Gazeteciler ‘dezenformasyon yasasına’ karşı sokakta: Kahrolsun sansür
.
Gazeteciler Ankara’da, Basın Kanunu'nda yapılacak değişikliğe karşı sokağa çıktı, kanun teklifinin geri çekilmesini talep etti, sembolik olarak kalemlerini bıraktı.
TBMM Genel Kurulu'nda önümüzdeki günlerde ele alınması beklenen "Dezenformasyon yasası" olarak bilinen Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifine basın örgütleri sansüre yol açacağı düşüncesiyle karşı çıkıyor. Sahada çalışan gazeteciler de düzenlemenin hem yeni soruşturma ve yargılamalara hem de oto sansüre yol açacağı gerekçesiyle endişeli.
Sosyal medya ve internet medyasında yapılacak yasal düzenlemeler uzun bir süredir Türkiye gündemindeydi. Aylardır AKP ve MHP tarafından hazırlıkları sürdürülen yasanın içeriğinin ne olacağına dair iktidardan önce rahatlatıcı açıklamalar gelse de teklifin Meclis'e sunulmasıyla birlikte endişeler arttı.
Basın örgütleri ve temsilcilerine göre internet medyasındaki çalışanların haklarının korunması ile ilgili bazı olumlu düzenlemelerin dışında teklif hem basını hem de sosyal medyayı kontrol altına almayı hedefliyor.
Bu arada teklifin bugün yapılması beklenilen Genel Kurul görüşmeleri gelecek haftaya ertelendi. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç sosyal medya hesabından, "Basın Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik öngören kanunun TBMM Genel Kurul görüşmeleri girişimlerimiz sonucu üzerinde parti gruplarının daha fazla müzakere edilebilmesi için bu hafta ertelenmiştir" dedi.
Adalet Komisyonu'nda geçtiğimiz hafta kabul edilen teklifin 29. maddesi ile Türk Ceza Kanunu'na bir ek yapılıyor ve "halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimselerin 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılması" isteniyor.
İktidar milletvekilleri maddenin savunması olarak bu hususların hepsinin aynı anda geçerli olması durumunda bir suç oluşabileceğini ileri sürürken, hukukçular ise aynı görüşte değil. Adalet Bakanlığı ve AKP Meclis grubunun bu maddeye mesafeli baktığı, hatta hapis cezasını ağır bularak çıkartılmasını istediği kulislere yansıyan bilgiler. Ancak MHP ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın bu maddede ısrarlı olduğu belirtiliyor.
Teklifin Adalet Komisyonu'ndaki görüşmelerinde Yargıtay adına görüşü istenen 8. Daire Üyesi Hakim İhsan Baştürk, "Ceza hukuku açısından suçlu ve cezada belirlilik ilkesi" itibarıyla "sakıncalı" tespitini yapmıştı. Baştürk, ceza hükmündeki "halk arasında endişe, korku yaratmak saikiyle Türkiye'nin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli olacak şekilde alenen yaymak suç olarak düzenlenmektedir" gerekçesini "muğlak" diyerek eleştirmişti.
Ceza hukukçuları da bu maddenin yasalarda olması aranan "belirlilik” ilkesini çiğnediğini vurguluyor.
Gazetecilerden kalem bırakarak protesto
Gazeteciler de tartışmalı yasa teklifini protesto etmek için bir araya geldi.
Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Diplomasi Muhabirleri Derneği, DİSK Basın-İş Sendikası, Gazeteciler Cemiyeti, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, KESK Haber-Sen, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu ve Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın çağrısıyla Ankara Ulus'taki Atatürk Anıtı önünde bir araya gelen gazeteciler yasa teklifinin geri çekilmesini talep etti.
Meslek örgütlerinin temsilcileri temsili olarak anıtın önüne kalemlerini bırakırken, diğer yandan bu tür düzenlemelerin özgür basını susturamayacağına da dikkat çektiler.
Protesto eylemini aslında TBMM'nin önünde yapmak istediklerini belirten Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, "Bizi Meclis'ten uzaklaştırarak sesimizin çıkmayacağını düşünüyorlar. Basın değil Ulus'a, Fizan'a sürülse sesini duyuracaktır" diye konuştu.
Bilgin tüm örgütler adına okuduğu açıklamada, yasa teklifinin gazetecilere olumlu adım değil, "sansür" getirdiğini belirterek, "Sanmayın ki bizler dezenformasyonu önemsemiyoruz. Ancak bunun yolu yasadaki gibi hapis cezasından geçmez. Yasada yazılı basının kapısına kilit vuracak maddeler var. Anadolu'daki gazeteler kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardır" uyarısında bulundu.
