Haşince aşk ile mükemmel bir çıkmaz!
Gazeteci Fehim Taştekin yazdı.
Fehim Taştekin* Birbirine tezat bütün durumlarda zafer soluyan bir ciğer her ülkeye nasip olmaz. Suriye sahnesindeki Türk-Amerikan tahterevallisi, 7 Ağustos’taki Müşterek Hareket Merkezi’ni kurdurtan mutabakattan sonra 17 Ekim’de ateşkes mutabakatıyla ikinci meyvesini verdi. Pardon kimin haddine “ateşkes” demek! O ifade vatan hainliğine delalette siyasal lügatin yeni girdisi. “Harekât durdu” denilecek. 120 saatte koşullar yerine getirilmezse yeniden gürleyecek tanklar, obüsler!
Başarıyı tayin eden deklare edilmiş hedeflerin neresinde olunduğu değil midir? M-4 otoyolunu sınır yapıp Fırat ile Dicle arasında “ay yıldızlı bir koridor” hayalinin devamında Fırat nehrinin sınır olduğu, Deyr el Zor petrol sahalarının serap gibi parladığı katmanlı rüyalar yok muydu? 110 bin mevcuduyla “Suriye Milli Ordusu”nu bu toprakların “gerçek sahipleri” olarak hakim kılmak değil miydi ekran ekran muştulanan?
“Barış” diyenin kapısına sabahın köründe balyozla dayanan büyüklük, “Sert adam olma. Aptal olma. Ararım seni” diyen ABD Başkanı Donald Trump’a yanıt vermeye gelince devlet ciddiyetini hatırlıyor; yanıtın “Barış Pınarı” ile verildiğini söylüyor. Yüzbinlerce Kürdü yerinden yurdundan eden, insanların evlerine ateş düşüren bir savaşla. “Harekât hedefine ulaştı” minvalinde sözler sarf edeceklerse “Meşruiyetini tanımıyoruz, sınırlarımızda da görmek istemiyoruz” dedikleri Suriye devletinin karşı hamleyle Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile anlaşıp kentlere bir bir geri dönmesinin sayelerinde olduğunu itiraf ederek başlayabilirler.
Ateşkes mutabakatının ‘deklare edilmiş hedeflere’ hizmet edecek şekilde sahadaki durumu etkilemesi, “O olursa, bu olursa” diye başlayan şartlı cümlelerden kurtulmuş net bir sonucu gerektirir.
Belki geçici sonuç, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı da listeye alan yeni yaptırım tasarısının ötelenmesidir. Harekât ve geçici ateşkesin çözdüğü ya da çözeceği bir şey olmasa da birilerini rehine haline getiren Türk-Amerikan ilişkilerindeki türbülansı belki hafifletebilir. O da bir süreliğine. Belki ateşkes, Erdoğan’ın Trump’a “Sözler yerine getirilmedi” diye baskı kurmasını kolaylaştıracaktır.
***
Ne var ki “Biraz kavga etmeleri gerekiyordu, sonra ayırdım” diyen Trump’ın “haşince aşk” gösterisiyle elde ettiği sonucun çerçevesi, 120 saat sonra aynı dehşet döngüsünün çarpa çarpa tekrarlanacağını gösteriyor. Ortak açıklamaya bakılırsa Türkiye ve ABD, Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) elindeki ağır silahların toplanması, muharip mevzilerinin imha edilmesi ve güvenli bölge kurulması planında mutabık kaldı. 17 Ağustos’ta da mutabık kalmışlardı. O vakit kurulan Müşterek Harekat Merkezi’yle Türk askeri, Amerikalılarla birlikte sahaya intikal etmişti. Ankara “ABD ağırdan alıyor, amaç hasıl olmadı” diyerek bu harekatı başlatmıştı. Şimdi Amerikalılar kuzeyden çekip gittiler, giderken da üslerini bombaladılar. Bu misyonu kim nasıl yerine getirecek? Amerikalıların Kürtleri daha fazla sıkıştırması Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Suriye ordusuna katılması gibi bir seçeneği öne alırsa ne olacak? Suriye’ye savaş mı açılacak?
Ortak açıklamaya göre güvenli bölge Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) kontrolünde olacak. Güvenli bölge nereleri kapsıyor? Tarifler muhtelif.
Erdoğan’ın güvenli bölgeden kastı, 32 km derinliğinde 444 km uzunluğunda bir alan. (Bu arada uzunluktaki bir 36 km de buharlaştı.) Bu çerçeve mutabakatta geçmiyor. Erdoğan “Güvenli bölgede 12 gözlem noktası kurmayı planlıyoruz” diyor. Bu da yok metinde.
Amerikan tarafına göre güvenli bölge Türkiye’nin şu an faaliyet gösterdiği alan. Türkiye’nin faaliyet gösterdiği yerler de Tel Ebyad (Girê Sipî) ve Ras’ul Ayn (Serekaniye).
