Şaban Aslan

Şaban Aslan

Yazarın Tüm Yazıları >

Hiçbir Zaman Türk Soluna Güvenmedim Halen de Güvenmiyorum

A+A-

1968’de, Fransa da üniversite gençliği, demokratik taleplerini ileri sürerek değişik eylemlerde bulundular. Fransa’daki öğrenci hareketlerinden esinlenerek, Türkiye'de de üniversite gençliği kendi istekleri doğrultusunda hareket ederek, metropollerde öğrenci hareketlerini başlattılar. Türkiye'deki üniversite gençliği solcu ve sağcı olarak iki kutba ayrıldılar. Zaman ilerledikçe bilhassa sol cephede yer alanlar değişik fraksiyonlara ayrıldılar. “Sağ kanat üzerinde durmuyorum.” Ben öğretmenim. Önce (TÖS) Türkiye Öğretmenler Sendikası’na üye oldum. TÖS kapatıldı (TÖBDER) Türkiye Öğretmenler Derneği kuruldu. TÖBDER’e de üye oldum. Ben ve benim gibi düşünenler sol kanadı destekleyerek demokratik taleplerde bulunarak özlük haklarımızı savunuyorduk.

1970’lerin başından itibaren gruplar ve değişik ideolojiler arasındaki farklılıklar daha fazla derinleşiyordu. Sağ kanatta yer alan hiçbir grupla bağlantı kurmadım ve diyaloga girmedim. Hiçbir zaman Türk soluna güvenmedim. Benim gibi düşünen, Kürt üniversite gençliği de, Türk solunun düşüncelerini fark edince DDKO Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nı kurarak, Türk solundan farklı düşünmeye başladılar. Bu çalkantılar 12 Eylül 1980’de yapılan faşist darbeye kadar devam etti. Askeri darbenin getirdiği zulüm ve baskıyı hepimiz beraber yaşadık.

Zaman durmuyor. Su gibi akıp gidiyor. Yıllar ilerledi. 1990’da Halkın Emek Partisi kuruldu. Diyarbakır'da ben ve bazı arkadaşlar HEP’i beraber kurduk. HEP’in Diyarbakır il Başkanlığını Avukat Mustafa Özer üstlendi. Ben de İl Saymanlığı görevini üstlendim. Parti içinde normal çalışmalarımıza devam ediyorduk.

 

Birleşik Türkiye Komünist Partisi legal olarak kurulmuş, beli bir süre geçmişti. Şu an tarihini hatırlayamıyorum. Bir gün, TKP’li Salih Şimşek bana dedi yarın saat 13’te Turistik Oteli'nde toplantımız var.

Toplantılarına katılmam için çok ısrar etti. Toplantılarına katılacağıma, sevdiğim Salih Şimşek’e söz verdim. Saat 13’ü birkaç dakika geçiyordu. Toplantı salonuna girdiğim zaman, şık giyimli 3 kişi divan masasında oturuyorlardı ve bir kişi konuşuyordu. Divan masasında oturanları ve konuşan kişiyi tanımıyordum. Bir sandalyeye oturdum. Konuşmacının konuşması bitti. Birkaç genç ellerini havaya kaldırarak söz hakkı istediler. Bu gençlere konuşma hakkı verildi. Söz hakkı alanlar çok geçtiler. Sıra ile kalkıp konuştular. Her birinin konuşmaları bir dakika veya bir buçuk dakika sördü. Kendilerine göre BTKP’sinin propagandasını yapıyorlardı. Siyasi bilinçlerinin kıt olduğunu fark ettim.

Gençlerin konuşmasından sonra, divan masasından bir kişi Haydar Kutlu’yu konuşma masasına davet etti. Haydar Kutlu kürsüye çıktığı zaman tanıdım. Haydar Kutlu kürsüde konuşmasına başlarken, Şeyh Said harekâtını resmen baltalayarak anlatmaya başladı. Dedi "Şeyh Said harekâtı ulusal bir hareket değildi. Dine bağlı gerici bir hareketti." Tabii daha fazla konuştu. Konuşması bittikten sonra, siyaset fakiri olan bazı gençlerimiz tekrar söz hakkı istediler. O arada ben de elimi havaya kaldırarak söz hakkını istedim. Gençlerimiz havadan sudan konuştukları zaman çok üzüldüm.

Konuşma sırası bana geldiği zaman kürsüye çıktım. Direk Haydar Kutlu’ya döndüm. Dedim "Eğer sizler doğru dürüst hareket ediyorsanız buyrun siyasi arenada beraber mücadele edelim. Yoksa, Dr. Şefik Hüsnü gibi hareket ediyorsanız sizinle bir alakamız yoktur. Şeyh Said hareketi ulusal bir hareketti, gerici bir hareket değildi. Şeyh Said hareketi döneminde TKP illegal bir partiydi. O günkü TKP Genel Sekreteri Dr. Şefik Hüsnü, Ankara’ya gitti, Mustafa Kemal’in yanında oturdu. Şeyh Said hareketinin dine bağlı gerici bir hareket olduğuna dair çok sayıda sahte telgrafları Moskova’ya gönderdi. Siz burada kimleri kandırmaya çalışıyorsunuz" dedim. Hasan Besek, Latif Kaya, Şükrü Erciyes, Mahmut Şimşek ve kardeşi Salih Şimşek canlı şahitlerimdirler.

Hasan Besek dedi "Dışarı çıkalım". Birkaç kişi salondan ayrıldık. Salih Şimşek tekrar yanıma geldi. Yine çok ısrar etti. Dedi "Abi akşam yemeğimize davetlisin, geleceğine dair bana söz ver." Tamam dedim, geleceğim ve gittim.

Gittiğim zaman karanlık çökmüştü. Turistik Otel'in bahçe kapısının girişinde dört kişi bekliyordu. Bunlardan bir tanesi Haydar Kutlu idi. Diğer üç kişi Karslı Diş Doktoru Aziz Kaya, SODEP’ten ayrılıp BTKP'ye katılan milletvekilleri Kemal Anadol ve Hüsnü Okçuoğlu idi. Gittiğim gibi, Haydar Kutlu konuşmaya başlar başlamaz, dedim "Haydar Kutlu, Süleyman Demirel de diyor bu 29. harekettir. Konuyu kapat." Ve konu kapandı. Beraber yer altındaki salon gittik. Rakı içerek yemeğimizi yiyoruz ve siyasi alanda da sohbet ediyoruz. Aziz Kaya ve Kemal Anadol ile samimi oldum. Kemal Anadol çok dikkatli konuşuyor ve bana bazı soruları soruyordu. Sorduğu sorulara ciddi bir şekilde cevap veriyordum. Kemal Anadol’a güvenmedim. Aziz Kaya’ya güvendim.

 

Not: Dün internette okudum. AKP muhafazekâr bir parti değildir. Dindar kesimin oylarını almak için tiyatro oynuyor. Tek bir misyonu var, Türkiye’yi Amerika ve İsrail için bölmek. (Necmettin Erbakan)

Önceki ve Sonraki Yazılar