyorum. Diyarbakır için ise 250 milyon dolar civarında.

Ekonomik krizin panzehri ticarettir ancak Irkçılık o kadar gözlerini bürümüş ki bu koşullarda bile Kürdistan kelimesine tahammül edemiyorlar. Bu akıl ticareti de engelliyor. Ticareti kolaylaştıracak şekilde kapılar açılırsa, 50 milyar dolara ulaşacak bir ticari hacim var. Bunu bürokratalar da hükümetin içindekiler de görüyor. Ancak şu anda bölgeden Erbil’e uçak seferleri yapılmıyor. Habur’dan mal gönderiyorsunuz, 5 gün sırada bekliyorsunuz. Bir ülke, ticaretini bu kadar aksatmaz.

'6 PARTİNİN KÜRT POLİTİKASI NEDİR?'

Seçimler yaklaşırken Kürt meselesinde muhalefetin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şu durumda iktidardan fazla oy alan bir muhalefet var. 6 muhalefet partisi görüşmeler yapıyor. HDP’yi aralarına almıyorlar, almasınlar, HDP kendi stratejisini belirlemiş zaten. Ama esas olarak bu 6 partinin Kürt politikası nedir? Sizin bölgedeki Kürtlerle ilişkiniz ne? Nereye taşımak istiyorsunuz? Ancak bu muhalefet partilerinin de iktidar partisi gibi Kürtçe şarkı söylemekle, Kürtçe hoş geldin demekle yetindiğini görüyoruz. Bunu bir lütuf olarak göstermek, Kürtlere hakarettir.

'KILIÇDAROĞLU NABIZ YOKLADI'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır’a gelişi, yaptığı görüşmeler, verdiği mesajlar hakkında ne söylemek istersiniz?

Sayın Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır’a gelişi, 'seçimde cumhurbaşkanı adayı olursam Kürtlerden oy alabilir miyim?' sorusuna cevap almak içindi. Burada geniş kesimlere dokunmak, nabız yoklamak istedi. Bu anlamda bizim için değil ama CHP için milattı Diyarbakır ziyareti. Özellikle DİTAM’ın toplantısında 70’e yakın bölge STK’sinin katıldığı CHP toplantısında her konuda sorular soruldu ve kendisi de bir şekilde cevap verdi. Bu bile önemliydi. "Kürt sorunu konusunda çözüm önerimiz var" demesi ve 5 madde sayması da CHP için milattı. Kürtlerden oy almak istiyor ama HDP’ye rağmen mi bunu istiyor yoksa HDP’den destek alarak mı oy alacak? Bence ikincisine çalışıyor Kılıçdaroğlu. Yani HDP’ye, HDP’nin adayına rağmen buradan oy alamayacağını biliyor. Ancak şu da var, HDP ile bir konsensüs kursa bile Kürtleri ikna etmek zorunda. Kılıçdaroğlu’nun muhafazakar kesimle görüşmesi de bu nedenle. Çünkü muhafazakar kesim HDP’ye oy veriyor ancak CHP ile her zaman mesafeli oldu. Bu nedenle CHP, Kürt sorununun çözümüne yönelik açılımlar için adımlar atmak zorunda. Son dönemlerde bununla ilgili açıklamalar yapıyor. En azından meseleyi reddetmiyor ve "Bu mesele çözülmeli" diyor. 'Bölge Kılıçdaroğlu’na ya da CHP’ye oy vermez' anlayışını yıkmaya yönelik bir ziyaretti. Bu çalışmayı yaptı ve buna devam da edecek. Çünkü görünen şu ki HDP üçüncü bir güç olarak hem Meclis’te hem de Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir aktör olacak. Bu 6’lı ittifak da ister istemez bir Cumhurbaşkanı adayı çıkaracak. Ancak 6’lı ittifak içinde yer alan DEVA ve Saadet partilerinin nispeten bölge ile bir teması var. Diğer partilerin burada bir tabanı yok ve Kürt sorununun çözümüyle ilgili yol alamayan partiler. CHP için de aynı şeyi söylemek mümkündü ancak şimdi cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle bölge ile temaslarını arttıracaktır.

