Emek Partisi programı ve Kürtler
Nurullah Timur
İnsan toplumu, tarihin çok eski çağlarından bu yana mücadele halindeki birbirlerinden
farklı çıkarlara sahip sınıflara bölünmüştür. Temel bölünme, her dönem, çıkarları
arasında uzlaşmaz karşıtlık bulunan ve biri sömüren diğeriyse sömürülen iki sınıf
arasında olmuştur. Bütün maddi değerlerin üreticisi olanlarla emek harcamadıkları
halde emeğin yarattığı toplumsal artı ürünü sahiplenenler arasındaki bu bölünme,
aynı zamanda, sınıflar arasında sürekli bir mücadeleyi de doğurmuştur.
Yeni bir dünya, yeni bir toplum için mücadele ancak ve yalnızca son sömürülen sınıf
olan işçi sınıfının sömürücü sınıfların sonuncusu olan burjuvaziye karşı mücadelesi
ile zafere ulaşacaktır.
EMEP tüm milliyetlerden Türkiye işçi sınıfının partisidir. Nihai hedefi, işçi sınıfının tam
ve kesin kurtuluşu; sınıfların, tüm biçimleriyle baskı ve sömürü ilişkilerinin ortadan
kalkacağı toplumsal bir düzenin (komünist toplumun) kurulmasıdır. Bu nihai hedefi,
doğrudan işçi sınıfının oluştuğu ve geliştiği toplumsal koşullar (kapitalist toplum)
belirler ve toplumsal gelişme sürecinin tarihsel olarak zorunlu bir evresi haline getirir.
Aynı koşullar, bütün ülkelerin işçilerini ulusal sınırları aşarak milliyet, din ve cinsiyet
farkı gözetmeksizin tek bir dünya işçi sınıfı olarak birleşmeye zorlar. İşçi sınıfının
kurtuluş mücadelesi aynı nihai hedefe yönelen uluslararası bir hareket özelliği
kazanır. EMEP, dünya işçi sınıfı ve kurtuluş mücadelesinin bir parçasıdır ve diğer
ülkelerdeki işçi sınıfının devrimci partileri ve örgütleriyle aynı hedefe sahiptir.
EMPERYALİZM, DÜNYA PROLETER DEVRİMİ VE ULUSAL
HAREKETLER.
1. Sermaye ve üretimin yoğunlaşma ve merkezileşmesinin eriştiği düzey,
devlet iktidarının mali sermayenin çıkarları doğrultusunda her alanda etkin
kullanımı ve tekelci devlet kapitalizminin gelişmesi, mali oligarşinin sömürü ve
baskıyı yoğunlaştırma olanaklarını genişletir. Sermayenin organik bileşiminin
yükselmesine bağlı olarak kâr oranlarının düşme eğilimini engelleme ve azami
kâr dürtüsü, tekellerin, işçi sınıfı ve halklar üzerindeki sömürüyü yoğunlaştırma
eğilimini kamçılar. Tüm bunlar, işçi sınıfı ve halklar arasında hoşnutsuzluk, öfke
ve mücadele eğilimlerini artırır. Onları işyerlerinin yanı sıra işkolu, ülke ve
dünya ölçeğinde birleşmeye ve mücadele etmeye zorlayan yeni etkenler olur.
Ezilen ve sömürülen sınıfların az çok kitlesel tüm mücadeleleri, sermaye ve
hükümetlerine karşı politik bir mücadele özelliği kazanır.
2. Yüksek tekel kârları, mali sermayeye işçi aristokrasisi ve bürokrasisini
geliştirme olanağı sağlar. İşçi aristokrasisi ve bürokrasisi, burjuvazinin, mali
oligarşinin işçi hareketi içindeki sosyal dayanağı ve her türden oportünizm ve
sınıf işbirliğinin başlıca kaynaklarından biri olur. İşçi sınıfının gelişen hareketini
bastırmak ve en geri düzeye itmek için, tekelci burjuvazi, sürekli güçlendirdiği
burjuva devletin yanı sıra işçi aristokrasisi ve bürokrasisini, yalpalayan ara
güçleri de artan bir etkinlikle kullanır. İşçi hareketinin gelişme seyrine bağlı
olarak tekelci burjuvazinin yenilediği ve geliştirdiği bu tabakalara karşı
kesintisiz mücadele, işçi sınıfının zafere ulaşmasının koşuludur.
