GELECEK HAYALİ VE BARDAĞIN DOLU TARAFI – 2
İbrahim Küreken
50 milyona yakın nüfusu bulunan Kürtler tarih boyunca katliamlara, sürgünlere maruz kaldı. 20.yy başlarında Kürdistan dönemin emperyalist devletleri tarafından parçalanarak dört devletin kontrolüne terk edildi. Bu dört devlet tarafından bugüne kadar her türlü hak talepleri şiddetle bastırıldı, büyük katliamlar yaşandı. Kürtlere yapılan katliamlar ciltler dolusu boyuttadır. Bu katliamları Avrupa, ABD, SSCB ve bütün İslam dünyası ya destekledi ya da sessiz kalındı.
1.Dünya Savaşından sonra bölge düzeni Kürt ve Kürdistan’ın parçalanması ve kurtlar sofrasına statüsüz bırakılması üzerine kuruldu. SSCB yıkıldıktan sonra bölgede iki süper devletin Kürdistan’ın parçalı hali üzerinden korumaya çalıştığı denge hesapları bozuldu ve yeni bir süreç başladı. Bu yeni süreçte ABD’nin destek ve koruması altında Güney Kürdistan’da federe bir statü elde edildi. Güneybatı (moda deyimle Rojava) Kürdistan’da yine ABD’nin destek ve koruması altında Kürtler tarafından kontrol edilmekte olan bir alan vardır.
Dünya değişiyor, zaman değişiyor. Biz Kürtler bu değişimlere uygun olarak değişiyor muyuz? Süreç değişmemizi zorluyor. Siyaset kabiliyetimiz büyüyor ama siyaset tarzımız yeterli oranda değişim gösteremedi. Hala iç düşmanlıklarımız birinci derecede sorun. Kürtlerin birbirlerine karşı nefreti düşmana olan nefretinden çok daha güçlü. Hala ideolojik ezberlerimizle siyasete tutunmaya çalışıyoruz. Bazılarımız hala 50 yıl önceki ideolojisi ile dünyayı okumaya çalışıyor. Günümüz dünyasında bunların geçerliliği yok.
Son dönemlerde tüm dünyada Kürtlere tarihte hiç olmadığı kadar büyük bir sempati gelişti. Biz bunun değerini yeterince anlamıyor olsak da bu böyle. Kürtler arasındaki bölünmüşlüğün bölgede kurulmak istenen yeni düzeni olumsuz etkileyeceğini düşünen uluslararası güçler Kürtleri zorlayarak, iterek, tehdit ederek, bir araya getirmeye, aralarında barış sağlamaya çalıştılar, çalışıyorlar. Kürtler ise buna karşı direniyor. İç düşmanlık ve İşbirlikçilik bazılarımıza haz veriyor. Bu zayıflığımızdan yararlanan sömürgeci devletler kendi senaryolarını bize oynatıyor. Bizler bu senaryoların hep iyi oyuncuları olmaya çalıştık. Bugün senaryo 16 Ekim 2017 ihaneti ile yeniden önümüzde.
Birçok Kürt yazarı, aydını “21.yy Kürtlerin yüzyılı olacak” diye sesleniyor. Bir olursak elbette öyle. Kürtlerin lehine dönmüş bir dünya var. Kendi aramızdaki kavga önümüzdeki birçok fırsatın kaçmasına sebep olabilir. Kürtler açısından bugün korunması ve geliştirilmesi gereken üç alan var.
Birincisi: Güney Kürdistan’ın elde ettiği statü. Tüm dünyanın muhatap aldığı federe bir devlet. Coğrafyası, hükümeti, milli geliri, ordusu ve polis teşkilatı ile Kürtleri geleceğe taşıyacak devlet statüsüne sahip yegane Kürdistan parçası. Kürt dünyasına umut, enerji veren alan. Hiçbir parti veya siyasetin bozmaya hakkı olmayan özgürlük alanı. Dünya Kürtlerinin rüyasının gerçekleştiği yer.
