GEL BİRAZ DA SELO CANI KONUŞALIM LEYLA CAN
Bak Leyla, gözün gözümün içine bakarak ”Hele anlat şu bizim Selo Can’a ne oluyor diye anlatmamı istiyorsun. Biliyor musun şayet birisi kendini anlatamıyorsa bir başkasının anlatımlarıyla o insan bir yere oturtulmaz. Keşke sessizliğin sesini oraya buraya eğip bükmeden kendini ilk önce kendine anlatsaydı.
Biliyor musun Leyla, Kürt siyaset arenasını dizayn eden siyasi cenahın en mükemmel tarafı, kendini kendine bile anlatmaktan zorlamasıdır!
Durum böyle olunca da, kafasındaki doğrular "şuna şu olmasın buna bu olmasın" olurlar her zaman olmazlara kurban edilir. Dolayısıyla düşünülen her doğru, ortalık karışmasın denilen düşüncenin basıncı altında eriyip gidiyor. Şimdi kalkıp gelmişsin "Hocam bu bizim Selo Can ne olacak?" diye benden bir şeyler duymak istiyorsun.
İnan ki Leyla, bu olan bitenleri çok iyi bildiğimiz halde “Kendimiz değil de” bir başkasının söyleyeceği doğrularla ortaya çıkmasını bekleriz hep... Çünkü herkes ve hepimiz, neyi nasıl doğru bulduğumuzu çok iyi biliyoruz ama illaki bir amayla önü kapatmış oluruz. Sorun böyle olunca da Selo Can'dan tut hemen hepimiz kendi doğrularımızı kendimize bile anlatmaktan aciz kalıyoruz.
Şimdi gelmiş bu kadar olağanüstü olaylarla Kürtlerin (demokratik )siyaset zemini viran etmişken ’’Gelip Selo Can’a, ne oluyor ve neler olacak?" diye meraklanıp soruyorsun. Bak Leyla, keşke Selo Can bu kadar vahim olanlardan önce, olabilirleri cesurca aklıselim mantığın masasına koyacak basireti gösterseydi. Biliyor musun bu coğrafyada hendek gibi belirsiz bir çok olağan sorunlar yaşandı. Ve ne yazık ki herkes duymak istediği duyan kulağıyla kulak kabartıp sorunu karmaşık hale getirtı.
İnan ki Leyla, Kürtlerin siyasal mecrasında yaşanmış yaşanmışlıkların hiç biri, duymak isteyen kulağın duyumlarıyla basite alacak tarafı yok.Yani anlayacağın hiçbir şey olmamışçasına Selo Can şöyle yapar, böyle düşünür gibi bir beklentiye girmek doğru değil bilesin. Zira senden benden önce Selo Can'ın hangi demokratik güç birliğiyle yada hangi düşünsel parametrelerle yola çıkılacağını kendisi ortaya koymadıkça, Selo Can üzerinden, Kürtlerin genel demokratik hakaniyeti gelgitlere kurban olur gider.
İmkanım olsaydı "şununla şurada, bununla burada kahvaltı yapar demokratik gidişatın ruhiyatına katkı sunardım" diyen bir Selo Can var. Peki bahsi geçen kahvaltıcıları bir kenara koysak bile, onlardan sonra gelecek on neslin gelişinden dahi umut ışığı olur mu diye Selo Can'a sorsan inan ki sus pus olur susar.
Dolayısıyla her şeyden önce Selo Can'ın neyi nasıl düşünüp hayata geçirmek istediğini cesurca ortaya koymalı bence.
Örneğin, Kürt halkının demokratik hakkaniyet karnesini bu halkın özlem ve arzularıyla mı doldurulacak? Yoksa İyi Parti ve benzeri CHP’e gibi nasyonalistlerin güçlenmesine katkı sunan belirsiz gelgitlerle mi oynayacak?
Yani anlayacağın Leyla, gerek Selo Can gibilerin, gerekse sen ben gibi sıradan Kürt olanların sus pus kalışımızın gerekçeler var eyvallah; inan ki bahsi edilen gerekçelerin yarısından fazlası bir halkın kalıcı çıkarından çok, kendimizi oraya buraya pazarlama yetmezliğimize göz kırpıyor.
Velhasılıkelam Leyla, Kuzey Kürtlerin sessizce umutsuzluğun kabuğuna çekilmenin birden çok sebep var. Takdir edersin ki, on yılların kazanılmış varların birçoğu, şuraya buraya savrularak, şu için bu için heba edildi! Anlayacağın,Kürt halkı gözardı edilmeyecek bir felaketle karşı karşıyadır desek yanlış söylemiş olmayız.
Ve bu felaket şu ya da bunun baskısı, yada şunun bunun nasyonalizminin şaha kalkışın sonuçları değildir. Bu felaketin asıl sebebi Kürt halkının kendi siyasi öncülerine olan güvenin sarsılmasıdır...
Zira bir halkın başına gelen en büyük felaket, o halkın umutsuzluğa kapılma sendromu dur. Yani sözün kısası Leyla Can, doğan güneşe yüzünü çeviren her Kürt insanı, avuçlarını açıp, kendi hakkaniyetini partisel çıkarın önüne koyacak asil damarın ortaya çıkmasını umut ediyor.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.