3. Sermaye ihracının büyük boyutlara vararak artması, geri ülkelerde de
modern büyük işletmelerin ve bu işletmelerde yoğunlaşan bir işçi sınıfının
gelişmesine yol açar. Modern bir sınıf olarak gelişmenin henüz başlarında
olmalarına karşın, bu ülkeler işçilerinin mücadeleleri, ağır baskı ve sömürü
koşullarının yol açtığı etkenlerin yanı sıra gelişmiş kapitalist ülkeler işçi
sınıfının deneylerinden yararlanarak bağımsız bir harekete doğru ilerler. Bu
ilerlemeyle birlikte, işçi sınıfının uluslararası hareketi ve kurtuluş mücadelesi,
ileri kapitalist ülkelerle sınırlı bir hareket olmaktan çıkar, dünya ölçeğinde bir
hareket olma özelliği kazanır. Emperyalizm burjuvazinin saflarındaki çelişkileri
derinleştirirken, ileri ve geri tüm ülkelerin işçilerini tek bir ordunun unsurları
olarak birleştiren ve kurtuluş mücadelelerine uluslararası bir özellik kazandıran
koşulları geliştirir.
4. Ezilen ulus ve halkların devrimci mücadelesi, işçi sınıfının devrimci
hareketiyle emperyalizme karşı tek bir cephede birleşir ve dünya işçi
devriminin bir bileşeni olur. Kapitalist gelişme, bu mücadelelerin, işçi sınıfı
önderliğinde gelişmesi ve sosyalizme kesintisiz geçişi hedefleyen halk
devrimleri özelliği kazanmasının maddi zemini ve koşullarını olgunlaştırır.
Dünya işçi devrimi de, ileri kapitalist ülkelerle sınırlı bir olanak olmaktan çıkar.
Eşit olmayan sıçramalı gelişmenin derinleşmesine bağlı olarak, kapitalist-
emperyalist sistemin en zayıf halkadan (ya da halkalardan) kırılmasıyla başlayıp
ilerleyecek bir süreç özelliği kazanır. İşçi sınıfı en zayıf halkada (ya da
halkalarda) politik iktidarı ele geçirerek egemen sınıf olarak örgütlenir, işçi
sınıfının toplumsal devrimi ve sınıfsız toplumun inşası süreci başlar.
5. İşçi sınıfı, nüfusun küçük bir azınlığının tekelindeki üretim araçlarını
toplumun ortak mülkü haline getirerek, sınıfların ve tüm biçimleriyle baskı ve
sömürünün ortadan kalkacağı komünist toplumun temellerini atar. Kâr
amacıyla ve pazar için yapılan, anarşik ve dengesiz kapitalist üretimin yerini,
sürekli gelişen bir teknik temel üzerinde, toplumun maddi ve manevi tüm
gereksinimlerini karşılamak için belirlenmiş bir plana göre yapılan toplumsal
üretim alır. Sınıfları, baskı ve sömürü ilişkilerini tüm biçimleriyle ortadan
kaldıracağı için, işçi sınıfının toplumsal devrimi, diğer ezilen ve sömürülen
sınıfların da kurtuluşunu sağlar. İşçi sınıfı, bu tarihi devrimci rolünü, ancak
bilimsel sosyalizmin teorisiyle donanmış devrimci partisinin yönetiminde
yerine getirebilir.
6. Bu devrimin ön koşulu, işçi sınıfının iktidarı ele geçirerek egemen sınıf
olarak örgütlenmesi ve kapitalizmin eski ve yeni tüm unsurlarına ve belirtilerine
karşı kesintisiz bir mücadele sürdürerek kapitalizmin yeni-den kurulma
girişimlerini ezmesidir. Kapitalist toplumla komünist toplum arasında, ikisinin
de unsurlarının bir arada ve mücadele halinde bulunduğu ve işçi sınıfının
egemen sınıf olarak örgütlendiği, komünizmin birinci aşaması olan bir geçiş
dönemi yer alır. “Herkesten yeteneğine ve herkese emeğine göre” ilkesinin
egemen olacağı komünizmin bu ilk aşamasında, üretici güçler kapitalist (ve
öncesi) üretim iliş-kilerinin kısıtlamalarından kurtulur. Sosyalist inşa sürecinin
ilerlemesi ve üretici güçlerin özgürce gelişmesi “herkesten yeteneğine ve
herkese ihtiyacına göre” ilkesinin egemen olacağı komünizmin ikinci
aşamasına geçişin koşullarını hazırlar.
