Gerekçeli karar: Mehmet Ağar’a “masumiyet karinesi” ile beraat

Gerekçeli karar: Mehmet Ağar’a “masumiyet karinesi” ile beraat

.

A+A-

Ankara faili meçhul cinayetler davasının gerekçeli kararında mahkeme, “cinayetlerin birbiriyle irtibatlı olduğunu ve güvenlik güçlerine yakalanmayacağına güvenen kişilerce işlendiğini” yazdı.

Faili meçhul cinayetlerin yargılandığı davada Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararını açıkladı.

Aralarında Mehmet Ağar ve Korkut Eken'in de bulunduğu sanıklar, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/1-e maddesindeki “Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması” gerekçesiyle beraat etti. Sanıklar hakkındaki bazı suçlamaların da düşmesine hükmedildi.

Kararda, Ayhan Çarkın dışındaki sanıkların, üzerlerine atılı suçları inkar ettiği, “kanun dışı bir iş yapmadıklarını belirttikleri” ifade edildi.

“Cinayet silahları irtibatlı”

Mahkemenin 26 Mayıs 2023 tarihli kararının gerekçesinde, yargılama konusu cinayetlerin bağlantılı olduğuna dikkat çekildi:

“Sanıklar hakkında mahkememizce 1993-1994 yılları arasında dosyamızda yargılaması görülen 8 olayda 10 cinayet işlenmiştir. Aşağıda ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere, maktüller Behcet Cantürk ile Fevzi ve Salih Aslan'ın öldürülmesinde kullanılan silahların irtibatlı olduğu; yine maktüller Medet Serhat ve Yusuf Ekinci'nin öldürülmesinde kullanılan silahların da irtibatlı olduğu anlaşılmıştır.”

“Kürt avukat ve iş insanları hedef alındı”

Gerekçeli kararda, cinayetlerin hedef aldığı kişilerin Kürt olduğu ve aynı zamanlarda işlendiği de belirtildi:

“Cinayetlerin ağırlıklı olarak Kürt etnik kökenli kişilere karşı, aynı zaman diliminde işlendiği anlaşılmaktadır. İstanbul ve Ankara'da yaşayan avukat ve iş adamları öldürülürken, özellikle 1990-1994 yıllarında, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde o dönemde yoğun terör olayları yaşanmaktadır.

Cinayetlerin işlendiği yerler ya da maktullerin alındıkları ve infaz edildikleri yerler dikkate alındığında, kamera kayıtlarının olmadığı şehir dışı yerlerin tercih edildiği, cinayetlerin güvenlik güçlerine yakalanmayacağına güvenen kişi veya kişilerce işlendiği anlaşılmaktadır.”

Kararda, olay yerinde mermi kovanı ya da çekirdeği dışında olaylarda kullanılan silahlar, olay yerine ilişkin görüntü, parmak izi raporu veya sair delil bulunamadığı eklendi.

Çarkın’ın ifadesi “yetersiz” bulundu

Soruşturma, eski polis Ayhan Çarkın’ın ifadesinin ardından başlamış, Çarkın’ın da içinde bulunduğu çoğu kamu görevlisi olan sanıklar hakkında dava açılmıştı.

Gerekçeli kararda, Ayhan Çarkın’ın ifadelerinin, bazı olaylara ait delil ve tespitlere aykırı olduğu gibi, bazı olaylar yönünden ise kendi içinde çeliştiği belirtildi. Çarkın 13 Mayıs 2015 tarihli duruşmada da önceki tüm ifadelerini geri çekmişti.

Mahkeme bu sebeple Çarkın’ın ifadelerini “mahkumiyete yetersiz buldu”.

“MİT raporları bilgi içermiyor”

Gerekçeli kararda, Meclis komisyonu ve MİT raporlarının, “bilgi içermediği, duyuma dayalı olduğu” ifade edildi:

“Dosya içinde bulunan TBMM, Bakanlık, Komisyon ve MİT raporları da duyum, tahmin ve analizden ibaret olup, genel görüşleri, bir dönemin devlet hayatına ve kamuoyu algısına ilişkin değerlendirmeleri içerdiği, olay bazlı herhangi bir bilgiyi kapsamadığı ve herhangi bir olaya ilişkin görgüye dayalı bilgiyi içermediğinden sanıkların mahkumiyetine yeterli görülmemiştir.”

Avukat Yılmaz: Cinayetleri sanıkların işlediği sabit

Davayı başından beri takip eden müdahil avukatlarından, ÇHD Ankara Şubesi Başkanı Murat Yılmaz, kararla ilgili bianet’e yaptığı değerlendirmede, “dosyadaki tüm delillere rağmen yeniden beraat kararı verilmesinin hukuka aykırı ve cezasızlık politikasının bir sonucu olduğunu” söyledi.

Avukat Yılmaz, hukuk mücadelelerinin devam edeceğini, istinaf mahkemesinde ve Yargıtay’da sonuç alamadıkları takdirde Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dosyanın takipçisi olacaklarını belirtti.  

