HDP Kimin Partisidir? ''Dağ yine Fare doğurdu'' diyenleri duyar gibiyim
Hüseyin Şahin
Aslında gündem çok yoğun. Bir yandan Güney Kurdistan ve Irak’taki seçimler, ABD'nin İran politikası ve etkileri diğer yandan ise Kudüs gibi tarihi bir geçmişe sahip olan bir şehrin İsrail`in başkenti olarak ilan edilmesi... Türkiye’de seçmen 24 Haziranda dayatmacı, korsan ve baskın bir seçimle karşı karşıya. AKP, yani Erdoğan diktası, Afrin işgalini arkasına alarak kahraman bir komutan edasıyla erken seçimlere start verdi. Bu start O’nu bir daha seçtirir mi o da ayrı bir konu. Biz gelelim esas konumuzun başlığına.
HDP'yi kimler kurduysa, onların partisidir. Dolayısı ile iyi niyetli unsurlar, ne kadar çaba sarf etseler de, aslında Kürdler cenahında değişen, değişebilecek çok da birşey yoktur, olamaz da. Bu eşyanın doğasına aykırı birşeydir.
İşin tezat yanı HDP, oylarının %98'ini Kürd seçmenden almaktadır. Yani HDP'nin top koşturduğu saha deplesman dahi olsa, dayandığı zemin ve yegane güç Kürdlerin ta kendisidir. %2'ye bile takabül etmeyen solcu aynı zamanda Kemalist diyebileceğimiz Türk ve kimi etnik kökenlere mensup HDP seçmeni %98'lik bir Kürd potensiyeline hem hükmediyor, yönlendiriyor hem de yanlış politika üretmesine ön ayak oluyor.
Bu kesimin dayandığı çevrelerde bir getirisi, başka bir anlamda karşılığı olmuş olsaydı, gelip HDP'de yer almazlardı. HDP bu çevreler için bulunmaz bir nimmet ve rant alanı olduğu gibi Kürdleri yanlış yönlendirmede iyi bir adrestir. Bunu hem Gerilla mücadelesini Şehirlere kaydırma, Hendek gırdabında, yemin törenlerinde hem de Meclisi sözde boykot dönemlerinde görerek birlikte yaşadık.
Bukadar muazzam gücü ve desteği arkasında bulundurabilen HDP gibi bir parti, hem Belediyelerde hem de Parlemonto’da dişe dokunur bir varlık gösteremedi, gösteremediği gibi Kürdlerin en asgari istem ve politikalarını hayata geçiremeyerek tökezledi ve tüm legal plandaki kazanımları çar, çur ederek efendilerine tekrardan teslim etti.
HDP Selahattin Demirtaş gibi karizmatik, genç, siyaseti iyi bir uslupla dillendirebilen başkanlarına bile sahip çıkamadı, O’nu bir bakıma yanlız bırakarak, apolatlerini bir, bir söktü. Çünkü birileri böyle buyurmuş ve O’nu ayağını denk alması için uyarmıştı.
Aynı S.Demirtaş ağzı sütten yanmamış ve birilerinin tehditlerini çabuk unutmuş olacak ki, yine aynı partiden Cumhurbaşkanlığı için adaylığını açıklamıştır. Her an ensesinde birilerinin soluğunu hisseden bir S. Demirtaş yoğurdu her defasında üfleyerek yemeye mahkum edilecek ve bununla birlikte kitleler nezdinde var olan sempati ve destek de giderek azalacaktır.
Bu kural, HDP ve çevresinde hareket eden ister Beldiye Başkanlığı ister Muhtarlık isterse de Milletvekiliği için aday olan tüm kişiler için geçerlidir.
Yazının başında da belirtiğim gibi, ipi başkaların elinde olan bir partiden Kürdler lehine politika yapmasını beklemek saf dillik olur. Kürdler bu işte, gücü ve enerjisiyle yanlış değirmene su taşımaktadırlar. Yani ayak işleriyle, kısır döngü içerisinde koşuşturmaktadırlar. Kürt aktiftir, candandır, gözünü kırpmadan malını, canını verendir. Bu işin özü, yani yönetebilme kabiliyetinden uzak yönetilmeye fit olabilen Kürdün durumu efendi, köle ilişkisidir. Bu duruma Kürdler razı oldukları müddetçe, kırk seçim yapılsa dahi, öz itibarıyla Kürdler lehine değişebilecek hiçbir şey yoktur ve olamaz da. % 2'lik kırıntıya el pençe durmuş HDP'nin %98'lik Kürd seçmeni, kurtuluşu onlarda arıyorlarsa, demek ki unu ipe çoktan sermiştir.
Öyle görünüyor ki 24 Haziran seçimlerinde Kürdler, ağırlıklı olarak AKP ile HDP'ye oy verecekler. AKP sallantıda, ekonomik dar doğaz, işsizlik ve de Dövizin tavan yaptığı bir dönemde yeniden kazanma şansı vardır, kimisine göre hala birinci partidir. Her ne pahasına olursa olsun, Erdoğan ve partisi herşeyi deneyerek (hille, pravakasyon, seçimleri askıya alma) seçimleri kazanmaya çalışacaklardır. Şu an Erdoğanı Cumhurbaşkanlığına taşıyacak son koz İsrail'e bir füze fırlatmak olsa, onu bile gözlerini kırpmadan yapar. Aksi taktirde özelliklede Erdoğan hanedanlığını, kimi Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi, iyi bir sonuç beklememektedir.