7. Dünya işçi devriminin, emperyalizmin en zayıf halkalarında zafere
ulaşarak ilerlemesi, sosyalist inşanın kapitalist emperyalist kuşatma
koşullarında başlaması ve gelişmesine, burjuvazinin ve kapitalizmin içteki
dayanaklarının ve eski düzeni yeniden kurma girişimlerinin uluslararası alanda
da güçlü desteklere sahip olmasına yol açar. İşçi sınıfı tam ve kesin bir zaferi,
ancak, dünya ölçeğinde kapitalist sistemin yıkılması, kapitalist-emperyalist
kuşatmanın yerini sosyalist kuşatmanın alması durumunda kazanabilir. Bu
nedenle, işçi sınıfının toplumsal devrimi, komünist toplumun kurulması süreci,
ulusal ve uluslararası alanda inişleri ve çıkışları, atılımları ve geri çekilmeleri,
zaferleri ve yenilgileri içeren karmaşık bir süreç olarak gelişir.
TÜRKİYE DEVRİMİ
1. Ülkeler; kapitalist gelişme düzey ve özellikleri, kapitalist dünya sistemi
içindeki yerleri, sınıflar arası ilişkiler ve güç dengeleri, tüm yönleriyle sınıf
mücadelesinin sürdüğü toplumsal koşullar vb. birçok bakımdan eşit ve aynı
durumda değildir. Tüm bunlar, aynı nihai hedef etrafında birleşen değişik
uluslardan işçilerin ve sınıf partilerinin önündeki kısa vadeli hedeflerin
farklılaşmasına yol açar. Burjuva diktatörlüğünün ve kapitalizmin yıkılması, işçi
sınıfının iktidarı alması ve egemen sınıf olarak örgütlenmesi, sosyalizmin
kuruluşu süreci ve toplumsal devrimin gelişme seyrinde de farklılıklar
kaçınılmaz olur.
2. Kapitalist gelişme yoluna geç giren Türkiye, kapitalizmin tekelci
aşamaya geçtiği 20. yüzyılın başlarında, meta üretimi ve ticaretin, bu temelde
de kapitalist üretim ilişkilerinin belli bir gelişme gösterdiği, ancak feodal üretim
ilişkilerinin egemenliğini sürdürdüğü, sömürgeleşme sürecinde olan yarı-
sömürge, geri bir toplumsal yapıya sahipti. Türkiye’de kapitalizm; emperyalist
devletler ve uluslararası mali sermaye gruplarının, dünya nüfusunun ezici
çoğunluğunu oluşturan ülke ve halkları egemenlikleri altına alarak, bağımsız ve
özgürce ilerleyişini engelledikleri toplumsal gelişme süreçlerinin emperyalist
çıkar ve tercihleri temelinde şekillenmesi yönünde etkide bulundukları 20.
yüzyılda;
a. Emperyalizmin Türkiye’yi sömürgeleştirme girişimlerinin cılız bir anti-
emperyalist devrim olan Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla püskürtüldüğü, 1908
Devrimiyle Osmanlı otokrasisiyle iktidarı paylaşan ve bu savaşa önderlik eden
burjuvazinin büyük toprak sahipleriyle ittifak halinde devlet iktidarını ele
geçirerek egemen sınıf olarak örgütlendiği;
b. Üstten reformlar ve devlet kapitalizmi uygulamalarıyla egemenliğini
güçlendiren burjuvazinin üst kesimlerinin emperyalizmle işbirliğini geliştirerek
tekelleştiği ve emperyalizmin içteki temel toplumsal dayanağı haline gelerek
bağımlılık ilişkilerinin güçlendiği;
c. Kürdistan’da da kapitalist gelişmeye bağlı olarak uluslaşma sürecinin
ilerlediği, ancak, başta Kürt ulusu olmak üzere ulusal toplulukların tüm
haklarının ayaklar altına alındığı, birikim, pazar ve kaynaklarının emperyalizmin
ve iktidardaki Türk büyük burjuvazisinin denetimi altına girdiği ve Türk
ulusunun egemen ulus olarak örgütlendiği;
d. Feodal üretim ilişkilerinin devrimci tarzda değil, evrim yoluyla
çözülerek tasfiye olduğu bir süreçte gelişerek egemen oldu.