'Ekonomik kriz ve Diyarbakır' şeklinde bir başlık olursa ne demek istersiniz?

Geçmiş krizlerden çok farklı bir kriz yaşanıyor. Bölgede refah düzeyi düşük ve büyük ölçekli yatırımlar yok maalesef. Ancak burası tarım bölgesi ve sosyal-aile ilişkileri güçlü. İşsiz genç nüfus batıda iş bulduğunda ailesine destekte bulunuyor. Bu ilişkiler nedeniyle önceki krizler nispeten daha hafif hissediliyordu. Fakat bu kriz daha farklı. Krizden etkilenmeyen sektör yok. Özellikle enerjideki yoğun artış, gübre fiyatları, un fiyatları herkesi etkiledi. Büyük şirketleri etkileyen döviz artışlarından farklı olarak her kesimi etkiledi. İnsanlar ekemez hale geliyor. Ekemez hale gelince söz konusu sosyal ilişki de ister istemez etkileniyor. İstihdamda bölgede mesafe kaydedildi 6. Bölge teşviki ile. Emek yoğun sektörden bölgeye gelişler yaşandı. Bir de Türkiye’nin en genç nüfusuna sahibiz ve gençler iş olanağına sahip oldu. Nispeten önemli bir hareketlenme yaşandı. 20 yıldır DTSO’dayım ve ilk kez sanayi altyapısı konusunda eksiksiz gelişmeler yaşandı diyebilirim. Geçmişte iş insanlarını çağıramıyorduk çünkü OSB’de altyapı yoktu. Gelen insanlara OSB’de yer bulamıyorduk. Şimdi bölgede 3 tane büyük OSB var. Şimdi bu önemliydi ve bu gelişmeleri yakalamışken kriz zamansız oldu. Özellikle IKBY ile doğru bir siyasi diyalog kurulsa, sosyal-ekonomik bir gelişme kaydedecekti. Bu kriz bizi de çok etkilemeye başladı. Binin üzerinde işçi çalıştıran bir iki firmamız var. Bu sayı 10’a kadar çıkabilir ancak kriz olunca onlar da durmaya başladılar.

'140 ŞİRKET MERKEZİNİ BATIYA TAŞIDI'

Yatırımcının bankalardan kredi almakla ilgili sorunları vardı. Hala öyle mi?

Bölgedeki yatırımcıların en büyük sorunlarından biri de finanse edilmemesi. Birçok bakana ifade etmemize rağmen bir türlü çözülmedi sorun ve bir kangrene dönüştü. Bankaların bölgeye özgü keyfi uygulamaları var. Banka müdürleri yatırımcılara, krediye ulaşmak isteyenlere merkezinizi batıya taşıyın demeye başladılar. Bunu büyük ölçekli firmalara söylüyorlar ama büyük ölçekli firmalar da bizim olmaza almazımız. Bunların bölgede kalması gerekiyor. Çünkü onlar hem sermaye yoğunluklular hem de bölgede büyük istihdam açıyorlar. Finansı engellenince yatırımcı burada durmak istemez, başka bölgeye gider. Aynı firma Diyarbakır’da 5 milyon kredi alamazken merkezini Ankara’ya götürdüğünde iki günde 30 milyon kredi alabiliyor. 2020-2021 yıllarında 140 şirket merkezini batıya taşıdı. Bunları aradık ve neden şirketlerini batıya taşıdıklarını sorduk. Birinci gerekçeleri krediye ulaşamamak. İkinci gerekçe Diyarbakır şirketi batıda iş almaya kalkarsa CHP’li belediye bile iş vermemeye başlıyor. Bu yüzden Ankara merkezli şirket olarak ihalelere katılmayı tercih ediyorlar. Bu, bölgeden sermaye ve beyin göçüne neden oluyor. Bunun önüne geçebilirsek krizi de daha rahat aşabilirdik ama şu koşullarda mümkün görünmüyor.

'SÖZ KONUSU KÜRTLER OLUNCA İŞLER DEĞİŞİYOR'

Şimdi bu örnekten yola çıkarak “memleket bölünmüş” demek de mümkün oluyor.