Türkiye partisi olduğunu her koşulda deklare eden bir HDP'nin, Kürd bloğuyla seçim ittifakında yer alıyormuş gibi yapması bir piyasa yoklamasıydı. HDP belki birilerine göz kırpar ve Mavi boncuk dahi dağıtabilir fakat Kürd Blokunun siyasi istem ve politikalarını taşıyıp kaldırabilecek ne yapı ne de çaptadır. PAK (Partiya Azadiya Kurdistan)'ın sunduğu proğram, siyasi talep ve duruşu sistemin tamamen değişmesine dönük politikalardır. Bu politikanın karşılığı ''Kürdlerin millet olarak tanınması, Kurdistana siyasi statü, anadilde eğitim, Kürdçenin resmi dil olamsı ve Kürd kimliğinin anayasal güvence altına alınması” gibi temel taleplerdir. HDP gibi kendisini Türkiye ve Türkiyeleşme partisi olarak gören bir partiden, yukarıda sıraladığımız temel talepleri kabul etmesini beklemek, eşyanın tabiyatına aykırı gibi bir şeydir. Kabul edemez çünkü HDP'nin temeli, bir proje dahilinde eski başbakan yardımcısı Beşir Atalayın belirtiği gibi ''İmralıda Hakan Fidan ve Apo'' tarafında atılmıştır. HDP için % 2' lik solcu ve Kemalist gibi bir azınlığın, %98 gibi çoğunluğu yönetmesi bir ŞART'tır. Selhattin Demirtaş, Ahmet Türk, Pervin Buldan, Osman Baydemir, İdris Baluken, İmam Taşçıer ve diğerleri ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, HDP'nin durumunu deiştirip, dönüştüremezler. HDP, Kürd seçim Bloğuyla 24 Haziran seçimlerine birlikte katılacaklarını deklare edip ve bir protokol dahi imzalasaydı, bunun karşılığı ve garantisi hiçbir zaman olmayacaktı. Çünkü HDP geleneği bu konuda legal Kürd partilerine hiç bir seçim (1990' ların ortası hariç) döneminde güvence vermedi ve topu son anda taça attı, ya boykot ettiler, ya da bağımsız olarak seçimlere tek başlarına katıldılar.
Ben beş parti ve örgütün bir çatı altında İttifak kurmalarını önemsiyor ve destekliyorum. Bu, şu an için seçim ittifakı olsa dahi önemli, ilerisi için bir başlangıç ve motor güç olmak zorundadır. Kürdler ve Partilerinin asgari müştereklerde bir araya gelebilecekleri o kadar çok nedenleri var ki, bunlar sıralamakla bitmez.
PAK bunu hem proğlamış hem de yasal zeminde kavgasını veriyor. Kürd kimlikli diğer Parti ve örgütlenmelerde bu müşterek noktalar için bedel ödüyorlar. Bu bağlamda bu yapılanmaların birlik olup haraket etmelerinin önünde ne gibi engeller vardır, ben şahsen göremiyorum. Madem Kürd Örgüt ve Partileri birer araçsa, o zaman ayrılıkları sıfırlaştırıp, oratak asgari zeminde buluşmak kaçınılmazdır. Bu bağlamda kim ki dayatıcı, şabloncu, klasik hastalıklardan arınmamışsa, onların samimiyetlilerinde şüphe etmek gerek. Çünkü onların derdi üzüm yemek değil, bilakis bağcıyı dövmek ve kaçamak güreşmektir. Geçmişte bunun örneklerini bağlı bulunduğum örgütlenmede yaşayarak gördüm. Bu örgütlenmenin içinde bulunduğu hiçbir Birlik, Çalışma yada Girişim başarıya ulaşmadı. Bu yapı suçu, eksiklik ve başarısızlıkları hep dışarıda aradı, kendisiyle hiçbir zaman yüzleşmedi. Girişimci ve önayak olduğu hiçbir oluşumu sürdürmede ne kararlı ne de istekli oldu. Legal planda en geniş katılımlı birlik projesi olan HAK-PAR'ın başına gelenler ortadadır. Eski başkanları A.Melik Fırat hariç, gelmiş, geçmiş hiçbir genel başkan HAK-PAR'a laik biri olamadı. Bunu yapanlar ise en başta HAK-PAR'da ağırlığı olan eğilimin kendi adamları (genel başkanları)'na karşı sergilemiş oldukları yıpratıcı, gözden düşürücü ve rencide edici linç kampanyası idi. HAK-PAR'ın geçmiş iki genel başkanının şimdi farklı iki Kürd oluşumunda hareket etmeleri bu yıpratıcı politikaların ürünüdür. 1975 baz alındığında yüzlerce kadronun gidişi, ayrılışı ve direnişi HAK-PAR'ın omiriliğini oluşturan hareketin tahamülsüzlük, çekememezlik ve zaaflarında aramak gerek. Hiç kimse ne mutlak doğru nede kusursuz değildir. Beş yıl evvel KOMKAR vede Özgürlük Yolu camiasında ayrıldığımda Berlinde hala dernek üyesi olarak görünen bir kişiye şunu söyledim'' HAK-PAR gibi bir partinin başkalarıyla ittifak, yada birlik yapma gibi bir derdi olmayacaktır, bunu yaşayarak göreceksin birliği bozanın, birlik kurmak için gideceği örgütlere söyleyebileceği ne olabilirki?''. Görünen köy kılavuz istemezmiş. HAK-PAR ister bağımsız adaylarla istersede tüm şartları yerine getirmiş bir parti olarak direk bu seçimlere girmiş olsaydı, alabileceği oy sayısı Kürdistanda on binin çok altında ve Metropollerde ise durum eskiye göre dahada az olacaktır.
Kurdi Blok ve İTTİFAK'a her zamankinden daha çok ihtiyaç var. Bu İttifak yoluna devam edip, ete kemiğe bürünmek zorundadır. Büyük Filozof Ahmede Xaninin dediği gibi İTTİFAK, İTTİFAK.
Yada şairin de dediği gibi ''Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, yada hiç birimiz''
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.