3. Bağımlı kapitalist gelişme, emperyalist ve yerli-tekellerin
egemenliklerinin her alanda gelişip güçlenmesine, kapitalizm öncesi kalıntıların
zayıflayarak da olsa varlığını uzun süre devam ettirmesine yol açtı. Kapitalist
gelişme sürecinin temel özelliklerinden olan dengesiz gelişmeyi ve sonuçlarını
derinleştirdi. Başta ekonominin tüm sektörleri ve ulusal özellikler de taşıyan
bölgeler arasındaki gelişme düzeyi farklılıklarını arttırdı. Bağımsız ekonominin
temeli olan üretim araçları üreten sanayinin gelişmemesi, geliştiği kadarıyla da
bağımlı veya geri bir teknik temele sahip olması Türkiye kapitalizminin önemli
bir özelliği oldu. Belirleyici durumda olan ve ileri teknoloji gerektiren üretim
dalları ve birimleri, ileri teknik ve gelişme olanakları emperyalist şirketler ve
devletlerin tekelindedir. Bu tekeli sarsabilecek gelişmeler engellenmekte,
araştırma-geliştirme bölümlerinin eklentileri olmaya zorlanmaktadır.
4. Tüm bağımlı ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de modern işletmeler,
geri teknoloji ve üretim yöntemleri kullanan ve yaygın biçimde varlığını
sürdüren küçük ve orta işletmelerle bir arada bulunmaktadır. Ancak kapitalist
gelişme, küçük ölçekli işletmelerin yerini büyük ölçekli işletmelerin alması,
giderek toplumsallaşmasına neden olduğu üretimin ve sermayenin
yoğunlaşarak merkezileşmesi süreçlerini ilerletmektedir. Bu ilerleme Türkiye’de
de sosyalizmin maddi önkoşullarını ve onu kuracak olan toplumsal gücü
geliştirmekte, üretimin toplumsal karakteri ile mülk edinmenin kapitalist biçimi
arasındaki çelişmeyi, emek sermaye karşıtlığını derinleştirmektedir.
5. Yoğunlaşan sömürü üzerinden sağlanan birikim ve yabancı sermaye
girişinin artması, kapitalist gelişmeyi hızlandırdı. Bunun yanı sıra, ulusal
ekonomiyi koruyan önlemlerin kaldırılması, köylü, küçük esnaf ve zanaatkârlar
gibi küçük işletme sahiplerinin mülksüzleşme sürecini ilerletti. Köylülerin
giderek genişleyen kesimlerinin mevsimlik ya da sürekli tarım işçileri haline
gelmesine, büyüyen kitleler ve birbirini izleyen dalgalar halinde şehirlere akmasına yol açtı. Kürdistan’da köylerin zorla boşaltılması köyden kente göçü
büyüten bir başka etken oldu. Özellikle tarım ve ticaret gibi küçük ve orta
işletmelerin yaygın olduğu sektörlerde de büyük işletmeler artarken, ücretli
emek bütün sektörlerde çoğalıp yaygınlaştı. İşçi sınıfı büyük işletmelerle on
binlerce işçinin bir araya geldiği organize sanayi bölgelerinde yoğunlaşan çok
uluslu bir sınıf olarak gelişti. Mücadele ve örgütlenme kapasitesi ve
olanaklarının yanı sıra kitlesi bakımından da başlıca toplumsal güç haline geldi.
Ara sınıf ve tabakalar çözülür ve ekonomik-toplumsal hayattaki rolleri
zayıflarken, toplumun burjuvazi ve işçi sınıfı olarak iki temel sosyal sınıfa
bölünmesi süreci ilerledi.
6. Türkiye, uzun bir zamandır kapitalist üretim ilişkileri ve tekellerin
egemen hale geldiği, ancak feodal kalıntıların gittikçe zayıflamakla birlikte
özellikle Kürdistan’da varlığını sürdürdüğü bağımlı bir kapitalist ülkedir.