Evet, işin ironisi bu. Oysa çözüm kolay. Yerinde üreteceksin, yerinde kaynak sağlayacaksın. O zaman krizleri daha rahat aşarız. Daha önce yakalayamadığımız yatırım ortamı desteklenmeli. Elbette bir tek bununla aşılmaz kriz. Kabaca Kürt sorunu dediğimiz ve ticareti de engelleyen meseleye yaklaşımın, politikanın da değişmesi lazım. Biraz önce konuştuğumuz IKBY ile ilişkilerden Nusaybin sınır kapısının açılmasına kadar politikaların değişmesi gerekiyor. İsrail ve Ermenistan’la ilişkiler geliştiriliyor, yanlış bir şey yok, bu doğru bir politikadır. Ama söz konusu Kürtler olunca işler değişiyor. Suriye senin komşun, Suriye kapısını açsan, gayri safi milli hasıladan en az pay alan bütün bölge kalkınır. İddia ediyorum, Nusaybin kapısı açılsa yılda 5 milyar dolar ticaret hacmi olacak. Dünyada kavgalı olduğun tüm ülkelerle sorunu çözüyorsun da Kürtlerin olduğu bölgelerle neden çözmüyorsun? Hükümet aklı çözmekten yana, bunu görüyoruz çünkü birçok AK Partili bizimle aynı cümleyi kuruyor. AK Parti’den sorunun çözümünü isteyen bu kadar insan varsa hakikaten MHP ortaklığı AK Parti’ye büyük zarar veriyor bu konuda. Aynı şeyi düşünüp konuşacağız ama olmuyor diyeceksiniz. Bunun başka bir açıklaması yok. Bu da bizi korkutuyor doğrusu. Bunu gördükleri halde yapmıyorlarsa, daha kötü politikalarla mı karşılaşacağız endişesi hakim oluyor.

'KRİZ 2023’TE HİSSEDİLECEK'

Herkesin cevap aradığı soruyu size sorayım: Ekonomik kriz ne zaman ve nasıl bitecek?

Kriz öyle kolay bitmeyecek, bunu görmemiz lazım. Bu krizin altında yatan önemli nedenlerden bir tanesi reel faizin yüksek olmasıdır. Hükümetin düşük faiz uygulaması var ama o faizden yararlanan yatırımcı yok. İkincisi, Türk parasının değer kaybetmesi ve üçüncüsü, enerji fiyatlarının inanılmaz yükselmesi. Hükümet, enerjinin gerçek anlamda fiyatlandırılmadığını açıkladı, en çok ürküten nedenlerden biri budur. Hükümet enerjinin yüzde 90’ını sübvanse ediyor ama bu sübvansiyonu zamanla kaldıracağını söylüyor. Bu süreç başladığında biz bugünleri arar duruma geleceğiz. O zaman herkes, yatırımcısı, işletmecisi kendilerine yansıyacak maliyetleri iyi hesaplamak zorunda. Şimdi asgari ücrete yıl içinde bir zam daha yapılacağı söyleniyor. Bizler iş insanlarıyız, kurum sahipleriyiz. Biz bu işletmelerimizi yıllık bütçeler ile hazırlıyoruz. Arada şuna zam yapayım deme şansımız yok. Bağlantılarımız var kendimize göre. Doğrusu ben 2023’te bu krizi daha fazla hissedeceğiz endişesi taşıyorum. Krizin 2023’te daha derinleşeceğine inanıyorum. Önlem alma şansımız düşük, kredi alma şansımız da yok. Burada insanlar öz kaynaklarını satarak bir şekilde ticarete katacaklar ya da tefeciye gitmek zorunda kalacaklar ve kimsenin tefeciden daha çok kazanma şansı yok. Faiz oranları yüksek değil ama ulaşılabilirliği yok. Özel bankalardan kredi aldığınız zaman yüzde 27-30 oranının altında faizle kredi alamazsınız. Bu faizle bir işletmeyi çevirme şansınız yok. İşletmelerin işçi çıkarma, kapanma, iflas etme gibi süreçleri 2022 yılının sonunda daha sıcak bir şekilde yaşayacağımızı düşünüyorum.

'İTTİFAK SOMUT PROJELER SUNMALI'

Bu kriz ortamında seçime nasıl gideceğiz?