ABD’nin destek ve koruması ile ortaya çıkan ikinci egemenlik alanı Güneybatı Kürdistan’dır. PYD tarafından yönetilen bu yönetim alanı Kürdistan’ın geleceğinin inşa edilmesinde önemli halkadır. PYD dahil her Kürt siyasi çevresi bu alanın bir partinin egemenlik alanı değil, bir vatan parçası olduğunu ve Kürt halkının özgürlük alanı olması gerektiğinin bilincinde olması lazım. Bir statüye dönüşme şansına sahip olan bu alan tüm Kürtler tarafından desteklenmeli, korunmalıdır.
Türkiye’deki siyasi alan ise korunması, hatalarından arındırılarak geliştirilmesi gereken üçüncü alandır. 10-15 milyon Kürdün siyasi sığınağı olan bu alan bugün HDP’nin etki çemberindedir. Kürtlerin en az yarısını yakınında tutan önemli bir etkileşim alanıdır. Aynı zamanda silahın artık etkisinin kalmadığının bariz ifadesi olarak önemle değerlendirilmesi gereken bir alandır. Bu alanı seçim üzerinden değerlendirmek doğru olmaz. Burada önemli bir duygudaşlık atmosferi olduğu açıktır. Bu alan duygusu, kaygısı, sevinci ve korkusu ortak olan bir toplumu ifade etmektedir. Burada önemli olan toplumun kaderini kaygıları farklı olan insanların özel gündemlerine kurban etmemektir.
Kuzey Kürdistan’da silahlı mücadelenin şartları yok artık. Hem savaş tekniği olarak büyük engeller oluşmuş hem de Kürt halkı bir bütün olarak bundan sonra silahla çözümün mümkün olmadığına inanıyor. Bunu Kürt halkının hareket tarzından okumamak siyasi cehalettir. Silahlı mücadelenin başladığı dönemde temel destek alanı olan kırsal alan büyük oranda boşalmış veya boşaltılmış, şehirlere taşınmışlar. On milyondan fazla Kürt Türkiye’nin İstanbul; Adana, Mersin, İzmir gibi büyük şehirlerine taşınmışlar. Bulundukları yerde HDP üzerinden Kürt duygu dünyasında tutunmaya çalışıyorlar. Bu duygudaşlığın korunması onlarca mebus kazanmaktan daha değerlidir. Duygudaşlığın güçlü kalması Kürtlerin dış dünyada milli bilinçlerini korumasının ifadesidir. Bu duygudaşlık çeşitli çalışmalarla beslenmelidir.
HDP’yi destekleyen bölgedeki halk legal siyasete destek verirken hendek gibi akıl dışı hareketlere sırtını çeviriyor. Legal siyasetin arkasındaki sinerji bugüne kadar verilmiş mücadele olduğu doğrudur ama illegalitenin legal siyaseti kontrol etme ısrarı her iki kesim siyasetini de sıkıntıya sokar. Legal siyaset Kuzey Kürdistan tarihinde görülmemiş büyüklükte etkileşim alanı açmıştır, duygudaşlık yaratmıştır. Bunu Öcalan da, Kandil de veya başkaları kendi başarı hanesine yazabilir. Bunda bir sorun yok. Sorun legal siyasetin karar mekanizmalarına yapılan müdahaledir.
Elde edilen bu etkileşim alanı gerek içeriden gerek dışarıdan büyük saldırılarla karşı karşıyadır. Gerek devletin karşıdan saldırıları gerek devlet kontrollü yerel işbirlikçiler ve ideolojik tuzaklar büyük bir risktir. Bu riskleri azaltmak için savunma mekanizmaları geliştirmek lazımdır. Bu alanda tüm Kürt siyasetinin kendi aralarında demokratik kültür geliştirmesi çok önemlidir. Ortak aklın, ortak mücadelenin formülü bulunmalıdır. Ortadoğu’nun muhtemel dönüşümü ve bu arada ortaya çıkacak dengeler Kürtlerin önünü açacak imkanlar sunmaya açıktır. Gerek dini gerek siyasi çürümüş ideolojilerin Kürtlerin geleceğini karartmasına müsaade edilmemelidir. Bütün iyi niyetlerine rağmen Türk solunun Kürtlere rehber olamayacak ideolojisi, devlet kontrollü kişiler ve hendek benzeri eylemler Kürtlerin geleceğe yol almasını engelleyen davranışlardır. Buna izin verilmemelidir. Bu alana sahip çıkılmazsa HDP, iç ve dış saldırılarla, ince hesaplarla Kürtlerin ulusal aidiyetinin silinmesinde rol alan bir mekanizmaya dönüşebilir. Legal siyasi süreci birlikte yürütmek için ortak akıldan başka bir yol yoktur. Ortak akıl seçim dönemindeki koltuk hibeleri olarak anlaşılmamalıdır.
