DÜNDEN BUGÜNE TÜRKLÜK SÖZLEŞMESİNİN ISRARI (2)
Cano Amedî
Kurucu akıl ve devlet bürokrasisi, toplumu dizayn etmek ve sokak hakimiyetini sürdürmek için, rol model olarak mafya figüranları, “kurtlar vadisi” serisindeki film ve benzeri diziler aracılığıyla dönemsel modlar oluşturarak yönetimini sürdürmektedir. Toplumsal, siyasal ve ekonomik ilişkiler bu mod üzerinde yürütülmekte ve böylelikle toplum yeniden dizayn edilmektedir. Özellikle bilgi ve belge akışı noktasında geriye dönüp son 50 yılda yapılan diziler, filmler ve propaganda belgesellerini incelediğimiz zaman görülecektir ki mevcut egemen aklın, toplumsal dokuyu bozmak ve yeni bir format atmak için, ciddi programlar, projeler ve sosyal laboratuvarlar oluşturduğunu görürüz. Bu görsel olanaklar sayesinde en ücra köy ve mezralarda bile bu propaganda ve asimilasyon politikalarının evlerimizde, günlük yaşantımızda etkili hale getirildiğini biliyoruz.
Dünyada ve yaşadığımız coğrafyada artık bilgi ve belgeye ulaşma noktasında kör duvarları aşmak o kadar zor değildir. Teknoloji ve bilginin gücü artık tarihin tozlu rafları, sır küpleri ve “gizlidir” menşeli Tertele fermanlarını ve diğer gizli belgeleri ifşa etmektedir. Bu bilgi ve belgeler bize gösteriyor ki, kozmik kuyunun derinliklerinde yeterince veri ve dokümanter mevcuttur. Sorun, mevcut arşiv sistemi içerisinde veri, belge ve dokümanterlerden nasıl yararlanıp bir sonuç elde edeceğimizdir. Yorum ve değerlendirmelerimiz, tecrübe ve süreci okuma alışkanlıklarımız tarihsel hafızamızın diriliğiyle bağlantılıdır. Bugünü anlamak için dünü bilmek gerekir. Dünü bilmek ise yarınlar konusunda ciddi anlamda bir öngörü kültürüne sahip olmak demektir.
Ulusal kurtuluş mücadelesinin perspektif ve talepleri, demokrasi ve demokratikleşme taleplerinden farklıdır. Yol ve yöntemler bu farklılıklar üzerinde şekillenir. Dolaysıyla bugün kozmik mutfaklarda hazırlanan ve sofraya getirilmek istenen politik süreci doğru okuyup, geçmişin ağır tecrübeleri ışığında değerlendirip yorumlamamız gerekmektedir. Aksi halde bilinmezlik ve öngörüsüzlük girdaplarında boğulmak elden değildir.
Ulusal talepler noktasında birbirine yakın politik güçler; platform, ittifak, cephe ve birlik mekanizmalarının oluşturulması noktasında özverili ve samimi bir çaba içinde olmak zorundalar. Nihai hedefe varmanın yegâne yolu ulusal bilinçle yoğrulmuş ulusal potansiyeli güçlü bir sinerjiye dönüştürmekten geçiyor. Dolaysıyla var olan ulusal odakların büyük resme odaklanmaları ve asıl hedefe varmanın yol ve yöntemleri noktasında ortaklaşmaları gerekmektedir. Bu yaklaşım ve duruş hepimiz açısında yaşamsal bir görev ve sorumluluğu zorunlu kılmaktadır.
Demokrasi talebi olanlar ise demokrasi güçleriyle birlikte demokrasi cephesini oluşturmak zorundalar. Yakın hedefler noktasında, dönemsel işbirliği varyantları söz konusu olabilir. Bu açıdan biz ulusal çıkar ve talepler noktasında sistem karşıtı güçlerle kısa ve uzun erimli ittifak, güç ve eylem birliklerinin olması gerektiğini söylüyoruz. Tabi ki bu ilişkilerin temel kıstası “amasız, ancaksız” bir yaklaşımla, Kürd milletinin ulusal kurtuluş mücadelesinin meşruluğunu kabullenmekten geçer.
Bizim önemsediğimiz ve ciddi anlamda odaklandığımız realite, Kürdistani güçlerin ulusal çıkarlar havuzuna odaklanmaları ve ortaklaşmalarıdır. Bizler gayet iyi biliyoruz ki sömürgeci ve sömürge ilişkilerinde demokrasi kavramının içeriği tabiki farklıdır. Dolayısıyla ulusal talepler ve demokrasi talepleri birbirinde farklıdır, ancak zaman zaman kimi noktalarda yollar kesişmekte ve ortak tutum takınma ihtiyaçları hasıl olmaktadır. Dolaysıyla bu ortak noktaların tespiti ve buna denk düşen mücadele yöntemlerinin tespiti taraflar açısında çok önemlidir.
Bizim demokrasi mücadelesinden anladığımız gasp edilen meşru hak ve özgürlüklerimizin kazanılması, elde edilmesi için verilen mücadeledir.
Değişim, dönüşüm ve yıkım rüzgarlarının yoğunlaştığı ve küresel siyasal iklimin baskıladığı süreci sağlıklı bir şekilde değerlendirdiğimizde, halkımızın acil ve temel taleplerini gündemine alan, ulusal duyarlığı olan bir temsiliyet ve ortaklaşma ihtiyacının hasıl olduğu gün gibi ortadadır. Umut ediyoruz ki bütün kesimler bu ulusal duyarlılık bilinciyle hareket eder, sorumluluk ve rollerini yerine getirmekten kaçınmazlar. Özveri, güven ve samimiyet kulvarında yol alan toplumsal güçlerin başarı grafiğini yakaladıklarını yakın tarihimizden biliyoruz.