Türkiye’nin fiyat düzenlemesi yaparak, enflasyonu düşürerek seçime gitme ihtimalini çok düşük görüyorum. Bunu söylerken gelecek olan hükümetin de bir güven vermesi gerektiğine dikkat çekmek istiyorum. Sorunları önceki hükümetlere yıkarlar, doğru. Ama gelecek hükümet bunu nasıl düzeltecek? Bence bu 6’lı ittifakın AK Parti karşıtlığından çıkıp vatandaşa ekonomik güven vermesi gerekiyor. Siyaseten güven vermesi gerekiyor. Soyut kavramlar üzerinden vatandaştan oy alabilirler mi, çok emin değilim. İnsanlar somut projeler görmek isterler. Kürt sorunu devam ettikçe, dünya ile doğru ilişkiler kurmadığımız sürece, dışarıdan yatırımcı getirecek demokratik adımların arkasında durmadığınız sürece ülkede ekonomik ve siyasi kriz devam eder.

Bunları mevcut hükümet için söylüyorsunuz, değil mi?

Evet, bunlar hükümetin yapmadıkları. Kürt sorununda çözüm yok, bölge ülkeleriyle ticaret hacmimiz istenen düzeyde değil, dışarıdan yatırımcı gelmediği gibi dışarıdaki yatırımcıyla Türkiye’de bile görüşülemiyor. Bunları değiştirebileceğiniz köklü reformlara vatandaşı ikna etmek zorundasınız. Anket sonuçları hükümetin halen belli bir oy potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor. Demek ki muhalefet daha iyi işler yapacağına dair vatandaşa güçlü bir güven veremedi henüz. Muhalefet bunu sorgulamalı. Enflasyonu ve diğer sorunları çözeceğine dair seçmeni ikna etmeli.

Bu siyasi ve ekonomik ortamda HDP ile ilgili ne söylemek istersiniz?

Hangi partiye HDP’ye yapılan operasyon yapılsa, hangi partinin 51 belediye başkanını, yöneticisini hapse atacaksınız ya da yurt dışına gitmek zorunda kalacak ve oy oranı artacak. Bu fiziki bir müdahaleyle engellenebilecek bir durum değil. Bunu doğru okumak lazım. Anketler HDP’nin oy oranını 12-13 bandının altında gösteremiyor ve HDP oyunu koruyor. Kürtlerin temsiliyetini bir tek HDP’ye bırakan da mevcut politikalardır. Evet, Kürtler bu ülkede yönetmek istiyor. Koalisyon içinde olmak istiyor ve Türkiye maalesef bu fırsatı kaçırıyor. Bu da Kürtlerin kendini HDP’de bulmasına neden oluyor. Bugün AK Parti’nin bürokratına, bakanına, milletvekillerine, valilerine rektörlerine bakın, Kürt yok. Cumhur İttifakı’nda MHP var. Diğer ittifaka bakıyorsun, bizim odamızın üye sayısı kadar desteği olmayan bir partiyi alıyorsun ittifaka ama bir Kürt partisini almıyorsun. Her iki ittifak da Kürtleri içine almıyor. Haydi HDP’yi kriminalize ettiniz, Kürtlerin 10 tane başka partisi var, bunlardan birini alın ittifaka. Siz Kürtleri siyasi işbirliğine, ülke yönetimine almazsanız onların da adresi HDP olur. HDP’nin her kesimden insanı bünyesinde bulundurmasının nedeni de budur. HDP’nin öncülü olduğunu söyleyebileceğimiz partiler 90’lı yıllarda yoksul partisiydi ve Bağlar gibi yoksul bölgelerden çok oy alıyordu. Bugün HDP’nin Bağlar ile Kayapınar’dan aldığı oylara bakın, Kayapınar’dan aldığı oy neredeyse Bağlar’ı geçmiş durumda. Demek ki HDP burjuvasıyla, işçisiyle bir kitle partisine dönüştü. Seçime oy kaygısı olmadan girecek ve bölgede yine birinci parti olacak. Görünen o ki HDP, hükümetin kurulmasında ve Cumhurbaşkanı’nın seçiminde de önemli bir aktör haline gelecek.

Vecdi Erbay / Gazeteduvar

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.