Bağımlı kapitalist gelişme süreci ilerledikçe, üretim araçlarının ve toplam
toplumsal üretimin büyüyen bölümü emperyalist ve yerli tekellerle büyük
toprak sahiplerinin denetimine girmektedir. Buna karşılık en hayati yaşam ve
çalışma araçlarından yoksun mülksüzler; proleter ve yarı-proleterler kitlesi,
işsizler ordusu büyümekte, toplumsal eşitsizlikler derinleşmektedir. Bunların
yanı sıra Türkiye, politik üstyapının militarist, anti-demokratik, şoven-milliyetçi
temelde şekillendiği, başta Kürt ulusu olmak üzere ulusal topluluklarla din ve
mezheplerin baskı altında tutulduğu, hak eşitliği ve halkın demokratik hak ve
özgürlük taleplerinin katliam ve terörle bastırıldığı, baskı ve terörün faşist
biçimlerinin de dönem dönem yoğunlaştırılarak uygulandığı bir ülkedir.
7. Yoğunlaşan emperyalist sömürü ve bağımlılık ilişkileri, tekellerin ve
onlarla birleşmiş büyük toprak sahiplerinin sömürü ve egemenliği, feodal
kalıntılar, ekonomik ve toplumsal ilerlemenin önündeki başlıca engellerdir ve
bunlar işçilerin, tüm ezilen ve sömürülen sınıfların yaşam ve çalışma koşullarını
ağırlaştırmaktadır. Bu durum, en yalın ve somut yansımalarını, iş gününün
uzunluğu ve yoğunluğunda, işçi ücretlerinin aşırı düşüklüğü ve çalışma
koşullarının kötülüğünde, işsizler ordusunun büyüklüğünde, tarımsal alanların
yanı sıra özellikle şehirlere yığılmış, her türlü sosyal güvenceden yoksun,
düzenli bir işi olmayan, açlık sınırında ve son derece kötü barınma koşullarında
yaşamlarını sürdürmeye çalışan yarı-proleter kitlelerin büyümesinde gösterir.
Bu olguya, başta köylüler olmak üzere küçük işletme sahiplerinin yerli ve
yabancı tekellerin, büyük toprak sahiplerinin boğucu baskısı ve sömürüsü
altında hızla yoksullaşıp mülksüzleşmeleri eşlik eder. Bu, halkın özgürlükleri ve
haklarının alabildiğine sınırlanması ya da tamamen ayaklar altına alınmasında,
toplumun ezici çoğunluğunun geleceğe ilişkin güvensizliğinin yaygınlığı ve
derinliğinde de kendisini açığa vurur. Emperyalizme bağımlılık ve tekelleşme
geliştikçe ilerleyen, ekonomik kriz ve durgunluk dönemlerinde ağırlaşan bu
koşullar, öncelikle emperyalizme, tekelci burjuvazi ve büyük toprak sahiplerine karşı ezilen ve sömürülen kitleler arasında öfke ve mücadele eğilimlerini
geliştirir ve onları aynı cephede birleşmeye zorlar.
8. İçinde bulunduğumuz koşullarda, Türkiye işçi sınıfı ve partisinin
önündeki acil görev; emperyalist sömürü ve bağımlılık ilişkilerinin, işbirlikçi
tekellerin, büyük toprak mülkiyeti ve tüm biçimleriyle feodal kalıntıların
tasfiyesi, ulusların tam hak eşitliği ile kendi kaderlerini tayin hakkı da dahil,
demokratik tüm hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda ve kalıcı olarak
kazanılması ve güvenceye alınmasıdır. Bu acil görev, ancak emperyalizmin ve
tekelci burjuvazi ve toprak sahipleri egemenliğinin yıkılması ve işçi sınıfı
önderliğinde, ezilen ve sömürülen sınıf ve tabakalara dayanan devrimci halk
iktidarının kurulmasıyla yerine getirilebilir. Halk iktidarı, başta fabrikalar, tarım
işletmeleri olmak üzere halkın üretim ve yaşam alanlarında örgütlenmesine ve
öz gücüne dayanan, halk tarafından seçilen ve denetlenen halk meclisinin en
yüksek organı olacağı yeni bir devlet düzeni ve aygıtının kurulmasını gerektirir.