Bu yasanın temel insan haklarına ve haberleşme özgürlüğüne de aykırı olduğunu söyleyen Bilgin, "Sadece gazetecilerin özgürlüğünü değil tüm toplumun özgürlüğünü engellemektedir. Bu yasa tüm toplumu yazmaktan, eleştirmekten alı koyacaktır. Toplumsal oto sansürü tüm ülkeye yayacaktır" dedi.
İstanbul'da da dün düzenlenen protestoda bu yasayla "medyada mevcut iktidarı ve iktidar partisini desteklemeyen herkesin" ve sosyal medya kullanıcılarının hedef alındığına işaret edilmişti.
Yasadaki muğlaklık gazetecileri endişelendiriyor
Peki sahada çalışan, bazen iktidarın sert eleştirilerine veya yargıda soruşturmalara maruz kalan gazeteciler yasa için ne düşünüyor?
Yasa teklifinden en çok endişeli olan kesimlerin başında son dönemde çok öne çıkan internet medyasında ya da belli bir kuruma bağlı olmadan serbest çalışanlar geliyor.
DW Türkçe'ye konuşan foto muhabiri Serdar Özsoy çalışmalarını farklı sosyal medya mecralarında yayımladığını belirterek, "Kendimce oluşturduğum bu gelir modelini halkın destekleriyle sağlıyorum. Bu yasa çıktıktan sonra ihtiyaç duyulan doğru haberleri kendi mecralarımdan yayınlayamayacağım endişem var. Beni en çok düşündüren ise yarın nelerle karşılaşacağız da bunu halka duyuramayacağız?" dedi.
Çok izlenen yayınlarını Patreon sistemiyle sürdüren deneyimli gazeteci Ünsal Ünlü de tepkili. Ünlü, bu yasanın kabulünün ardından "keyfi uygulamaların" başlayabileceğini belirterek, şöyle konuştu:
"Başımıza ne geleceğini bilmiyoruz, sadece başımıza gelebileceğin en kötüsünü biliyoruz. Benim hep savunduğum şey; gazeteci haber saklamaz, bir haber aldıysanız ve bunu söylüyor ya da yorumluyorsanız, mesela benim yaptığım yayınlar her an durdurulabilir. Durdurulması demek sadece bir gazetecinin sesinin kısılması demek değil, bu yasadan doğru haber alma hakkı ertelenen insanlar da etkilenecek."
Ankara'nın deneyimli gazetecilerinden Çiğdem Toker ise bundan sonra sadece haberciler için değil aynı zamanda mesela enflasyon verilerini yayımlayan kurumlar/akademisyenler için de riskin artabileceğine dikkat çekiyor. Toker, "Bu yasa yürürlüğe girdikten sonra kaçınılmaz olarak bir oto sansür refleksi başlayabilir. Çünkü bu madde belirsiz kavramlarla dolu. Kamu barışı, kamu güvenliğinin bozulmasına kim nasıl karar verecek, kim tespit erecek?" diye konuştu.
Yargı alanındaki haberleriyle bilinen gazeteci Gökçer Tahincioğlu da bu yasayla ilgili bütün gazetecilerin aynı kaygıyı taşıdığını belirterek, Marmaris'te devam eden orman yangınları ile ilgili Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın yaptığı kamu düzeni uyarısını örnek veriyor. Tahincioğlu "Siz bu tür bilgileri verdiğiniz, mesela Orman Bakanlığı'nın verdiği bilgiler dışında bir şey yazdığınız anda bir savcının 'bizce öyle değil' diyerek, muğlak bir şekilde açtığı soyut bir soruşturmayla hapis cezası alabilirsiniz. Sürekli bir kılıç basın mensuplarının başının üzerinde olacak" ifadelerini kullandı.
Çok sayıda gazeteci yetiştiren Prof. Dr. Korkmaz Alemdar ise şöyle konuştu:
"Bu yasa gazetecileri çok güvensiz bir ortama sokacak. AKP'ye olan güven zaten sınırlıydı, bugün artık adalet mekanizmasının da siyasi iktidara göre davrandığı bir ortamda hoşa gitmeyen her haber gazeteciyi etkileyecek. Sansür, oto sansür ve sonra da eğer yetmezse gazetecileri yargı önüne çıkarmak alışkın olduğumuz bir konu haline gelecek."
Bu arada CHP'nin yasayı TBMM'de kabulü ve Cumhurbaşkanının onayının ardından Anayasa Mahkemesi'ne taşıması da bekleniyor.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.