Önümüzde yeni bir dünya vardır. Bizleri seven, sayan, saygı gösteren, korumaya çalışan bir dünya. Bu olumlu yaklaşımı yaratmak için Kürtler büyük bedeller ödedi. Dünyadaki bu olumlu gelişmeyi değerlendirmek milli bilince ve siyasi yeteneğe sahip olmayı gerektirir. 50 yıl öncesinin sınıf mücadelesi ideolojisi döneme hitap eden bir ideoloji değil. Ayrıca 50 yıl hiç şehir görmemiş, ekonomiden ve yaşam döngüsünden haberleri olmamış kadroların, liderlerin dünyadaki bu değişimi anlaması çok zordur. Bu kadroların legal siyaseti illegal disiplinle yönetmesi sorunludur.
Siyaset bir uzlaşma ve sonuca varma sanatıdır. Bazı kalıplara sıkıştırılmış, döneme ve şartlara uymayan düşüncede ısrar etmek hedefe varmayı zorlaştıran davranış biçimidir. Kürt siyasetinde geleneksel tutum halini alan kendi doğrularına esir olmak, onun değişmez mutlak doğru olduğunu kabul etmek önümüzü tıkayan alışkanlıklardır. Onun için Kürt aydın ve yazarların yazıları okunur ama katkı sağlayıcı eleştiri yok denecek kadar azdır. Eleştirinin ilerlemede önemli etken olduğunu bilmesine rağmen yeni bir düşmanlık yaratmaktan korkulur. Bu bakımdan Kürtlerin yazım alanı çok gelişmiştir ama yazıların etki gücü kuşkuludur.
Kürdistan’ın tümünde her örgütün kendi özgül şartlarında sorunu farklı dile getirmesi ve süreci kendince yürütmesi doğaldır. Kafamızda bir saygı olgusu oluşturmalıyız. An yönetim alanlarının paylaşma savaşı vereceğimiz an değil. Ortak hedefler etrafında bütünleşmektir. En azından birbirimizin kazanımlarına saldırmamalıyız. PKK’nin ve diğer tüm partilerin Güney Kürdistan’a zarar verecek hareketlerden kaçınması gerekir. Aynı zamanda KDP ve diğer tüm Kürt partilerinin PYD’nin Rojava’da elde ettiği yönetim alanına zarar verecek hareketlerden kaçınmaları lazımdır. İki vatan parçasında kazanımların korunması millet olmanın gereğidir. Kerkük için kaygılanmayan Afrin için kaygılanamaz. Aynı şekilde Afrin için kaygılanamayan Kerkük için kaygılanamaz.
Bir ortak ulusal bilinç yüklenmesine ihtiyacımız vardır. Moda söylemle bize yeni bir format gerekmektedir. Siyaset olarak, bireyler olarak yeni bir formata ihtiyacımız var. Bu Kürtlerin siyasi geleceği için önemli bir ihtiyaçtır. Önce kendimizden başlayarak farklılık yaşadığımız bir Kürt siyasi partiyi veya gurubu düşman değil, ailemiz içindeki bir bireyin farklı tutumu olarak kabul edelim, eleştirilerimiz olsa da saygı ile karşılayalım. Bunu yapabiliriz. Çünkü düşmanlarımız çok güçlü ve birlikte hareket ediyorlar. Çünkü biz farklılıklarımızla henüz ayrışma lüksü olmayan saldırı altındaki bir aileyiz.
13.07.2019
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.