9. Bu acil görevin yerine getirilmesiyle, ekonomik ve toplumsal
ilerlemenin ve işçi sınıfının kurtuluş mücadelesinin önündeki başlıca engeller
tasfiye edilecektir. Emperyalizme ve egemen sınıflara karşı işçi sınıfı
önderliğinde kazanılacak zafer, devrimin kesintisiz biçimde sınıfların, sömürü
ve baskı ilişkilerinin tüm biçimleriyle ortadan kaldırılmasına doğru
genişletilmesini ve ilerletilmesini, sosyalist inşaya yönelik adımların atılmasını
güvenceye alacaktır. İşçi sınıfı, bu mücadelenin zaferinden en çok çıkarı olan ve
bu mücadeleyi tam zafere kadar kararlıca sürdürebilecek olan tek sınıftır. Bu,
onun tarihi devrimci rolünü yerine getirmesi, tam ve kesin kurtuluşunu
gerçekleştirmesi doğrultusunda attığı ilk adım olacaktır.
G.
A -Halk İktidarı ve Halk Demokrasisi İçin
1. Halkın seçtiği temsilcilerden oluşan bir kurucu meclis tarafından
halkın en geniş katılımıyla hazırlanan ve halk onayına sunulan, halkın mutlak
egemenliği ve iktidarını, demokratik hak ve özgürlükleri güvence altına alan
anayasa temelinde yeni bir devlet düzeninin kurulması.
a. Halk tarafından seçilen temsilcilerden oluşan, tüm yönetim erklerini
elinde toplayan ve devletin en yüksek egemenlik kurumu olarak çalışan bir halk
meclisi.
b. Devletçe atanmış bütün yerel makamların kaldırılması, tüm bölgesel ve
yerel yönetimlerin, her kademede halk tarafından seçilen temsilcilerden oluşan
meclislerin elinde toplanması.
c. Seçilmiş temsilci, vekil ve görevlilere ödenen ücretlerin, kalifiye işçi
ücretlerinin ortalamasını aşmayacak şekilde sınırlandırılması. Seçilmiş
temsilcilerin yargılanabilmesi ve seçmenlere, seçtikleri temsilci ve görevlileri
görevden alma hakkı.
d. 18 yaşına giren herkese seçme, tüm meclis ve yönetim organlarına
seçilme hakkı. Eşit, tek dereceli, gizli oy, açık sayım ve nispi temsil esaslarına
dayanan serbest seçimler.
e. Sadece seçimden seçime oy kullanmaktan ve biçimsellikten
kurtulmuş, halkların bütün karar alma süreçlerine katılabildiği bir halk
demokrasisi. Bütün iletişim araç ve olanakları kullanılarak halk iradesinin her
adımda yeniden teşekkülü ve bu iradenin meclislere kesintisiz yansımasına
zemin oluşturacak bir özgürlük ortamı.
f. Her türden bürokrasiye karşı kesintisiz bir mücadelenin yürütüleceği,
işçi sınıfı ve emekçilerin devleti ve toplumu denetlemeyi ve yönetmeyi
öğreneceği yeni bir toplumsal politik düzen.
2. Yargıçların halk tarafından seçilmesi, halk mahkemesi, halk jürisi
sistemi ve halkın bilgi ve dene-timine açık yargı. Halka, yargıçları görevden
alma hakkı.
3. Başta toplum ve aile içinde kadın-erkek eşitliği olmak üzere, yurttaşlar
arasında ayrımsız bir hak eşitliği. Konut ve kişi dokunulmazlığı. Her yurttaşa
devlet yönetimi ve bilgilerine kolayca ulaşma ve bir üst makama
başvurmaksızın her memuru mahkeme önünde dava etme hakkı. Kamu
kurumlarının elindeki nüfus sayım, işsizlik, bütçe, enflasyon vb. tüm verilerin
herkes tarafından ulaşılabilir, parasız kullanılabilir, açık veri standartlarına
uygun olarak yeniden yayınlanması.
4. Tüm dolaylı vergilerin kaldırılması, asgari ücretin vergi dışı tutulması.
Özel ve tüzel kişiler için artan oranlı gelir ve veraset vergisi.
5. Düşünce ve ifade özgürlüğüyle basın ve haberleşme özgürlüğünün,
toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkının önündeki tüm yasal ve kurumsal
engellerin kaldırılması. İşçi ve emekçilere sınırsız sendikal, siyasal örgütlenme
ve grev hakkı.