SDG’ye göre ise anlaşma, Tel Ebyad ve Ras’ul Ayn ile sınırlı. Ankara’da Amerikan heyetinin irtibatta kaldığı SDG Komutanı Mazlum Abdi bu iki bölge dışındaki yerler için görüşme olmadığını söylüyor. Görüştüğüm Kürt kaynaklar, SDG’nin sadece Tel Ebyad ve Ras’ul Ayn hattından çekileceğini, yerel askeri meclisler ve kent yönetimlerinin kalacağını söylüyor. Diğer bölgelerdeki mevcut durumda değişiklik olmayacak.
***
Muğlaklıkta tekerrür var: 7 Ağustos’taki ilk mutabakatta olmamasına rağmen Türkiye 32 km derinliğinde 480 km uzunluğunda güvenli bölgeyi kabul edilmiş gibi dillendiriyordu. Kürtler ise sadece Tel Ebyad ile Ras’ul Ayn arasında 120 kilometrelik alanda yerine göre 5 km, 9 km ve 14 km derinlik kazanan bir şeritten söz ediyordu.
Bu muğlaklık neden? Herkes buna mahkum. Tarafların mutabık kalacağı bir mutabakat zor. Ve ateşkesin alternatifi bir taraf için “yıkıcı ve gücendirici” yaptırımlar, diğer taraf için yıkıcı bir savaş. O yüzden muğlaklık kaçış kapısı, stratejinin diliyle ‘manevra alanı’ demek.
“Şimdi durum farklı, artık sahadayız” denilecektir. Doğrudur. İlk mutabakatı test eden müdahale tehdidiydi. Şimdi gerçekleşen askeri harekat ‘dayatıcı’ bir faktör. Fakat ilkinden farklı olarak Rusya’nın karşı hamlesi öncekine göre sahayı daha fazla mayınlı hale getirdi.
Hem Amerikan hem Türk tarafının açık etmek durumunda kaldığı şey şu: Tel Ebyad ve Ras’ul Ayn dışındaki bölgeler, bilhassa Menbic ve Kobani, Ruslarla müzakere edilecek. Zurnanın ‘zırt’ dediği yer de burası.
Rusya, Türkiye’yi Ras’ul Ayn ve Tel Ebyad’da bloke edecek şekilde Kürtlerle Şam yönetimini masaya oturtup Suriye ordusunun bölgeye geri dönüşünün yolunu açtıktan sonra geri adım atmaz. Bu hamle Erdoğan’ın elindeki haritadan ivedilikle Menbic, Kobani, Tel Temir ve Ayn İsa’yı çıkardı. Eğer harekat 5 günün sonunda yeniden başlar da Dırbesiye, Amude, Kamışlı, Derik gibi yerlere yönelirse Suriye ordusunun buralarda da konuşlanması hızlanabilir. Kamışlı ve Haseke’de zaten Suriye askeri varlığı hiçbir zaman sıfırlanmadı. Bu intikal harekatın başlamasını da beklemeyebilir. Rus oyun planı, Suriye ordusunu Türkiye ile karşı karşıya getirmeden olabildiğinde sınırlara doğru çıkarmak üzerine dönüyor. İran ise bu sürecin Türkiye’ye daha fazla alan açılmadan hızlandırılmasında ısrar ediyor. Tahran bu konuda Şam’ı cesaretlendirirken Moskova’yı da sıkıştırıyor.Sahaya taalluk eden asıl pazarlık ateşkesin son günü olan 22 Ekim’de Soçi’de Putin ile Erdoğan arasında yaşanacak.
***
Rus kaynaklar bu zor durumu ustaca hamlelere çeviren Putin’in Adana Mutabakatı’nı sıçrama tahtası yapıp Erdoğan’ın yüzünü Şam’a döndürecek ince ayarlamalarda bulunacağını öngörüyor. Elbette zaman alacak. Ruslar satranç tahtasında sabırla beklemeyi iyi bilirler. Rusya’nın veziri almak için Tel Ebyad ve Ras’ul Ayn’ı piyon gibi gözden çıkarması şaşırtıcı değil. Ama “Barış Pınarı Harekatı”nın bütün kurgusunu oluşturan ‘düşman’ tanımındaki muhatabın varlığı, Rusya ile pazarlığa bağlanmış diğer bölgelerde daha büyük ciddiyet arz ediyor. Yani Kürt harekâtını omurgasıyla çökertmek hedefse Tel Ebyad ve Ras’ul Ayn en son gelecek iki bölge. Sahada gösterilen direnç de bu ateşkeste, konuşulması sakıncalı temel faktörlerden birisi.
İlan edilmiş haritanın alacağı şekil aşağı yukarı belli. Bilmem, bu tablo karşısında muzafferan ikliminde birileri insaf buyurup “Ya barış adına, huzur adına, istikrar adına hasılatımız nedir, beslediğimiz bu 110 bin milisle ne yapacağız” diye sorar mı?
Sormazlar, bilesef sormazlar!
*Bu yazı ilk olarak Gazete Duvar’da yayınlanmıştır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.