“İfadeye itibar etmiyor ama bilgiyi kabul ediyor”

Davanın Ayhan Çarkın’ın ifadesiyle başladığını ama bunun basit bir ifade olmadığını söyleyen Yılmaz, “Ayhan Çarkın ilk ifadelerinde, cinayetlere kimlerin katıldığını, nerede, nasıl işlendiğini, ekiplerde kimlerin yer aldığını, hangi araçları kullandığını tüm detaylarıyla anlatmış, ardından yerlerini de göstermişti” dedi.

“Zaten gerekçeli kararda da Behçet Cantürk ve Medet Serhat cinayetlerinde kullanılan silahların irtibatlı olduğu açıkça ortaya koyuluyor. Mahkeme, Çarkın’ın 13 Mayıs 2015’te önceki ifadelerinden döndüğünü ve önceki ifadeye itibar etmediğini söylüyor ama aynı zamanda Yusuf Ekinci olayında, Çarkın’ın yer göstermesinde doğru yeri gösterdiğini de söylüyor. Ancak ifadedeki bilgiler maddi bulgularla eşleşse de mahkeme, bu bilgilerin soruşturma dosyasında veya basında daha önce yer aldığını, Çarkın’ın bu bilgileri buradan edinmiş olabileceğine dair yorumda bulunuyor.”

“Tarık Ümit’in telefon görüşmesi doğrulanıyor”

Tarık Ümit’in dosyadaki ses kaydına da değinen Yılmaz, bu ses kaydında cinayetlerin işlenişinin anlatıldığını ama mahkemenin kaydı delil saymadığını ifade etti:

“Oysa Yaman Namlı bu görüşmeye katıldığını beyan ediyor ve görüşmeyi doğruluyor. Yer göstermeler, cinayetlerin ortak silahlarla ve aynı jandarma bölgesinde işlenmesi, Çarkın’ın verdiği isimler bir araya gelince, cinayetleri sanıkların işlediği sabit.”

“Mahkeme beraat verdi ama somut gerçekleri de kabul etti”

Ancak mahkemenin, Çarkın’ın maddi delillerle de örtüşen ilk ifadelerine değil, sonradan hangi vaatlerle değiştirilmiş olabileceği bilinmeyen son ifadesine itibar ettiğini ekledi.

Avukat Yılmaz, “Mahkeme beraat verdi ama sanıklarla yıllarca birlikte çalışmış olan Çarkın’ın beyanlarındaki somut gerçeklikleri de kararında kabul etti. Bu delillere rağmen beraat kararı vermesi hukuki değil” diye konuştu.

“Cinayeti tabii ki kendi silahlarıyla işlemeyeceklerdi”

Avukat Yılmaz, mahkemenin cinayetlerle ilgili diğer noktaları da kararında tespit ettiğinin altını çizdi:

“Mahkeme gerekçeli kararda, cinayetlerin Kürtlere karşı, belirli bir zaman diliminde ve kamera kayıtlarının olmadığı yerlerde, güvenlik güçlerince yakalanmayacağına güvenen kişilerce işlendiğini söyleyerek devletin içindeki kişilerce, devletin hakimiyeti altındaki yerlerde işlendiğini ortaya koyuyor. Sanıkların kanun dışı iş yapmadıkları yönündeki beyanına itibar etti ancak sanıklar tabii ki böyle bir ifade verecekti.

Ayrıca cinayetlerin, sanıkların üzerlerine kayıtlı silahlarla işlenmediğini de söylüyor, cinayeti tabii ki kendi silahlarıyla işlemeyeceklerdi. Mahkemenin buna dayanarak sanıkları sorumlu görmemesi akıl tutulması… Cinayetlerin, İsrail’den alınan kayıtdışı Uzi marka silahlarla işlendiği de belirlenmiş durumda.”

“Masumiyet karinesi” vurgusu

Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararında temel yargı kurallarına sadakatini gösterdi:

“Ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" şeklinde, Latincede ise "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir.

Ceza mahkûmiyeti, herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır.

Yargılama makamı hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delili kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine olan delilleri de araştırıp, değerlendirerek şüpheden arınmış bir sonuca ulaşmalıdır.”

Ne olmuştu?

1990'lı yıllarda öldürülen iş insanı ve yazarların failleriyle ilgili 20 Aralık 2013'te iddianame düzenlendi.

İddianameye göre sanıklar şu isimlerin öldürülmesiyle suçlandı: Abdülmecit Baskın, Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Haci Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan.

Davanın sanıkları: Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman.

Mahkeme "delil yok" diye beraat verdi

Sanıklar, "cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek" suçundan Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı.

Karar, 13 Aralık 2019'da verildi. "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım halen "firari" görüldüğünden dosyasının tefrik edilmesine hükmedildi.

Mehmet Ağar dahil tüm diğer sanıklar beraat etti. Dava süresince ölen Ahmet Demirel yönünden dosyanın düşmesine karar verildi.

Heyet, beraat kararını açıklarken "dosyada hiçbir delil yok" dedi ve müdahil avukatların bu yöndeki hiçbir itirazını dikkate almadı.

Sadece dosyanın 19 maktulü arasında olmayan, Asker Smitko ve Lazem Esmailli cinayetleriyle ilgili sanıklar yönünden dosyanın ayrılmasına hükmedildi.

Dava Yargıtay'ın bozma kararının ardından yeniden görüldü ancak hüküm değişmedi. 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.