6. Ülkenin çok uluslu bir ülke olduğu resmen ilan edilerek tüm ulusal
baskı ve ayrıcalıkların kaldırılması. Bütün uluslar ve ulusal topluluklarla diller
arasında tam hak eşitliği. Başta Kürt ulusu olmak üzere bütün uluslara ayrı
devlet kurma hakkı dahil kendi kaderini tayin hakkı. Zorunlu tek devlet dili
uygulamasının kaldırılması. Bütün uluslara ve ulusal topluluklara kamu
hizmetlerinden anadilinde yararlanma hakkı.
7. Gerçek bir laiklik için dinin devletten ayrılması. Dinin kişiye özel bir
alan olduğunun ilanı. Eğitim alanındakiler dahil devletin tüm dinsel
kurumlarının feshi, dini kurumlar ve cemaatlerin devlet tarafından finansmanına
son verilerek dinsel alanın bütünüyle inananlara terk edilmesi. Dinin siyasallaşmasının önlenmesi. Din ve eğitimin bütünüyle ayrılması; zorunlu din
eğitiminin kaldırılması, müfredatın dini içeriğinden ayıklanması. Devletin bütün
din, mezhep ve inanç toplulukları karşısında yansızlığına dayanan, inanma ve
inanmama hakkını kapsayan gerçek bir inanç özgürlüğü.
8. Irkçı, faşist örgütlenmelerin yasaklanması. MİT, Kontrgerilla, Özel
Kuvvetler, polis, koruculuk ve her tür dinleme-izleme örgüt ve aygıtlarının ve
çeşitli bürokratik, siyasal çevrelerde kamufle olmuş faşist, provokatif çetelerin
dağıtılması. Halka karşı suç işlemiş tüm faillerin halka açık yargılanması. Tüm
gizli devlet arşivleri açıklanarak, mağdurlara tazminat ödenmesi.
9. Ülke savunması ve iç güvenliğin halkın genel silahlandırılmasına
dayanması, ordunun bu temelde yeniden örgütlenmesi. İsteyene vicdani ret
hakkı.
10. Okul öncesi ve üniversite dahil bütün eğitimin kamu hizmeti olarak
yeniden örgütlenmesi. Her düzeydeki özel eğitim kurumlarının kamuya devri.
İlköğretimden üniversiteye tüm okul giriş sınavlarının kaldırılması. Eğitimin her
kademede parasız, bilimsel ve laik olması. Ülkedeki ulusal farklılıkları dikkate
alan, bilim ve sanatı yeni kuşakların eğitiminin ve gelişmesinin temeli sayan,
ırkçı, dinci ve cinsiyetçi olmayan temel bir müfredat. Eğitim kurumlarına ve
olanaklara erişimde eşitlik.
a. Yeterli sayıda parasız kreş ve anaokulu. Kız ve erkek her çocuk için 12
yıllık zorunlu temel eğitim. Bütün çocukların beslenme, ders araç-gereç ve
ulaşım giderlerinin devlet tarafından karşılanması. İsteyen her çocuğa, eğilim
gösterdiği her ortaöğrenim kurumuna girebilme hakkı.
b. Başta gençler olmak üzere, herkese yüksek öğrenim ve üniversite
eğitimi olanağı. YÖK benzeri kurum ve yasaların iptali. Özerk, bilimsel ve
demokratik bir üniversite. Üniversite ve yüksek okulların, bileşenlerinin
seçtikleri kurullar tarafından yönetilmesi. Öğrenci örgütlerinin, sağlanan
ödenekleriyle birlikte yönetimlerden ayrı örgütlenmesi. İhtiyacı olan her
üniversiteliye burs, parasız barınma, ulaşım ve yeterli beslenme.
11. Halk ve kişi sağlığının dokunulmaz bir yurttaşlık hakkı ve parasız bir
kamu hizmeti olduğunun açıktan ilanı. Hastanelerin özelleştirilmesinin
durdurulması, özel sağlık kurumlarının kamuya devri. Tüm koruyucu, birinci
basamak ve hastane sağlık hizmetlerinin ayrımsız, parasız, kolay ulaşılır
olması. Sağlık kurumlarının yeterli sayıda personel, donanım ve tıbbi
malzemeyle nitelikli hizmet verecek şekilde yeniden örgütlenmesi.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.