Ergun Babahan: Kürtler Erdoğan’la anlaşır mı? Zor ama imkansız değil…
.
İnsan anlaşmayı düşmanıyla yapar, çatışmanın durması veya bitmesi amacıyla. Bugünkü tabloda Kürtlerle devlet adına çatışma görevini AKP ve Erdoğan üstlenmiş durumda. Rejimin baskıcı politikalarının en ağır bedelini Cemaat ile birlikte Kürtler ödüyor. Evet, akademisyenler, gazeteciler, kadınlar ve eşcinseller de bedel ödüyorlar ama hiçbirinin ödediği bedel, bu iki kesime yaklaşamıyor.
Cemaat, Kürtler kadar geniş bir toplumsal desteğe sahip değil. Seçim sandığında sonucu etkileyecek, belirleyecek bir gücü de yok. Zaten devletin baskın politikaları sonucu sindirilmiş, bastırılmış ve silinmiş durumdalar. Bir insanın varlığını sonlandırmak için “Cemaat” damgası vurmak yeterli.
Sedat Peker’in açıklamalarından geniş toplum kesimleri, bir çok insanın bu damgayla kıskaca alındığını, haraca bağlandığını, malvarlığının tamamından veya bir kısmından vazgeçilmek sorunda bırakıldığını toplumun geniş kesimlerine gösterdi. Saray’ın dehlizlerinden İçişleri Bakanlığı’na uzanan, gazeteci kisvesindeki çakalları da kapsayan bir tezgah sözkonusu.
Cemaat’ten farklı olarak Kürtler sadece bu dönem değil, yüzyılı aşkın bir süredir bedel ödüyor. Kimliği, kültürü inkar ediliyor; sürekli bir tehdit olarak görülüyor. Bugün Kürtler dilleri, kimlikleri ve siyasi haklarıyla toptan inkar edilen bir halk.
Toplumsal çözüm açısından sıkıntı Kürtlerin de tıpkı Cemaat gibi geniş toplum yığınları nezdinde “Öteki”leştirilip düşmanlaştırılması. 100 yıllık bir eğitim ve algı operasyonu sonucunda Kürtler, bölücü bir halk olarak geniş kitlelerin zihnine yerleştirilmiş.
Bu çemberi kırma cesareti gösteren tek parti, Avrupa Birliği açılımları sürecinde AKP oldu. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden barış masası kurmaya, Dersim Soykırımı’nı tanımaktan demokratik bir toplum modeli oluşturmaya kadar tüm cesur adımları AKP attı. Bu adımların karşısında devleti temsilen hep CHP ve MHP oldu. Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartı bile CHP’nin çabalarıyla bozuldu.
CHP çözüm sürecinin yöntem ve usulüne değil, Kürtlerle barış masası fikri kurulmasına karşıydı. Bugün de aynı. İttihatçı geleneğin en köklü temsilcisi olarak bugün de aynı noktada. İnkar, baskı ve tekçi zihniyetin devamı. Yaptığı tek açılım muhafazakar kesimle barışma oldu ama onu bile başaramadı. Çünkü çağın gerçekliğinden ve esnekliğinden kopuk bir parti. Kürtlere bakışı üstten.
Bugün gelinen noktada İttihatçılığın seküler kesimini ve iyi-kötü bir devlet terbiyesini temsil eden kesimi ile muhafazakar ve mafyatik kesimi kafa kafaya bir yarış içindeler. Kamuoyu anketleri iki ittifakın üç aşağı, beş yukarı eşit oy desteğine sahip olduğunu gösteriyor. Halk desteği hızla eriyen MHP, Erdoğan için yeniden seçim kazanma konusunda giderek artan bir yük haline geldiğini gösteriyor.
Bu tabloda seçim sonucu ve Türkiye’nin yönünü Kürtlerin karar ve tercihleri belirleyecek. CHP-İyi Parti İttifakı, Kürtleri çantada keklik gören, herhangi bir demokratikleşme sözü vermeyen ve bugünkü savaş politikalarını aynen devam ettirici bir çizgide duruyor. Irak’tan Suriye’ye kadar tüm savaş tezkerelerine evet demiş olmaları, Kürt meselesinde nasıl bir çizgi izleyeceklerinin en net göstergesi.
AKP-MHP Rejimi nedeniyle Kürtlerin asla Erdoğan’a oy vermeyeceğine ikna olmanın rahatlığıyla HDP’yi yok sayıyor, birlikte fotoğraf vermekten kaçınıyor, hatta düşmanlaştırıcı bir söyleme ara vermeden devam ediyor. Hesaba katmadıkları bir faktör var: İmralı… Yani Abdullah Öcalan…
Barış süreci başladığı andan itibaren tuzaklara dikkat çeken Öcalan, Erdoğan’ın sıkıştığında masaya sürdüğü bir kart. MİT Müsteşarı Hakan Fidan üzerinden Öcalan’la görüşmelerin sürdüğü dedikoduları da mevcut. Böyle bir tabloda bir genel af sözü üzerinden yeni bir dönem başlaması dahil her türlü sürprize açık olmak lazım.
Amerika’da Biden’ın seçim kazanmasıyla daha barışçı bir çizgiye, komşularıyla iyi ilişki modeline geçmek zorunda kalan Erdoğan’ın iktidarını sürdürmek için içeride de benzer adım atması şaşırtıcı olmaz. Burada belirleyici olan tek başına HDP değil, yerel seçimlerin aksine Öcalan ile senkronize olan bir HDP olur. Millet İttifakı, hem Saray’ı hem Meclisi alma hayalleri kurarken kendisini yine ayazda bulabilir…
Kolay mı elbette değil ama kesinlikle imkansız da değil. Siyaset her ihtimale açık bir gerçekliktir.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.